Bölüm 772: Savaşmadan Sonuç

Süzülen imparatorluk formasyonları silahlar, birçok efsanevi usta, ilahi ışığın içindeki ebedi varlıklar ve iki Tanrı Hükümdar tarafından korunuyordu.

O anda kendini henüz göstermemiş Tanrı Krallar dışında Simya Krallığı tüm elini ortaya çıkarmıştı. Ancak bu hala onların ası değildi.

Bu dehşet verici manzarayı görecek kadar şanslı olanlar şok olup korktu. Kim olurlarsa olsunlar ne diyeceklerini bilemediler.

Bu gerçek bir temeldi. Birkaç Cennetsel Kral ve ata tarikatlarının temeli olmaktan gurur duyardı ama Simya Krallığı'na kıyasla diğer temeller aniden fakir ve bahsetmeye değmez gibi görünmüştü.

“Simya Krallığı'nın imparatorluk ailesi... Bu gerçek bir güç!” Bir büyük gücün atası tarikatının gizli gücünün krallık ile kıyaslandığında bir hiç olduğunu fark ettikten sonra üzüldü.

Li Qiye ağaçtan gelen ilahi alevleri yayan Anka'nın sırtına oturdu. Bedeni ilahiyattan etkilendi ve bir tanrıya benzedi.

“Simya Krallığı'nın gücü, eh?” Li Qiye sırıttı: “Merak ediyorum da üç imparator tarafından bırakılan nihai yöntem krallığınızı kurtarabilecek mi? Bu bana karşı hiçbir şey yapamaz. Yine de söyleyeceğim, altımdaki gerçek bir Anka. Ama kalbi zaten sizde olduğundan bunu benden daha iyi biliyorsunuz. Bu Anka gerçekten yeniden canlandığında olacakları da biliyor olmalısınız... Ah, gücü hakkında konuşmama gerek yok, haksız mıyım?”

“Küçük, böbürlenmeyi kes.” Hükümdar soğukça konuştu: “Canlanana kadar bekle, ardından tekrar konuşabilirsin. Şu an onu bastırmak için nihai yöntemimizi kullanmamıza gerek yok. Şu anki gücümüz yeterli!”

Diğer Tanrı Hükümdar ekledi: “Küçük, bu son uyarı. Anka'yı teslim et, aksi halde buradan canlı ayrılmayı hayal bile etme.”

Bütün seyirciler nefeslerini tutuyorlardı. Birçoğu krallığın Anka'yı elde etmek adına her şeyi yapabileceğini anlamıştı.

“Görünüşe göre Anka henüz yeniden doğmadığı için beni tutabilecek yeteneğe sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz.” Li Qiye gülümsedi. “Pekâlâ, hala gizli bir hamlem var ve gerçek asım da hazır! Gelin! Savaşalım!”

“Buzz!” Bu sözleri söylediğinde sonsuz ölümsüz ışıklar göğe doğru fırladı. Anka yoğun şelaleler gibi çok sayıda ölümsüz kanun akıtarak gökyüzünde daha da yukarlara çıktı. Her bir kanun gökleri bastırabilirdi. Anka saldırmadan önce tüm atasal bölge sarsılıyordu.

Tüm dünya Anka'dan gelen aura nedeniyle titriyordu. Birçok varlık bir Ölümsüz İmparatorun geldiği yanılsamasına kapıldı.

Arkaik gözler açıldı ve Simya Krallığı'na doğru baktı. Bu manzara antik varlıkları uzun süre sessiz bıraktı.

Atasal bölgeden görkemli bir ışık sütunu yükseldi. İmparatorluk aurası yeri perişan edip sonsuz çağı bastırdı. Tüm krallık bu sefer titrerken tüm uzmanlar baskıdan dolayı yere secde etti.

O anda Simya Krallığı sonuna kadar savaşmaya hazır gibiydi. Bu artık kişisel bir sorun değildi. Li Qiye onların Anka kalplerini çalmıştı, bu nedenle bu meseleyi görmezden gelemezlerdi.

“Sayıdeğer Atalar, lütfen durun.” O anda üstün ve melodik bir ses duyuldu.

Emsalsiz bir güzellik atasal bölgenin derinliklerinden gökyüzüne doğru sanki dokuz gökten gelen bir peri gibi süzüldü.

“Ming Yexue...” Bir büyük karakter onu tanıdı ve irkildi.

“Peri Ming!” Genç nesil onu gördüğü an çekiciliği nedeniyle kendilerini kaybetti. Birçoğu savaşı bile unuttu!

Onların çoğu sadece ismini duymuş ve onu hiç görmemişlerdi. Ancak bugün onu gördüklerinde genç nesil onun güzel görünümü nedeniyle büyülenmişti.

Krallıktan olan atalar Ming Yexue'nin ani ortaya çıkışı ve sözleri nedeniyle ona doğru baktı.

Tanrı hükümdarlardan biri kaşlarını çattı ve konuştu: “Xue'er, konuşma zamanı değil.”

Ming Yexue hafifçe başını salladı: “Bu öğrenci Saygıdeğer Ataların kararlarına saygı duyuyor. Ancak Ata Wushuang gelmemi emretti, bu nedenle Atalar uyumun ödüllendirileceğini unutmamalı.”

“Ata Wushuang'ın emri mi?” Diğer hükümdarın ses tonu derinleşti: “Xue'er, bu mesele krallığımızın onurunu ilgilendiriyor. Hafife alamayız!”

Tüm atalar Li Qiye'yi aşağı indirmek istiyordu. Bunu başarana kadar duramazlardı.

“Bu öğrenci bunun tarikatımızın onurunu ilgilendirdiğini biliyor. Bu nedenle Ata Wushuang benim mührü ile gelip bu fırtınayı durdurmama izin verdi.” Bunu dedikten sonra eski bir mührü kaldırdı.

Mührün üzerine ‘Wushuang’ sözleri işlenmişti. Mühür ortaya çıktığı an sanki kendisi bizzat gelmiş gibi bir Tanrı Kral'ın aurası herkese saldırdı.

(ÇN: Wushuang: Emsalsiz/eşsiz)

“Atanın mührü!” İki hükümdar bile etkilenirken mührü gördükten sonra kafalarını eğdi. Diğer atalar anında secde edip üç kez ibadet etti.

“Krallığın Ata Wushuang'ı hala hayatta, bu inanılmaz. Bu kadar yıl sonra bile hala bu dünyada. Eğer başka bir ata olsaydı Kan Çağ Taşları'yla bile olsa bu zorlu yolculuğu idare edemezlerdi.” Herkesin kalbi bu mührü gördükten sonra battı.

Ata Wushuang bir efsanevi varlıktı. Bazıları eşsiz bir bünyeye sahip olduğunu söylüyorlardı. Bazıları üç aziz yeteneğine sahip olduğunu söylüyordu. Onu gelişiminin ve simyasının eşsiz olması dolayısıyla övenler de vardı. Ömrünün eşsiz olduğunu iddia edenler olduğu gibi onun krallıktaki en yaşlı yaşayan varlık olduğuna ve atasal bölgenin en derin bölgesinde Kan Çağ Taşlarına gömülmüş olduğuna inananlar da vardı!

Atmosfer aşırı gergin olsa da hükümdarlar ve atalar en sonunda geri çekildi. Ancak bakışları hala Li Qiye'ye odaklıydı.

“Genç Asil Li, bu fırtınayı durdurmak için samimiyetle geldim.” Engin bakışı ile Ming Yexue, Li Qiye'ye doğru ilerledi.

Li Qiye Anka'nın üzerinde ona dururken baktı. Sessiz kalıp cevap vermedi.

Ming Yexue'nin gözleri gece göğünün üzerindeki yıldızlar kadar parlaktı ve ona bakarken netti: “Genç Asil Li'nin bu savaşı durduracağını umuyorum.”

“Demek sonunda bu duruma geldik.” Li Qiye usulca iç çekti. Sonunda saldırmadı. Krallık konusunda korkacak bir şeyi yoktu, ama Ming Yexue ortaya çıktığından dolayı katliam yapmak istemiyordu.

Li Qiye sakince konuştu. “Seninle özel olarak konuşmam lazım.”

Ming Yexue ikinci kez düşünmeden kabul etti.

Bu diğerlerinin beklediğinden oldukça farklıydı. Hükümdarlar ve atalar bile bunu beklememişti.

“Peri Ming'in çekiciliği eşsiz, Li Qiye bile onun tarafından cezbedildi.” Son nesil bunu gördükten sonra ağıt yaktı.

Birçok kişi Li Qiye'nin çekiciliğe kurban gittiğini düşünse de aslında olan bu değildi.

İkisi gizli bir bölgede bir odaya girdi. Ming Yexue samimiyetle konuştu: “Bu sorun krallığım ve Genç Asil arasındaki bir yanlış anlaşılma nedeniyle ortaya çıktı. Atamın isteği ile bu rahatsızlığı çözmek adına iyi niyetle geldim.”

“Yexue, bunun bir yanlış anlama olup olmadığı benim için önemli değil.” Li Qiye hafifçe elini salladı. “Hiçbir şey olmamış gibi davranabilirim, Anka kalbini bile krallığına geri verebilirim. Üstelik size yardım edip Anka'nın gelecekte yeniden doğması için bir şans da verebilirim!”

Bunu duyan Ming Yexue hızlıca yanıtladı: “Yardımseverliğiniz krallığımız tarafından takdirle karşılanacaktır…”

Li Qiye kafasını salladı: “Hayır Yexue, bu dünyada bedava yemek yok. Bunun da bir yolu var.”

Ming Yexue derin bir nefes alırken ciddi bir ifade ile kendini hazırladı: “Genç Asil Li'nin koşulu nedir? Eğer yeteneklerimiz içindeyse her şey tartışılabilir.”

Li Qiye kıkırdadı ve açıkça cevapladı: “Benim şartım zor ya da kolay olabilir. Her şey sana bağlı. Sadece beni takip etmeni istiyorum!”

Sadece seni istiyorum! Böyle zorba bir ifade! Eğer başka biri bu garip düşünceyi duysaydı Li Qiye'nin onun tarafından büyülendiğini düşünürdü.

Ming Yexue ise bunun bir itiraf olduğunu düşünmedi. Hafifçe afalladı ve bu sözlerin başka bir anlama geldiğini fark etti.

“Eğer tarikat için bir şey yapabilirsem, eğer bu felaketi önleyebilirsem sizi takip etmek isterim.” Ming Yexue ciddi bir şekilde yanıt verdi: “Ama Genç Asil, ben bir öğrenciyim ve bu konuda bir karar veremem. Bu ataların da karar verebileceği bir şey değil.” Yavaşça iç çekti.

Li Qiye kıkırdadı: “Yüz Yaşama bağlı, haksız mıyım?”

Ming Yexue kuyunun dibindeki su gibi sakin kaldı ve onayladı: “Eğer Genç Asil sizinle gitmemi istiyorsa atama sormam gerek. Sadece onun onayı olursa talebinizi kabul edebilirim.”