Bölüm 682: Ayrılma

avatar
3918 11

Emperor’s Domination - Bölüm 682: Ayrılma


 

Bölüm 682: Ayrılma

 

"Genç Hanımımdan daha güçlü olabilir mi?" Yaşlı kadın konuştu: "O daha güçlü bile olsa sizinle kıyaslanamaz. Genç nesilde ki kimse bunu yapamaz."

 

"Tam olarak öyle değil." Kız cevap verdi: "En azından şu anlık gücünün sınırlarını bilmediğim için sonuç çıkaramıyorum. Bana göre Li Qiye'nin kendisi bir sis ile çevrili ve tamamen dipsiz. Ben bile onu tam anlamıyla anlayamıyorum."

 

"O Taşlı Kenar Krallığı'nın Ye Qingcheng'i ile kıyaslanabilir mi?" Yaşlı kadın sormak zorunda kaldı.

 

"Ye Qingcheng ile karşılaştırıldığında mı?” Kız cevap vermeden önce biraz duraksadı: "Li Qiye'nin ne kadar güçlü olduğunu bilmenin bir yolu olmadığından ayrıntılı olarak söyleyemem. Ancak içgüdülerim Li Qiye'nin Ye Qingcheng'den çok daha güçlü olduğunu söylüyor."

 

"Bu olamaz.” Yaşlı kadının ifadesi ciddi şekilde değişirken konuştu: "Taşlı Kenar Krallığı konu Ye Qingcheng olduğunda hiçbir şeyden kaçınmıyorlar. O gökler tarafından sevilen üstün bir göksel varlık. Taş Tıp Dünyası'nda Genç Hanımım dışında sadece Jian Klanı'ndan olan kız onunla rekabet edebilir. Nasıl olur da isimsiz Li Qiye Ye Qingcheng ile kıyaslanabilir?"

 

Ye Qingcheng Taş Tıp Dünyası:nda oldukça ünlüydü ve genç nesil arasında bir numaralı adam olarak görülüyordu. Dünyadaki çok sayıda dahi onun önünde parlaklığını yitiriyordu. Diğerleri kendilerini onunla kıyaslamaya cüret edemiyordu ve çoğu onun bayrağı altında çalışmak istiyordu.

 

"Korkarım öyle.” Arabadaki kız devam etti: "Ye Qingcheng'in gücü tahmin edilip ölçülebilir, bu nedenle kıyaslayabiliriz. Ancak Li Qiye akıl almaz, onun ne kadar güçlü olduğunu ölçemiyorum. Gerçek gücünü ölçemesem bile içgüdülerim Ye Qingcheng'den daha güçlü olduğunu söylüyor."

 

Yaşlı kadın bir süre kızın dediklerini sessizce düşünmeden edemedi. Genç Hanımının yeteneklerini iyi biliyor ve ona tamamen güveniyordu

 

Kız konuştu: "Gidelim, bizi buldu."

 

"Buraya gelse bile ondan korkmuyoruz." Yaşlı kadının momentumu canlandı. O anda ölümün kenarında gibi gözükmüyordu. Vücudunun yaydığı aura son derece korkutucuydu.

 

"Hayır Büyükanne. Onunla savaşmamıza gerek yok.” Kız konuştu: "Birinden korkmamıza gerek olmasa da Li Qiye ile savaşarak bir şey kazanamayız. Buraya gelmeden önce gitmeliyiz."

 

Yaşlı kadın başka bir şey söylemedi ve arabayı kontrol ederek gitti. Tekerleklerin dönme sesi ile birlikte araba iz bırakmadan ufukta kayboldu.

 

Li Qiye Göksel Tepe Nehri'ne döndü ve orada gelişimci olmadığını fark etti. Orada sadece Yuan Caihe bekliyordu.

 

Onun arabadan indiğini gördü ve şaşırdı. Ancak bir şey sormadı ve sakince gülümseyerek konuştu: "Kardeş Li ölümsüz kükürt elde edebildi mi?"

 

"Peki ya sen?" Li Qiye cevap vermedi ve sadece gülümsedi.

 

Yun Caihe başıyla onayladı ve yanıtladı: "Çok eski iki ölümsüz kükürt parçası elde ettim. Bu bir parti ilaç yapmak için yeterli olacaktır."

 

"Hiçbir şey bundan iyi olamaz! Gidelim.” Li Qiye gülümsedi ve yavaşça konuştu.

 

Yuan Caihe etrafına bakıp konuşmada edemedi. "Tie Yi'nin nereye kaçtığını bilmiyorum. Onun için bekliyoruz değil mi?”

 

“Onu beklememize ihtiyacı yok.” Li Qiye kafasını salladı ve yanıtladı. "Eğer bizimlle birlikte gitmek isteseydi çoktan kendini göstermiş olurdu. Korkarım ki bizimle gitmek istemiyor, çoktan gitmiş olmalı."

 

Yuan Caihe zeki biri olduğundan hafif ve doğal bir şekilde gülümsemeden önce ikinci kez düşünmedi. Bir şey söylemedi ve Li Qiye'nin arabasının içine oturdu.

 

Gıcırdama sesleri ile birlikte İmparatorluk Drako Boğası arabayı uzaklara götürdü. Li Qiye gözleri kapalıyken içeride oturdu, hiç konuşmadı.

 

Yuan Caihe de sessizlikten keyif alıyor gibi bir şey söylemedi.

 

Her ne kadar boğa ne hızlı ne yavaş gitse de hızlıca Göksel Tepe Dağı'ndan çıkmışlardı. Bölgeden geçtikten sonra Li Qiye gözlerini açtı ve hafif bir gülümseme ile Yuan Caihe'ye bakarken sordu: "Sakin bahçeye geri dönmek zorunda mısın?"

 

Nazikçe başıyla onayladı ve konuştu: "Evet, ilaçları yapmam biraz süreceği için döndükten sonra inzivada gelişim yapmayı planlıyorum. Kardeş Li nereye gitmek istiyor? Eğer zamanınız varsa Sakin Bahçe'mizi ziyaret edebilirsiniz."

 

Li Qiye'ye karşı hissettiği tarif edilemez bir yakınlık duygusu vardı. Her ne kadar yakın zamanda tanışmış olsalar da kalbinde sanki uzun süredir birbirlerini tanıyormuş gibilerdi.

 

"Alp Dağı'na ziyarete gitmem gerektiği için şu anlık Sakin Bahçe'ye gidemem." Li Qiye gülümsedi ve konuştu: "Alp Dağı'na gittikten sonra konferansa katılmak için Simya Krallığı'na gideceğim."

 

"Alp Ağaç Atası'nın doğum gününün kutlamaya mı gideceksin?" Yuan Caihe sordu.

 

"Evet, Alp Dağı'nda biri ile buluşma planım var. Eğer önceden ayarlanmasaydı gerçekten seninle Sakin Bahçe'ye gidip ünlü olan eşsiz bitkilere bakmak isterdim." Li Qiye cevap verdi.

 

Sözleri gerçek olduğu için pohpohlamıyordu. Sakin Bahçe'de büyüyen birçok ruhsal ilaç salya akıtacak cinstendi. Çok sayıda büyük karakter onlara bakmak istese de bunu yapamıyordu.

 

“Daha sonra da ziyaret edebilirsiniz.” Yuan Caihe de zarifçe gülümsedi ve konuştu: "Alp Dağı gerçekten gezmeye değer bir yer. Alp Ağaç Atası tarafından korunuyor ve birçok ruhsal ilaca ev sahipliği yapıyor. Büyük bitkileri ile oldukça ünlü bir yer."

 

Li Qiye, Yuan Caihe bakarken gülümsemeden edemedi. Nazikçe onun omzundaki saçı okşadı. Tarif edilemez bir uyumu varmış gibi görünüyordu.

 

"Sonra tekrar görüşürüz.” Sonunda gülümsedi ve veda etti. Yuan Caihe arabadan çıktı ve farklı yollara giderken ona el salladı.

 

Ardından Li Qiye arabaya bir kez daha oturdu ve gözlerini kapadı. Boğaya emretti: "Alp Dağı'na gidiyoruz."

 

Boğa arabayı Alp Dağı'na götürebileceğinden dolayı Li Qiye'nin arabayı kullanmasına gerek yoktu.

 

Alp Dağı olukça genel bir yer bildirgesiydi. Orasının Alp Ağaç Atası'nın doğduğu ve büyüdüğü yer olduğu söyleniyordu. Bazıları oradan bahsederken Alp Dağı damarına atıfta bulunuyordu.

 

Aslında gerçek bundan çok da uzak değildi. Dağ sırası ve tüm damar Ağaç Atası'na ait bölgelerdi. Her ne kadar ağaç atası bu konumda bir tarikat kurmamış olsa da takipçileri ve öğrencileri herhangi bir büyük güç kadar güçlüydü.

 

Alp Dağı aynı zamanda Alp Büyük Damarı olarak anılıyordu ve bu Taş Tıp Dünyası'ndaki sekiz büyük damardan biriydi. Simya Alemi'ni uyuyan bir Ejder gibi sarıyordu.

 

Yenilmez tepeler ve dağlar ile birlikte büyük ve görkemliydi. Etrafta yürüyen birçok ruhsal geyik, uçan birçok altın kuş ve yüzen Sel Ejderhaları vardı.

 

Ruhsal ilaçlar da orada bolca mevcuttu. Sekiz büyük damardan biri olarak fazlasıyla ruhsal enerji milyonlarca yıldır orada birikiyordu. Enerji bir okyanus kadar genişti.

 

Üstelik Alp Ağaç Atası'nın korumasının altında bitkiler burada fazlasıyla gelişiyordu ve bu nedenle de bu bölge birçok bitkisi ile ünlüydü.

 

Ancak doğal olarak Alp Dağı konusunda bu dünyada kesinlikle ağaç atadan da bahsedilmesi gerekiyordu. Büyük Bambu Ağacı ve Alp Ağaç Atası iki büyük Şeytan Atası olarak anılıyordu. Her ne kadar Alp Ağaç Atası antik Dev Bambu Ağacı'ndan çok daha genç olsa da şanı her yere yayılmıştı.

 

Aslında bu oldukça anlaşılabilirdi, sonuçta milyonlarca yıldır Dev Bambu Ağacı asla şekil almamıştı. O her zaman sessizce bulunduğu yerdeydi, bu nedenle dünya onun varlığını unutmuş veya buna alışmıştı.

 

Alp Ağaç Atası ise tamamen farklıydı. Daodan zeka kazanmıştı ve dao mirasını aktarmıştı. Bu şanının yayılmasına ve birçok öğrencisi olmasına neden olmuştu. Yüz binlerce yıldır o yerde doğan herkes birçok sefer daoyu Ağaç Atası'ndan duymuştu. Onların bazıları Şeytan Hükümdarlardı. Daoya ulaşamamış canavar bitkiler de onu dinlemişti.

 

Bu süre zarfında birçok golem millerce yolculuk ederek daoyu ondan dinlemek için Ağaç Atası'nın yanına gelmişti. Bu nedenle her ne kadar Ağaç Atası Alp Dağı'ndan çok uzun zamandır çıkmamış olsa da öğrencileri dünyanın her yerine yayılmıştı. Üstelik öğrencilerinden bazıları Erdemli Örnek olmuştu.

 

Bu nedenle Ağaç Atası'nın büyük etkisini hayal etmek kolaydı. Gelişimine gelince yabancıların bu konuda bilgisi yoktu. Bazıları Ağaç Atası'nın Tanrı Kral unvanı aldığını söylüyordu. Bazıları Ölümsüz İmparator dışında kimsenin onun dengi olamayacağını söylüyordu.

 

Gelişimi ne olursa olsun 500.000 yıl yaşamış bir Şeytan Atası olarak herkes ona saygı duyuyordu. Bu nedenle Taş Tıp Dünyası'nda çok sayıda büyük güç, imparatorluk mirası ve hatta Simya Krallığı gibi bir canavar bile Alp Ağaç Atası'na karşı oldukça saygılıydı.

 

500.000. doğum günü Taş Tıp Dünyası'nda büyük bir olaydı. Büyük güçler ve imparatorluk miraslarının hepsi ve ünlü gelişimciler uzun yoldan en iyi dileklerini iletmek için oraya geliyordu.

 

Canavar Alemi ve Taş Alemi gibi çok uzak yerlerde olanlar bile kutlamaya yetişebilmek adına erkenden yolculuklarına başlamışlardı. Bazıları bir yıl önceden harekete geçmişti.

 

Büyük doğum günü kutlaması milyonlarca millik tüm bölgenin yolculuğa çıkan miraslar nedeniyle kalabalık hale gelmesine neden olmuştu.

 

O anda normalde sessiz olan Alp Dağı bile aşırı meşgul ve yeni gelen misafirler nedeniyle kalabalık hale gelmişti. Genellikle ıssız olan vadiler uzaktan gelen birçok konuğu ağırlar olmuştu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr