Bölüm 516: Zirvedeki Taş

Lan Yunzhu'nun yanakları kızgınlıktan kızarırken Li Qiye'ye bakıp konuştu: “Amca, beni çok fazla küçümsüyorsun! Geçmişte kutsal göldeyken aynı anda üç kader taşı tarafında kabul edilmiştim ve hepsi de sekiz birikime sahipti! Dokuz birikimli kader taşına karşı bile oldukça kendimden eminim.”

Li Qiye güldü ve konuştu: “Dediğim gibi çok birikime sahip olması iyi olduğu anlamına gelmez. Her ne kadar birkaç taş sekiz dokuz birikime sahip olmasa da çok kibirlidir. Bazı özel taşlar ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar kimseyi kabul etmez.”

“Hmph! O zaman bahse girmeye ne dersin?” Lan Yunzhu ona ciddi şekilde bakıp devam etti: “Şimdi bana o taşın nerede olduğunu söyle ki ne kadar inanılmazmış bakabileyim.”

“Elbette!” Li Qiye güldü ve konuştu: “Ama neye bahse girmek istiyorsun? Kaybettiğinde ağlama!”

Lan Yunzhu aniden kızgın bakışını geri çekip yuvarlak gözlerini çevreleyen oyunbaz bir parıltı ile baktı. Gülümserken konuştu: “Amca, büyük oynamaya ne dersin? Dağa çıktığımızda daha fazla kader taşı tarafından kimin kabul edileceğine bahse girelim. Daha fazla taş tarafından kabul edilen kişi kazansın. Ne düşünüyorsun Amca?”

Li Qiye ona baktı ve gülümseyerek cevap verdi: “Gerçekten bahse girmek ister misin?” Ardından çok ilginç bir şey düşündü ve sordu: “Kazanacağını düşünüyor musun?”

Yanaklarını şişiren Lan Yunzhu gülümsedi ve konuştu: “Elbette! Amcanın çok korktuğunu söyleme bana. Benim gibi küçük bir kız bile bahse girmeye cesaret ediyor. Kaybedersen bana bir damla Sonsuz Yıldız Suyu ver.”

Li Qiye yanıt olarak kıkırdadı ve cevap verdi: “Ah, demek bu küçük kız Sonsuz Yıldız Suyu istiyor. Ancak sen kaybedersen bana ne vereceksin?”

Lan Yunzhu göğüslerini dışarı çıkarıp konuştu: “Amca, kaybetme ile başa çıkabilirim. Hazineler, ölümsüz eşyalar, haplar... Ne istiyorsun söylemen yeter. Eğer sahipsem kesinlikle seni kandırmam!”

Li Qiye çenesini okşadı ve ardından ona tepeden tırnağa bakıp müstehcen bir şekilde sırıtıp konuştu: “Hazineler bana hitap etmiyor. Bu nasıl? Eğer kaybedersen göz zevkim için gece soyunacaksın.”

“Kıçımı soyarsın, seni sapık pislik!” Kızaran Lan Yunzhu haykırdı ve Li Qiye'yi tekmelemeye çalıştı.

Li Qiye kendini gülmekten alıkoyamadı. Ardından kayıtsız bir şekilde sorarken sırıttı: “Cesaretin var mı yok mu?”

Lan Yunzhu'nun kızgın ve utanmış yüzü sulu parıltılar ile dolu nazik gözleri ile birleştiğinde etkileyici şekilde güzelleşmişti.

Ancak ikisi karar vermeden önce biri gökyüzünden İlahi Ejderha Dağı'na indi.

Bu kişiyi gören yeni gelenler ve zaten orada olan gelişimciler şok oldu: “Basit Dağ Ölümsüz Krallığı'nın varisi!”

“Xian Fan!” Lan Yunzhu da haykırdı.

Gökten inen kişi Xian Fan'dı. Hala Beş Element Ölümsüz Zırhı tarafından çevrelendiğinden kimse yüzünü veya figürünü göremiyordu. Başından beri kimse bu kişinin cinsiyetini bilmiyordu. Söyleyebildikleri tek şey Xian Fan isimli bu kişinin insan olması ve Ölümsüz Krallığın varisi olmasıydı.

En kibirli hayaletler bile onun geldiğini gördüğünde endişelenmeden edemedi: “Bay Di Zuo ile savaşabilen bir varlık...” Dâhiler ile yaşlı kişiler bile onu küçümsemeye cüret edemiyordu.

Ölümsüz zırha bakan biri korku içinde ifade etti: “Mezarın bu kadar erken açılması utanç verici. Di Zuo ve Xian Fan'ın buraya gelmesi gerektiğinden kazanan belirlenemedi.”

Geçmişte genç nesil üç kahramanın prestijine meydan okumaya cüret edemiyordu. Daha sonraları Li Qiye hayalet ırkını süpürüp varlığını Kutsal Cehennem Dünyası'nda ilan etmişti. Ardından insan ırkından vahşi bir canavarın gelip hayaletlerin otoritesine meydan okuyabileceğini öğrenmişti.

Şimdi ise tamamen bilinmezlik içindeki Xian Fan ortaya çıkmıştı. Xian Fan Li Qiye'fen farklıydı. Diğerleri Li Qiye'nin Di Zuo'ya meydan okuyabileceğini düşünürken Xian Fan Di Zuo ile savaşmıştı. Bu aşırı gösterişli bir savaştı ve ikisi de Asal Uğursuz Mezar'a gittiğinden kazanan belirlenememişti.

“İnsan ırkımızın aziz çifti hayaletlerin üç kahramanından zayıf değil. Haha, biz bu nesilde hayaletlerden zayıf olmayacağız. Gelecek Ölümsüz İmparator hala belirlenmedi!” Heyecanlı bir insan gelişimci Xian Fan'a bakarken konuştu: “Hayaletler üç kahramana sahipken bizim aziz çiftimiz var!”

Son zamanlarda Li Qiye ve Xian Fan birlikte insan ırkının aziz çifti olarak anılmaya başlamıştı.

Bu unvan hayaletler için kulağa hoş gelmiyordu ama hayaletler yine de sessiz kalıyordu.

Hayaletler arasında Di Zuo'nin itibarı genişçe yayılmıştı ve kimsenin onu provoke etmesine izin verilmiyordu. Hem yaşlı hem de genç hayaletler Di Zuo'ya büyük değer veriyorlardı. Xian Fan'ın Di Zuo ile eşit şekilde savaşabileceğini kim düşünürdü? Her ne kadar savaş aniden bitse de Xian Fan'ın Di Zuo'ya karşı çıkacak yeteneği olduğu kabul edilmeliydi.

Bundan önce hayalet ırkı, özellikle gençler, insanları küçümserdi. Ama önce Şiddetli Li Qiye ve ardından da gizemli Xian Fan ortaya çıkmıştı. Genç hayaletler artık kibirlerini sürdüremiyordu.

“Oldukça müthiş.” Lan Yunzhu Xian Fan'ın durumuna bakıp fısıldadı: “Di Zuo bile ona karşı avantaj elde edememiş.”

Lan Yunzhu ikisi arasındaki savaşı izlememişti ama Xian Fan'ın durumunu gördükten sonra savaşın sonucunu tahmin edebiliyordu.

“Şaşırtıcı bir şey değil.” Li Qiye zırha baktı ve konuştu: “Bu zırhı ede etmek onun sıra dışı olduğunun kanıtı. Bu şey oldukça gururlu olduğundan kendine efendi seçerken oldukça dikkatlidir.”

Bu durum Li Qiye'nin beklentileri içindeydi. Xian Fan'ın gelişim seviyesini veya sahip olduğu imparator kanununu bilmeye gerek yoktu. Giydiği zırh bile birçok şeyi Li Qiye'ye söylüyordu. Zırh bir güç sembolüydü. Eğer biri yeterine güçlü değilse bu zırhı elde edemezdi.

Xian Fan dağa ulaştı ve dağın tabanı yerine zirveye gitti. Bir gelişimci bu manzara karşısında mırıldandı: “Yoksa o taş için mi buraya geldi?”

“Muhtemelen.” Hayaletler yaptıkları işleri durdurup Xian Fan'a baktı.

Xian Fan tek nefeste zirveye ulaştı.

“Gerçekten o taş için burada...” Bilgili bir yaşlı gelişimci dağa bakarken mırıldandı: “Bunu yapmayı deneyecek mi?”

Başka bir tarikat lideri ekledi: “Mantıklı. Di Zuo ve Lunhui imparatorluk varisleri. Nitelikli olanlar bunu denemek istiyor.”

“Dağın tepesinde ne var?” Lan Yunzhu olayı bilmediğinden Xian Fan'ın tepeye ulaştığını gördükten sonra Li Qiye'ye sordu:

Li Qiye gözlerini daralttı ve cevaplamadan önce Xian Fan'a baktı. “Bir kader taşı. Bu dünyada eşsiz olan bir taş, hatırlanamayan zamanlardan beri kimsenin elde edemediği bir taş.”

O anda herkes tepeye bakıyordu. Bir hayalet gelişimci sordu: “Tian Lunhui ve Bay Di Zuo bile başarısız oldu. Xian Fan mı yapacakmış?”

“Bilmiyorum, ama başarısız olursa şaşırmam.” Sisli Alan'dan gelen bir kabile lideri konuştu: “Yer Altı Dünyası Geçiş Bataklığı'nın kayıtlarına göre tahtına çıktıktan sonra Ölümsüz İmparator Ming Du da buraya gelmiş. Efsanelere göre bu taşı istemiş. Ne yazık ki başarısız olmuş ve taş onunla gitmemiş.”

“Ne?! Bir Ölümsüz İmparator bile onun tarafından kabul edilmedi mi? Ama o bir Ölümsüz İmparator!” Bunu duyduktan sonra birçok kişi şok oldu. Yükselişinden önce bir genç imparatorun kabul edilmemesi kabul edilebilirdi. Sonuçta kimse yolun sonuna kadar sıradaki Ölümsüz İmparator'un kim olacağını bilemezdi.

Ama o zaman Ölümsüz İmparator Ming Du yenilmez bir imparatordu, dokuz göğü istediği gibi dolaşabilen bir varlıktı. Ancak o taş yine de onu seçmemişti ve bu birçok kişiyi şaşırtmıştı.

“Bu nasıl bir taş böyle? Ölümsüz İmparator'u bile kabul etmiyor” Lan Yunzhu da bunu duyduktan sonra sarsıldı.

Bu dünyada hiçbir şey bir Ölümsüz İmparator'dan güçlü olmamasına rağmen bu taş onu yine de seçmemişti. Bu basitçe şaşırtıcıydı.

“O gerçekten çok gururlu bir taş” Li Qiye zirveye bakarken mırıldandı.

Irkı fark etmeksizin herkesin gözü Xian Fan üzerindeydi. Hayaletler Di Zuo ve Tian Lunhui nedeniyle Xian Fan'ın başarılı olmasını istemiyordu, ikisi hayaletler arasında en yüksek yeteneklere sahip olanlar olsa da başarısız olmuşlardı. Xian Fan bunu yapabilirse bu hayalet ırkının gururunu zedelerdi.

Aslında bu taşın Ölümsüz İmparator'u bile kabul etmediği bilindiğinden birçok dahi bu kaya tarafından seçilecekler mi bakmak için şanslarını denemeye gelmişti.

Kısa sürede çok sayıda kişi bunu denemişti. Tian Lunhui, Di Zuo, Hayalet Böcek Kötücül Çocuk, Titanik Hilal Aziz Çocuk ve diğer varisler bu taşı elde etmeyi denemişti. Diğer dâhiler ve isimsiz küçükler de gelmişti.

Ancak kimse başarılı olamamıştı.