Bölüm 336: Zamansız Portala Giriş

avatar
8135 20

Emperor’s Domination - Bölüm 336: Zamansız Portala Giriş


 

Bölüm 336: Zamansız Portala Giriş

 

“Ah, ah, ah! Böyle... Bir şey vardı.” Yaşlı Daoist Peng zorla garip bir şekilde kahkaha attı.

 

“Bin İmparator Kapısının neden dört imparatoru vardı? Nasıl dört imparatora art arda sahip olmayı başardılar? Akademiniz bunu da bilmediğini mi söyleyecek?” Li Qiye gülümseyerek konuştu. “Geçmişte Ölümsüz İmparator Hao Hai Bin İmparator Kapısı var olduğu sürece akademi için bir yol açmaya devam edeceğine söz vermişti. Bu konuda bir şey söyememe gerek yok, haksız mıyım?”

 

Yaşlı daoist çarpık şekilde gülümserken diğer elderler iç çekti. Ölümsüz İmparator Hao Hai akademiden mezun olmuştu ve birçok mucize yaratarak aşılması güç bir kişi haline gelmişti. Ne yazık ki Bin İmparator Kapısı en sonunda İmparatoriçe Hong Tian ile karşılaşmıştı!

 

“İstediğini vereceğiz.” En sonunda elderler karar verdi ve konuştu: “Alem Tanrısı iyileştiği sürece ne gerekirse yapacağız!”

 

“O zaman gidip hazırlanalım.” Li Qiye başıyla onayladı.

 

Zamansız portal her zaman akademinin etrafındaydı ve söylentilere göre daha önceden de akademinin içinde yer alıyordu. Akademi portalın ne zaman açılacağını söyleyemiyordu, ancak her seferinde büyük fırsatlar taşıyan bir fırtına getirdiği açıktı. Akademinin birçok bilgesi milyonlarca yıldır portal olarak bilinen bu şeyi araştırsa da kesin bir cevap bulamamışlardı.

 

Portala giren kişiler farklı şanslar ile karşılaşıyordu. Bazısı antik bir yazıt elde ederken bazısı ölümsüz eşyaları veya ilahi taşlarla karşılaşıyordu. Tabii ki eli boş dönenlerde vardı ve bu çoğunluk için geçerli bir şeydi.

 

Bazı belli durumlar kişinin kendi sezi ve şansı ile alakalıydı.

 

Portal her açıldığında herkes farklı şeyler ile karşılaşıyordu, ama her zaman büyük ödüller olan harika maceralar oluyordu. Tabii ki en büyük kazanan en büyük talihi elde eden oluyordu.

 

Hatırlanamayan zamanlardan beri portalın içindeki en büyük talihi elde eden kişi gelecekte ünlü oluyordu ve onlar arasında en ünlüsü ise Ölümsüz İmparator Hao Hai idi.

 

Efsanelere göre o zamanlarda akademide bir öğrenciydi ve portaldan harika bir şey elde etmişti, ancak kimse detaylarını bilmiyordu. Özetle onun hazinesi veya macerası aşırı harika idi.

 

Portaldan çıktıktan sonra olanlar ise herkes tarafından biliniyordu. Ölümsüz İmparator Hao Hai Cennet'in İradesi'ni kabul etmiş ve dünyanın yöneticisi haline gelmişti! Bu onun en ünlü başarısı değildi; onun en sıra dışı başarısı art arda dört Ölümsüz İmparator'a sahip olan Bin İmparator Kapısını kurmuş olmasıydı. Bu daha önce hiç görülmemiş ve belki de gelecekte asla tekrar etmeyecek bir başarıydı!

 

Bin İmparator Kapısının mucizesi hakkında birçok kişi farklı teoriler üretmişti. Bazıları Ölümsüz İmparator Hao Hai'nin çok harika biri olduğunu ve üstün bilgeliğinin deniz kadar derin olduğundan kapı için ebedi bir temel oluşturduğunu söylüyordu.

 

Kim ne düşünürse düşünsün, kısacası portal ne zaman açılsa bu diğerlerinin salyalarını akıtıyordu!

 

Bu sefer akademi gereksinimleri hafifletmişti. İttifağa katılan büyük güçler dışındaki herhangi bir tarikatın genç öğrencileri portala girebiliyordu.

 

Bu haber çok sayıda gelişimci ve tarikatı heyecanlandırmıştı. Genç öğrencilerin hayali portala girmekti ve aynı zamanda ikinci Ölümsüz İmparator Hao Hai olmayı hepsi arzuluyordu.

 

Ve doğal olarak tarikatları da kendi öğrencilerinin ikinci Hao Hai olmasını istiyordu. Dahi olup olmaması önemli olmaksızın tarikatlar yaşı tutan herkesi portala gönderiyordu. Onlar için ne kadar fazla kişi o kadar büyük kazanç şansı anlamına geliyordu. Portala bu kadar fazla öğrenciyi soktuklarında en azından bir iki tanesi iyi bir şey elde edebilmeliydi.

 

Bu genç öğrenciler içeri girdiğinde önlerindeki manzara onları huşu içinde bırakmıştı. Azulu gözlerinin gördüğü tek şey molozlardı.

 

Bu molozlar aşırı genişti ve yüz binlerce millik alanı kaplıyorlardı. Sayısız yıllık yaşlarına rağmen birçok çökmüş duvar ve kırık tuğlalar le birlikte varlıklarına devam ediyorlardı. Her ne kadar bu molozlar tarif edilemeyecek kadar parçalanmış olsalar da herkes bu yerin bir zamanlar ilahi bir şehir veya devasa bir başkent olduğunu söyleyebiliyordu. Bulutlara yükselen kırık duvarları ve geniş çevreyi gören herkes bu antik şehrin ne kadar büyük olduğunu hayal edebilirdi!

 

Bazıları yok olmuş duvarların siyah ve aşırı değerli bir hazine metalinden yapıldığını bile söyleyebiliyordu. Birçok yıl geçmiş olduğundan bu siyah hazine metali metal parçasına  dönüşmüş ve ilahiyatını kaybetmişti.

 

Buna rağmen metal hala diğerlerinin kalplerine korku veriyordu. Bu kadar kaynağı böyle devasa bir şehri yapmak için kim harcamıştı? Bu efsanevi tanrıların şehri miydi?

 

Genç nesil içeri girer girmez gördükleri manzara nedeniyle şok olmuştu. Sakinleşmeleri uzun zaman almıştı.

 

“Büyük talih, biz geldik!” Kanı kaynayan bir genç bağırırken diğeleri de bu geniş molozlara doğru hareketlendi.

 

Sakinleşen herkes yayılmaya başlamıştı. Bazıları güneye giderken bazıalrı kuzeye uçtu. Bazıları molozlarda kalarak çevreyi aradı, belki de orada hala artakalan hazineler vardı...

 

Bir dakika içinde dünyanın her tarafından gelen gençler gelgit gibi dört bir yana saçılmaya başlamıştı. Onların büyük beklentileri varken bu gizemli dünyayı keşfetmeye koyuldular.

 

Bu molozların derinliklerine ulaştıklarında bu dünyanın hayal ettiklerinden çok daha büyük olduğunu fark ettiler. Bu yerde bir son bulunmuyordu.

 

Ufku delen ilahi dağlar vardı ve bu dağlar görülemeyecek kadar büyüktü. Bazıları yerde bir kıvrılan Ejder gibi yatay şekilde uzanmışken durmaksızın akıl almaz uzunlukta akan kudretli nehirler vardı...

 

Üstelik bazıları bu yerde akıl almaz savaşların yapıldığını keşfetmişti. Devasa bir dağ biri tarafından ikiye ayrılmıştı ve devasa bir tepe biri tarafından düzleştirilmiş gibiydi. Çok sayıda çatlak olan bölgeler varken bazı yerler yanarak kül haline getirilmişti...

 

Bu yerde çok fazla moloz olmsı çok çarpıcı bir şeydi. Büyük şehirler kalıntı haline geldiğinde bu çoğunlukla yaşanan bir şeydi. Yıkımın boyutuna bakılırsa bu molozlar savaşın kaosu nedeniyle oluşmuş şeylerdi!

 

Genç gelişimciler bu yeri gördükten sonra sakin kalamamışlardı. Birçoğunun kalbinde büyük sorular vardı. Bu yer tam olarak neresiydi? Ne olmuştu?

 

Kimse bunların yanıtlarını vermeiyordu, ama emin oldukları şey bu yerde kıyamet gibi bir savaş olmuştu.

 

“İlk portalı buldum!” Çabalar he zaman ödüllendirilirdi ve birisi en sonunda bir portal bulmuştu.

 

Bu haberi duyan birçok kişi o yere doğru akın etmişti. Orada antik bir dao platformu bulunuyordu; dao platformu yok olmuş olsa da dao portalı hala orada duruyordu. Rengi soluktu, ama hala birisini farklı boyuta götürebiliyordu.

 

Kırık portalı gören genç öğrenciler ilk önce birbirlerine baktı; kimse onun onları nereye götüreceğinden emin değildi.

 

“Siktir edin, risk almadan nasıl büyük bir talih elde edeceğiz?!” Birisi önemsemedi ve portala girmeden önce bağırdı.

 

Birisi öncülük ettiği için arkada kalanlar daha fazla beklemek istmedi ve portala hareketlendi.

 

“İlk kalıntılardan çıkarılmış bir dao platformu!” Ancak girişteki insanlar da bir şey keşfetmişti. Onlar arıtılmış yeşimlerini dao platformuna işledi ve tereddütsüz şekilde anında portala girdi.

 

Çok hızlı şekilde birçok dao platformu bulunmuştu. Hepsi bilinmeyen yerlere çıkıyordu, ama genç nesil herhangi bir fırsatı kaçırmamak için içeri girme konusunda acele ediyordu.

 

Birbiri ardına dao platformaları bulunuyordu. Bir şey bulamayanlar çılgınca etrafı kazarak bir hazine veya gizli bir boyuta çıkan bir dao platformu bulmayı umuyordu.

 

Bu yer heryeri kazmakla meşgul insanlar yüzünden oldukça gürültülü hale gelmişti. Aşırı hevesli gençler endişe içinde bu yerin altını üstüne getiriyordu!

 

Gençler etrafı kazarken Li Qiye de kendi grubu ile içeri girdi. Çok fazla kişiyi getirmemişti; sadece Sikong Toutian, Küçük Hazan ve Chi Xiaodie vardı.

 

Aslında Chi Xiaodao da Li Qiye ile gitmek istiyordu. Ancak Li Qiye zamanında dönmemişti ve Chi Xiaodie de Li Qiye adına bir karar vermek istemediği için Chi Xiaodao ile Aslan Kükreyişi öğrencileri akademiden Le Yi ve diğer öğrenciler ile birlikte portala gitmişti.

 

Li Qiye ile birlikte gelenler de önlerindeki geniş enkazlar nedeniyle şaşırmışlardı.

 

“Burası neresi?” Sikong Toutian önündekiş manzaraya bakarken mırıldanmadan edemedi.

 

Chi Xiaodie tamamen afallamıştı. Bu manzara beklediklerinden tamamen farklıydı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44244 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr