Bölüm 231: Yeraltı Dünyası Tekneleri İçin Yapılan Yarış (1)

avatar
9264 23

Emperor’s Domination - Bölüm 231: Yeraltı Dünyası Tekneleri İçin Yapılan Yarış (1)


 

Bölüm 231: Yeraltı Dünyası Tekneleri İçin Yapılan Yarış (1)

 

O anda yaşayanlar ve ölüler tekneler için yarışıyorlardı. Savaş daha da ısınırken giderek daha fazla kişi nehirde ölüyordu ve bunlara Hazine Lordları ile Dünya Ölümsüzleri de dahildi.

 

Hazine Lordları dahil birçok uzman nehre düştü. Nehir oldukça ürkütücüydü; herkes Li Qiye'nin yeşil tüyleri ile yaptığı gibi nehirde kökleşemezdi. Bazı uzmanlar nehre düştükten sonra çıkamıyorlardı, onlar sis tabakasının içinde kaybolana kadar nehirde sürükleniyorlardı.

 

Dünya Cesetleri bu konuda büyük bir avantaja sahiplerdi. Sanki Defin Bölgesi tarafından özellikle kutsanmışlardı. Onlar diğerlerine göre nehirden çok daha kolay çıkıyorlardı. Sonuçta onlar ölüydü ve bu nedenle nehre çok daha yüksek bir yakınlıkları vardı.

 

Emsalsiz bir Hazine Lordu tüm evreni avucuna yönlendirdi. Bu yenilmez momentumu kullanarak bir tekneyi kendine çekmek istedi. Ancak tekne nehirden ayrıldığı an bir avuç boyutuna geldi. Buna ek olarak o sadece çürümüş bir tahta kereste haline gelmişti ve bir tekne görüntüsü kalmamıştı! Üstelik bu çürümüş tahta suyu terk ettiği an anında toza dönüştü ve esintiyle birlikte nehre girip akıp gitti.

 

Böyle bir manzara ölmek bilmeyen yaşlı adamlar, Hazine Lordları ve Dünya Ölümsüzleri dahil herkesi şaşırttı. Hepsinin zihninde tek soru vardı... Yeraltı Dünyası Teknesi tam olarak neydi?

 

Geniş nehirde on binden fazla tekne vardı. En sonunda başarı ile teknelere en fazla binen grup Dünya Cesetleri olmuştu. Onlar sayı avantajının yardımının yanı sıra güçlülerdi. Ve buna nehirden korkmadıkları da eklenmeliydi. Ölü olarak onların gelişimciler ve Hazine Lordlarının kıyaslanamayacakları avantajları vardı.

 

Tabutların içindeki büyük güçler en büyük kaybı yaşayan gruptu. Ancak tabutların içindeki kişilerin hepsi ölü değildi. Aslında bu ölmek bilmeyen adamların çoğu hâlâ son nefesi kalmış kişilerdi ve aşırı cennete karşı gelici bir güce sahiplerdi. Onlar bir teknenin yakınına geldiklerinde son bir darbe yapıyorlardı. Basitçe, onlar yollarını engelleyen bir tanrıyı öldürüp yollarından saptırmaya çalışan iblisleri katledeblecek kişilerdi.

 

Kendi çağlarında yenilmez olan atalarını getiren birkaç büyük güç de bulunuyordu. Onları teknelere gömmek istiyorlardı ve atalarının birkez daha yaşam şansını elde edip onların üstün prestijini geri kazandırmasını umuyorlardı.

 

Böyle bir ölü tipinin tekneye binmesi çok daha zordu. Tabutu tekneye yerleştirmek adına yolu açacak birçok uzman gerekliydi. Bu büyük güçler aşırı kudretli olmadığı sürece ölülerini tekneye bindirmek göklere ulaşmak ile kıyaslandığında daha zor bir şeydi. Bu nedenle bu büyük savaşta bu güçlerden çok sayıda uzman düşüyor ve en sonunda nehirde yaşamlarını yitiriyordu

 

Öldürme haykırışları sonsuz erdem kanunlarının ortasında gökyüzünde yankılanıyordu ve gürleyen evren kanunlarıyla birlikte birbiri ardına hazineler rüzgarda süzülüyordu. Tabutlarından çıkan bir avuç efsanevi karakter birçok izleyenin rnegini kaybetmesine neden oluyordu.

 

"Yedi Göksel Cennetsel Hükümdar, Taş Golem Irkının Savaş Tanrısı, Uzun Nehrin Şeytan İmparatoru, Kötü Aziz Sel Ejderi, Kutsal Lord Sonsuz Zehir..." Tabutlarından çıkan kişileri görenler akıllarını kaybetti. Geniş bir bilgiye sahip olan Uçan Ejder Gölünden Yaşlı Kaplumbağa Hükümdar çıkan birçok efsanevi kişiyi gördükten sonra beyazladı. Bu karakterler kendi çağlarında yenilmez olan kişilerdi.

 

Bugün ölüm söylentilerinin aksine bu kişilerin hepsi tabutlarından çıkmışlardı. İlkel zamanlardan beri Dokuz Dünyada kaç tane ölmek bilmeyen kişinin Çağ Kan Taşına girerek kanlarını durdurduğunu kimse bilmiyordu.

 

Bu yenilmez yaşlı adamların ömürlerini uzatmayı seçmesinin ana nedeni soylarından gelenler ile tarikatlarını korumaktı. Tabii ki hayatta kalmayı arzulayanlar da vardı!

 

Li Qiye'nin bakışları sisten çıktıkları an teknelerdeydi. O anda gözleri ilahi meşaleler kadar parlaktı ve teknelerin en ufak detayını bile atlamıyordu.

 

Bu dünyada cehennemin teknelerini ondan daha iyi anlayan kimse yoktu. Issız Çağdan beri Kara Karga olarak kaç kere bu tekneleri gözlemlediğini o bile bilmiyordu. Her ortaya çıktıklarında onları görmeye geldiğini söylemek bile abartı olmazdı. Hatta cenneti parçalayıcı bir hazine kullanarak onlardan birkaç tanesini ele geçirip kendi araştırmaları için mühürleyecek kadar ileri bile gitmişti!

 

Zihni yaşam ve ölüm teknelerini ayırt etme konusunda büyük bir sır barındırıyordu! Bu seneler boyunca birçok tekneyi topladıktan sonra elde ettiği büyük bir başarı idi.

 

"Hangi tekne doğru?" Li Qiye'nin sakinliğinin aksine Savaş Tanrısı Tapınağındaki bir elder kendine hakim olamadı. Farklı kişilerin teknelere binip sise doğru yolculuğa çıktığını izlerken Li Qiye'yi cevap için teşfik etmek istedi.

 

"Beni rahatsız etme, ölüm teknesine gitmek mi istiyorsun?" L iqiye kızgınca cevaplarken teknelere bakmaya devam etti.

 

Onun cevabı elderları uyuz etse de sessiz kaldılar. Bu defin yolculuğu onlar için çok kritikti ve sadece başarı kabul edilebilirdi!

 

"Sen, oradakini seç." Aniden Li Qiye Orta Kıta Prensesine bağırdı ve yeni gelen bir tekneyi gösterdi.

 

O anda binden fazla tekne oradaydı ve onlar basitça aynıydı. Li Qiye'nin gösterdiği tekne izleyenlere göre diğer teknelerden farksızdı.

 

Orta Kıta Prensesi sessiz kaldı ve basitçe Li Qiye'ye baktı. Bu sırada Li Qiye anında sesini yükseltti: "Acele et, başkası alırsa çok geç olacak!"

 

O anda Savaş Tanrısı Tapınağının ataları bile kendi düşünceleri ile etkilendi. Birçok tekne olsa da Li Qiye belli bir taneyi seçmişti; bunun mutlaka bir nedeni olmalıydı. Ancak ataları onlara uygunsuz hareketlerde bulunmamaları konusunda uyarmıştı. Cezbedilseler de bu tekneyi çalmak yetkileri dışındaydı.

 

Ancak Prenses hâlâ duygusuzca orada durarak soğukça Li Qiye'ye bakıyordu.

 

"Zaman tükeniyor, hadi git!" Li Qiye prensese kükredi. O anda sanki tamamen değişerek kimse tarafdan sorgulanamayacak ilahi bir ifade takınmış gibiydi. Ancak prenses yine de tepki veremedi.

 

Li Qiye telaşlanmadan edemezken kızgınca bağırdı: "Bu yaşamda sana yalan söyledim mi? Çabuk ol ve oraya git!" O anda birçok kişi bu tekneye binmek istiyordu, nasıl olur da Li Qiye sakin kalabilirdi?

 

Bir anda Prenses bedenini çevirdi ve tekneye doğru adım attı. Yüksek sesli bir yankılanma sesiyle birlikte bu tekneyi ele geçirmeye çalışan herkes patladı. Kendi çağlarında yenilmez olan karakterler, kendi nesillerinde hüküm süren Hazine Lordları veya korkusuz Dünya Cesetleri fark etmeksizin bu tekneye yaklaşan herkes iz bırakmada hiçliğe karıştı.

 

Onun cennete karşı gelici gücü herkesin derin nefes almasına neden oldu ve bu kişilere Savaş Tanrısı Tapınağının ataları da dahildi. Onlar bu kadının gücü nedeniyle ürperdi.

 

"O da kim?!" Bir şeytan hükümdar prensese bakarken mırıldandı.

 

O anda başka bir kişi daha harekete geçti. O Bin İmparator Kapısının son kapı efendisiydi! Hızlı bir şekilde davrandı ve bir anda prenses ile aynı tekneyi hedefledi. Diğer Dünya öLümsüzleri ve Hazine Lordlarına kıyasla son kapı efendisi oldukça sağduyuluydu. Bu tekneye sürekli bakmıştı ve prensesin bu tekneye binmeyi denediğini gördüğünde o da harekete geçmişti.

 

“Zhanggg---” Bir anda prenses gözlerini açtı ve kanlı ışınlar yaydı. Akıl almaz bir hız ile iki kanlı ışın iki üstün ilahi mızrağa dönüştü. Bu iki ilahi mızrağn keskin parlaklıkları herkesin kalbini ürpertti. Onlar gerçekten korkutucu mızraklardı!

 

Yaklaşan ilahi mızraklar Bin İmparator Kapısının son kapı efendisini bile şok etti. Anında sıyrıldı ve ilk konumuna geri döndü.

 

"Pooof!" İlahi mızraklar havaya isabet etti ve bir kara delik oluşturdu. Uzay zaman dokusu ilahi mızraklar tarafından parçalandı ve bir boşluk haline geldi. Eğer bu mızraklar kendilerine isabet etseydi yaşlı yenilmez adamlar bile kül olma şansı bile bulmadan hiçliğe dönüşürdü.

 

Böyle bir kudret herkesi sessizleştirdi. Bu kişi aşırı güçlüydü ve uzay ve zamanı bile yok ediyordu. O anormal bir seviyede olan bir varlıktı.

 

Bir anda kendi konumuna dönen son kapı efendisi o tekne için daha fazla harekette bulunmadı. Hiç şüphesiz prensesten fazlasıyla korkmuştu.

 

O anda Sasvaş Tanrısı Tapınağının elderlerı hayret etmişti. Bin İmparator Kapısı İmparatoriçe Hong Tian'ın ellerinde düşmüş olsa da gücü hayal edilemeyecek boyuttydı. Son kapı efendisi de kesinlikle emsalsiz biriydi ancak bu prensese karşı aşırı dikkatliydi!

 

Prenses tekneye bindikten sonra hemen içeri girmedi ve orada durdu. Güzel gözlerini açtı ve uzaktaki Li Qiye'ye baktı.

 

Ona bakan Li Qiye iç çekti ve sonunda konuştu. "Yer ve gök ebedi, bir gün tekrar karşılaşacağız!"

 

Li Qiye'yi uzun süre izledikten sonra prenses tekneye bindi ve akıntı ile ilerledi.

 

O sırada Shuangyan ve Baojaio'nun aklı karıştı ve genç asilleri ile bu prensesin eski bir tanıdık olduklarını düşündüler.

*********ÇEVİRMEN NOTU************

Li Qiye neler yapacak? Savaş Tanrısı Tapınağı binebilecek mi? Prenses ne kadar güçlü? Li Qiye ile aralarında ne gibi olaylar var? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin :D

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr