Bölüm 210: Wu Klanının Soyundan Gelen (2)

avatar
9678 24

Emperor’s Domination - Bölüm 210: Wu Klanının Soyundan Gelen (2)


 

Bölüm 210: Wu Klanının Soyundan Gelen (2)

 

Antik Krallığın atası hayatta olsa da durumu iç açıcı değildi. Bir gizli habere göre Antik Krallık onu en kısa sürede Yeraltı Dünyası Teknesine bindirebilmek için gizlice Defin Bölgesine götürmüştü.

 

Ertesi gün başka bir şey daha şehri sarsmıştı. Dao Çocuğu Shengtian ve İlahi Tanrı Tarikatının bir grup koruyucusu ve bölge liderlerinin boynu vurulmuştu. Kafaları Antik Gökyüzü Şehrinin kapısının dışına asılmıştı.

 

Birçok kişi dışarıda sallanan bu kafataslarını gördükten sonra derin nefes aldı. Gelişimciler için ölüm ve yaşam oldukça normal şeylerdi. Kanlı savaşlar geçirmeyen bir gelişimci nasıl olabilirdi?

 

Ancak kafaları asarak yapılan bir savaş ilanı yaygın değildi. Bu açıkça İlahi Tanrı Tarikatının prestijine yapılan bir saldırı idi!

 

"Li isimli o küçük şeytan yeterince domine edici!" Sallanan kafaları gören Aydınlanmış Varlık ve Antik Azizler bile sadece iç çekebildi. İlahi Tanrı Tarikatının kafataslarını kapının dışına asmaya cüret edebilen bir genç şeytan karşısında daha fazla ikna olmamış duramazlardı.

 

O anda Li Qiye'ye düşmanca bakan birçok kişi etkilendi. Bu küçük şeytan çok cesur ve kibirliydi. Gök Mavisi Gizemli Antik Krallığa karşı savaşa gitmeye cüret edebildiğinden İlahi Tanrı Tarikatına savaş ilan etmek büyütülecek bir şey değildi.

 

Dao Çocuğu Shengtian'ın kafatasının asılı olduğunu gören birçok prens ve büyük güçlerin varisleri ürperdi. Shengtian Büyük Orta Bölgesindeki ünlü bir dahi idi ve onunla rakip olabilecek çok az genç vardı, ancak bu onun kaderiydi! Bu devam ederse belki de sıradaki onlar olacaktı.

 

Genç Kral Nantian ve Mücevher Sütun Aziz Çocuğunun grubu bile uzun süre sessiz kalmışlardı. Li Qiye'yi katletmek ile tehdit eden Genç Kral Nantian'ın o anda soğuk bir ifadesi vardı.

 

Tüm bunları başlatan Li Qiye ise Antik Caddenin içindeydi.

 

Yanına sadece kızları almış ve önceden ondan hoşlanmayan ve onu provoke etmek isteyen gençler bu sefer onu gördüklerinde kalplerinin soğuduğunu hissetmişti. Antik Krallığa bile saldırmaya cüret edebilen bu küçük şeytanı kim provoke etmeye cüret edebilirdi? O gerçek bir manyaktı. Bu manyak ile uğraşanlar kesinlikle büyük bir şanssızlık yaşayacaktı.

 

Bu nedenle bugün Antik Caddede gezinirken kimse parmağı ile onu işaret etmeye cüret edemedi!

 

Onlar Yaşlı Simyacı Su Xiu'nun tıbbi tezgahına gitmişlerdi. Yaşlı simyacı hala antik caddede ilaç satıyordu ve Wu Klanının soyundan gelen Wu Binglang da tezgahın önünde dan otları ve ruhsal ilaçları satmak için hazırlıyorlardı.

 

"Ah, üç değerli konuğum küçük dükkanımı görmek için yeniden mi geldi? Lütfen buyrun, buyrun." Li Qiye gibi büyük bir müsrifi gören yaşlı adamın gözleri parladı ve anında Li Qiye'yi karşıladı.

 

"Hayır, öğrencini bulmak için buradayım." Li Qiye ona baktı ve kafasını salladı.

 

"Haha, Genç Asil Li, bunun yerine bu yaşlı adam ile konuşabilirsiniz." Konu öğrencisi olduğunda Yaşlı Simyacı Su Xiu hemen dikkatli hale geldi. Li Qiye Antik Gökyüzü Şehrinde şiddetli bir üne sahiti ve yaşlı adam da bu küçük şeytana bulaşmak istemiyordu.

 

O anda öğrencisi Wu Binglang kafasını kaldırdı ve Li Qiye bile onun bakışını gördüğünde etkilendi.

 

Li Qiye simyacıyı görmezden gelip kıza baktı: "Wu Klanının atasal salonu hala yerinde mi?"

 

Yaşlı adam Li Qiye'nin sorusunu duyduğunda titredi. Su Xiu Klanı ve Wu Klanı eskiden düşman olsalar da daha sonraları akraba olmuşlardı. Şu anda iki klan da düşüşteydi ve özellikle Wu Klanı tamamen çökmüştü. Ancak kıdemli olan Yaşlı Adam Su Xiu, Wu Klanı ile ilgileniyordu.

 

Su Xiu Klanı, Wu Klanı hakkında yabancılardan daha çok şey bildiği için Li Qiye Wu Klanının atasal salonundan bahsettiğinde nasıl olur da panik olmazdı?

 

Wu Binglan ona bir süre baktıktan sonra nazikçe başıyla onayladı.

 

"Geri döndükten sonra atasal salonunuzu açın ve Öncülünüzün konumunu değiştirin. Ardından bunu oraya koyun." Li Qiye İmparatorun tuğlalı koltuğunu Wu Binglan'a verdi.

 

"Tun Ri'nin İmparator Koltuğu!” Bunu gören Yaşlı Simyacı Su Xiu anında titredi. Hemen ağzını kapadı ve etrafında biri olup olmadığına baktı. Sadece o zaman rahatlayabildi.

 

Buna rağmen koltuğa bakarken gözleri genişlemeden edememişti. Oldukça şok olmuştu.

 

Wu Binglan ise çok daha afallamıştı. Gözlerine inanamıyordu. Wu Klanının bir üyesi olarak bu koltuk hakkında daha önce bir şeyler duymuş olsa da o bir efsaneydi. Milyonlarca yıldır Wu Klanından kimse onu görmemişti.

 

"Bu, Bu olamaz!" Kendine geldikten sonra Yaşlı Simyacı Su Xiu konuştu.

 

Wu Binglan da buna inanmaya cüret edemedi. Li Qiye'ye uzun süre baktı ve ardından sessizce konuştu: "Bu… Bu senin değil mi?"

 

Li Qiye, Wu Klanının aile yadigarı tuğlasını zaten almıştı ve şu an Li Qiye sadece tuğlayı değil İmparator Koltuğunu da ona veriyordu... Bu bir Ölümsüz İmparator Varlığı idi! Kim olursa olsun böyle bir şeye inanmaya cüret edemezdi!

 

"Öncülün ile iyi bir karmik ilişki oluşturdum. Atana onun soyundan gelenler ile karşılaştığımda onlara iyi şans götüreceğime söz verdim. Bu nedenle bu İmparatorun Tuğlalı Koltuğu senin Wu Klanına dönecek." Li Qiye koltuğu Wu Binglan'a verdi.

 

O anda Wu Binglan sersemledi ve olduğu yerde dururken cevap veremedi. Bu hem akıl almaz hem de inanılmaz bir şeydi.

 

"Sen... Sen efsanelerdeki Dünya Ölümsüzlerinin ejder damarlarına mı gittin! Sen... Sen Savaş Tanrısı ile mi karşılaştın!!" Yaşlı Simyacı Su Xiu gözleri genişlerken baktı! Wu Klanının Öncülünün defin bölgesinde gömülü olduğunu duymuştu. Li Qiye'nin sözlerini duyduktan sonra nasıl olur da sarsılmazdı! Ejder damarlarına girip canlı dönebilmek nasıl şaşırtıcı bir şeydi. Dünya ölümsüzleri ile karşılaşıp canlı dönebilmek bir mucizeydi.

 

Li Qiye onun sorusuna cevap vermek yerine ilgisizce konuştu: "Wu Klanı ile iyi ilişkiler kurduğum için ona iyi bakman gerek. Aksi halde gelip Su Xiu Klanını yok ederim!"

 

"Vaftiz babam iyi biridir. O bizi kurtardığı için neredeyse Su Xiu Klanından atılacaktı." Wu Binglan yanda alçak sesle konuştu.

 

Yaşlı Simyacı Su Xiu ise alaycı şekilde gülümsedi. "Bu kızın babası ile ben yeminli kardeşlerdik. Babası ölmeden önce onunla ilgileneceğime söz verdim. Bu konuda beni uyarmana gerek yok, onunla kesinlikle ilgileneceğim."

 

En sonunda Li Qiye kızlarla birlikte bir şey demeden ayrıldı.

 

Ayrılmadan önce Yaşlı Simyacı, Wu Binglan ile konuştu: "Dönmemiz gerek, bu mesele bekleyemez. Belki senin garip hastalığını bile iyileştirebiliriz."

 

Wu Binglan sessizlik içinde toplanmasına yardımcı oldu. Tüm umudunu önceden kaybetmişti. Onu tedavi etmek için vaftiz babası tüm servetini ve klanının birçok şifalı ilacını harcamıştı. Bu nedenle neredeyse klandan atılacaktı!

 

Li Qiye Antik Caddeden döndükten sonra Chi Yun onun yanına geldi ve ciddi şekilde fısıldadı: "Savaş Tanrısı Tapınağındaki kişiler bir tabut ile geldi. Genç Asil ile tanışmak istiyorlar."

 

"Şeytan Kral Lun Ri de geldi mi?" Li Qiye bu haberleri çok düşünmedi. Neredeyse Yeraltı Dünyası Teknesinin ortaya çıkacağını bile unutmuştu.

 

"Şeytan Kral Lun Ri Savaş Tanrısı Tapınağına teminat için gitti." Chi Yun acı şekilde gülümseyip cevapladı.

 

Bu haberi duyan Li Qiye hor görerek konuştu: "Yıllar geçmiş olmasına rağmen Savaş Tanrısı Tapınağı hâlâ eski fikirlere bağlı. Yüksek ruh hali içinde yeni fikirler ile tarikatı açma konusunda Savaş Tanrısı Tapınağı İlahi Dao Akademisine tamamen kaybediyor. Eğer yaşlı adamlar böyle devam ederse, er ya da geç İlahi Dao Akademisi onları tamamen aşacak."

 

Chi Yun, Li Qiye'nin sözleri nedeniyle ürktü ve hemen yalvarıp konuştu: "Benim küçük atam, lütfen az söz söyleyin. Eğer fikirlerini değiştirirlerse daha fazla pazarlık yapamayız."

 

O Şeytan Kapısının Ulu Elder’i olsa da Savaş Tanrısı Tapınağını eleştirmeye cüret edemiyordu.

 

"Bu sadece bir anlaşma." Li Qiye önemsemedi ve devam etti: "Sadece Savaş Tanrısı Tapınağı değil, kaç kişinin benden onları Yeraltı Dünyası Teknesine koymamı istediğini ben bile sayamıyorum."

 

Chi Yun ağzını kapamak durumunda kaldı. Başka bir şey söyleyemezdi, çünkü eğer yaparsa kim bilir bu küçük ata neler yapardı. Acı acı gülümsemeden edemedi. Küçük ata ile karşılaşan herkesin baş ağrısı olacaktı.

 

En sonunda Chi Yun, Li Qiye'yi gizli bir odaya götürdü. Odanın içinde bir yaşlı adam vardı. Tüm bedeni bir pelerin ile kapanmıştı ve tamamen siyah giyindiği için kimse onun gerçek görünüşünü göremiyordu.

 

"Genç Asil Li, bu Elder Jiang." Odaya girdikten sonra Chi Yun tanıttı.

 

Adam tahmin edilemeyen bir bakış ile Li Qiye'ye bakarken Li Qiye basitçe ona baktı.

 

"Masallarını duydum. Bu sefer sadece Yeraltı Dünyası Teknesi için buradayız, herhangi bir sorun istemiyoruz. Umarım bunu anlarsın." Yaşlı adam ağır bir tonda konuştu.

 

Li Qiye ona tek gözü ile bakıp cevapladı. "Ben sadece sizinle iş yapıyorum, kendimi Savaş Tanrısı Tapınağına satmıyorum. Özgürüm ve istediğimi yaparım. Bu dünyada kan içinde duş alıp tüm düşmanlarımı öldürsem bile bu beni ilgilendirir, sizin Savaş Tanrısı Tapınağınızı değil. Senin tek endişelenmen gereken doğru tekneyi seçip seçemeyeceğim. Gerisi benim kendi meselem." Li Qiye'nin sözleri Chi Yun'u ürpertip terletti.

**********ÇEVİRMEN NOTU**************

Li Qiye neler diyecek? Anlaşma nasıl geçecek? Gömülecek kişi kim? Savaş Tanrısı Tapınağı neler yapacak? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin :D

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44346 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr