4.Bölüm - Tatsız Anılar

avatar
291 1

Ejderha Kral Bir İnsan Olarak Yeniden Doğdu - 4.Bölüm - Tatsız Anılar


"Nourjin zamanı geldi."

Aisha beni kuyruğu ile dürttü. 

"Yine düşüncelere mi daldın? Unutma önemli bir görevdeyiz."

Bulutların üstünde süzülüyorduk. Az sonra vampir savaşçılarının bulunduğu kışlaya baskın yapacağımız için bulutların arasında saklanarak ilerliyorduk.

Aisha büyü enerjisini yavaşça serbest bırakmaya başladığında derisinin rengi açık kırmızıdan koyu renge büründü. 

(Biliyorum Aisha bir ejderha için fazla tatlı bir isim. Fakat ebevenyleri insanlarla çok uzun zaman geçirdikleri için böyle isimleri seviyorlardı.)

"Sadece iki kişi bu görevi başarabilecek miyiz? Ya soylu vampirlerden birileri varsa ne olacak?"

"Sakin ol Aisha. Aldığımız bilgilere göre kışlada sadece normal savaşçılar var. Üstünlük bizde."

Aisha'nın tedirginliğini anlıyordum. Sıradan vampir savaşçıların yüz tanesi bir araya gelse bana rakip olamazlardı fakat soylu vampirlerin bir tanesi neredeyse bir ejderhaya denk güçte oluyordu. Saldıracağımız kışlada hiçbir soylu vampir bulunmaması gerektiğinden sadece ikimiz gelmiştik fakat bir aksilik çıkarsa hiç iyi şeyler olmayabilirdi.

Vampirler, işgalci iblislerin en büyük destekçileri arasındaydı. İblislerin yeryüzündeki gücünü azaltmanın en kolay yollarından biri vampir üslerini teker teker yok etmekten geçiyordu.

"Zamanı geldi."

Bulutların arasından sıyrıldım ve hızlı bir dalış yaptım. Aisha ardı ardına alev topları püskürttükten sonra peşimden geldi.

Vampir savaşçılar patlamaların ardından hızla kışladan dışarı çıkarak savaş pozisyonu aldılar.

"Aisha sen sağ taraftan ilerle."

Aisha kafasıyla onayladı ve kanatlarını açarak yönünü değiştirdi.

Üstüme doğru onlarca vampir geliyordu. Sert bir kuyruk darbesi ile ilk gelen vampiri bir sinek gibi ezdim. hemen ardından gelen dört vampiri de masmavi alevlerim ile yakarak küle çevirdim.

Neredeyse kışlaya varmıştım ki üstüme doğru gelen yüzlerce büyü topunu fark ettim. Ellerim ile mana bariyeri oluşturduktan sonra karşı saldırı yapmak için ağzımda alev topu oluşturdum.

Büyü topları oluşturduğum bariyere çarparak yok olduktan hemen sonra alev topunu fırlatarak üstüme doğru gelen vampirlerin acı içinde yanmasını sağladım.

Patlamaların oluşturduğu toz bulutunun arasından fırlayarak kışlanın önünde bekleyen vampirleri beklemedikleri bir anda ağzıma alarak çiğnedim.

Tatları bok gibiydi.

Artık görevin sonuna geliyor gibiydik. Kışlanın önüne varmıştım. Manam ile derimi sertleştirerek doğruca kışlanın duvarlarından içeri daldım. Kuyruğumu fütursuzca savurarak duvarları bir bir yıktım. Saniyeler içinde güzel yapılı kışladan geriye sadece koca bir enkaz kalmıştı.

"Aisha burayı hallettim geri dönebiliriz. Aisha!"

Her şey çok kolay bir şekilde halledildi ve sorun çıkmadan eve dönebiliriz sanıyordum. fakat yanılmışım.

Aisha metrelerce uzakta kanatları koparılmış bir şekilde yerde yatıyordu. Etrafta yüzlerce vampir savaşçının yanmış cesedi bulunuyordu fakat bunu ona yapan vampir savaşçılar değildi.

Burada olmadığından emin olduğum tek kişi nasıl olduysa buraya gelerek Aisha'ya kan kusturuyordu.

Vampir Lord'u havada süzülerek Aisha'nın yanına vardı. 

Soylu vampirler bir yana Vampirlerin lordu olarak geçen bu adam tam bir ölüm makinasıydı. Belki de yüz tane soylu vampir gücündeydi.

Lord elindeki mızrağı Aisha'nın kafasına doğrulttu.

Tüm gücümle onlara doğru uçuyordum fakat zamanında yetişmem imkansızdı.

"..."

Aisha'nın kafası gözlerimin önünde parçalara ayrıldı.

"Seni şerefsiz or*** çocuğu!!!"

Var gücümle uçarken bir yandan tüm manamı pençelerime topladım. Pençemi metrelerce uzaklıktaki vampir lorduna doğru savurdum. İşte o an ilk defa boyutsal saldırıyı deneyimlemiş oldum.

Manam bir kesik şeklinde pençelerimden dışarıya fırlayarak ilerledi ve doğrudan vampir lordunun ruhuna zarar verdi. Bu saldırı diğer canlılar tarafından görülmedi çünkü boyutsal teknik canlıların göremediği bir alt boyuta geçerek doğrudan rakibe ulaşır.

Ruha verilen hasar bedene yansır.

Lord bedeninde oluşan koca yarığın etkisiyle afalladı. böylesine büyük bir hasarın ardından benimle başa baş bir mücadeleye girişmesi imkansızdı bu yüzden yere yığılan bedeninin hemen altına bir portal açtı ve savaş alanından kaçtı.

Geriye sadece ben ve Aisha'nın parçalanmış bedeni kaldı.

***

"AAAAAAHHHHH!"

Soluk soluğa kalmış bir şekilde uykumdan uyandım. Terden sırılsıklam olmuştum.

Bu nasıl bir rüyaydı?

Hayır!

Bu rüya değildi. Bu, yeniden doğduğumda unuttuğum anılarımdan bir kesitti.

Az da olsa hatırlıyordum. Bu savaş ilk defa boyutsal saldırı yaptığım zamandı.

Boyutsal saldırı, nötr büyü yani diğer adıyla saf büyünün açığa çıkmasıyla gerçekleştirilen bir saldırı şeklidir. Bu saldırı canlıların gördüğü boyutun dışında başka bir boyuttan geçerek doğrudan düşmanın ruhuna hasar veren bir teknik. 

Bu teknikte uzmanlaşmış kişiler bile hayatları boyunca sadece birkaç kez bu tekniği kullanırlar. Çünkü nötr yani saf büyüyü açığa çıkarmak hem zor hem çok tehlikelidir. Saf büyü bizlerin kullandığı aydınlık yani pozitif büyü ve iblislerin kullandığı karanlık yani negatif büyünün aksine hem manayı hem ruhsal enerjiyi tüketen bir büyü çeşididir.

Eğer bu teknik geri teperse kullanıcısını ölüme sürükleyebilir.

Benim yaşadığım dönemde bu tekniği kullanabilmiş insan sayısı bir insanın parmak sayısını bile geçmiyordu.

Ben bile bu tekniği kullandıktan sonra birkaç saat bitkin bir halde oluyordum.

Yüzümde ıslaklık hissediyordum.

Gözlerim kendiliğinden su akıtıyordu. İstemsizce ağlıyordum.

Anlaşılan bu kısa anı kesitim kalbime fazlasıyla dokunmuştu. Aisha'nın kim olduğunu çok net hatırlayamasam da eski yaşantımda benim için çok önemli biri olduğu kesindi.

"Rona? Ne oldu?"

Hemen yanımdaki yatakta yatan Mira uyanmıştı.

"Ah! Önemli bir şey yok. Sen neden bu kadar erken uyandın? Daha Güneş yeni doğuyor."

"Kötü bir rüya gördüm Rona. Kudo'nun, Anna ablanın ve diğerlerinin beni bırakıp gittiğini gördüm. Evimiz yanıyordu ve herkes içerideydi. Sadece sen ve ben dışarıdaydık."

Yatağımdan indim ve Mira'nın yanına giderek küçük kıza sarıldım. Daha dört yaşındaki bir kız için fazlasıyla korkunç bir rüya olmalı.

"Merak etme kimse seni bırakıp gitmeyecek. Biz bir aileyiz unuttun mu?"

Bu sırada kapı açıldı ve Anna içeri girdi.

"Demek uyandınız çocuklar. Kudo ve diğerlerini de uyandırın ve kahvaltıya gelin. Mei bugün özel omletinden yapacak."

Bu haberden sonra Mira fazlasıyla mutlu olmuş olmalıydı ki sevinç çığlığı attı.

"Yaşasın!! Mei ablanın özel omletii!!"

Kıpkırmızı olmuş gözlerini sildi ve yataktan kalktı. Bende ilk önce kendi yatağıma sonra Kudo'nun yattığı yatağa sıçradım.

"Uyan ulan sabah oldu."

Anlaşılan bağırtım Eirno'yu da uyandırmış olmalı çünkü hiç beklemediğim bir anda yastığını yüzüme doğru fırlattı. yüzüme gelen darbe ile afallayarak yataktan sırt üstü yere düştüm.

"Sessiz ol ulan! Sabahın bu saatinde senin sesinle uyanmak istemiyorum!"

Biz diğerleri ile boğuşurken Mira çoktan hazırlanmıştı. Elbisesini giymiş saçına tokalarını takmıştı.

"Ben gidiyorum sizde acele edin. Mei abla bugün özel omletinden yapacakmış."

Zınk!

Daha bir saniye önce yatağında yatan Kudo yemek lafını duyar duymaz ayağa dikilmişti.

"Bugün güzel bir gün olacak."

Elimdeki yastığı Kudo'nun suratına fırlattım.

"Sonunda uyandın ha!"

"Sana da günaydın Rona!"

Bunca gürültüye rağmen Azel, Urina, Elia ve Pell hala uyanmamışlardı. Sinsice sırıtarak bizimkilere baktım.

"Beyler şu uykuculara günlerini göstermeye ne dersiniz?"

Anlaşılan hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44457 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr