Bölüm-196 Ne De Olsa Ben de…

avatar
276 1

Ejderha İmparator - Bölüm-196 Ne De Olsa Ben de…


(Kuzgun)-Gerçekten böyle bir savaşın ortasına mı dalacaksınız? O kadar gücünüz var mı sizin ya?


Kuzgun karşısında duran kadına, yani Baş Sahibe Menekşe’nin bir alt kademesinde olan Sahibe Salkım’a bakarak bu konuşmayı yapmıştı. Salkım savaşa katılmak ve imparatorluğa yardım etmek istediğini söylemişti. Kuzgun ise bu tepkiyi vermişti.


(Salkım)-Var tabii ki. Bizi ne sanıyorsun sen?


(Kuzgun)-Ehmmm. Bir grup intihara meyilli aptal? Ya da dur. Daha iyisini buldum. Ölüm tehlikesinden bir haber bir grup enayi. Hatta bir grup...


(Kiku)-Aaa yeter ya. Ne enayiyiz ne de aptal. Biz sadece Soykıranları yok etmek istiyoruz.


Diğer bir sahibe olan Kiku, Kuzgun’un sözlerine dayanamadı ve araya girdi. Yapmak istedikleri şeyi direkt olarak dile getirmişti. Soykıranları yok etmeyi basit bir yardımla başarabileceklerine inanıyordu.


(Kuzgun)-Siz mi? Soykıranları öldürmek mi? Hahahaha! Gerçekten aptalsınız.


Kuzgun kahkaha atmış ve sözleri alaya almıştı. Bu sözler onun için komediden başka bir şey değildi.


(Kuzgun)-Siz aptallar Soykıran İmparatorluğuna zarar verebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Böyle bir şeyin gerçekleşme ihtimali evrenin içinde bile yok.


Kuzgun doğal olarak onları küçümsüyordu ve küçümsemeye devam edecekti. Ne yaparlarsa yapsınlar savaşı kazananlar Soykıranlar olacaktı. Soykıranları yenmeye yaklaşsalar bile - ki böyle bir şeyin gerçekleşme ihtimali çok az – Kuzgun hala oradaydı. Soykıran İmparatorluğu geri düşse bile Kuzgun kolayca her şeyi tersine çevirebilirdi. Kaldı ki bu savaşın ilerleyen kısımlarında Ejder uyanacaktı.


Yani Soykıran İmparatorluğunun yok olması gibi bir şey söz konusu bile değil. Betty ne kadar güçlü olursa olsun karşısında Ejder gibi bir “şey” olduktan sonra yapabileceği en ufak bir şey bile yok. Şu anda varoluşta yaşayan tüm canlıların tamamı birlik olsa bile Ejder’in kıyafetine dahi çizik atamazlar.


(Kiku)-Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?


Kiku böyle bir şeyin olmayacağından emin gibiydi. Eğer BloodWife İmparatorluğu Soykıranlara savaş açmışsa illaki bir planları vardır diye düşünüyordu. Kuzgun’un sahip olduğu güven onu şaşırtıyordu.


(Kuzgun)-Ne kadar güçlü olduğum hakkında ufakta olsa bir fikrin var değil mi?


Kuzgun hala oldukça sakindi. Yakın geçmişte yapmış olduğu güç gösterisini hatırladıklarını biliyordu. Öyle bir şeyi unutmalarına imkân yoktu.


(Salkım)-Elbette hatırlıyoruz. Öyle canavarvari bir aurayı unutmamıza imkân yok.


(Kuzgun)-Yani ne kadar güçlü olduğum hakkında az biraz fikre sahipsiniz.


(Salkım)-Doğal olarak tabii.


Salkım ve Kiku, Kuzgun’un nereye varmaya çalıştığını bir türlü anlayamıyorlardı. Söylediği şeylerin bir anlamı varmış gibi görünmüyordu. Kuzgun kendini övdürmeye falan mı çalışıyordu belli değildi.


(Kuzgun)-Güzel. Güzel. Soykıranlar asla yenilmeyecek. Ne de olsa ben de…


Kuzgun o anda tehlikeli bir şekilde gülümsedi ve…


… bir Soykıran’ım.


***


Savaş ilerlerken Hammer ve Slam üstünlük kurmaya devam ediyorlardı. Hunter ve Victor bu iki canavar karşısında dayanıyorlardı ancak çok uzun süre bu şekilde devam edemezlerdi. Acilen bir şeyler yapmaları gerekiyordu. Ya yeni bir teknik geliştirmeliydiler ve bunu dövüşün ortasında yapmalıydılar. Ya da bir şekilde güçlerini artırmanın bir yolunu bulmalıydılar.


(Betty)-Baba.


Betty sakin bir ses tonuyla babasına seslendi.


(Pride)-Efendim.


(Betty)-Katılmamı ister misin?


Betty beklemekten sıkıldığını belli eden bir tonda konuşarak abilerine yardım edip edemeyeceğini sordu.


(Pride)-Hayır. Bırak da düşmanlarımızın ne kadar güçlü olduğunu öğrensinler. Bir savaşın ne kadar tehlikeli olduğunu anlamak için buna ihtiyaçları var. Bırakalım da kendi başlarına ne kadar tecrübe kazanıp ne kadar ileri gidebilecekler görelim.


Pride çocuklarının savaş tecrübesini kazanmasını istediği için onların savaşına ne kendisi dahil oluyor ne de Betty’yi dahil ediyordu. Her ne kadar ilk başta onları savaşa sokmak istemese de sonradan fikrini değiştirmişti.


Çocuklarının tecrübe kazanması çok iyiydi çünkü gelecekte o ikisinden birisi imparatorluğu yönetecekti. Pride Betty’nin planlarından bihaber olduğu için bu şekilde düşünüyordu. O yüzden de imparator olma ihtimali bulunan iki çocuğuna karışmıyordu.


(Betty)-Sen bilirsin. Ama böyle giderse tahta çıkacak bir oğlun kalmayacak haberin olsun.


Betty iğneleyici bir dille düşüncelerini dile getirmişti. Pride ise Betty’ye cevap vermekle uğraşmamış ve çocuklarını izlemeye devam etmişti. Ama gerçekten de böyle giderse çocuklarından olabilirdi. Yine de son ana kadar devreye girmek gibi bir niyeti yoktu.


Savaşı kızıştırmak istiyor olsa bile bunu şu anda yapmayacaktı.


O arada da Hammer Victor’u dövmekle meşguldü. Onu durmadan yumrukluyor ve yerden yere vuruyordu. Gerçekten bir çekiç gibi davranıyordu. Victor ise kan kusmaktan mahvolmuş bir halde acı çekmeye devam ediyordu. Hammer’a karşı ne yapacağını bilemez haldeydi.


Hammer işleri biraz daha üst bir seviyeye taşımak için aniden yaptığı şeyi bıraktı ve Victor’u adeta yere çivileyerek bacaklarını toprağın altına gömdü. Sonra da devasa bir sıçramayla birlikte uzaklara gitti.


Birkaç saniye sonra ise 57 metre yüksekliğinde bir dağ gökyüzünü kapatarak düşmeye başladı. Dağ gökyüzünden belirdiği anda ise Slam ortaya çıktı ve Hunter’i kardeşinin yanına fırlattı. Hunter yere çakıldı ve hareketsiz bir şekilde yatmaya devam etti.


Bayılmıştı.


Koca dağ yeryüzüne çakılıp iki kardeşi öldürmek üzereyken dağın hemen altında karanlık bir figür belirdi ve dağ bir anda çatlaklarla doldu. Bir saniye sonra ise bir bomba gibi patladı ve toprak parçaları mermi misali etrafa saçılmaya başladı.


***


(Efsane)-Ne!?!?!?


(Salkım)-Ha!?!?!?


(Kiku)-Haaa!?!?!?


Kuzgun’un söylediği o cümle herkesi şoke etmişti. Özellikle de Efsane’yi. Efsane bir anda böyle bir şeyi duyunca neye uğradığını şaşırmış ve şok olmuştu. Bu hiçte beklediği bir şey değildi. Tamam Kuzgun’un daha doğrusu Ejder’in saçları gümüştü ancak bunun yalnızca bir tesadüf olduğunu düşünmüştü.


Tabii Ejder’in gayri meşru bir çocuk olabileceğini de düşünmüş ancak bu düşüncesi ayıp kaçacağı için aklının bir kenarında tutmayı tercih etmişti. Ama onun gerçek bir Soykıran olması, bu kesinlikle beklediği bir şey değildi.


(Efsane)-Bazı şeyler şimdi anlam kazanıyor.


Efsane’nin kafasında birkaç parça yerine oturmuştu. Natur’un Ejder’i efendisi olarak kabul etmesi ya da Ejder’in sahip olduğu yıkıcı güç ve ölümcül aurası en başta geliyordu. Kana susamışlığı bile anlam kazanmıştı. Ancak hala yerine oturmayan bir şeyler vardı. Madem dünyada böyle birisi vardı neden daha önce hiç ortaya çıkmamıştı veya ismi hiç duyulmamıştı. Bu çok mantıksızdı.


O seviyede bir kana susamışlık için hiç yoksa birkaç milyon kişiyi öldürmüş olmak gerekirdi. Eğer o kadar çok kişiyi öldürmüş birisi olsaydı adı kesinlikle iyi ya da kötü bir şekilde duyulurdu.


(Kuzgun)-Bu soruların cevabını Ejder uyandıktan sonra alırsın Efsane. Ve evet. Dediğim şeyi yaparsan uyanacak yani bunu dert etmene gerek yok.


(Salkım)-Bekle bekle bekle bekle bekle. Sen bir Soykırandın ve bunca zamandır BloodWife İmparatorluğunda mı saklanıyordun!?


(Kuzgun)-Evet. Bu şaşırman gereken bir şey değildi. Farkına varman yeterliydi.


Kuzgun, Salkım’ın tepkisini gereksiz bulmuştu. O sözlerden sonra açıkça anlaşılmıştı. Yani şaşırarak bunu dile getirmenin bir anlamı yoktu.


(Salkım)-Saç renginin şans eseri öyle olduğunu düşünmüştüm.


(Kuzgun)-Peki sana bunu düşündürten neydi?


(Kiku)-Dünya çok büyük. Yani, illaki farklı saç renklerine sahip insanlar vardır değil mi?


“Ya bunlar fazla geri zekalı ya da ben çok iyi bir oyuncuyum. Ama sanırım ilk şık doğru.”


(Kuzgun)-Gerçekten daha aptal olamazdınız ya. Alt tarafı Efsane’yle aynı ailedeniz.


Ve ikinci bir şok ortaya çıktı.


(Efsane)-Kuzgun!!! Hani bunu söylemeyecektik!? Delirdin mi?


(Kuzgun)-Artık bilmelerinde bir sakınca yok hayatım. Sence sana zarar vermeye çalışabilirler mi?


Kuzgun bakışlarını Kiku ve Salkım’a çevirdi. Kızlar hemen Kuzgun2la olan göz temasından kaçındılar ve farklı yerlere bakmaya başladılar.


(Kuzgun)-Gördün mü? Ben yanındayken kimse sana bir şey yapmaya kalkamaz.


Kuzgun Efsane’ye inanılmaz bir güven duygusu aşılıyordu. Efsane, Kuzgun yanında olduğu sürece istediği şeyi yapabilir ve sonuçlarından korkmasına hiç gerek olmaz diye düşünüyordu. Gerçekten de öyleydi.


Efsane ne yaparsa yapsın Kuzgun iyimserlikle karşılar ve sonuçlarını düzeltebilirdi.


(Kuzgun)-Zaten bu konuşmayı unutacaklar. Umuyorum ki ağzınızdan kaçırmak gibi bir hata yapmazsınız. Yapmazsınız değil mi?


Kuzgun işlerini sağlama almasına gerek olmamasına rağmen böyle yaparak kızları biraz daha korkutuyordu. Böylesi daha eğlenceliydi.


(Kuzgun)-Ama şunu da söylememe izin verin. Savaşa katılmanızda en ufak bir sakınca bile yok çünkü ben savaşa katılmayacağım. Soykıranların benim yardımıma ihtiyaçları yok. Ama savaşa katılmanızda fayda. En azından Pride’nin gözünden daha yüksek bir konumda olursunuz.


(Salkım)-Savaşa katılacak heves mi bıraktın da.


(Kuzgun)-Yapma ama. Alt tarafı Ejder’in bedenini kontrol ediyorum. Ve o da uyur halde. Savaşa katılmayacağımı da söyledim. Savaştan daha önemli işlerim var benim.


Dedi ve Efsane’ye göz kırptı.


Efsane’de kendisine bir öpücük attı.


(Kuzgun)-Gidin ve hazırlanın. Savaşa dahil olmanız BloodWife’lerin işine yarayacaktır.


“Her ne kadar Ejder uyandığında savaş falan kalmayacak olsa da.”


Kızlar istemeseler de savaşa hazırlık için odayı terk ettiler ve diğer kızlara haber vermeye gittiler. Onlar odadan çıktıktan sonra Kuzgun bir anlığına kayboldu ve kendi bedeniyle geri döndü. Ejder’i yine hiçliğe bırakmıştı.


(Kuzgun)-O zaman savaşı bir kenara bırakıp işimize bakalım mı?


Kuzgun’un isteği üzerine Efsane’de savaşı boş verdi. Asıl saç ve göz renklerine döndü ve kendisini yavaşça Kuzgun’un kollarına bıraktı. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr