Bölüm-166 İçgüdüsel Yumruğun Ardından

avatar
318 1

Ejderha İmparator - Bölüm-166 İçgüdüsel Yumruğun Ardından


Saint’i göreve gönderdikten sonra Eliza’nın ablası Betty, altın sarısı kumaşla kaplanmış olan kuş tüyü koltuğuna uzanmış ve Eliza’ya yapacağı işkenceleri düşünmeye başlamıştı.


(Betty)-Ahhh…


Eliza’ya yapacağı şeyleri ve Eliza’nın çığlıklarını hayal ettikçe yüzü kızarıyordu. Küçük kardeşi doğduğu ilk gün ondan nefret etmeye başlamıştı. Çünkü o güne kadar sürekli olarak ona ve onun başarılarına duyulan ilgi aniden azalmış ve Eliza’ya çevrilmişti.


Eliza daha küçük bir bebek olduğu için tüm bunlardan habersizdi ancak Betty 9 yaşında olduğu için her şeyin farkındaydı. Şu anda ise Eliza 5 yaşında ve Betty 14 yaşındaydı. 5 yıldır hiç durmadan Eliza’ya karşı nefret duymuştu ve bu nefreti bir gün bile olsun azalmamıştı. Hiçbir zaman onunla oynamamış ya da onunla ilgilenmemişti.


Bütün imparatorlukta, ilgilenilmesi gereken tek kişinin kendisi olduğunu düşünüyordu. Hayır. İstiyordu. Bütün ailenin, bütün halkın, hatta bütün dünyanın sadece kendisine ilgi duymasını istiyordu. Şu anda dünyaya hükmeden ailenin bile avuçları içine olmasını ve hepsinin kendisine tapmasını istiyordu.


Dilediği şeyleri gerçekleştirmeye kardeşi Eliza’yı öldürerek başlamak istiyordu. Bunu yapacak kadar gücü vardı. Hatta babasından sonra BloodWife İmparatorluğundaki en güçlü kişi kendisiydi. Vücudu gücünü tam olarak kaldıramıyor olsa da belli güçlendirmelerle yeterli dayanıklılığa ulaşıyordu. Yaşı ilerledikçe ve vücudu güçlendikçe babasını bile geride bırakacaktı.


Eliza’yı öldürdükten sonra suçu Efsane’nin üzerine atacak ve iki aile arasında büyük bir savaş çıkartacaktı. 14 yaşında bir velet için oldukça komplike planlar kuruyordu.


(Betty)-Lanet olası Saint gecikti. Şimdiye geri gelmiş olmalıydı. Efsane denen o kadın onu uğraştırıyor olmalı. Tch! Lanet olası ……….. ailesi. Her zaman çok güçlü oldunuz. Bu gücünüz beni deli ediyor.


Betty yattığı yerden kalktı ve dışarıyı izlemek için pencereye yaklaştı. Ancak tam o anda pencereler patladı ve yer sallanmaya başladı. O sadece o bölgenin sallandığını düşünmüş olsa da gerçek çok daha korkunç bir boyuttaydı.


Sallantıyı hisseden herkes yakın çevrenin sallandığı düşünürken aslında bütün galaksi sarsılmıştı. Bütün galaksi, içindeki milyarlarca yıldız ve gezegenle birlikte bir yay gibi sarsılmıştı.


(Asker)-Prenses Betty! İyi misiniz!?


Patlamanın ardından kapıda bekleyen asker hemen içeri girdi ve Betty’i kontrol etti. Patlayan camın birkaç parçası Betty’nin yüzünü sıyırmış ve kanatmıştı.


(Betty)-Sokayım! Çabuk bana şifacıyı çağır! Yüzümde en ufak bir iz bile kalırsa hepinizi öldürürüm!


Betty öfkeyle haykırmıştı. Yüzünden akan kanlar yere damlarken öfkesi daha da artıyordu çünkü değerli suratı zarar görmüştü. Aşağılık insanlar onun şu anki yüzünü görürse hiç iyi olmazdı. “Narin” bir prenses olarak mükemmel olmak zorundaydı.


Kendisi, herkesin tapması gereken kutsal bir insandı.


En azından düşünceleri bu yöndeydi.


***


Ejder’in yumruğundan sonra gerçekleşen patlama çevreyi tam anlamıyla yok etmişti ve BloodWife İmparatorluğunun ücra köşeleri artık yoktu. Bütün galaksi titrerken yayılan yüksek miktardaki enerji yüzlerce gezegeni yok etmişti.


(Ejder)-Bu yumruk için kendimizi bu kadar tutmam gerektiğini düşünmemiştim. Sanırım artık daha dikkatli olmam gerekli. Neyse, anılarını tekrar hatırlayana kadar arka planda kalmam en iyisi olacak gibi. Ama önce…


Ejder sakince parmağını şıklattı ve her şey göz açıp kapayıncaya kadar eski haline geldi. Bütün hasar bir anda yok olmuş ve çarpışmadan önceki haline dönmüştü. Ardından da Ejder’in ellerini kaplayan karanlık yeniden tırnaklarına çekildi. Azı dişleri asıl boyutuna geri döndü ve silik pembe gözleri yerini gümüş renge bıraktı. Ardından da Ejder yeniden vücut kontrolünü kaybetti ve önce dizleri üzerine çöktü, sonra da yüz üstü bir şekilde yere kapaklandı.


Ejder yere çakılmışken Efsane ona yardıma koşmak yerine olduğu yerden onu izliyordu. Sanki Ejder öylece ayağa kalkacak ve gelip kendisine yardım edecekmiş gibi hissediyordu. O yüzden yarım dakika kadar olduğu yerde bekledi ve Ejder’in kendisine geleceğini düşündü ancak Ejder’de en ufak bir hareketlenme bile olmayınca düşüncelerinden sıyrıldı ve yavaşça ayağa kalktı.


O anda fark etti ki…


(Efsane)-Ha? Kolum iyileşmiş. Bacaklarım da ağrımıyor. Ejder’in parmak şıklatması… beni bile mi düzeltti?


Efsane şaşkınlıkla kolunu ve bacaklarını inceliyordu. Gerçekten de en ufak bir ağrı bile hissetmiyordu. Kırılan kol kemiği toza dönmüş olmalıydı ancak şu anda hiçbir sıkıntısı yoktu. Kendisine iyice bakıp gerçekliğe geri döndükten sonra hızla Ejder’in yanına gitti ve Ejder’i kucakladı.


Sonra da Eliza’ya doğru yürümeye başladı.


Eliza korkmuş olmalıydı. Bu kadar heyecan kendisi için bile fazlayken kim bilir Eliza ne haldeydi.


“Gerçekten de Natur’un dediği gibi mi acaba? Gerçekten de “o”ndan güçlü olabilir mi? Her şeyi bir anda geri alabilecek bir yetenek ve absürt bir fiziksel güç. Ya da, yeteneği zamanı belli bir oranda geri almak olabilir. Ve bu yeteneği kendisine fiziksel güç sağlamadığı için güçlenmek için sürekli çalışmış olabilir.”


(Efsane)-Tabii bunların hepsi bir varsayımdan ibaret. Umarım kendine geldiğinde bir şeyleri hatırlamış olursun.


“Umarım hatırlamış olursun, çünkü gerçekten düşündüğüm gibiyse, fiziksel gücünü bu seviyeye kadar çıkartmak için çok ağır şeyler yaşamış olmalısın. Bu hale gelmek için neler yaşadın merak ediyorum. Gerçekte kim olduğunu merak ediyorum. Her şeyi hatırlayacağın zamanı iple çekiyorum çünkü seninle ilgili her şeyi öğrenmek istiyorum.”


Efsane bu düşünceler içerisinde kavrulurken Eliza’nın yanına varmıştı bile. Eliza ağacın dibine çökmüş ve dizlerini kafasına çekmişti.


(Efsane)-Eliza.


Efsane’nin sesiyle birlikte Eliza anında kafasını kaldırdı ve korku dolu gözleri bir anda parlamaya başladı.


(Eliza)-Efsane abla!


Eliza hemen ayağa kalktı ve koşarak Efsane’nin bacağına sarıldı. Eliza’nın bu hareketi sonrasında Efsane’nin yüzü sıcacık bir gülümsemeye büründü ve…


(Efsane)-Çok korkmadın değil mi?


“Yüksekten düşmek ya da vahşice bir savaşa şahit olmak bu yaştaki bir çocuk için korkutucu olmalı.”


(Eliza)-Iı. İlk başta çok korktum ama Ejder abi beni düşmekten kurtardı. Ama sen, sen iyi misin? O adam sana çok sert davrandı.


Eliza savaş kısmını pek umursamamış gibi görünüyordu. Umurunda olan şey Efsane’ydi. Değerli ablasının zarar görmesini istemiyordu.


(Efsane)-Merak etme tatlım. Ablan gayet iyi. Ejder abin bana yardım etti.


(Eliza)-Öyleyse Ejder abim… güçlü mü?


Eliza bir saniye kadar bekledi ve doğru kelimeyi bulmaya çalıştı. Önce parmağını dudağına götürdü, sonra da aynı parmağını havaya kaldırarak parmak uçlarına kalktı ve bağırdı.


(Efsane)-Güçlü bebeğim güçlü. Hem de çok güçlü.


(Eliza)-Ollleyyy.


“Belki de tahmin edemeyeceğimiz kadar güçlü. Neyse, ondan korkmadığın sürece bir sorun olmaz sanırım.”


Efsane bu şekilde düşünmekte haklıydı çünkü Ejder’in o anki surat ifadesi gerçekten çok korkunçtu. Neredeyse görünmeyecek kadar silik göz bebekleri, uzun dişler ve tırnaklar.


Eliza’nın yaşındaki bir çocuk için bu görüntüler hiçte iç açıcı şeyler değildi. Efsane bile o görüntüden korkmuşken Eliza’nın korkmuş olmamasının imkanı yoktu. Yine de şimdilik etkilenmemiş gibi görünüyordu. O yüzden pekte bir sıkıntı yoktu.


(Efsane)-Yürüyebilirsin değil mi? Eğer yürüyemem diyorsan sırtıma atlayabilirsin.


Eliza yürüyecek durumdaydı ama yürümek istemezse Efsane’nin sırtına atlayabilirdi. Efsane en azından bu kadarını yapabilirim diye düşünüyordu. Savaş kısmında pek aktif rol oynamamış olsa da ikisini eve kadar götürebilirdi.


(Eliza)-Yürüyecem. Çünkü Eliza artık büyük bir kız.


(Efsane)-Evet. Eliza artık kocaman genç bir kız.


Efsane, Eliza’nın başını okşadı ve eve doğru yola çıktılar.


***


(Betty)-Ne demek lan gözlemcilerle olan iletişim kesildi!? O kaltağın Saint’i yenip 3 tane gözlemciyle baş edebilmesinin hiçbir yolu yok!


Betty tırnaklarını kemirerek odasının içinde oradan oraya yürüyordu. Adımları öylesine kuvvetliydi ki her seferinde yankılanıyordu. Görüntüsü ve kişiliği çok tersti. 14 yaşında çok tatlı bir kız olarak görünüyordu ancak içinde bir şeytan yatıyordu. Bütün dünyaya hükmetmek ve erkekleri kölesi olarak kullanmak isteyen bir şeytan.


(Betty)-Zaten camlar patladıktan sonra neden bir anda eski haline döndü anlamış değilim.


(Asker)-Prensesim, isterseniz bölgeyi araştırmaya gidebiliriz.


(Betty)-Gidin! Gidin ve neler olduğunu bulun! Ya da bekleyin! Saint akşama kadar dönmüş olur. Döndüğünde bilgileri ondan alırız.


(Asker)-Emredersiniz prensesim.


Betty hiçbir şeyden habersiz bir şekilde Saint’in gelmesini bekleyecekti. Şu anda yapabileceği daha iyi bir şey yoktu. Tahminlerine göre Saint ve adamları akşama doğru dönmüş olurlardı. Yani 3 saatten daha fazla zamanları vardı.


Betty o üç saat boyunca hiçbir şey yapmadan oturacaktı.


(Betty)-Hizmetçiler! Çay getirin bana! Biraz da bisküvi!


Kapının önünde emirleri için hazırda bekleyen hizmetçilere seslendi ve sonra da penceresinin biraz gerisinde duran koltuğa uzandı. Yanı başındaki masada duran kitaba uzandı ve alıp okumaya başladı.


(Betty)-Umarım o kadının kafasını bana getirirsin Saint. Aksi takdirde kendi kafanı ellerinde taşımak zorunda kalacaksın.


Betty koltuğa iyice uzanıp bacak bacak üstüne atarken bu konuşmayı yapmış ve beklemeye başlamıştı. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr