Bölüm-128 Rose Mikail’e Karşı

avatar
342 1

Ejderha İmparator - Bölüm-128 Rose Mikail’e Karşı


Dörtlülerin savaşının başlamasından kısa bir süre sonra Rose ve Mikail istemsizce bölgeden biraz uzaklaşmışlardı. Rose yeni kazandığını gücünün getirdiği hisle art arda yumruklarını sıralıyor ve Mikail’e nefes alacak zaman vermiyordu.


Mikail ise kendisini tamamen savunmaya vermişti ancak yine de saldırmak için zaman kollamayı unutmuyordu. Rose’nin gücüne tamamen adapte olmadığının farkındaydı ve eninde sonunda açık verecekti. Yani doğru zamanı beklemek şu anda onun yapabileceği en iyi şeydi.


Rose tüm gücünü kullanıp kullanmadığını tam olarak kestiremiyordu çünkü şimdiye kadar hiç bu kadar güçlü olmamıştı. Normalde gücünün sınırlarını biliyor olsa da şu anda bilmiyordu. Yani Mikail’e karşı kullandığı yumrukların ona ne derecede acı verdiğini ya da acı verip vermediğini bilmiyordu.


Mikail sadece rol yapıyor olabilirdi. Rolden sıkıldığı zaman gücünü gösterip Rose’yi yenecek olabilirdi. Hatta onu öldürebilirdi bile. Her ne kadar Ejder buna izin vermeyecek olsa da Rose bir anlığına ölme ihtimalini aklına getirmişti.


Sonuçta savaş sırasında her ihtimal el üstünde tutulmalıydı ve hepsi için bir plan ayarlanmalıydı. Hazırlanan en önemli ve savaşın gidişatını değiştirme ihtimali olan planı en kritik anda devreye sokarak rakibi neye uğradığına şaşırtmak gerekiyordu.


Rose bunları düşünürken bir yandan da gücünü daha iyi kullanmaya odaklanmaya çalışıyordu. Kontrolsüz gücün güç olmadığını biliyor ve gücünü kontrol edemeyecek hale gelmemeye dikkat ediyordu. Yine de yumrukları aşırı derecede güçlüydü.


Mikail yediği her yumrukta biraz daha geri itiliyordu ve ayakları biraz daha toprağa batıyordu. Rose ciddi anlamda ezici bir üstünlük sağlıyordu.


(Mikail)-Ahhh. Şimdi düşündüm de, sanırım vazgeçmenin vakti geldi.


Mikail yavaşça savunma yapmayı bıraktı ve hızını kullanarak Rose’nin yumruğundan eğilerek kaçındı. Sonra da Rose’yi kolundan tuttu ve kanatlarını çırparak gökyüzüne yükseldi.


(Mikail)-Savunma yapmaktan yani.


Gökyüzüne yükseldikten sonra Rose’yi bırakmadan kendi etrafında dönmeye başladı.


Döndü döndü ve döndü. Sonra da Rose’yi tüm gücüyle ve hızıyla yere fırlattı. Rose daha ne olduğunu bile anlamadan gökyüzünden yere çivilendi ve yerin altına girdi. Mikail onu öyle hızlı fırlatmıştı ki toprağın altına girmiş olmasına rağmen hızı yavaşlamamış ve önünde duran bütün toprağı parçalayarak ilerlemeye devam etmişti.


Mikail açılan delikten içeri girmek için hareketlenmiş ve hızla deliğe yaklaşmıştı ancak tam deliğe girecekken bir sallantı hissetti ve refleks olarak yana çekildi. Bir an sonra ise toprak kızıl bir renkte parlamaya başladı ve devasa bir ağız toprakları yutarak yerin altında yükseldi. Yükselen ağzı aynı kızıllıktaki ejderha bedeni takip etti.


Bu Rose’nin özel hareketi olan “Kızıl Gök Ejderi”ydi. Rose sadece saldırısını kullanmakla kalmamış, birde üstüne çıkarak yer altından çıkmıştı.


(Rose)-Gökyüzünde savaşmayı bu kadar çok istiyorsan işte buradayım.


Rose ejderha siluetinin üstündeyken kollarını iki yana açmıştı. Mikail ise Rose’ye cevap vermek yerine sadece gülümsemiş ve kanatlarını çırparak ona doğru atılmıştı. Hızla onun yanına ulaşmış ve ejderhanın sırtına iniş yapmıştı.


(Mikail)-İkinci raunda hazır mısın?


(Rose)-Her zaman.


“Yine de hızlı gücüme uyum sağlamam lazım. Gücüm çok fazla ama bedenim bu güce ayak uyduramıyor.”


Rose gücü üzerinde tam kontrolü olmadığının farkındaydı. Zaten bu kadar kısa bir zamanda böyle bir güç üzerinde ustalaşmasının imkanı yoktu. Şimdilik bedeninin ayak uydurabildiği kadarıyla savaşabilirdi. Ama bunu Mikail’e belli etmiyordu. Etmemeliydi de.


Mikail hemen saldırıya geçti ve bir üst tekme attı. Rose suratına gelen tekmeyi durdurmak için kolunu kullandı ve boşta olan eliyle bir yumruk savurdu. Mikail hemen geri çekildi ve takla atarak bu saldırıdan kaçındı. Ayakları üstüne indiği an ise bacaklarını iki yana açarak yere indi, yani şpagat açarak Rose’nin yumruğundan kurtuldu.


Ardından şeklini bozmadan olduğu yerde döndü ve Rose’ye çelme taktı. Rose dengesini kaybetti ancak aynı şekilde o da takla atarak geri çekildi. Ayakları üzerine indiğinde kısa bir süreliğine afalladı ancak hemen toparladı.


Toparladıktan hemen sonra ise hiç beklemeden ileri atıldı ve Mikail’e bir yumruk indirdi. Mikail kendisini savunmuş olsa da ayaklarının yerden kesilmesine engel olamamıştı. Yediği yumrukla birlikte savruldu ve ejderha siluetinin kafasına düştü.


O anda ise ejderha silueti ağzını açıp kükredi ve ağzından küçük boyutlu bir ejderha silueti çıktı. Siluet hızla Mikail’e doğru hareketlendi ve Mikail daha ne olduğunu bile anlayamadan sırtında inanılmaz bir acı hissetti. Bir an sonra birkaç damla kan yere damladı ve sağ taraftaki kanat yere düştü.


(Mikail)-Tch! Onun geri çıkması biraz sürecek. Mühürlerim olmadan bile mükemmel bir kanat oluşturmak uzun sürüyor. Pekala küçük kız. Sanırım dövüşümüzün dozunu artırmanın vakti geldi.


Mikail kopan kanadını umursamadan koşmaya başladı ve Rose’ye yaklaştığında zıplayarak kendi etrafından dönmeye başladı. Anında bir mermi gibi hızlandı ve tüm gücüyle Rose’ye çarptı. Rose ise darbeyi yedikten sonra ayaklarını bileklerine kadar ejderha siluetinin içine gömdü ve yerinden bir santimetre bile kıpırdamadı.


Ancak Mikail’in dönen saldırısı avuç içlerine fazlasıyla hasar vermişti ve Rose’nin iki kolunu birden uyuşturmuştu.


(Rose)-Tch!


“Hala gücümü kontrol edemiyorum. O saldırıyı karşılayabilmem gerekirdi.”


Rose ayaklarını siluetin içinden çıkartırken bunları düşünmüştü. Mikail ise ona bakıyordu.


“Geliyor!”


Rose hemen dizlerini bükerek geriye yattı ve Mikail inanılmaz bir hızla üstünden geçip gitti.


“Ucuz atlattım.”


Mikail saldırmadığı 2 saniyelik zaman diliminde enerjisini biriktirmiş ve az öncekinden daha hızlı bir şekilde ileri atılmıştı. Az öncekinden tek farkı kendi etrafından dönmüyor oluşuydu.


Rose hemen düzeldi ve o anda bedeni kendi isteği dışında hareket ederek sağa çekildi. Aynı anda ise Mikail yanında geçti ve arkasından büyük bir patlaması yaşandı. Ardından bir kez daha ve bir kez daha.


Rose bir anda ardı arkası kesilmeyen yüksek hızla saldırıların arasında kalmıştı.


“Ne oluyor lan!? Onu göremiyorum bile!”


Gerçekten de onu göremiyordu. Saldırılarından kurtulabilmesinin tek nedeni bedeninin mühürsüz olmasıydı. Mühürleri kaldırılmış olduğu için algıları şu anda olabilecek en üst seviyedeydi. Bu hızlı hareketlerden kaçınabiliyor olması tek bir yere çıkıyordu.


“Bedenim gücüme alışmaya başlıyor sanırım.”


Bedeni yeni gücüne yavaş yavaşta olsa alışmaya başlıyordu ve bu hareketleri bunun habercisiydi. Ancak Mikail’in hareketleri gittikçe hızlanıyordu yani Rose’nin yeni gücüne daha hızlı bir şekilde adapte olması gerekiyordu. Yoksa Mikail’in ışık hızını aşan saldırılarına maruz kalacaktı ve daha önce hiç almadığı kadar çok hasar alacaktı.


Bunu istemiyordu. O yüzden de bir kumar oynamaya karar verdi ve gözlerini kapattı. Bedeninin algılama seviyesine güvenerekten bir şey deneyecekti. Gözlerini kapattıktan sonra odaklanmaya başladı. Havaya ve seslere odaklanmıştı.


Mikail’in tam yerini saptamak için bunu denemek zorundaydı çünkü Mikail her geçen saniye biraz daha hızlanıyordu ve Rose’nin algılarının üstüne çıkmaya başlıyordu. Rose ise bu durum gerçekleşmeden önce bir şeyler yapmaya kararlıydı.


Bedeni kendi kendine Mikail’in saldırılarını atlatırken tüm zihnini temizledi ve çevreyi hissetmeye başladı.


“Sağdan. Hayır. Soldan. Argh! Odaklanmak çok zor.”


Saldırılardan kaçınmaya devam ederken derin bir nefes aldı.


“Sakinleş. Zihnini tamamen boşalt. Şu anda sen Rose değilsin. Sen havasın. Mikail’in tüm bedenini çevreleyen sakin bir havasın.”


Aldığı nefesi yavaşça geri verdi.


“Sağımdan. Arkamdan. Solumdan. Tekrar solumdan. Bir kez daha solumdan. Önümden. Sağa geçti. Tekme geliyor.”


Rose bir anda gözlerini açtı ve Mikail’in attığı tekmeden sıyrılmak için önce kafasını sonra da bedenini eğdi ve…


(Rose)-Yakaladım seni!


Çevik bir hareketle Mikail’in bacağını tuttu.


(Mikail)-Sen nasıl.!?


Rose hemen davrandı ve Mikail’in kaçma girişiminde bulunmasına bile izin vermeden onu havada çevirmeye başladı. Birkaç kez çevirdikten sonra ise tüm gücüyle yere doğru fırlattı ve Mikail 1 saniye bile sürmeden siluetin üstünden yer altına geçiş yaptı.


Rose’nin fırlatma gücü öylesine kuvvetliydi ki Mikail’de tıpkı Rose’ye olduğu gibi toprağı parçalayarak derinlere inmeye başladı. Rose ise…


(Rose)-Yer altına!


Diye bağırarak siluete emir verdi ve devasa siluet hızla yere doğru hareketlenerek Mikail’in açtığı deliğe doğru ilerlemeye başladı. Yere çarpmadan hemen önce ağzını açtı ve toprağı parçalamaya başladı.


Daha sonra da boğazı kırmızı bir şekilde parlamaya başladı ve saniyeler sonra devasa boyutlarda kırmızı bir ışın toprağın altından ateşlenerek Mikail’i öldürmek amacıyla derinlere doğru ilerlemeye başladı. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr