Bölüm-121 Wukong’un Öfkesi ve Şok

avatar
347 1

Ejderha İmparator - Bölüm-121 Wukong’un Öfkesi ve Şok


Medusa, Kral’ın sözleri yüzünden daha da öfkelenmişti.


(Medusa)-Ne demek çok uzaklara lan!?


(Kral)-Bir bakalım. Sanırım birkaç milyar boyut uzağa.


Kral sakin bir sesle bunu söylemiş olsa da sinsi bir şekilde gülümsüyordu.


(Kral)-Kısacası Ejder uzun bir süre aramızda olamayacak. Tahminen birkaç yıl.


Tam o anda Medusa’nın aurası kükremiş ve uzun saçları, aurası yüzünden havaya kalkmıştı.


(Rose)-Medusa!


(Medusa)-Ne var!?


(Rose)-Onunla dövüşmemen gerektiğini biliyorsun! Kendine hakim ol!


Rose Medusa’yı uyarıyor olsa da kendisine sinirlerine zar zor hakim oluyordu. Kendisini o kadar çok sıkıyordu ki tırnakları etini delip geçmişti. Medusa’da bunu fark edince yavaşça sakinleşti ancak kana susamışlığı hala artıyordu. Kendisini sakinleştirmeye çalıştıkça biraz daha delleniyordu.


(Rose)-Sana bir şey olursa buradaki hiç kimse hesabını Ejder’e veremez. Ben bile onu durduramam.


(Medusa)-Aynı şey senin için de geçerli.


(Rose)-Evet geçerli. Ama senin durumun benden çok daha önemli. Sen zarar gördükten sonra Ejder bunu öğrenirse yaşanacak yıkımı tahmin edebiliyor musun? Ya da Ejder’in onu öğrendiğinde gireceği psikolojiyi?


(Lucifer)-Hoy! Ejder neyi öğrenecekmiş bakalım? Sakladığınıza göre oldukça önemli bir şey olmalı.


Lucifer aniden konuşmaya dahil olmuş ve merakını dile getirmişti.


(Rose)-Bilmen gerekmiyor.


Rose sakin bir dille bilmesine gerek olmadığını söyleyince Lucifer’in yüz ifadesi değişmişti.


(Lucifer)-Ejder’in aşırı bir yıkım gerçekleştirmesini sağlayacak kadar önemli olan bir şeyi öğrenmeliyim. Öğrenmeliyim ki sizi korurken daha dikkatli davranayım. Biliyorsunuz ki Ejder ortalarda yoksa ikinizde bana emanetsiniz.


Ejder’in tahmin edilemeyecek kadar büyük bir yıkım yapmasını sağlayacak pek fazla şey yoktu. Rose ya da Medusa’nın ufacık bir çizik alması bile bunu tetikleyebilirdi ancak sakladıkları şey her neyse küçük bir sıyrık ya da kesikten daha etkileyici olduğu kesindi.


(Rose)-Olmaz dedim. Sadece, olmaz. Ama, her ne kadar istemesem de bizi koruma kısmına katılmak durumundayım. Eğer Ejder’in sonsuz öfkesini görmek istemiyorsak.


(Lucifer)-Pekala. Eğer bu kadar çok saklamak istiyorsanız üstelemeyeceğim.


Lucifer daha fazla kurcalayıp kızları zorlamak istemediği için üstelemekten vazgeçti. Zaten şu anda sakladıkları şeyi öğrenmek için diretmemeliydi. Şu anlık fiziksel şeyler olmasa da hala bir savaşın içindeydiler ve bir anlık dikkat kaybı ölümle sonuçlanabilirdi.


Ölecek herhangi birisi Ejder’in umurunda olmazdı ancak ölen kişi Rose ya da Medusa’dan birisi olursa, o anda orada bulunan dost ya da düşman, herkes öldü demekti.


(Kral)-Öhöm. Küçük tartışmanız bittiyse, hepiniz ölebilirsiniz!


Kral tam Lucifer, Rose ve Medusa üçlüsünü öldürmek için harekete geçecekken yakınlarında bir bölgede patlama oldu ve Herkül ile Wukong gökyüzünde göründü. Wukong bir anlık bakışmayla Kral’ı gördü ve…


(Wukong)-Yeşim Taşı Kralı!!!!!!!


Hemen sopasının üzerine çıkarak kendisini destekledi ve Herkül’ü unutarak Kral’a doğru zıpladı. Zıpladıktan hemen sonra da kafa bandı belirdi ve gücünü kısıtladı. Ancak Wukong var olan tüm gücüyle Kral’a doğru fırlamıştı bile.


***


Wukong, Herkül’le denk bir yumruk yumruğa dövüş içerisindeydi ancak yorgun olduğu için üstünlük sağlayamıyordu. Hareketleri olması gerekenden daha güçsüz ve yavaştı. Ayrıca kafa bandı şu anda aktif değildi yani normalden daha fazla gücü yoktu.


Kafa bandı onun için bir sınırlayıcı olsa da gücünü normal durumların üstüne çıkartıyor ve dengeli bir şekilde kullanmasını da sağlıyordu. Ancak şu anda Wukong bu durumdan yoksundu. Herkül’e karşı ölmemek için vücudunda kalan güce güvenmek zorundaydı.


Wukong şu anda nasıl hareket edebildiğine gelecek olursak da…


---Birkaç dakika önce---


Wukong bütün bedenini kaplayan karşı konulmaz acının verdiği uyarıyla birlikte bir anda gözlerini açtı. Hala hatırladığı son pozisyondaydı. Toprağa bakıyordu. Ayrıca hisleri hala yerli yerindeydi.


Bunu bu kadar çabuk anlamasının nedeni ise yaslanmış olduğu toprak parçasını hissedebiliyor olmasıydı. Hislerinin açık olması bu konuda işine yaramış olsa da hala acıyı da hissedebiliyordu. Bütün vücudu acıyla kasılıp kavruluyordu.


(Wukong)-Ben…hala hayatta…Herkül nerede!?


Wukong hala yaşadığının farkındalığına yeni yeni ulaşırken aniden aklına son gördüğü şey olan Herkül geldi ve etrafına bakındı.


(??)-Merak etme buradayım.


(Wukong)-Ha? Sende kimsin!?


(Herkül)-Ben Herkül aptal. Kayanın diğer tarafında oturuyorum.


Wukong bu sözlerden sonra şaşkınlıktan konuşamamıştı. Çoktan ölü sayılırdı ancak düşmanı onu hala öldürmemişti. Wukong kelimelerini toparlamaya çalışırken birkaç ses duydu. Duyduğu bu sesler birisinin yerden kalkma sesine benziyordu. Bu seslerin hemen ardından ise adım sesleri yükselmeye başladı ve Herkül, kocaman gövdesiyle Wukong’un önüne geçti.


(Herkül)-Yüz ifadene bakarak seni neden öldürmediğimi merak ettiğin kanısına varıyorum.


Wukong sanki evet dermişçesine göz kırptı ve tahminin doğru olduğunu anlayan Herkül konuşmak için nefes aldı.


(Herkül)-Şöyle ki, seninle dövüşmeden seni öldürmek istemedim. Sonuçta ben onurlu bir dövüşçüyüm. O yüzden de burada senin uyanmanı bekledim. Ama düşündüğümden daha dayanıklıymışsın. Ben birkaç saat baygın kalırsın diye düşünmüştüm ancak 15 dakika içinde kendine geldin.


(Wukong)-Benimle…dövüşmek istesen de…hiç enerjim kalmadı. Ayağa bile kalkacak halim yok.


Wukong bu konuda yalan söylemiyordu. 15 dakikada kendisine gelmiş olması gücünü toparladığı anlamına gelmiyordu.


(Herkül)-Diyorsun. Hmm. Peki gücünü yenileyebileceğin bir şeylere sahip misin? Gerçekten senin gibi güçlü birisiyle dövüşmek istiyorum.


Herkül’ün sözleri ve ses tonu nedensizce çok masum hissettiriyordu. Wukong bu sözlerin blöf mü yoksa gerçekten kalpten gelen sözler mi olduğunu kestiremiyordu. O yüzden de şansını denemeyi seçti.


(Wukong)-Aslında var.


Olumlu yanıt alan Herkül’ün gözleri parlamaya başlamıştı. Ardından da Wukong bağdaş kurmaya çalışmıştı ancak yeterli gücü olmadığı için bacaklarını hareket ettirememişti.


(Wukong)-Yardım edebilir misin?


Herkül sanki Wukong’un düşmanı değilmiş gibi hareket ediyordu. Gerçekten de gidip Wukong’un bağdaş kurmasına yardım etmişti.


Bağdaş kurmayı başaran Wukong ise ellerini bacaklarının üzerine koymuştu ve o anda şeffaf bir aura dairesi etrafında belirmişti. Sonra da yarım metre yerden yükselmişti.


(Herkül)-Ne yapıyorsun?


(Wukong)-Doğada bulunan saf enerjiyi özümsüyorum.


Wukong içsel dinginlikte olunabilecek en üst seviyedeydi. Ayrıca nirvanaya bile ulaşmıştı. Yani doğada bulunan saf enerjiyi özümseyerek kendi yararına kullanabilirdi. Tabii bunu ondan başka hiç kimse yapamazdı çünkü nirvanaya ulaştığı bilinen ilk ve tek kişi oydu. Ayrıca başka içsel dinginlikte olunabilecek en üst seviyeye ulaşamazdı. Bu imkansıza yakın bir şeydi. Wukong bile bunu başarabilmek için uzun yıllar boyunca aralıksız bir şekilde meditasyon yapmıştı.


Bu andan sonra Wukong yeterli enerjiyi toplayıp Herkül’e karşı koyacak seviyeye geldiğinde meditasyonu bırakmış ve Herkül’le savaşmaya başlamıştı.


---Şimdiki zaman---


Herkül daha fazla eşit güç kullanarak savaşmaya dayanamadı ve çelik gibi yumruğunu sertçe yere vurarak yeri parçaladı. Böylelikle de Wukong’un dengesini bozdu. Ardından da diğer yumruğunu dengesi bozulan Wukong’un karnına indirdi.


Kan kusarak yere çivilenen Wukong ise hızla kendisini toparladı ve geri takla atarak Herkül’den biraz uzaklaştı.


(Wukong)-Pekala.


Diyerek öne atıldı ve o anda aktif olmadığı için görünmez halde olan kafa bandı belirdi. Bunun anlamı da kafa bandının aktifleştiğiydi. Yani Wukong daha fazla güç kullanabilecekti.


(Wukong)-İmparator Maymun Dövüş Sanatı: İmparator Maymun Tekmesi!


Herkül’ün çenesinde patlayan tekme tıpkı Ares’te olduğu gibi uzayı büktü ve belli bir noktanın sarmal bir şekilde bükülmesini sağladı.


“Bu tekmeyi Ares’e karşı kullandığımda uzayı bu kadar fazla bükememiştim. O anda sadece belli bir nokta büyüyerek büyüteçle bakılıyormuşçasına bir şekle girmişti. Şimdi ise sarmal bir şekilde büküldü. Bu sefer daha başarılıyım. Bunu yapabilirim. Bu halde bile olsam Herkül’ü yenebilirim.”


Wukong düşünceleriyle kendisini gaza getirdi ve üst üste birkaç tekme daha savurdu. Ancak Herkül aynı numaralara tekrar kanmadı ve Yasak Tekniği kullanarak mühürlerini kaldırdı. Sonra da Wukong’un tekmelerini kolayca durdurmaya başladı.


(Wukong)-Bundan geri kalır mıyım sandın!?


Wukong haykırdı ve kafa bandı hızla kayboldu. Ancak bu sefer aktifliğini kaybetmemişti. Ares’te olduğu gibi ortadan kaybolmuştu. Yani Wukong’un gücünün sınırları bir kez daha ortadan kalkmıştı.


Sınırlayıcısı ortadan kalkan Wukong gerilerek bir tekme attı ve yeri parçalayarak hem kendisini hem de Herkül’ü gökyüzüne fırlattı.


Gökyüzüne yükselmeleri onları hiç etkilememiş olacak ki tekmeleri havada çarpıştı ve havada yön kazanmalarını sağladı. İkisi tam havada olan dövüşlerine devam edecekken Wukong2un dikkati dağıldı ve yeryüzünde gördüğü bir şeye çekildi.


Tam o anda kanı kaynadı ve öfkesi damarlarına tırmandı. Öfkesi bir anda gözlerini kör eden Wukong hemen sopasını çekti ve üzerine çıktı. Sonra da tüm gücüyle gördüğü şeye doğru zıpladı. Zıpladıktan hemen sonra da kaybolan kafa bandı yeniden belirdi.


(Wukong)-Yeşim Taşı Kralı!!!!!!!


Wukong inanılmaz bir hızla Kral’a yaklaştı ve tüm gücüyle ona çarptı. Yani, en azından ona çarpmış olması gerekiyordu. Ancak tozlar dağıldığında ortaya çıkan manzara farklıydı.


Kral, sopasını kaldırmıştı ve Wukong’un yumruğu sopaya dokunmuş haldeydi. Ancak bundan ileriye gidememişti. O anda ise Kral konuştu ve Wukong’un bedeni bir ağırlıkla kaplanarak yere çakıldı.


(Kral)-Yer çekimi: 5 kat.


Bir anda 5 kat ağır yer çekimine maruz kalan Wukong yere çakılmıştı ve kan kusmuştu. Ancak öfkeyle dişlerini sıkıyor ve tüm gücüyle ayağa kalkmaya çalışıyordu.


(Kral)-Boşa çabalama maymun. Şu anki güç seviyenle 5 kat yer çekiminden kurtulamazsın. Lafımı bölmenin cezası bu. Şimdi sessiz ol ve cezanı çek.


Kral derin bir nefes aldı ve…


(Kral)-Pekala. En son ne diyordum ben. Hah hatırladım. Küçük tartışmanız son bulduğuna göre, artık ölebilirsiniz!


Kral tam harekete geçecekken bir ses duyuldu ve Kral yeniden durdu.


(??)-Hey yaşlı adam. Sana bir paketim var.


Kral duyduğu kadın sesiyle birlikte gülümsemeye başladı ve…


(Kral)-Tamam. Bu da olur.


Lucifergilin arkasından yükselen sesin sahibi kadın yavaşça yanlarından geçti ve o anda Lucifer’in aurası parladı.


Lucifer’in aurasının parlamasının nedeni kadının omzunda taşıdığı kişiydi.


(Kral)-Aferin Fulgora. Üzerine düşen görevi başarıyla tamamladın.


Sesin sahibi olan kadın Kral’ın dediği gibi Fulgora’ydı. Ve omzunda taşıdığı kişi, daha doğrusu şey ise…


-Beelzebub’un cansız bedeniydi. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr