Bölüm-118 Çok Uzaklara Gönderilmek

avatar
362 1

Ejderha İmparator - Bölüm-118 Çok Uzaklara Gönderilmek


(Rose)-Dakikalardır yürüyoruz Ejder. Artık nereye gittiğimizi söyler misin?


(Ejder)-Çok önemli bir yere değil. Biraz daha sabret.


Ejder, Athena’yı yok ettikten ve Leviathan’ın saldırısı yüzünden tanrılarda dahil olmak üzere herkesi koruduktan sonra yavaşça yürümeye başlayarak diğerlerinin onu takip etmesini istemişti. Dakikalardır dümdüz bir şekilde yürüyorlardı ve Ejder hepsine “Çok önemli bir yere değil.” diyerek geçiştiriyordu.


(Rose)-Hepimize aynı cevabı vermekten sıkılmadın mı? Sadece nereye gittiğimizi söyleyeceksin.


(Ejder)-Sende konuşmaktan bıkmadın mı? Sadece birkaç dakika boyunca çeneni kapalı tutacaksın. Çok zor bir şey olduğunu düşünmüyorum.


(Rose)-Of Ejder of. Bazen gerçekten çok inatçı olabiliyorsun.


(Ejder)-Evet evet her neyse.


Ejder daha fazla diretmedi ve Rose’yi geçiştirerek sessizliğine geri döndü.


Birkaç dakika boyunca daha dümdüz bir şekilde yürüdükten sonra bir yere yaklaşmaya başladılar. Daha doğrusu bir şeylerin yanına.


Attıkları her adımda yaklaştıkları yer daha fazla belli oluyordu ve hepsi gittikleri yer hakkında daha fazla şeyin farkına varıyorlardı.


Lucifer, Medusa, Rose ve Ejder.


Bu dörtlünün yaklaştığı yer bütün boyut kapılarının açılmış olduğu noktaydı. Orada bulunan boyut kapılarından sürekli canavarlar ve ışık formları dışarı çıkarak dünyaya giriş yapıyordu. Orta noktada ise topraktan birkaç oturak vardı ve en ortada bulunan oturakta birisi oturuyordu.


(Ejder)-Düşündüğüm gibi. Buradasın Zeus.


(Zeus)-Ve sende tıpkı düşündüğüm gibisin Ejder. Athena’yı öldürmene rağmen oldukça sakinsin.


(Rose)-Hoy! Gerçekten de buraya geldiğimizi bize söylemedin mi?


Ejder gülümseyen bir suratla Zeus’a laf atmıştı ve aynı şekilde bir karşılık almıştı. Rose ise fısıldayarak Ejder’e bunları söylemişti. Aldığı cevap ise…


(Ejder)-Heyecanı kaçsın istemedim.


Ejder konuşurken fısıldamamıştı. Söylediği şeyleri Zeus’un duyup duymaması o kadar da umurunda değildi. Sonuçta Zeus kendisine saldırmak gibi bir hata yapmayacaktı. Yapamazdı da.


(Rose)-Ne heyecanı lan!? Buradaki beş kişi arasında tehlikede olan tek kişi benim! Zeus’u görünce heyecanlanmamı mı bekliyorsun sen gerçekten!?


Rose sert bir çıkışmıştı ancak fısıldamayı da unutmamıştı.


(Ejder)-Farkında mısın bilmiyorum ama Zeus bize saldırmak gibi bir hata yapmayacak. Tüm mühürleri kaldırılmışken bile bana çizik atamamıştı. Aptal olabilir ama hala hayatına önem veren birisi.


(Zeus)-Küçük sohbetinizi bölmek istemiyorum ama sana bir sorum var? O zincirler senin eserin miydi?


(Ejder)-Sence?


(Zeus)-O kadar karanlık bir enerji senden başkasından yayılamazdı zaten.


(Ejder)-Sen biraz fazla sakin değil misin ya? Kardeşinin karısını öldürdüm sonuçta.


(Zeus)-Ha? Neden sakin olmayayım ki? Ölmesi kendi suçu.


(Ejder)-Hayır yani ben ona da göz koymuşsundur diye düşünmüştüm. Sonuçta öz ablanla evlisin ve kendi kızlarınla bile ilişkiye girdin. Athena’nın bir istisna olacağını düşünmüyorum.


Ejder yüzünden şerefsizlik bir gülümsemeyle bunları dile getirmişti ve anında amacına ulaşarak Zeus’u öfkelendirmişti. Zeus’un sinirlenmekte haksızdı çünkü Ejder’in dediği şeyler sonuna kadar doğruydu. Şu anda evli olduğu tanrıça Hera onun öz ablasıydı. İlişkiye girdiği onlarca kadından birisi kendi öz kızı olan Persephone’ydi. Ve tabii daha nicesi de mevcuttu.


(Ejder)-Ne var? Zaten yapmış olduğun şeyler için bana sinirlenemezsin. Ben sadece gerçekleri dile getiren basit bir insanım o kadar.


Ejder’in yüz ifadesi bile Zeus’u öfkeden kudurturken ona saldıramıyor olmak daha da fazla delirtiyordu. Tam şu anda üzerine atlayıp suratını paramparça etmek ve iç organlarını dışarı dökmek istiyordu.


(Ejder)-Tüh tüh. Organlarımı dışarıya dökemeyecek olman ne kadarda kötü. Kıyamam.


Ejder’in ağzından sakince dışarı çıkan her bir kelime Zeus’un tüylerini diken diken ediyor ve içindeki ateşi biraz daha körüklüyordu. Ama içindeki ateş ne kadar körüklenirse körüklensin asla patlama yaşamayacaktı. Sonuçta Zeus’un Ejder’e saldırması demek acılı bir şekilde ölmesi demekti.


Ejder’de bunu bildiği için kendisini tutmuyor ve elinden geldiğince Zeus’u kışkırtmaya çalışıyordu.


(Zeus)-Eninde sonunda bu sözlerini yiyeceğini biliyorsun değil mi?


Zeus onlarca kez derin nefesler alarak konuşabilecek kadar sakinleşti ve bu sözleri dile getirdi.


(Ejder)-Aptal olma. Bana karşı hiçbir şey yapamazsınız. Siz sadece amacıma ulaşmamdaki basit bir basamaksınız o kadar.


(Zeus)-Bizi yok edip yaşayan en güçlü canlı olmak senin amacın değil mi?


(Ejder)-Elbette ki değil. Yaşayan en güçlü canlı olmam için sizi yok etmeye ihtiyacım yok. Zaten en güçlü benim. Ama bu yok etmek istediğim birileri olduğu gerçeğini değiştirmiyor.


(Zeus)-Hahahahah. Bana aptal olma desende aptal olan kişi sensin. Onu yenebileceğini mi düşünüyorsun? Sen bile onunla başa çıkamazsın.


Zeus’un kahkahası ve sözlerinin ardından Ejder’in zihninde birkaç cümle yankılandı.


-Aynen öyle. Beni onlar gönderdi. Bende bunu eğlenceli bulduğum için yaptım o kadar.


Bu sözler Ejder’in 13 yıl önce yani 5 yaşındayken duyduğu sözlerdi ve hala zihnine kazınmış haldelerdi. Ailesinin ölümünün arkasında bu sözlerin sahibi vardı.


(Ejder)-Bundan o kadar emin olma Zeus. Hepinizi yok ettikten sonra sıra ona da gelecek. Ve o gün geldiğinde, bende eğlenceli bulduğum şeyi yapacağım.


(Zeus)-Yanlış anlama ama yaşayan en güçlü iki varlıktan birini yenmenin imkanı yok.


(Ejder)-Tak tak. Yanlış cevap. Yaşayan en güçlü varlığın sahibi benim hatırlatırım.


(Zeus)-Hmph! Sanki o canavarların mühürlerini kaldırmadan o güce erişebilirmişsin gibi.


Zeus’un bu sözlerinden sonra Ejder’in dudakları kıvrıldı bir anda ortamdaki tehlike oranı tavan yaptı.


(Ejder)-Bunun cevabını asla bilemeyiz değil mi?


Ejder’in korkutucu gülümsemesi, baskın ses tonuyla birleşince çok daha gerici bir şeye dönüşmüştü ve herkesin tüylerini diken diken etmişti.


Ejder’in bu sözlerinden sonra ise Medusa’nın aklında Ejder’in “Ben bile kendimi yenemem.” sözleri yankılandı.


(Medusa)-Ejder.


Ejder’in gücünün sınırları gerçekten de bilinmiyordu ama yaşayan en güçlü iki varlıktan birini yenebilecek kadar güce sahip olmak, hem de 7 Efsanevi Ejderha’nın tek vücut hali olan Ultima’nın gücü olmadan bu güce erişmek, kesinlikle akıl alır şey değildi ve hileden farkı yoktu.


Ama Ejder’in hareketleri sanki çoktan o kadar fazla güce sahipmiş gibi hissettiriyordu ve Zeus’un aklını sorularla dolduruyordu.


(??)-Bakıyorum da misafirlerimiz erken gelmiş Zeus.


Tam o sırada Zeus’un arkasındaki boyut kapısından bir ses duyuldu ve içeri birkaç kişi girdi. İlk giren kişi sesin sahibiydi ve yerde sürünecek kadar uzun bir cübbeye sahipti. Oldukça dinç bir vücudu vardı ve saçları siyahtı. Tabii yer yer beyazlıklarda mevcuttu.


Fakat onu normal bir insandan ayıran en önemli özelliği 3. bir göze sahip olmasıydı. Alnın tam ortasında tamamen yeşil renkten oluşan bir göz vardı ve parıldıyordu. Yanında ise bir asa uçuyordu.


Bu kişi Wukong’un baş düşmanlarından birisi olan Yeşim Taşı Kralı’ydı.


Yanında gelen 2 kişiden biri tulum giymiş bir erkekti. Dışarıdan bakıldığı zaman tamirci ustası gibi görünüyordu. Ceplerinde farklı farklı iş aletleri vardı. Hatta arka cebinde küçük bir çekiç bile taşıyordu.


Bu kişi Zeus’un oğlu, Demircilik tanrısı Hephaistos’tu.


Son kişi ise koyu tenli birisiydi ve Budist bir keşiş gibi görünüyordu. Boynunda kahverengi toplar asılıydı ve sağ elinin baş ve işaret parmakları birleştirilmiş, geri kalan parmakları açıktı. Yanında ise tıpkı Kral’da olduğu gibi uçan bir şey taşıyordu. Tek fark onun taşıdığı şey bir kılıçtı.


Bu kişi ise Tathagata’ydı.


(Ejder)-Yanlış hatırlamıyorsam burada misafir olanlar sizlerdiniz Yeşim Taşı Kralı. Ama kendinizi çoktan savaşı kazanmış gibi sayıyorsanız durum değiş…


Ejder konuşmasını daha bitirmemişken bir anda olduğu yerden kayboldu ve hemen ardından

Yeşim Taşı Kralı lafa girdi.


(Kral)-Çok konuşanları sevmem çocuk. Ve sen, çoktan fazlasıyla konuştun bile.


Az önce yanında uçan asası şu an elindeydi ve yere değiyordu. Kimse o asanın ne ara Kral’ın eline geçtiğini ve yere değdiği görmemişti bile. Ayrıca Kral’ın gözlerindeki sakin ifade hiç bozulmamıştı. Sanki her gün aniden kaybolan birilerini görüyor gibiydi.


(Medusa)-Hoy! Erkeğime ne yaptın!?


Medusa’nın gözleri kızıldan yeşile dönmüş ve kocaman açılarak Kral’ın üzerine dikilmişlerdi. Kral ise bu bakışlar ve korkutucu kana susamışlık karşısında derin bir nefes aldı ve dalga geçercesine bir ses tonuyla…


(Kral)-Sakin ol Medusa. Ona bir şey yapmadım. Sadece uzaklara gönderdim. Hem de çoook ama çoook uzaklara. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr