Bölüm-87 Çarpışmanın Sonu

avatar
417 2

Ejderha İmparator - Bölüm-87 Çarpışmanın Sonu


Wukong, ejderha formu işe yaramadığı için geriye kalan 71 formundan birine dönüşmüş ve Ejder’e o şekilde saldırmıştı çünkü elinden gelen başka bir şey yoktu. Karşısındaki canavarı yeterince tatmin edene kadar bu dövüş bitmeyecekti.


Ve Ejder’in yüzüne bakıldığı zaman ise kolay kolay tatmin olacakmış gibi durmuyordu.


***


(Wukong)-Siktir! 3 gündür hiç durmadan 72 formumu birden kullandım ama yapabildiğim tek şey savunma oldu! Ne biçim bir dayanıklılığı var bunun. 3 gündür durmadan saldırıyor ama daha tek damla ter bile dökmedi.


Neredeyse kendi teriyle duş alacak kadar terlemiş olan Wukong yorgun bir şekilde yerde yatıyordu. Tam 3 gün boyunca hiç dinlenmeden Ejder’le savaşmıştı. Gerçi, buna savaş denemezdi. Bu tek taraflı bir baskındı o kadar. 3 gün boyunca Ejder saldırmış ve Wukong’da savunmuştu. Olan şey sadece buydu. Wukong’un 72 formunun 72’side Ejder’in karşısında hiçbir işe yaramamıştı.


84 bin kişilik ordusunun kaç defa yenildiğini hatırlamıyordu bile. Belki 10, belki 100, belki de 1000. Zaten şu anda bunu düşünecek durumda da değildi. Ejder öylece başında dikiliyor ve ayağa kalkmasını bekliyordu. Derken, Ejder’in ağzından dökülen şu kelimeler Wukong’u inanılmaz derecede rahatlattı.


(Ejder)-Ayağa kalkmayışını pes ettin olarak kabul ediyorum. Daha fazla dövüşmenin bir anlamı yok. Canım da sıkılmaya başladı zaten.


Bu sözlerden hemen sonra Wukong derin bir nefes aldı ve Ejder ise yavaşça normal haline geri döndü. 3 gün boyunca ikinci kişiliğinde kalmıştı. Bu onu yormamış olsa da ilk defa bu kadar uzun bir süre ikinci kişiliğinde kalmıştı ve bu ona tuhaf hissettirmişti.


(Wukong)-Ne enerji ama.


(Ejder)-Bilgin olsun diye söylüyorum. Sahip olduğum enerjinin çok küçük bir kısmını kullandım. Hatta bu enerji miktarı o kadar az ki hiç enerji kullanmadım bile diyebiliriz.


(Wukong)-Şaşırdım dersem yalan söylemiş olurum. Daha terlemedin bile baksana. Bu kadar gücün varken tanrıların seni öldürmek istemesi oldukça anlamlı oluyor. Onlar için büyük bir tehditsin.


(Ejder)-Orası öyle. Ama beni öldürmeyi ne kadar istediklerinin bir önemi yok. Ne yaparlarsa yapsınlar beni öldüremezler.


(Wukong)-Sen öyle diyorsan öyledir.


Wukong, Ejder’in bir bildiği olduğunu ve ölmeyeceğine dair bu inancının, bildiği bu şeyden geldiğini düşünerek üstelemedi ve yavaşça ayağa kalktı. Üstünü silkeledikten sonra Ejder’e yaklaştı ve elini uzattı.


(Wukong)-Seni birlikte tanrıları yok etmek benim için bir onurdur Yüceler Yücesi Ejderha İmparator.


(Ejder)-Yüceler Yücesi Ejderha İmparator ha?


Ejder’in yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı.


(Ejder)-Aslında, en başından beri merak ediyordum da, buraya geldiğimden beri sana adımı hiç söylemedim değil mi?


(Wukong)-Hayır, hayır söylemedin.


Wukong, Ejder’den gelen bu soru karşısında birazcık şaşırmıştı. Ejder neden aniden bu soruyu sormuştu ki? Yani, bu soru herhangi bir anlam barındırıyor muydu ki?


(Ejder)-Ama sen, ben sana adımı söylememiş olduğum halde adımı söyledin.


(Wukong)-Adını mı söyledim? Ne zaman?


Wukong, Ejder’in adını andığını hatırlamıyordu. Adını bilmediği birinin adını ağzından kaçırmış olmasının da imkanı yoktu.


(Ejder)-Hatırlasana. Bulutuna emir verirken hani.


Ejder’in hatırlatmasıyla birlikte ise Wukong hatırladı. Bulutunun, yani Kinto-un’un, Ejder’e saldırmasını emrederken şu sözleri söylemişti.


-Sonsuza kadar çarp ve Ejder’i yok et.


(Ejder)-Bunu gözden kaçıracağımı falan mı sandın sen?


(Wukong)-Ne dediğinle ilgili en ufak bir fikrim bile yok çocuk.


(Ejder)-Ne dediğimle ilgili bir fikrin elbette ki var maymun. Buraya geldiğimde basitçe kışkırtmama kandın ve bana saldırdın.


Wukong gerçekten de Ejder’in ne demek istediğini anlamlandıramıyordu. Tamamen anlamsız şeyler söylüyormuş gibi hissediyordu ancak Ejder’in ciddiyeti kendisini biraz da olsa ürkütüyordu.


(Wukong)-Öyle bir kışkırtmaya kanmayacak kimse yok.


(Ejder)-Ah yapma ama. Sen nirvanaya ulaşmış bir dâhisin. Ulaştığın sakinlik seviyesi ile benim gibi biri bile seni kışkırtamaz. Buraya adımımı attığım ilk saniyeden beri, en başından beri beni tanıdığın için bana saldırmakta hiç çekinmedin. Beni denemek için saldırdığında kullandığın güç seviyesi benden başka birisini kolaylıkla öldürebilecek türdendi. Bunun anlamı da, sen zaten beni tanıyorsun. Tıpkı diğer bütün tanrılar gibi.


O sırada Ejder’in aklında, Poseidon’un söylediği bir cümle yankılandı.


-Dur bir dakika. Hahaha. Seni tanıyorum. O gün herkesi şaşırtan o canavar sensin.


Ejder’in sormak istediği asıl sorular şunlardı.


-O gün, hangi gündü?


-Ve o gün ne oldu da Ejder herkesi şaşırttı?


(Ejder)-Ama tahmin ediyorum ki beni neden ve nasıl tanıdığınla ilgili tek kelime bile etmeyeceksin.


(Wukong)-Daha fazla bilmiyormuş gibi davranmam işe yaramayacak sanırım. Gerçekten de oldukça zekisin çocuk. Ve evet, haklısın. Bu konuyla ilgili tek kelime bile etmeyeceğim. Bunu henüz öğrenmemelisin. En azından benden öğrenmemelisin. Sonuçta hala 17 yıl boyunca seni izlemiş olan birisine sahipsin. Tanrıların seni nasıl tanıdıklarını öğrendiğinde neden seni öldürmek istediklerini de anlayacaksın. Ama dediğim gibi, bu bilgileri şu anda, benden almayacaksın.


Bu sözlerden Ejder’in çıkardığı tek bir şey vardı. Geri döndüğünde Medusa’yla konuşması gereken tonla şey olduğu.


(Ejder)-Tch. Normalde olsa seni hırpalayarak konuştururdum ama gerçekten bununla uğraşmak istemiyorum. Nasıl olsa yıllarca beni izlemiş olan birisi var değil mi?


(Wukong)-Evet var. Her neyse, tanrılarla olan savaş ne zaman başlayacak?


(Ejder)-Hemen değil. En azından 1 ayımız daha var. O süre içinde benimle birlikte cehennemde duracaksın.


(Wukong)-Cehennemde mi?


Wukong cehennemi duyunca biraz çekingenleşmişti çünkü kendisi kutsal bir varlıktı ve cehennem kutsallıktan en uzak yerdi. Ama konu cehennemin kutsallıktan uzak olması değildi. Derdi cehennemde kötü muameleye maruz kalmamaktı. Sonuçta cehennemdekiler tanrıları, daha doğrusu kutsal varlıkları hiç sevmezlerdi.


(Wukong)-Ben burada kalsam ve savaş zamanı ortaya çıksam olmaz mı? Hem havalı bir girişte yaparım.


(Ejder)-Merak etme maymun. Cehennemdekilerde benim emrimde. Yani olay çıkmayacak.


Ejder, Wukong’un derdini anlamış olacak ki sakin bir şekilde bu cevabı vermişti. Gerçekten de cehennemdekiler kendisine karşı gelmeyeceklerdi. Gelemezlerdi de. Cehennemde o kadar büyük bir yıkım yaptıktan sonra kimse onun sözünden çıkmaya cüret edemezdi. Yani Wukong’un içi rahat olabilirdi.


Cehenneme gittiğinde hiçbir sorun yaşamayacaktı.


(Wukong)-Madem öyle diyorsun. O zaman bir sıkıntı yok demektir.


(Ejder)-O zaman gidebiliriz. Bana tutun.


(Wukong)-Bekle. Gitmeden önce son bir soru sormak istiyorum.


Wukong tam Ejder’e sarılacakken aniden durdu ve bu sözleri söyledi. Ejder ise tamamen sakin bir ifadeyle…


(Ejder)-Ne oldu?


(Wukong)-Sen, tanrıların hepsini yok ettikten sonra içindeki tüm bu öfkeye ne olacak? Hepsi öylece kaybolup gidecek mi? 





*** 

YN: Bölümün kısalığı ve sıkcılığı için özür dilerim. Şu aralar pek yazma hevesim yok ancak yine de sizi bölümsüz bırakmak istemediğim elimden geldiğinde, isteksiz de olsam, yazmaya çalıştım. ANlayışınız için şimdiden teşekkür ederim. 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr