Bölüm-80 Gerçekler ve Kavga

avatar
467 2

Ejderha İmparator - Bölüm-80 Gerçekler ve Kavga


(Ejder)-Gerçekte uzaya gitme amacım mı? Gerçekten de bunu öğrenmek istiyor musun?


(Rose)-Güçlenmek için uzaya gitmene gerek yoktu. Bunu sende bende iyi biliyoruz. Sadece aniden ortadan kaybolduğun için afallamıştım. Ama sakin kafayla düşününce bir terslik olduğunu anladım. Yani, evet. Evet gerçekten de bunu öğrenmek istiyorum.


Ejder yüzünde korkunç bir gülümsemeyle başını sağa yatırdı ve…


(Ejder)-Hahahaha. Amacım basitti Rose. Bugüne kadar en çok ne için çabaladıysam onu yapmaya gittim. Ve yine, tıpkı önceki her seferde olduğu gibi başarısız oldum.


(Rose)-Yani düşüncelerimde haklıydım. Yine onu denemeye gittin.


(Ejder)-Aynen öyle. Uzaya gitme amacım ölmekti.


Rose’nin yüzündeki ifade kızgınlığın ve kırgınlığın karışımıydı. Ejder’in intihar girişiminde bulunuyor olması onu üzüyordu ve üzdüğü kadar sinirlendiriyordu da.


(Rose)-Sen, söz vermiştin. Bir daha intiharı denemeyeceğine dair bana söz vermiştin. O zaman neden…neden.!?


(Ejder)-Söz vermek mi? Sana söylediğim tek şey, “Tamam, bir daha yapmayacağım.”’dı. Sen bana söz mü diye sorduğunda ise sana cevap vermedim. Ayrıca, bu benim hayatım. Kendi hayatımla ilgili şeyleri ne zamandan beri sen belirliyorsun Rose. Üzülmemen için birkaç defa sözünü dinledim diye beni kontrol ettiğini falan mı zannettin sen? Eğer öyleyse seni gerçekten tanıyamamışım demektir. Benim tanıdığım Rose asla bu kadar aptal olmazdı.


Ejder’in soğuk ses tonu ağır ağır Rose’nin iliklerine nüfuz ediyordu ve onu germeye başlıyordu. Ejder’in baskınlığı altından kalkılamayacak türdendi ve Rose’nin nefes almasını bile zorlaştırıyordu.


(Rose)-Sana güvenmiştim.


(Ejder)-Yani? Sence ben güvenebileceğin birisi miyim?


(Rose)-Evet öylesin.


(Ejder)-Ah, aptallığın gerçekten de midemi bulandırıyor. Bu hayatta güvenmemen gereken tek kişi benim. Ama senin aptallığın öyle bir düzeydeki bunu bile anlayamıyorsun. Yoksa gerçekten de Medusa’nın dediği gibi bana aşık mısın?


Ejder bariz bir şekilde Rose’yle dalga geçiyordu. Onu kesinlikle ciddiye almıyordu ve almaya da niyeti yoktu. Belki konu daha ciddiye binerse onu ciddiye almayı deneyebilirdi.


(Rose)-Elbette sana aşık değilim.


(Ejder)-Ama bu aptallığın tamda aşık birisinin sahip olacağı türden. Karşıdaki kişinin ne olduğunu bilsen de öyle olduğunu reddedersin. En sonunda acı çeken tek kişi sen olursun. Her neyse, artık bu planı yapma nedenini anlatsan iyi olur. Canım sıkılmaya başlıyor.


(Rose)-Bu planı yapma sebebim mi? Bu planını yapılma sebebi senin gerçek duygularını öğrenmek Ejder. Şu ana kadar her zaman senin yanında oldum. Hep dertlerine ortak olmaya çalıştım. Ama sen…


O anda Rose’nin gözleri dolmaya ve sesi tizleşmeye başladı.


(Rose)-Sen kendini zihninde bir hapishaneye kapattın ve her şeyini bir kenara bırakıp hayatını yaşamaya devam etmek yerine sürekli olarak aynı kötü olayları düşündün ve gözlerinde saklı olan o küçük çocuğa hiç durmadan işkence ettin.


Rose bu konuşmayı yaparken melekler, Hades ve Lucifer oraya gelmişti. Rose’nin tiz sesi herkesin içine işlemek için çabalıyorcasına titriyordu.  


(Rose)-Hepimiz bir şeyleri veya birilerini kaybettik Ejder. Kimse bu dünyada sonsuza kadar yaşamayacak. Sürekli olarak birilerini kaybetmeye devam edeceğiz. Eğer yaşadığımız her şeyi kafayı takıyor olsaydık dünyada akıllı kimse kalmazdı. Söylesene bana Ejder! Bir kez olsun ağladın mı? Bir kez olsun bana veya bir başkasına üzgün olduğunu söyledin mi? Ha? Yaptığın tek şey her zaman ama her zaman ifadesiz bir surat takınmaktı. Sürekli olarak sana bir şeyler yaptırdım ve seni bir şeylerden uzak tuttum. Sence bu, senin kişiliğini sevmediğim için miydi? Tabii ki hayır! Benim tek amacım küçükken beraber oynadığım o sevecen çocuğu geri getirmekti. Başkalarına zarar verdiğin her seferde senin canının da yandığını fark etmediğimi mi sanıyorsun? Aldığın her nefeste, attığın her adımda acı çekiyorsun sen. Rüyalarında bile durmadan acı çekiyorsun sen Ejder. Bugüne kadar neden onlarca hatta yüzlerce belki de binlerce sefer senin yanında uyandım biliyor musun sen!? Sence tepkisiz suratına bakıp seninle dalga geçmek için mi yaptım ben bunu!? Cevabı hayır! Uyurken bile kendine zarar veriyorsun sen! Ve benim yaptığım şeyin ölüm riskinin ne kadar fazla olduğunun da farkındayım. Tek bir yanlış hareketinle beni öldürebilirsin. Hem de uyumana rağmen. Ama ben yine de bu riski alarak yüzlerce kez sana sarılarak seni durdurdum. Bunun benim için ne kadar korkutucu ve tehlikeli olduğunu anlıyor musun!?


Rose yaşlı gözlerini sildi ve birkaç adım atarak Ejder’in dibine girdi. Sonra da Ejder’in kıyafetlerini sıkıca tuttu ve tek hareketle kazağını parçalayıp üst bedenini çıplak hale getirdi.


(Medusa)-Rose. İleri gidiyorsun.


(Rose)-İleri falan gitmiyorum Medusa! Artık bu yalana daha fazla devam etmeyeceğim!


Medusa, yaptığı hareketten ötürü Rose’nin kolunu tutmak için hareketlense de Rose sertçe elini geri çekti ve Medusa’ya bağırdı. Sonra da yeniden Ejder’e döndü.


(Rose)-Bütün bu yaralar! Bütün bu lanet olası izler! En küçüğünden en büyüğüne kadar hepsi! Bunların hepsini sen kendine yaptın! Hiçbirini dövüşerek elde etmedin! Bugüne kadar bunu bilen tek kişi ben oldum! Ama artık yeter! O yaraların hepsini, sen, kendine yaptın! Şu ana kadar bir kez bile olsun kendine acımadın sen! Her zaman kendine kötü davrandın! Hiç bıkmadan kendine acı çektirmeye devam ettin ve asla acılarına ortak olmama izin vermeyerek her şeyi tek başına sırtladın! Söylesene Ejder. Bugüne kadar seni kaç defa intiharın eşiğinden aldım ben!? Ha!? Kaç kere!? Ben söyleyeyim! Sayamayacağım kadar çok! Ve seni her seferinde engellemeyi başardım. Ancak hiç farkına varmadığın şey her seferinde beni dinleyip intihardan vazgeçmendi. Neden her seferinde intihardan vazgeçtin biliyor musun!? Çünkü öldürmek istediğin şey "sen" değilsin. Düşüncelerin. Sen kendini değil düşüncelerini öldürmek istiyorsun Ejder. Sürekli olarak kafanda dönüp duran o sesleri susturmak istiyorsun. Hiç durmadan, her an, her saniye kafanı kemiren o düşüncelerden kurtulmak istiyorsun. Sadece yaşadığın kötü şeyleri düşünüyorsun sen! Ama hiç düşünmediğin bir şey, daha doğrusu birisi var. Ben. Sen beni hiç düşünmedin Ejder. Abin ve ailenin ölümünün ardından her zaman yanındaydım. Ve senin her saniye yavaş yavaş ölüşünü izledim ben. Bunun benim için ne kadar zor olduğunu biliyor musun sen!? Beraber zaman geçirip eğlenmek istediğim o küçük, sevecen çocuk yavaşça, gözlerimin önünde ölmeye devam etti. O yaşımda bile senin tekrar tekrar her gün öldüğünü anlayabiliyordum ben! Sen her zaman benim küçük oyun arkadaşım olarak kalacaksın Ejder. Kimse seni anlamazsa ben anlayacağım. Kimse sana kızmazsa ben kızacağım. Kimse sana arka çıkmazsa ben çıkacağım. En önemlisi ise...kimse seni sevmezse...ben seveceğim. O yüzden lütfen...daha fazla...o küçük çocuğa zarar verme. Onu incitme. Ufacık bir mutluluğu bile kendine çok görme. Canının ne derece yandığını biliyorum. Ama çektiğin bunca acıya rağmen bugüne kadar tek kelime bile etmedin ve hepsini içinde tutmaya devam ettin. Bu senin canını diğer her şeyden daha fazla yakıyor. Bunu biliyorum. Anlatmasan bile bunu biliyorum. Eğer gerçekten bir şeylere zarar vermek istiyorsa bu zararı kendine verme. Ben buradayım. Ne yapacaksan bana yap. Vur, kır, parçala. İstersen beni öldür ama kendine zarar verme artık. Lütfen. Yalvarıyorum. Kendine ve gözlerindeki o masum çocuğa daha fazla acı çektirme.


Rose, bugüne kadar içine attığı her şeyi, her türlü duyguyu ve her türlü kelimeyi en sonunda dışa vurmayı başarmıştı. Ejder'e karşı söylemek istediği ama söyleyemediği ne varsa hepsini dökmüştü. Üzerinden bir ağırlık kalkmış gibi hissediyordu.


Konuşma boyunca Ejder soğuk gözlerle Rose'yi dinlemişti. Bütün dikkatini ona vermiş ve dikkatini bir saniyeliğine bile olsa farklı tarafa kaydırmamıştı.


Rose bir cevap bekleyerek Ejder’e bakıyordu. Parlak pembe gözlerini korkusuzca Ejder’in donuk gözlerine dikmişti. Ancak Ejder cevap vermek yerine sağ elini yavaşça kaldırarak Rose’nin omzuna koydu. Rose, Ejder’in ne yapacağını merak ederken bir anda dizleri karşı konulmaz bir acıyla kavruldu.


(Rose)-Argh!


O anda Rose fark etti ki yere çakılmıştı. Bunu fark ettikten sonra da dizlerindeki ağrı tüm bedenini kasıp kavuran bir yanmaya dönüştü. Dizlerinden kanlar akmaya başlamıştı. Dışarıdan görünmüyordu belki ama kemiklerinin kırıldığı kesindi.


(Medusa)-Ejder ne yaptığını zannediyorsun sen!?


Medusa aniden bağırarak araya girmişti. Ejder’in böyle bir şey yapmasına anlam verememişti.


(Ejder)-Kapat çeneni!


(Rose)-Sorun değil Medusa. Onun çektiği acıların yanında bu bir hiç.


Rose acıyla dişlerini sıkıyordu.


Herkes korkmuş gözlerle olayı izlerken Ejder küçük bir nefes aldı ve ölüm soğukluğu taşıyan bir se tonuyla konuşmaya başladı.


(Ejder)-Kusura bakma Rose ama o küçük çocuk...abimle birlikte, orada öldü. Biliyor musun? O küçük çocuk hiç acı çekmedi. Çünkü oracıkta öldü. Ve evet haklısın. Vücudumdaki tüm bu yaraları ben yaptım. Bu siktiğimin dünyasında kim bana dokunabilir ki? Söylesene. Kim? Ben bile bana denk değilim. Haklısın çok defa kendime ölümcül yaralar açtım. Haklısın çok defa intiharı denedim. Ama hepsi basit deneyimlerdi. Bir uçurumdan düşmek bana ne kadar zarar verebilir ki? Ama ne var ki, buradaki herkes gibi senin de bilmediğin şeyler var Rose. Gerçekten de, benim bütün intihar girişimlerimi durdurduğunu mu düşünüyorsun sen?


(Medusa)-Ejder sakın!


Medusa bu konuşmanın nereye gittiğini anlamış ve araya girmek istemişti ancak…


(Ejder)-Sözümü kesme Medusa! Madem her şeyimi ortaya döküyoruz. Rose'nin bilmediği şeyleri de ortaya dökelim. Şimdi, gerçekten de benim bütün intihar girişimlerimi engellediğini mi düşünüyorsun sen? Hahaha. Kendini kandırıyorsun.


(Medusa)-Ejder!


(Ejder)-Kes sesini Medusa!


O anda Ejder’in aurası patlayan bir bomba gibi parladı ve malikanenin üst tarafının büyük bir kısmını havaya uçurarak etrafa fazlaca hasar vermiş oldu. Medusa birkaç saniye içinde tamamen bastırılmıştı. Ejder’in aurası inanılmaz derecede ezici bir baskınlığa sahipti.


(Ejder)-Sen beni yalnız bıraktığında benim öylece oturup gökyüzünü izlediğimi falan mı zannediyorsun!? Ben her seferinde kendimi öldürebilmek adına farklı şeyler deniyordum. Hatta birkaç deneyimimi paylaşayım istersen. Birinde aktif bir volkanın içine atladım. Binlerce dereceyle kaynayan aşırı akışkan olmayan bir sıvı bedenimi yavaşça çevreledi ve beni içine hapsetti. Peki sonrasında ne oldu dersin? Her saniye tekrar tekrar tüm vücudumun eriyip yeniden iyileşmesinin verdiği acıyla volkandan dışarı çıktım. Başka bir seferde denizin en derin noktasına kadar yüzdüm. Peki o zaman ne oldu dersin? Bütün vücuduma okyanus suları doldu. Ciğerlerim kaç defa patladı hatırlamıyorum bile. Ama en sonunda, patlayan iç organlarımın acısını çekerek yüzeye kadar tekrar yüzdüm. Kendi kafamı koparttım. Koca bir dağı havaya fırlatıp altında ezildim. Kendi içimde bomba bile patlattım ben. Ama bak. Vücudumdaki yara izlerim dışında tamamen mükemmel bir haldeyim. Tek bir iç organımda bile sorun yok. Kafamdaki seslere gelecek olursak ise, onları susturmak istediğimi söylemiştin ya. Keşke hala onları duyuyor olsaydım Rose. En azından onlarla konuşarak zaman geçiriyordum. Ama o sesler susalı çok oluyor biliyor musun? Lanet olasıca zihnim her geçen gün parçalanmaya devam ederken o sesler de tıpkı zihnim gibi yavaş yavaş parçalanıp kayboldular. Şu anda zihnim asla düzeltilemeyecek kadar parçalanmış durumda ve ben o sesleri özlüyorum. Ayrıca, ben asla kendime eziyet etmedim Rose. Kendimi öldürmek benim için yapılacak en büyük iyilikti ama ben o iyilikten bile mahrum haldeyim. Şimdi düşünebilirsin, madem zihnin tamamen parçalanmış halde, o zaman neden hala bu kadar aklı başında duruyorsun. Bunu düşünmekte haklısında. Ama ister inan ister inanma bunun cevabını bende bilmiyorum. Bedenim ölümsüz olmasına rağmen zihnim değil. Eğer şu anda Medusa, benden güçlü olsaydı bile beni öldüremezdi. Yapmak istemediği için ya da bana olan sevgisi yüzünden bana zarar veremeyeceğinden dolayı değil. İstese bile yapamaz. Buradaki hiç kimse beni öldüremez. Bu benim lanetim ve hiçbiriniz benim bu lanetimi aşacak kadar güçlü olamazsınız. Benim hayatım mahvoldu. Ve asla da düzelmeyecek.


Buz gibi soğuk sesiyle bu kelimeleri dile getiren Ejder çöktü ve Rose’yle göz göze geldi.


(Ejder)-Kimse beni sevmezse sen beni seveceksin değil mi Rose?


Ejder tekrardan yavaşça ayağa kalktı.


(Ejder)-Ne var ki, bu fazlasıyla komik.


Ayağa kalkan Ejder yavaşça sağ elini kaldırdı ve…


(Ejder)-Benim kalbimde hiçbirinize yer yok.


Diyerek elini göğsünün sol tarafına sapladı.


-Kendi kalbinde sana bile yer olmayacak.


Sonra da Ejder yavaşça elini göğsünden çekip çıkardı ve o hareketle…


…kalbini…


…bedeninden…


…dışarı çıkardı.


(Ejder)-Kendi kalbimde bana bile yer yok.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr