Bölüm-64 Yasak Mühür Kırma Tekniği

avatar
467 2

Ejderha İmparator - Bölüm-64 Yasak Mühür Kırma Tekniği


(Medusa)-Hala kararsızım derken?


Medusa, Hades’in bu sözleri karşısında fazla şaşırmamıştı ancak yine de bu soruyu sormuştu çünkü nedenini merak ediyordu.


(Hades)-Bu teknik çok tehlikeli Medusa. Ve bu kadar tehlikeli bir tekniği Ejder kadar tehlikeli birine verecek, daha doğrusu öğretecek olursam en ufak bir yanlışlıkta her şey son bulabilir.


(Medusa)-İyi de neden? Ejder kendi gücüne oldukça vakıf bir çocuk.


(Hades)-Olay kendi gücü değil zaten. Ejder’i ilk gördüğümde direkt olarak aklını okumaya çalıştım ancak hiçbir şey göremedim. Zihni paramparçaydı. Bu kadar dengesiz bir çocuğa böyle bir tekniği öğretemem. Eğer yanlış bir şeyler yapacak olursa bütün dünyayı…hayır, eğer Ejder yanlış bir şey yapacak olursa bütün evreni saniyeler içerisinde silip atabilir. Ve evrenin içindeki hiçbir canlı bu yok oluştan kaçamaz. Sen bile kaçamazsın.


Hades’in demek istediği şeyler düşünüldüğü zaman Hades’in tamamen haklı olduğu ortaya çıkıyordu. Sonuçta Ejder sahip olduğu gücün yanında kendi sevdiklerini bile düşünmeden katledebilecek kadar dengesiz bir zihne sahip.


Şimdilik bildiğimiz kadarıyla Neo gayet söz dinleyen ve sakin bir ejderha ancak diğer ejderhaların Neo gibi olduğunun ya da olacağının bir kanıtı yok. Hele de ejderhalardan birisi sırf bu teknik uğruna kendi mührünü hiçe sayarcasına Ejder’i kontrol etmeyi denemişken.


Ejder’i neredeyse tamamen kontrol altına alıp yine neredeyse Medusa’yı öldürebilecek kadar güçlü bir ejderha vardı. Hem de üzerinde, onun bütün güçlerini sonuna kadar kısıtlayan aşılmaz bir mühür olmasına rağmen.


Ejder bu tekniği öğrenir de bu ejderhanın mührünü açarsa ve tamamen kontrol altına alınırsa ortaya çıkacak olan yıkımı tahmin bile etmek imkansız olurdu. O yüzden de Hades bu tekniği Ejder’e öğretmek konusunda temkinli davranmaya çalışıyordu.


(Medusa)-Bak, Ejder’in zihninin ne durumda olduğunu bende biliyorum. Hatta hepinizden daha iyi biliyorum çünkü doğduğu ilk andan itibaren onu izliyordum. Ama şu da bir gerçek ki Ejder, dağınık zihnine rağmen düzgün zihinli bir insandan farksız. Sadece savaştığı zamanlarda çok fazla öfkelenirse zihni sakinlikten kurtuluyor ve Ejder’in içindeki psikopat yaratık ortaya çıkıyor.


(Hades)-İşte bu yüzden bu durum çok tehlikeli ya. Eğer Ejder savaş sırasında kendisini kaybederse ve bu tekniği kullanırsa her şey son bulur. Sana bunu anlatmaya çalışıyorum. Zaten bu tekniğin bir insanda işe yarayıp yaramayacağını da bilmiyorum.


İşte o anda, Hades’in son cümlesi Medusa’nın aklını karıştırmıştı.


(Medusa)-Bir dakika bir dakika. Bu tekniğin bir insanda işe yarayıp yaramayacağını bilmiyorum derken.


(Hades)-Ah doğru ya. Bu teknik sadece belli kişilere aktırılıyor ve başka kimsenin bu teknikle ilgili bir şey bilmesine izin verilmiyor.


(Medusa)-Yavaşla. Yavaşla. Yetişemiyorum sana. Ne demek bu teknikle ilgili kimsenin bir şey bilmesine izin verilmiyor?


Tamam, Hades başından beri bu teknik için çok tehlikeli diyor olabilir ama bu teknik, gerçekten de kimsenin bilmemesini gerektirecek kadar tehlikeli mi? Yani, mühür kırmak için kullanılacak olan bir tekniğin kimseler tarafından bilinmesine izin verilmiyor olması çok absürt bir durum.


(Hades)-Normalde birazdan söyleyeceğim şeyleri söylememeliyim ama, bu seferlik bir tolerans gösterebilirim sanrım.


(Medusa)-Bence de o toleransı göstersen iyi olur. Çünkü işin ucunda sevdiğim çocuk var.


(Hades)-Bu tekniğin isminin neden “Yasak Mühür Kırma Tekniği” olduğunu hiç düşündün mü? Bu tekniğin yasak olmasının bir nedeni var ve bu neden bu tekniğin çok güçlü olması değil. Altında başka bir hikaye var. Eğer isterseniz bu hikayeyi kısaca anlatacağım.


Medusa giderek daha fazla meraklanıyordu ve Hades’in bu hikayeyi anlatmak istediğini duyunca hemen başıyla onay vermişti.


Medusa’nın anında onay vermesinden sonra ise Hades hikayeyi anlatmaya başladı.

 

-Yıllar yıllar önce, bizim neslimizden 8-9 nesil önceki tanrılar arasında belli aralıklarla turnuvalar düzenlenirdi ve bu turnuvanın kazananlarına diğer turnuvaya kadar en üstün tanrı gözüyle bakılır ve diğer turnuva başlayana kadarki süre dahilinde ona hizmet edilirdi. Bir nevi turnuvayı kazanan tanrı, “Ana Tanrı” olurdu ve diğer tanrılar ona tapardı.


Ve bu turnuvaların hepsine katılan bilge bir tanrı daha vardı. Ancak bu bilge tanrı her turnuvada ilk elenen kişi olurdu ve sürekli olarak diğer tanrıların aşağılamalarına maruz kalırdı. Bu durum çok uzun yıllar boyunca devam etti ve en sonunda bilge tanrının canına tak etti ve turnuvalara katılmayı bıraktı.


Ancak turnuvalara katılmayı kesmesinin sebebi aşağılanmaktan bıkmış olması değildi. Başka bir şeydi. Tanrılarında tıpkı insanlar gibi onların güçlerini zayıflatan mühürleri olduğu doğru. Sadece bu mühürler tanrıların güçlerinin çok az bir miktarını engellerken insanların sahip olduğu tüm gücü mühürlüyor.


Bu şey ise, tanrıların üzerindeki bu mühürleri kaldırabilmenin bir yolunu bulmaktı. Ve düşünmeye başladı. Günlerce, haftalarca hatta aylarca düşündü ancak hiçbir şey bulamadı. Ta ki…


Aniden bir şeyi fark edene kadar. Fark ettiği şey ise…


“Tanrılar, insanları yaratırken, kendilerinden feyz aldılar.”


Bunun anlamı da şuydu. İnsanlar ve tanrılar güç, dayanıklılık, hız ve benzeri durumlar hariç tamamen aynılardı. Ne tanrılar ne de insanlar beyin kapasitelerinin tamamını kullanamıyorlardı ve kullanamadıkları için de kendi bedenleri üzerinde mutlak hakimiyetleri yoktu.


Bilge tanrı o anda düşündü. İnsanlar beyin kapasitelerinin tamamını kullanabilirlerse kendi bedenlerinde istedikleri değişimi yapabilirlerdi. Yani teknik olarak kendi DNA kodlamalarını istedikleri gibi değiştirebilirlerdi. Yani insanlar bunu yapabiliyorlarsa tanrılarda yapabilirdi.


Ancak şöyle bir sıkıntı vardı ki, beyin kapasitesinin tamamını kullanmanın hiçbir yolu yoktu. En azından bilinen hiçbir yolu yoktu. Yine de artık kesin olan bir şey vardı. Eğer bilge tanrı, beyin kapasitesinin tamamını kullanmayı başarabilirse, geçici süreliğine de olsa kendi DNA’sındaki mühürleri kaldırarak büyük güçler elde edebilirdi.


Ve çalışmaya başladı.


Saatler kül olup uçtu.


Günler yok oldu gitti.


Haftalar eridi bitti.


Aylar koşar adım tükendi.


Ve yıllar kaybolup yitti.


Ve tam olarak 5 yıl sonra, beyin kapasitesinin tamamını kullanmayı sağlayabilen bir teknik geliştirmeyi başardı. Ancak bu tekniği sadece geliştirebilmişti. Tamamlayamamıştı. Tamamlamamış kusurlu bir teknikti bu.


Temelinde yatan şey ise beyne belli bir miktarda enerji göndererek beyni uyarmak ve geçici olarak beynin mevcut kapasitesini aşmasını sağlayarak tam güce ulaştırmak.


Aslında çok basit gibi görünüyor ancak değil. Çünkü en ufak bir hatanızda yani yapacağınız en küçük aşırılıkla anında beyin ölümünüzün gerçekleşmesi anlamına, kısaca sizin ölümünüz anlamına geliyor. O yüzden bilge tanrı doğru miktarı bulabilmek adına her seferinde minimum miktarda enerji kullandı.


Tabii çoğu zaman aşırıya da kaçtı. Ölmese de uzun süreler baygın kaldı. Hatta bir keresinde 11 ay boyunca baygın kaldı. Ama 5 yıllık süreç içerisinde gerçekleşen binlerce denemenin ardından, mükemmel olmasa da beyin kapasitesini artıracak bir teknik geliştirmeyi başardı. Bu teknik için isim düşünme zahmetine girmedi ve “Mühür Kırma Tekniği” olarak adlandırdı.


Bu teknik kullanıldığı zaman beyin kapasitesi tamamen uyanmıyordu ancak yine de %91’lik bir uyanma mevcuttu. Yani bütün mühürler olmasa da Tanrı DNA’sındaki mühürlerin %89’u ortadan kalkıyordu.


%89 zaten az değildi ve kullanan tanrıyı geçici süreliğine yenilmez yapıyordu.


5 yıl süren sessizliğin ardından bilge tanrı yeniden ortaya çıktı ve turnuvaya katıldı. Şaşırtıcı bir şekilde ilk turu başarıyla geçti. Ardından ikinci turu da geçmeyi başardı. Bu şekilde başarılı bir şekilde turnuvada yükseldi ve finale kadar geldi.


Final maçında ise tam rakibini yenip şampiyon olacakken jürilik yapan tanrılar tarafından durduruldu. Durduruldu çünkü tanrılar, bilge tanrının bedeninde anormal bir güç fark etmişlerdi. Normal bir tanrıdan farklı bir hava yayıyordu.


Jüriler, bilge tanrının hile yaptığına kanaat getirdiler ve maçı iptal ederek bilge tanrıyı zindana kapatmak istediler. Ancak bilge tanrı tekniği kullandı ve her turnuva boyunca yaptığından daha fazlasını yaparak DNA’sındaki mühürlerin neredeyse hepsini kaldırdı ve tanrılara saldırarak cenneti birbirine kattı.


Günler süren çatışmalar ardından Bilge Tanrı bu tekniği yüzlerce kez kullanmak zorunda kalmıştı ve artık sınırına dayanmıştı. Ancak sınırına dayanana kadar 5000 civarı tanrıyı da katletmişti. Bu kadar büyük bir yıkımdan sonra tamamen güçten düştü ve hayatta kalan tanrılar tarafından zindana kapatıldı.


Tabii sadece zindana kapatılmakla kalmadı. Aylarca işkence gördü ve tekniği elinden alındı. Bu derecede güçlü bir tekniği 3000 civarında tanrı öğrenmişti artık ve her şey mahvolmuştu.


Sonralarda ise bu teknik sadece belli kişilere öğretilmeye başlandı. Ve bu kişilere de bu tekniği başkalarına öğretmemeleri emredildi.


Yıllar bu şekilde akıp giderken bu tekniği öğrenen öğrencilerden bir tanesi bu tekniğin ne derecede tehlikeli olduğu çözdü ve gizlice bu tekniği daha iyi hale getirmek için çalışmalar yapmaya başladı. Çok sürmeden tekniği biraz daha etkili hale getirmenin bir yolunu buldu. Daha doğrusu enerjisini daha doğru yönetebilmeyi öğrendi. Ve ondan sonra da, tarih tekerrür etti.


Bu öğrenci tekniği kendi üzerinde kullandı ve bu tekniği bilen diğer bütün öğrencileri ve bilge tanrıdan zorla öğrenen 3000 civarı tanrıyı acımasızca katletti. Tek amacı bu tekniğin kötü ellere geçmemesiydi. O günden sonra tekniği sadece kendi neslinin devamına öğretti ve bu teknik her nesil değişiminde aktarılmaya devam ediyor.


Bu tekniğin şu andaki son sahibi ise…


(Hades)-Benim.


…Hades.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr