Bölüm-57 Kendini Kontrol Altına Almak

avatar
524 2

Ejderha İmparator - Bölüm-57 Kendini Kontrol Altına Almak


Ejder odadan ayrılıp yavaşça adımlarla banyoya gitmişti ve Neo’nun yardımıyla küveti çabucak ılık bir suyla doldurmuştu.


Tam yeniden Medusa’nın yanına dönmek için hareketlendiğinde ise kalbi sert bir şekilde tekledi ve Ejder’i göğsünü tutmak zorunda bıraktı. Ejder’in kalbi o kadar sert teklemişti ki bir anlığına bütün vücut opsiyonları durmuştu. Yani Ejder, yarım saniyeliğine sistematik bir çöküş yaşamıştı. Yarım saniyenin ardından ise vücudu içten içe ısınmaya başlamıştı ve karanlık bir aura bedenini sarmaya başlamıştı.


(Ejder)-Neler…oluyor!?


Ejder dişlerini parçalamak istercesine sıkıyordu. Aynı şekilde göğsünü de sıkıyordu ancak göğsünde yükselen ve ölüm sıcaklığı taşıyan bu acıya katlanamıyordu.


(Ejder)-Hareket---ede…miyor-um! Bedenim..! Benden bağımsız davranıyor!!! La-net olsun!!!


Ejder hareket etmeyi ve eve zarar vermeden oradan kaçmaya çalışıyordu ancak bedenine söz geçiremiyordu. Ne kadar çok hareket etmeye çalışırsa çalışsın, bedeni sanki olduğu yere çivilenmiş gibi davranıyordu ve Ejder’i dinlemiyordu.


(Bilinmeyen)-Öğren!


(Ejder)-Kes sesini! Kafamda konuştuğun yetmiyor mu lan!?


(Bilinmeyen)-Öğren!


(Ejder)-Daha fazla konuşma dedim sanaaa!!!


(Bilinmeyen)-Öğren!


(Bilinmeyen)-Kır!


(Bilinmeyen)-Mühür!


Ejder kendi kendisiyle kavga ediyordu.


(Ejder)-Sus artık lan!


Ejder bir anda elinin tırnaklarını uzattı ve kendi alnına saplamak üzere harekete geçirdi ancak Ejder’in gözleri bir anda siyah renge döndü ve diğer eli aniden harekete geçerek kendisini bileğinden kavradı o kadar büyük bir güçle sıktı ki kendi bileğini ezdi.


Yine de Ejder’in parmağı kendi alnına değebilmişti ve tek damla kan alnında aşağı doğru sürüklenmeye başlamıştı. Gözleri siyaha döndükten sonra inanılmaz bir kana susamışlık kendini göstermeye başladı ve Ejder’i saran karanlık aura biraz daha koyulaştı.


(Ejder)-Kendi bedenim…bana…karşı---geliyo…r..!


(Bilinmeyen)-Öğren! Mühür! Kır!


(Ejder)-Kes sesini dedim sana lanet olasıca!!!


Tam o anda ise Medusa banyoya girdi.


(Bilinmeyen)-Öğren! Mühür! Kır!


(Bilinmeyen)-Öğren! Mühür! Kır!


(Bilinmeyen)-Öğren! Mühür! Kır!


(Ejder)-Kes artık ve ÇIK KAFAMDAAAAANNN!!!!!!!


Ejder’i bu halde gören Medusa ise bir anlığına boşluğa düştü ve ona seslendi.


(Medusa)-Ej…der..?


Ejder, Medusa’nın sesini duymasıyla birlikte hemen ona döndü ve o anda göz göze geldiler. Ejder’in gözlerinin siyah renkte olduğu gören Medusa donup kaldı.


(Medusa)-Si…yah mı?


(Bilinmeyen)-Tanrı! Geber!


O anda Ejder’in kafasındaki ses Ejder’i kontrol altına alarak bağırdı ve Ejder’i çevreleyen siyah auranın bir parçası gevşeyip uzayarak siyah bir ele dönüştü ve tüm gücüyle Medusa’ya doğru ilerlemeye başladı.


Bir şekilde kendini yeniden kontrol altına alan Ejder hemen bağırdı.


(Ejder)-Medusa kaç oradan hemen!!!


Ancak artık çok geçti. Ejder kendi kontrolünü kazanmayı başarmış olsa da çok geç kalmıştı ve siyah el tüm gücüyle Medusa’ya çarparak evin geri kalanını havaya uçurmuştu.


Hatta evin geri kalanını uçurmakla kalmamış, o kadar büyük bir rüzgar patlaması oluşturmuştu ki ormanın büyük bir kısmını da resmen silip atmıştı. Ağaçlar tıpkı bir kağıt gibi yırtılmış ve yüzlerce metre ileri fırlatılmıştı. Toprak ise bir oyuncak gibi parçalanmış ve ezilip değişime uğrayarak farklı boyutlarda yüzlerce tepecik oluşturmuştu.


Bu boyutta bir patlamadan sağ çıkabilecek hiçbir canlı yoktu. Bir tanrı bile böyle bir patlamadan kaçamazdı. Ve işin en kötü tarafı ise, Medusa, direkt olarak bu saldırının hedefiydi ve doğrudan bu saldırıya maruz kalmıştı.


Ondan geriye hiçbir şey kalmamış bile olabilirdi.


Devasa toz bulutları bütün ormanın tepesine çökmüş haldeyken bile Ejder’in karanlık aurası görülebiliyordu. O kadar yoğundu ki onca tozun içinden bile belli oluyordu.


(Ejder)-Haa. Haa. Haa.


Ejder derin derin nefesler alıp veriyordu.


(Ejder)-Medusa’ya dokunmana izin verir miyim sandın lan!?


O anda Ejder bu sözleri dile getirdi ve ev ile çevresini kaplayan tozların bir kısmı zorla dağıtıldı.


Ortaya çıkan görüntü ise inanılmazdı. Ev tamamen yok olmuştu ve bulundukları nokta hariç etrafları onlarca metre derinliğe sahip bir bölgeye dönüşmüştü.


Yuvarlak bir kek kalıbını andırıyordu.


Etraf içine çökmüştü ve tam ortasında bir yükselti vardı.


Medusa ise…


…hayattaydı.


Medusa’nın tam önünde kırmızı renkte bir ejderha silueti vardı ve siyah eli ısırarak tutuyordu.


(Ejder)-Başardım.


Medusa’nın ayaklarının bağı çözülmüştü ve dizleri üzerinde duruyordu. Öyle korkmuştu ki bayılmak üzereydi.


(Bilinmeyen)-Öğren!


(Ejder)-Kes lan tatavayı!


O sırada Medusa, Ejder’e baktı. Gözleri yine değişmişti.


Sağ gözü hala simsiyahtı ancak sol gözünün yarısı kızıl yarısı ise gümüş renkteydi.


(Ejder)-Medusa! Usta Kai’nin dünyasına git. Kendimi daha ne kadar engelleyebilirim bilmiyorum.


Siyah el, önünde duran silueti parçalayıp geçmeye çalışıyordu ancak kırmızı siluet inanılmaz bir dayanıklılık sergiliyordu ve buna izin vermiyordu.


(Medusa)-Ama Ejd…


(Ejder)-Gurur yapmanın sırası değil Medusa! Git işte! Sen buradayken tüm gücümü serbest bırakamam!


İçinde bulundukları duruma rağmen Ejder hala Medusa’yı düşünüyordu ve onun en ufak bir yara bile almasını istemiyordu.


(Ejder)-Git artık!


Medusa yumruklarını sıktı ve istemeye istemeye Ejder’in görüş açısından kayboldu.


(Ejder)-Şimdi…


---Ejder’in Ruh Bölgesi---


Ejder o anda kendi ruh bölgesine girmişti. Ruh bölgesi ilk gördüğünden çok daha karanlıktı ve ürpertici hissettiriyordu.


(Ejder)-Hanginiz minik kızımı öldürmeye çalıştı lan!?


Ejder kendi ruh bölgesinde bağırdı ve tüm ruh boşluğu bu sesle sarsıldı ve Ejder tam karşısından kendini gördü. Daha doğrusu kendi kopyasını. Kopyasının sağ gözü siyahtı ve sol gözünün yarısı kızıl diğer yarısı da gümüş rengindeydi.


(Ejder)-Bayağı havalı duruyorum ha. Her neyse. Az önceki ben buna benziyordu demek.


Karşısındaki Ejder’in gözleri farklıydı ve kendisinin, yani normal Ejder’in iki gözü de gümüş renkteydi. Yani kolayca ayırt edilebilirlerdi.


(Ejder)-Sana Dejer demek istiyorum.


(Dejer)-Öğren!


(Ejder)-Hala şu saçmalıktan bıkmadın mı?


Dejer bir kelime daha etmedi ve aniden Ejder’in üzerine atılarak bir yumruk salladı. Ejder ise direkt olarak bu yumruğu tutarak kolunu gerdi ve kendi yumruğunu Dejer’e sapladı. Bu yumruk direkt olarak Dejer’i delip geçmişti.


Dejer ise hiçbir tepki vermeden gerilmiş ve Ejder’e ağır bir yumruk indirmişti.


Kendi attığı yumruğun hiçbir işe yaramadığını gören Ejder gülümsemiş ve…


(Ejder)-Eğlenceli. Hadi biraz yoldan çıkalım.


***


Medusa, Usta Kai’nin dünyasına girdiği ilk anda dengesini kaybederek yere düşmüştü.


Onu gören Rose ise biraz esprili bir dille…


(Rose)-Ne oldu? Dün gece hareket edemeyene kadar mı eğlendi…niz…dur biraz, yüzündeki ifade hiçte öyleymiş gibi görünmüyor.


Rose esprili bir dille başladığı konuşmaya ciddi bir şekilde devam etmişti çünkü Medusa’nın yüzünü görmüştü. Aşırı derecede korkmuş bir ifadeye sahipti.


Rose hemen yanına çöktü ve…


(Rose)-Ne oldu Medusa!? Ejder kötü bir şey mi yaptı!?


Hemen bu soruyu sormuştu çünkü Medusa gibi bir tanrıyı bu seviyede bir korkunun içine sürükleyebilecek tek kişi Ejder’di.


(Medusa)-Ha-hayır. Ejder beni korudu.


(Rose)-Korudu mu? Kimden?


(Medusa)-Kendi…kendinden…


(Rose)-Kendinden derken?


Rose bu sözlere anlam verememişti. Ejder, Medusa’yı nasıl kendinden koruyabilirdi ki? Sonuçta Ejder, Medusa’ya zarar verecek son kişi bile değildi.


(Kyriel)-Rose buraya bak çabuk!


O anda Kyriel’in sesi yükseldi ve Rose’nin tüm dikkati Kyriel’in gösterdiği noktaya çevrildi. Gökyüzünde bir görüntü vardı ve bu görüntünün içinde tamamen karanlıkla çevrelenmiş birisi vardı.


(Rose)-Sakın bana o şeyin Ejder olduğunu söylemeyin!?


(Medusa)-Maalesef. O şey, Ejder.


Görüntüde görünen beden tamamen hareketsizdi ancak etrafındaki aura sürekli olarak değişiyordu. Bedenin etrafındaki bölgenin paramparça olması ise apayrı bir sorundu.


(Rose)-Ne oldu lan orada!?


Rose şoka girmişti ve hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.


(Kyriel)-Yüce Medusa! Ejder’e ne oldu!?


Kyriel endişeyle bu soruyu Medusa’ya yöneltti.


(Medusa)-Ben…bilmiyorum. Ejder banyoya gitti ve sonra…sonra…bir anda kana susamışlığı yükselmeye başladı. Yanına gittiğimde ise gözleri simsiyahtı ve etrafını sarmış olan aura bana saldırdı. Ejder beni korumayı başardı ancak saldırının gücü etrafı mahvetti.


Medusa kısaca olanların özetini geçmişti.


(Rose)-İyi de şu anda niye hareket etmiyor ki?


(Shin)-Muhtemelen Ruh Bölgesine girmiştir.


Usta Shin basitçe Rose’nin sorusunu cevapladı ve devam etti.


(Shin)-Eğer vücuduna iyice odaklanırsanız vücudunda açılan yaraları görebilirsiniz. Çok hızlı iyileşiyorlar ama yine de görebilirsiniz.


Bu sözlerin ardından herkes Ejder’in bedenine odaklandı. Gerçekten de usta Shin’in dediği gibiydi. Ejder’in vücudundan saniyelik olarak farklı boyutlarda yaralar açılıyordu ve göz açıp kapayıncaya kadar geri iyileşiyordu.


(Vesta)-Ruh Bölgesi olduğundan emin misiniz? Yani, algılayamayacağımız kadar yüksek bir hızda görünmez birisiyle dövüşüyor olamaz mı?


(Medusa)-Olamaz.


Vesta bu soruyu Usta Shin’e sormuş olsa da cevaplayan kişi Medusa olmuştu.


(Medusa)-Görünmezlik özelliğine sahip olan tek bir tanrı var o da Hades. Ancak Hades asla cehennemden dışarıya çıkmaz. Ayrıca, Ejder’in kendisiyle kavga ettiğinden eminim. Bir şey onun bedenini ele geçirmeye çalışıyor gibiydi. Ve onunla konuşuyordu. Yani Ejder kendisi dışında kimseyle kavga etmiyor.


(Rose)-İyi de neden? Pekala Ejder’in akli durumunun yerinde olmadığı doğru ancak, bugüne kadar hiç böyle bir şey yaşanmamıştı.


(Kyriel)-Sanırım bunu öğrenmenin tek yolu Ejder’in kendisi olacak.


***


Ejder ve Dejer tüm güçlerini kullanarak hiç çekinmeden dövüşüyorlardı ve tüm ruh boşluğunu sallıyorlardı.


Ancak tuhaf bir şekilde Ejder’in ruh boşluğu artık karanlık değildi. Normal dünyayı andırıyordu. Bu sadece görsel bir durumdu ancak yine de her şey gerçekmiş gibi hissettiriyordu. Sesler, görüntüler ve hisler. Hepsi gerçek gibiydi.


Ejder ise az Dejer’den yediği bir yumrukla savrulmuş ve yüzlerce ağacı parçalayıp geçerek bir kayaya çakılmıştı.


(Ejder)-Acıttın be.


Kendi ruhunda oldukları için Ejder birazcık dezavantajlı durumda kalıyordu. Attığı her yumruk Dejer’e, yani kendi ruhundan bir parçaya çarptığı için Dejer’in aldığı tüm yaralar kendisini de yansıyordu. Dejer’in kolu koparsa kendisinin de kolu kopuyordu ve Dejer başka ne hasar alırsa alsın, bu hasarın hepsi Ejder’e yansıyordu.


Ejder dirseğiyle kayaya vurarak onu parçaladı ve yere inerek boynunu kütletti.


(Dejer)-Öğren!


(Dejer)-Kır!


(Dejer)-Cehennem!


(Ejder)-Sana daha kaç kere şu saçmalıkları kesmeni söyleyeceğim ben!? Canımı sıkıyorsun.


Ejder ileri atıldı ve Dejer’in sol kolunu kopartıp attı. O anda ise kendi sol kolu da koptu.


(Ejder)-Ah hadi ama. Lanet olsun. Bu şey çok zevkli.


Ejder’in surat ifadesi her zamanki gibi çok korkutucuydu. Tüm hasarı kendisi almasına rağmen aşırı derecede zevk duyuyordu.


Ejder ve Dejer’in sol kolları aynı anda iyileşti.


(Ejder)-Ha? Anladım.


Ejder bu kelimeleri söylerken Dejer harekete geçti ve bir tekme savurarak Ejder’i fırlattı. Fırlamasıyla birlikte bir dağa çakılan Ejder dağı delip geçerek dağın arkasında kalan bir gölete düştü. Hemen ardından Dejer bir saldırı daha yaptı ve bu saldırıyla birlikte dağın tamamı havalanarak Ejder’in üstüne düştü.


Devasa bir sallantıya yol açan bu hareket Ejder’e çok büyük bir hasar vermişti. Dejer zıplayarak dağın en üst kısmına çıkmıştı. Ancak, aniden dağın ortasında kırmızı bir çizik oluştu ve aynı anda hem dağ hem de Dejer ortadan ikiye ayrıldı.


Ve Ejder’in, daha doğrusu bir canavarın sesi yükseldi.


(Ejder)-Bugüne kadar, daima kendimden nefret ettim. Türlü türlü şekillerle kendimi öldürmeyi denedim ama bir türlü ölmeyi başaramadım. İyileşme yeteneğim beni her defasında ölmekten alıkoydu. Bir tanrı bile beni öldüremedi. Ailemi koruyamadığım için kendime olan nefretim bir gün bile olsun azalmadı ve azalmayacakta. Ancak şu anda, kendime karşıyım. İyileşme yeteneği benimle aynı olan bir kopyaya karşıyım. Bunun anlamı da, ben bile kendimi öldüremem demek. Sonunda, en sonunda, kendime olan bütün nefretimi kusabilirim. Yani…


Ejder’in dudakları her zamankinden daha yukarı bir noktaya ulaştı ve gümüş gözleri yerini hızla kırmızı bir tona bıraktı. İkiye ayrılan dağ 1 saniye içinde kızardı ve erimeye başladı.


(Ejder)-…artık kendimi tutmama gerek yok değil mi?


Bütün görsellik parçalanmaya başladı ve yeryüzü yükselmeye başladı. Her şey inanılmaz bir hızla gökyüzüne yükseliyordu. Aşağıda kalan tek şey ise Ejder’di.


İkinci kişiliğine geçmemişti. Sadece gözleri kızıllaşmıştı.


(Ejder)-Şimdi. Kendime olan nefretimle kavrul ve lanet olası bedenimi acıya mahkum et!


O anda Dejer’in bedeni yüzlerce parçalaya ayrıldı. Aynı anda Ejder’in bedeni de yüzlerce parçaya ayrıldı ancak Ejder’in bedeni anında geri birleşti. Dejer’in bedeni ise bir saniye kadar sonra geri birleşti.


(Neo)-Ha?


Kendi sahip olduğu iyileşme hızını mı aştı az önce o? Hayır, Tüm potansiyelini ortaya çıkartıyor. Dövüştüğü kopyası ise sadece bir kopya, yani Ejder’in tüm gücüne sahip değil. Ondan daha zayıf. Ama böyle giderse Ejder…kendisine çok ciddi zararlar verebilir.”


Neo’nun aklından geçen düşünceler bunlardı. Ejder sahip olduğu her şeyi salmayı ve kendi kopyasını sonsuzluğa gömmeyi planlıyordu. Ve bunu kolaylıkla yapacakmış gibi duruyordu.


Bütün yeryüzü, gökyüzüne yükselerek şekil değiştirirken Dejer’in bedeni saniyenin onda biri gibi kısa bir süre içerisinde yüzlerce kez parçalanıp yeniden birleşiyordu. Ancak Ejder gerçekten de ondan çok daha üstündü. Dejer parçalandıkça kendisi de parçalanıyordu ancak iyileşme yeteneği o kadar aşırıydı ki sanki kendisine hiçbir olmuyormuş gibi görünüyordu.


(Ejder)-Hahahaha! HAHAHAHAHAHAHAHA!!!!!!! Sonunda kolayca ölmeyen bir rakibim var.


O andan sonra Ejder biraz daha ileri giderek bütün yeryüzünü bir kağıt gibi buruşturdu ve Dejer’in üstüne fırlattı. Dejer ise bu saldırıdan kaçamazdı çünkü üstüne doğru gelen buruşmuş yeryüzü, kendisinden yüzbinlerce kat daha büyüktü.


Ve bu büyüklüğünün aksine inanılmaz bir hıza sahipti. Buruşmuş yeryüzü Dejer’e çarptıktan bir saniye sonra devasa, kırmızı bir ağız Dejer’i yakaladı ve yükselmeye başladı.


Sonra da hızla alçalarak direkt olarak buruşmuş yeryüzünün içine girdi. Bir an sonra ise buruşmuş yeryüzü çılgınca parlayan elektriklerle kaplandı ve hemen ardından ateşten bir kürenin içine hapsoldu.


Kürenin içindeki ateş o kadar yoğundu ki kürenin içi görünmüyordu bile.


(Neo)-Ejder yeter!


(Ejder)-Kes sesini! Ne kadar uzun zamandır kendime böyle eziyet edebilmeyi diliyorum biliyor musun sen!?


Neo daha fazla dayanamayıp Ejder’e durmasını söyledi ancak Ejder bu şekilde bağırarak ona karşılık verdi.


(Ejder)-Yaşadığım onca şeyden sonra zaten ölemiyorum! Bırakta biraz acı çekeyim! Acıdan başka hiçbir şeyi hak etmeyen değersiz birisiyim ben!


(Neo)-Hayır değilsin! Sadece şu anda düzgün düşünemiyorsun! Kendine zarar vermenin bir anlamı yok! Şu anda bile hiçbir şey hissetmiyorsun zaten.


(Ejder)-Sen benim ne yaşadığımı nereden bileceksin lan!? Tüm hayatımı acı içinde geçirdim ben! Sadece acı çektim! Anlıyor musun beni!? Ama ölemediğim için tüm bu acılara katlanmak zorunda kaldım ben! Eğer ölemiyorsam, ölümle eş değer seviyede acı çekmeliyim! Anlıyor musun beni!? Ben sadece acı çekmeye mahkumum! Sadece acı çekmeliyim!


(Neo)-Seni anlamıyorum Ejder! Ve anlamakta istemiyorum! Acı çekmek zoruna değilsin! Bugüne kadar yaşadığın her şeyi biliyorum ve hissettiğin her türlü duygudan haberdarım! Sonuçta sen doğduğun ilk saniyeden beri seninleyim. Ben seninleyim. Biz seninleyiz. Hepimiz senin ne hissettiğini biliyoruz. Kendine acı çektirmek zorunda değilsin. Ölmek zorunda değilsin. Medusa acı çekmesin istiyorsun değil mi? Sen ölürsen Medusa’nın neler hissedeceğini düşünüyorsun ha? Sen öldün diye eğleneceğini falan mı düşünüyorsun!? Sen ölürsen Medusa’da ölür. Rose’de ölür.


O anda Ejder’in zihninde bir ses yankılandı.


-Seni kimse sevmeyecek Ejder.


(Ejder)-Abi?


-Ve sende kimseyi sevmemelisin.


-Kendi kalbinde sana bile yer olmayacak Ejder.


(Ejder)-Medusa…beni seviyor mu ki? Ben sevilmemeliyim. Ben sevmemeliyim.


(Neo)-Saçmalama Ejder! Medusa’nın sana olan bakışlarını kaç kez gördün! Seni sevmeyen birisi sana öyle bakar mıydı!? Senin için endişelenir miydi?


(Ejder)-Ya beni kandırıyorsa.


(Neo)-O zaman git ve öldür onu.


(Ejder)-Ha?


(Neo)-Eğer seni kandırdığını düşünüyorsan git ve öldür onu. Hadi. Onu öldürmek istediğinde sana karşı bile gelmeyecektir. Gülen bir suratla kendisini öldürmene izin verecektir.


(Ejder)-Ben…ben…bunu yapamam. Ona zarar veremem. O zaten kırılmış bir hazine. Ben onu daha fazla kıramam.


(Neo)-Gördün mü? O seni seviyor. Ve sende onu seviyorsun.


(Ejder)-Ben…bundan sonra ne yapmalıyım? Bilmiyorum.


(Neo)-Hiçbir şey yapmana gerek yok Ejder. Sadece, her zaman nasıl davranıyorsan öyle davran.


(Ejder)-Kendim olmamda bir sorun yok mu yani? Kendim gibi davranmam sorun olmayacak mı?


(Neo)-Kendin gibi davranman asla sorun olmadı Ejder. Ve asla da sorun olmayacak. Medusa seni olduğun gibi seviyor ve sen de onu olduğu gibi seviyorsun. Kendin gibi davranmanda hiçbir sorun yok.


Ejder sakinleşmişti.


Sanki az önce bağıran kişi kendisi değilmiş gibi sakindi şu anda ve düzgünce düşünebiliyordu.


(Neo)-Daha iyi misin?


(Ejder)-Çok iyiyim. Düşüncelerim sakinleşti. Teşekkür ederim.


(Neo)-Rica ederim. 


Bütün bu konuşmaların ardından Ejder derin bir nefes aldı ve 6. sırada duran mhürlü ejderhaya baktı.


(Ejder)-En kısa sürede cehenneme gideceğimden emin olabilirsin.


O andan ve bu sözlerden sonra bütün görsellik silindi ve Ejder’in Ruh Bölgesi eski renk tonuna geri döndü. Her şey düzelmişti. Dejer’de etrafta görünmüyordu.


(Ejder)-Pekala. Ruh Bölgemden çıksam iyi olacak.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr