Bölüm-40 İkinci Kişilik

avatar
544 5

Ejderha İmparator - Bölüm-40 İkinci Kişilik


Ejder’in form değiştirmesiyle yani kendi deyişiyle ikinci kişiliğine geçmesiyle birlikte bulundukları nokta parçalanarak gökyüzüne taşınmıştı. Poseidon hala neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Daha az önceye kadar ölümüne dayak yiyen ve yaraları iyileşmeyen çocuk şu anda tamamen iyileşmişti ve korkunç bir görüntüyle birlikte önünde duruyordu.


Poseidon içten içe geriliyordu ancak bunu belli etmiyordu. Basit bir insandan korkuyormuş gibi görünmek istemiyordu. Yine de bildiği bir şey var ki, bu çocuğun öfkesinden yayılan kana susamışlık Gece’nin Tanrıçası Nyx’in öfkesinden yayılan kana susamışlığa yakındı. Hatta ona denk bile olabilirdi.


(Ejder)-Hoy. Neden saldırmıyorsun?


Ejder sıkılmış gibi görünen boş bir ifadeyle Poseidon’a bakıyordu.


(Poseidon)-B blöflerinle beni kandırabileceğini mi san…


Poseidon gülümseyen bir ifadeyle Ejder’in blöf yaptığını söylüyor ve onu kışkırtmak istiyordu ki…


…sağ kolu...


...koptu.


Ejder en ufak bir hareket belirtisi bile göstermemişti ancak Poseidon’un kolu koparak gökyüzüne savrulmuştu ve ezilip büzülerek resmen suyu sıkılmıştı. Kolun içinde olan bütün kan ise Poseidon’un üstüne yağmıştı.


(Ejder)-Hoy. Neden saldırmıyorsun?


Ejder aynı ifadeyle aynı soruyu bir kez daha sormuştu. Poseidon ise olduğu yerde donup kalmıştı. Neler olduğunu anlayamıyordu. Ejder’den daha hızlı olduğu kesindi ancak Ejder’in hareket ettiğini görmemişti.


(Ejder)-Hoy.


Kolu kopmuştu ve havadayken ezilerek işe yaramaz bir hale getirilmişti.


(Ejder)-Neden saldırmıyorsun?


Bu da yetmiyormuş gibi kendi kanıyla kirletilmişti.


(Ejder)-Soruma cevap versene.


Poseidon içinde olduğu durumu değerlendirmeye çalışırken Ejder ses tonunu hiç değiştirmeden sakince Poseidon’a sesleniyordu.


(Ejder)-Hadisene.


(Ejder)-Bana da küçük tanrıçama vurduğun gibi vursana.


(Ejder)-Biraz önce yaptığın gibi kemiklerimi kırsana.


(Ejder)-Bana yukarıdan baksana.


(Ejder)-Beni küçük ve işe yaramaz bir böcek olarak görsene.


(Ejder)-Söylesene Poseidon…


(Ejder)-…sen benden…


(Ejder)-…korkuyor musun yoksa?


O anda Poseidon durdu.


Korkmak mı? Ben mi? Zeus’un kardeşi. Athena’nın kocası. Denizlerin ve depremlerin Yüce Tanrısı Poseidon. Değersiz bir çocuktan mı korkuyorum? Elbette hayır. Kim aptal bir insandan korkar ki? Ben…gerçekten de bu insan evladından korkuyor muyum? Hayır hayır hayır!!! Ben kimseden korkmam. Ben Yüce bir tanrıyım ve ne istersem alırım. Evet. Ben buyum. Yüce bir tanrı. İnsanlar denen bu zayıf varlıkların ulaşamayacağı kadar yüksekte olan varlığım ben. Bugüne kadar istediğim her şeyi elde ettim ve şimdide bu çocuğun canını istiyorum.


Bu düşüncelerle kavurulup titremeye başlayan Poseidon aniden gülmeye başladı.


(Poseidon)-HAHAHAHAHAHAHA!!!!!!! Ne düşünüyordum ki!? Birazcık Nyx’i andırıyorsan ne olmuş yani!? Özünde hala sınırları olan düşük bir varlıksın o kadar!!! Lütfen çabuk ölme ve beni biraz eğlendir çocuk!!!


Ağzından salyalar akan Poseidon bir anda Ejder’in görüş alanından çıkmış ve arkasında belirmişti. Attığı ilk yumrukla beraberde Ejder’i olduğu yere gömmüştü ve yere çakılan Ejder’i yumruklamaya devam etmişti.


1, 2 derken saniyeler içinde yüzlerce yumruk Ejder’in suratıyla buluşmuştu.


-Daha fazla.


Attığı her yumrukla beraber Poseidon’un yüz ifadesi değişiyor giderek iğrenç bir gülümseye dönüşüyordu.


-Daha fazla.


Ellerinin altında ezilen bu değersiz çocuğa baktıkça midesi bulanıyordu ve bu iğrenmişlik hissi yüzüne de yansıyordu.


-Daha fazla.


Sergilediği onca güce ve korkunçluğa rağmen hareket etmeden yumruklarının altında ölüme yaklaşan bu çocuk onu eğlendiriyordu. Sinirlerini boşaltmak için güzel bir yol bulmuştu.


-Daha fazla.


Daha önce yaptığı hiçbir şey onu bu kadar fazla rahatlatmamıştı.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


-Daha fazla.


.


.


.


.


.


.


.


.


.


.


-Daha fazla…


(Ejder)-BENİ DAHA FAZLA KÜÇÜK GÖR SENİ DEĞERSİZ TANRI BOZUNTUSU!!!


Onca düşüncenin ardından Ejder bir anda parladı ve Poseidon gökyüzüne itildi. Ardından ise çoktan iyileşmiş olan kolu da dahil olmak üzere kolları ve bacakları bedeninden ayrıldı ve tıpkı ilk seferde olduğu gibi suları sıkıldı.


(Poseidon)-Ne-neler oluyor!?


(Ejder)-Daha fazla. Daha fazla küçük gör beni. Beni daha fazla küçük gör. Beni daha fazla küçük gör ki seni öldürmeden önce ağlayarak bana yalvaran o aptal suratına bakarak daha önce hiç kimsenin ulaşamadığı ve ulaşamayacağı yeni ve eşsiz zevklere ulaşarak kendimden geçeyim!!!


Ejder’in bozulan yüz ifadesi ciddi anlamda iğrençti. Poseidon’un kopan uzuvları çoktan yerlerine gelmişlerdi ancak Poseidon hareket edemiyordu. Hem Ejder’in yaydığı inanılmaz baskı hem de Ejder’in kullanıyor olduğu telekinezi yeteneği onu tamamen kısıtlıyordu.


Ejder korkunç bakan kızıl gözlerini Poseidon’dan çekti ve…


(Ejder)-Hahahaha. Gerçekten çok sıkıcısın. Daha Mutlak Olanı, yani beni eğlendiremiyorsun bile. Ama ne var biliyor musun? Kol ve bacakların çok değersiz. Kafanın aksine tabii.


Ejder önce hafifçe kikirdemiş ve sıkılmış bir ses tonuyla konuşmuştu. Son cümlesini söylerken ise kocaman açılmış olan gözlerini Poseidon’un hareketsiz bedenine dikmişti. O andan sonra ise herkes için iğrenç ve korkunç bir görüntü olacak olan ama Ejder’in kendisi için bir festival niteliği taşıyan olay başladı.


Poseidon’un kafası tıpkı bir baykuşun kafası gibi yavaşça tersine doğru dönmeye başladı. Döndü, döndü ve döndü. Sanki hiç durmayacakmış gibi dönmeye devam etti ve iğrenç bir manzaraya ev sahipliği yapmaya başladı. 3 kez. Tam 3 kez dönen boyun en sonunda olduğu yerden yükselmeye başladı ve altından beyaz bir şeyler çıkmaya başladı. Bu beyaz şeyler, her ne kadar dile getirmek bile iğrenç olsa da, omurgaydı. Poseidon’un omurgası yavaşça yerinden çıkmaya başlamıştı. Derken, Ejder’in hiç mi hiç beklemediği bir şey oldu ve Poseidon, tabiri caizse sıvılaşmaya başladı. Hem de ciddi anlamda sıvılaşmaya başladı.


Sıvılaşmaya başlayan Poseidon bir su gibi yer aktı ve yerde açılan küçük bir geçitten içeri sızarak hızla gözden kayboldu.


Ejder ise hiçte şaşırmış gibi görünmüyordu. Zaten bu hayatta ne, kendi yaptığı iğrenç şeyden daha şaşırtıcı olabilirdi ki? Ne tür bir akıl hastası -bir tanrı bile olsa- bir başkasının boynunu kırıp omurgasını sökmeye başlardı.


Herkes için hayal bile edilemeyecek kadar iğrenç olan bu durum, Ejder’in parçalanmış ve dengesiz zihni için o kadarda kötü değildi. Hatta Ejder’in zihninin ne seviyede kötü olduğunu gösteren en büyük kanıt sayılabilirdi.


(Ejder)-Şimdilik kaçabilirsin küçük fare. Eninde sonunda senin küllerini havaya karıştıracağım. Ama önce…


Ejder arkasına döndü ve ormanın içine doğru ilerlemeye başladı. Ejder ormanın içinde kaybolurken gökyüzüne yükselmiş olan her şey büyük bir gürültü eşliğinde yere düşmeye başlamıştı. Her taraf tozla kaplanırken parçalanmış ağaç parçalarıyla dolarken, tüm bu gürültü ve patırtının içinde Ejder, kollarında Medusa’yla birlikte tozların içinden çıkmıştı.


Tam birkaç adım atmıştı ki ormanın yeniden sıklaşmaya başladığı bir noktada Rose’yi ve diğerlerini gördü. Hepsinin gözlerinde aynı bakış vardı. Korku ve iğrenme dolu bir bakış. Bu bakışların tek bir anlamı olabilirdi.


Hepsi, Ejder’in, Poseidon’a yaptığı o insanlık dışı iğrenç şeyi görmüşlerdi.


(Ejder)-Tch. Bir bunlar eksikti.


Kendi kendine söylenen Ejder yavaşça ikinci kişiliğinden çıktı ve normal görüntüsüne geri döndü. Diğerlerinin yüzüne bile bakmadan yanlarından geçti ve…


(Ejder)-Yürüyün. Yaşlı Adam’ın kardeşi uyanana kadar bekleyecek bir açıklık bulalım.


Bu sözlerden sonra kimse tek kelime bile etmedi ve Ejder’in peşine düştüler. Aslında Ejder’in az önce ormanın bir kısmını ağaçlardan arındırarak açıklık bir alan haline getirmişti ama, kimsenin orada kalmak isteyeceğini düşünmüyorum. Sonuçta kim kanla ıslanmış bir yerde kalmak isterdi ki?


***


Poseidon hızla bir portal açtıktan sonra tamamen beyazlıktan oluşan bir yere gelmişti. Etraf öylesine beyazdı ki, kendinizi cennetteymiş gibi hissetmemeniz ihtimal dahilinde bile değildi. Ancak yine de, burası cennet değildi.


Burası “Tanrılar Diyarı’ydı.”


Sadece tanrıların girip çıkabileceği özel bir boyut. Tanrılar burada bulundukları süre boyunca keyiflerine bakarlardı. Kendi aralarında yaptıkları eğlencesine olan dövüşlerden sonra aldıkları yaraları iyileştirmek için buraya gelirlerdi. Tabii ilk defa bir tanrı, bir insan tarafından aldığı yaraları iyileştirmek için buraya geliyordu. O tanrı da Poseidon’dan başkası değildi.


Bir sıvı olarak buraya aktıktan sonra eski haline dönen Poseidon çoktan iyileşmişti. Tanrılar Diyarı’nın iyileşme özelliği çok üst bir seviyedeydi ve Poseidon buraya geleli daha birkaç saniye olmasına rağmen tüm yaraları çoktan iyileşmişti.


Poseidon’un az önce kullandığı sıvılaşma ise sadece ona özel olan bir yetenekti. Daha doğrusu formdu.


Saf Su Formu.


Yalnız, bu bir form olsa da Ejder’in ikinci kişiliği gibi değildi. Bazı tanrılar belli başlı elementleri temsil ediyorlardı ve bazıları da temsil ettikleri elementin maddesel haline geçebiliyorlardı. Poseidon denizler ve depremler tanrısı olduğu için de doğal olarak su elementine sahipti. Su elementine sahip olduğu için de Saf Su Formu’na geçebiliyordu.


Ejder’de ise durum farklıydı. Ejder direkt olarak normal kişiliğini yitiriyor ve çok daha cani bir düşünce yapısına sahip oluyordu. Doğru orantılı olarak da gücü artıyordu. Yani Ejder’in ikinci kişiliği ve saf su formu tamamen başka şeylerdi. Başka tanrıların formları da bu farklılığa dahildi tabii.


Poseidon iyileşir iyileşmez yumruklarını beyaz yeryüzüne saplamıştı. Yüzü öfke doluydu ve dişlerini sıkıyordu.


(Poseidon)-Nasıl olurda.!? Nasıl olurda onun gibi basit bir insana yenilirim!?


Bu ezici yenilgiyi kendisine yediremiyordu. Basit bir insan tarafından bu seviyede bir aşağılanma onun için ölümden bile beterdi. Tanrılar bile kendisine bu kadar aşağılayıcı şeyler yapmamışlardı. Yapamazlardı da. Poseidon, tanrıların birçoğundan güçlüydü. Hatta en güçlü 5 ya da 10 tanrıdan biriydi bile diyebiliriz.


(Poseidon)-Böyle bir aşağılama kabul edilemez!!! Bir dahaki sefere..! Bir dahaki sefere onu benden bile daha iğrenç bir şekle sokacağım!!! Bu diğer tanrılar arasında duyulursa bütün itibarım mahvolur!!! ARGH!!! O lanet çocuk! Yanımda olmamasına rağmen beni deli etmeyi başardı!!! Bu lanet olasıca yenilgiyi asla ama ASLA unutmayacağım!!! Unutmayacağım ki, o çocuktan tüm bu aşağılamanın acısını çıkartırken çok ama çok ama çok daha fazla acımasız olayım!!!

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr