Kısa Öykü - Öfkeli Yaratık

avatar
447 2

Kısa Öyküler - Kısa Öykü - Öfkeli Yaratık




Öfke. Bu histen nefret ediyorum çünkü sürekli bunu kontrol etmek zorunda kalıyorum.



Bahar günlerinden biriydi. Sınıfım her zamanki ahmak gülümsemelerini koruyan, karakteri tam olarak oluşmamış ergenlerle doluydu. Kırk kişiye erişen sınıf mevcudunda sırasına oturmuş bir şekilde kitap okuyan tek kişiyim. Diğer herkes, akıllı tahtanın önünde öpüşmek üzere olan bir kız ve bir erkeğin etrafındaydı.


Onlara bakmak istemiyorum çünkü o kız bir hafta önce benimle birlikte evine giderdi. İlişkimiz son derece iyiydi denebilirdi. Ya da ona sırılsıklam aşık olduğumdan ben onu böyle görmek istemiştim.


İnsanların büyük kısmı dış görünüşün önemli olmadığını söyler. Ortalama bir tip ve kötü bir deriye sahibim. Kız ise her aptal aşık gibi benim gözümde aşırı derecede güzeldi... Ama gerçekleri öğrenmek istediğimde onun çirkinliğini fark ettim ve ona giydirdiğim kalıpları fark ettim.


Birilerinin çok kolay bir şekilde kırılabileceğini ve dışarıdan sert ve iyiymiş gibi görünseler de aslında içten içe ne kadar güçsüz olabileceklerini fark etmiyorlar. Nefret ettiğim kısımda bu. İnsanlar çok aptal. Öyle ki sınıfta zeki diyebileceğim sadece 2 kişi var.


Bu sikik duygudan kurtulmak istiyorum ama beni bırakmıyor. Bur hafta önce rehberlik öğretmenine yalvardığım sahne gözümün önüne gelince kendimden nefret ediyorum. Ona tüm ilgimi, bilgimi ve sevgimi verdikten sonra bana bu kadar kötü davranmasını hak etmiş miydim?


Ah... Sanırım bu manzarayı görmek istemiyorum. Benim için kalkma zamanı gelmişti. İfadesiz suratımı korurken ayağa kalktım ve sınıftan dışarı çıkmaya yeltendim. Beni gören kızlar, iğrenç bir yaratıkmışım gibi kaçışıyor, erkekler bana zarar vermek için omuz - çelme atmaya çalışıyordu. Oysa sınıfın en kibar ve zararsız insanı benim. Ah, önceden güzel olarak düşündüğüm kişiler şimdi çok çirkinler.

 

Her şey boş ve renksiz geliyor. Günlerdir çektiğim şiddetli baş ağrısı tekrardan ortaya çıkınca etraf karardı. Sağ adımımı yanlış attım ve yalpalayarak bir çocuğa çarptım. Hemen “Pardon” dedim ve yoluma devam ettim. Ancak arka ayağına yediğim bir tekme yüzünden ayaklarım birbirine dolandı ve yere kapaklandım.

 

Hızlı reflekslerim sayesinde yüzümü korudum ama kollarının iç yüzü garip bir şekilde kanamaya başladı. Haftalardır kişisel ve ailesel sorunlar yüzünden sürekli öfkesine hakim olmaya çalışan ben – bir anda her şeyin gereksiz olduğunu anladığında öfke zihnimi kapladı ve sabrım artık taştı.

 

Yerden kalktığım gibi bana çelme takan çocuğun suratına avuç içimi yapıştırdım. Hayatımda ilk defa birisine nefretle vuruyordum. Ortaya çıkan güç sonucunda ben bile şaşırdım. Çocuk havalandı ve öğretmen masasının üzerine çakıldı.


Onun yanında duran sözde erkekler ona desteğe gittiler. Herkes daha da korkulu ve garip bir şekilde geri çekildi. Hoşlandığım kız kaslarını çatmış ve öfkeli bir şekilde bana yaklaştı ve tokat atmaya yeltendi.

 

Neredeyse kendi ailem kadar değerli gördüğüm kız bana el kaldırınca onu öldürmek istedim. O daha elini vuramasan boğazından tuttum be hemen arkamda duran kahverengi öğrenci sırasının üzerine sertçe vurdum.

 

Tok bir ses çıktı. Nefes nefeseydim. Bir şeyi yitirmiş gibi hissettim ama aynı zamanda oldukça zevkli bir duygu araya sıkışmıştı. Bu diktatörlüğün sesiydi. Hayat almanın verdiği sarhoşluk!

 

Burada herkesi rahatlıkla öldürebilirdim. Bana yaratıkmışım gibi davranan kızlara gerçek yaratığın ne olduğunu gösterebilirdim. Kısa süreli bir sessizlik oldu. Sıcak kanlar yere düştü ve kızdan herhangi bir ses çıkmadı.

 

“Ha... Ha?!”

 

Arkamdan gelen sesler kulağımı okşadı. Tam o esnada birisi arkamdan sarıldı ve beni geriye atmaya çalıştı. Lâkin o beni kaldırmaya fırsat dahi bulamadan kızı tekmeledim ve arkamdaki çocuğu tahtayla birleştirdim.


Benden üstün ve güçlü olduğunu mu düşünüyordu?


Aptal.

 

Arkamı döndüm ve boğazına sert bir şekilde vurdum. Gözleri doldu ve nefes almaya çalıştı ama başarısız oldu. Bacakları kuvvetini yitirdikten sonra yere düştü ve gözlerindeki ışığı kaybetti.

 

O düştükten sonra sıcak ve baştan çıkarıcı bir his vücudumu sarmaladı.  Hayatımda ilk defa böyle sıcak ve güzel bir hissi tatmıştım . Bunu sürekli alırsam belki mutlu olabilirdim.

 

Kafamı başka bir tarafa çevirdiğinde kıyamet koptu. Kızlara hava atmaya çalışan erkekler kızlardan daha hızlı bir şekilde kaçmaya başladılar. Korku ve panik iradelerine okyanusun gel-giti gibi çarptı ve yok etti. Kimse saldırmaya cesaret edemedi. Beni öldürmekle tehdit eden yeşil gözlü kız bile yoktu.

 

Derin bir iç çektim ve zevk yumaklarımın peşine düşmeye karar verdim. Öğretmen masasına düşmüş çocuğun yanına geldim ve tahtanın bir yanında duran pergeli boynuna sapladım. Kan fışkırdı ve çocuk irkilerek fırladı. Telaşlı ve korkmuştu. Hemen ölmemişti ki bunu biliyordum. Bir şeyler söylemeye ve yalvarmaya çalıştı ama duymazlıktan geldim. Pergele tekrardan vurduğumda diğer taraftan çıktı ve çocuk öldü.

 

Anlık bir öfkeydi belki de bunları yapmamı sağlayan. Ancak artık sınırına gelmiştim. Iyi taklidi yapmak çok zordu. Özellikle çok emek verdiğim kızın benden nefret etmesi ve gözümün önünde bir erkekle öpüşmesi. Beni anlıyor olmalılar. Benim de sınırım var. Çok sabrettim ve alttan aldım ama kimse yüz vermedi. Yalnızlıktan sıkıldım. Sapık gibi gösterilmekten sıkıldım. Simdi kaçmaya çalışıyorken hatalarından pişmanlık duyuyorlar mı? Önemli değil sanırım.

 

Arkada bıraktığım üç cesede aldırmadan elinde kesici aletle koşmaya başladım. Aramızda 4 saniye fark olmasına rağmen anında bir kızı yakaladım. Atletizm de il birinciliğim vardı ve birçok sporla uğraşıyordum. Bu kişiler salyangozdan farksızdı.

 

Kız panikle çığlık attı ama ben temiz bir kesikle şahdamarını yok ettim. Ne söyledikleri umurumda değildi. Başka insanlar vardı ve kaçıyordu. Onları yakalamam gerekiyordu. Zaman kaybetmeden tekrardan koştum ve başka birini yakaladım. Onu da kolaylıkla öldürdükten sonra devam ettim ve kısa sürede koridorları kana buladım.

 

Çığlıklar yüzünden öğretmenler koridora çıktı ve beni gördüler. Yüz ifadeleri anında çarptırıldı ama kanlı görüntüye dayanamadan tekrardan içeri girdiler. Bir dakikam vardı. Okul güvenliği birazdan gelecekti. Ayrıca polise de haber verilmişti. Ama kimin umurunda hepsini öldüreceğim!

 

Kalbim dört nala atmaya başladı. Bir ayak sesi duyduğum gibi merdivenlere koştum. Bir de kimi göreyim? Bana iğrenç bir yaratıkmışım gibi davranan ilk kişi, yan sınıflar dahil herkese kötü gösteren kişi! Ahahaha!

 

“ÖL!”

 

Merdivenlerden inerken panikle arkasına döndü ama ben o esnada çoktan üzerine atlamış ve elimdeki pergeli gözüne saplamıştım.

 

“AHHHH!!” Kız çığlık attı ve beni üzerinden atmaya çalıştı ama kolumu biraz itince derine girdi. Beynine temas eden pergel hayatını sonlandırdı. Korku içinde titreyen elleri durakladı ve yavaşça yere düştü. Oldukça güzel bir kız olmasına rağmen ellerimde ölmüştü. Oldukça heyecan vericiydi. Şimdi o işaret ettikleri yaratık olmuştum.

 

Sırada diğerleri vardı. Zaman kaybetmeden tekrardan harekete geçtim. Sınıfım ikinci kattaydı. Yani şu ana kadar neredeyse herkes okulun dışına çıkmış olmalıydı. Dışarı çıkarsam güvenlik anında harekete geçer ve beni tutuklardı. Bunu düşündüm ve buna göre hareket etmeye karar verdim.

 

Tam o esnada bir ayak sesi duydum.

 

Tak! Crash!

 

Arkamdan bir bardak kırılma sesi geldi. Kafamı çevirdiğimde orta okul arkadaşlarımdan birisi büyümüş gözlerle bana bakıyordu. Bir kızdı ve oldukça popülerdi. Orta okulda onunla aram kötü değildi ve beni her gördüğünde selam veriyordu. Bu yüzden onu öldürmek gibi bir aptallığa düşmedim. Sakin bir sesle “Buradan git. Hiçbir şey görmedin, duymadın ve bilmiyorsun.” Dedim.

 

Limbik sistemin, panik durumlarında ilk hareketi vücudu dondurmak ve tehlikenin geçmesini beklemekti. Bu işe yaramazsa savaş ya da kaç durumuna girilirdi. Kız beni görünce ilk önce durmuş ve duruma anlam yüklemeye çalışmıştı ancak kelimelerim onu hayal dünyasından uyandırmıştı.

 

“KYAAA!!! Katil var!” Panikle çığlık attı ve tüm binayı uyardı. Dilimi tıklattım ve ona doğru koştum. Sadece iki adımda tüm merdivenleri çıktım ve ona hareket etme zamanı vermeden peregeli boğazına sapladım.

 

“Sana sus dedim değil mi? Ne oldu? Kendini öldürdün!” Pergeli çektiğim de dizlerinin üzerine düştü ve her yeri kan gölüne çevirdi.

 

GÜM!

 

Kulak çınlatan bir ses duydum. Sol bacağım ilk önce yandı, ardından dayanılmaz bir acıyla kaplandı. Hayatımda hiç hissetmediğim derecede bir acı hissettim. Çığlıklarımı tutamadım. Bacağımdaki güç gitti ve sol dizimin üzerine düştüm. Ardından bir ses daha geldi ve vücudum geriye düştü. Bu sefer hedefinde sağ omzum vardı. Kanlar bir çiçek gibi açıldı. Hayatımda gördüğüm en güzel kırmızı havada uçuştu.

 

Acı zihnimi bulandırdı. Tecrübelerimden oluşan anılarım gözlerimin önünden bir şerit gibi akıp gitti. Ölümün yaklaştığını anlamıştım. Demek ki burada son bulacaktı acınası hayatım. En ufak bir şekilde pişman değilim, ben bunu hak etmemiş olmama rağmen bana böyle davrananları öldüremediğim için biraz canım sıkkın sadece.

 

Yarım saniye sonra acı bir anda dindi ve mavi üniformalı bir adam görüş açıma girdi. Sırt üstü yerde yatıyordum ve gözlerimi tavandan ayıramıyordum. Elimdeki pergel çoktan yere düşmüştü. Adam yaklaştığında kanlanmış gözlerini gördüm. Gözbebekleri ve vücudu öfkeyle titriyordu. Yüz hatları birini andırıyordu. Gözlerimi açıp kapattığımda kim olduğunu anladım.

 

Bu kişi biraz önce öldürdüğüm kızın babasıydı. Kendi kızının ölümünü görememesi ne acı bir şey. Kızının bana böyle davranması tamamıyla onun suçu. Onun aptallığı yüzünden boktan bir lise hayatı geçirdim ve kendimi sürekli tutmak zorunda kaldım. Onun aptallığı yüzünden diğer sınıflar tarafından sapık ve garip olarak anıldım. Her şeyin başlangıcı olan o kız… bu aptal adamın eseriydi.

 

Bu adam da ölmeliydi.

 

Ölmeli…

 

Ölme…

 

Öl…

 

Ö…

 

 

Dünyam bir anda karardı. Keskin bir ses kulak zarımı patlattı. Göğsümde saniyenin onda biri kadar süren bir acı hissettim. Sanırım bir kurşun yemiştim ama her türlü ölmüştüm. Önemli olan buydu.

 

Garip… Her şeyi hissedebiliyorum.

 

Bu öfke sanırım. Bana yaşattıklarını onlara yaşatamadığımdan kendime duyduğum öfke. Eğer sınıfın kapısını kapatsaydım ve acımasız olsaydım – bunlar olmayacaktı. Hepsini rahatlıkla öldürebilirdim. Ya da sınıfta hava zehirlenmesi oluşturmak için ateş yakmak… bunlar aklıma gelmemişti.

 

Lakin artık önemli değildi. Öldüm ve her şey bitti. Cehennem ya da Cennet’in olup olmaması umurumda değildi. Sonuçta, ben Cehennem’i çoktan tattım.

 

Lanet olsun, sadece biraz sevgi ve ilgi istemiştim. Yapılan psikolojik zorbalık yüzünden beni suçlayamazlar.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44790 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr