Bölüm 8: Montis Mirum

avatar
359 0

Düşüş - Bölüm 8: Montis Mirum


Dağ’ın zirvesine giden yol küçük bir çocuk için zordu ama Sargon vücudundaki öz sayesinde gayet iyi idare ediyordu. Tek problemi yavaş olmasıydı. Dakikalar geçtikçe Melena’nın yüzünde tedirgin bir ifade beliriyordu.

Melena yüzündeki tedirginliği gülümsemeye dönüştürüp, dünki ekonomi dersinde öğrendiklerini düşünen Sargon’a döndü ve konuştu. 

“Sargon, eskiden seni sırtıma alır Kızıl Dağda gezdirirdim. İstersen yine…”

Sargon, odağı bozulduğu için biraz sinirlenmişti. Melena’ya sert bir bakış attı ve lafını böldü.

“Ben artık çocuk değilim Melena! Ayrıca öğretmenlerimin söylediğine göre bir prens çocukça davranmamalıymış!” 

Melena’nın yüzündeki güzel gülümseme tekrar tedirginliğin gölgesine düştü. Melena, Sargon’u çok iyi tanıyordu ve ısrarın Sargon’a işlemediğini çok iyi biliyordu. Birkaç dakikanın ardından tedirginliği korkuya dönmüştü keza çoktan Kızıl Dağ’ın tepesinde olmaları gerekiyordu. 

“Sargon, biraz hızlanmamız gerekiyor.”

Sargon tekrar sinirlendi. 

“Nereye gittiğimiz bile belli değil ama sen bana hızlı olmamız gerektiğini mi söylüyorsun Melana! Hem biz nereye gidiyoruz Melena?”

Melena bir an düşündükten sonra derin bir nefes verdi ve konuştu. 

“Usta Montis’in yanına.”

Sargon’un gözleri kocaman oldu. Sargon uzun zamandır Montis Mirum hakkında çokça şey duymuştu. Bu adamın ismini en çok tarih dersinde duyuyordu. Kızıl Dağ’ın çoğu kralı bu adam tarafından eğitilmişti. Sinirlendiğinde tüm Kızıl Dağ’ın titrediği söyleniyordu. En önemlisi de Roi Kıtasın’ın en güçlü Uyanmışlarından biri olduğu da söyleniyordu. 

Melena, Sargon’un hayranlığının farkındaydı ki bu yüzden son ana kadar Sargon’a nereye gittiklerini söylememişti. Sargon için bir sürpriz olmasını istemişti. Unuttuğu şey ise Sargon’un küçük adımlarıyla bu dağa tırmanmasının ne kadar uzun sereceğiydi. 

Sargon hiç düşünmeden koşmaya başladı. Kısa süre önceki Altı Duvar’dan Rex tarafından ziyaret edilmişti ve bu ziyarette özünü bacaklarına aktarıp hızlanmayı öğrenmişti. Hızı yaşıtlarını hatta büyüklerini çoktan aşmış bir durumdaydı. 

Kısa süre sonra dağın en yüksek noktasındaydılar. Burada 300-400 metre genişliğinde bir düzlük vardı. Düzlüğün ortasında ise uzaktan eski gözükse de yakından bakıldığında düzenli bakım yapıldığı belli olan bir kulübe vardı. 

Sargon ve Melena kapının birkaç metre önünde durdular. Aslında Sargon kapıya koşup çalmak istiyordu ama Melena tarafından durduruldu. 

Kapının önünde dakikalar geçiyordu ve Sargon iyice sabırsızlanmıştı. Savırsızlığını gidermek için son birkaç dakikadır Melena’ya onlarca soru yöneltmişti. Melena tüm bu sorularla boğuşurken kulübenin kapısı yavaşça açıldı ve yaşlı bir adam esneye esneye kapıdan çıktı. Yaşlı adam Melena ve Sargon’a kısa bir bakış attıktan sonra Saraya bakan yamca yöneldi. Uzunca esnedikten sonra kafasını kaşıdı ve Kızıl Dağ Sarayına doğru zıpladı. 

Melena bu duruma alışıktı ama Sargon için çok garip bir şeydi bu. Yamaca doğru koştu ve korkuyla aşağı baktı ama saray ve şehir dışında bir şey göremiyordu. 

“Merak etme. Muhtemelen kahvaltılık bir şeyler almaya ve tuvalete gitti. Birazdan döner.”

Sargon şaşkınlıkla doldu. 

“Her sabah bunu mu yapıyor? Dağın tepesinden atlamak yerine sarayda yaşasa daha az zahmetli olmaz mı?”

“ Usta Montis insanları çok sevmediğini söylüyor. Bu yüzden sarayda yaşamıyor. Ancak boş zamanının çoğunu da sarayda geçirir. Özellikle Bilge Kral tahta geçtiğinden beri sarayda daha çok zaman geçirmeye başladı.”

Melena cevap verdikçe Sargon daha çok soru sordu. Çok geçmeden Melena Sargon’un soru yağmuruyla tekrardan boğuşmaya başladı.

Birkaç on dakikanın ardından bir elinde içi yiyeceklerle dolu bir sepet diğer elinde kova dolusu su olan Montis tepeye geldi. 

Montis yine uzun zamandır beklemekte olan iki kişiyi görmezden geldi. Kulübesinden bir masa ve bir sandalye çıkardı ve sepetteki yiyecekleri masaya dizdi. Sonra kapının önüne bırakmış olduğu su dolu kovayı aldı ve sandalyesinin önüne koydu.

“Melena gel de yardımcı ol! Ellimi yüzümü yıkıyayım.” 

Melena, Sargon’a çağırılana kadar konuşmaması gerektiğini söylemişti bu yüzden Sargon konuşmadan yerinde durdu. 

Montis elini yüzünü yıkadı. Ardından dağınık sakalını ve saçını toparladı. 

“Tamam Melena teşekkürler.” 

Melena “Size yardımcı olmak bir zevkti Usta.”  Dedi ve Sargon’un yanına döndü. 

Sargon’un sabırsızlığı zirveye ulaşmıştı ama belliki Montis’in işleri bitmişti ve artık kendisiyle ilgilenecekti ama yaşlı adam yemek yemeye başladı. Yemek yiyişi gayet çirkindi ve Sargon’a sadece bir kere bakmıştı. Sakalı tamamen yiyecek kırıntıları içindeydi. 

Sargon artık karşısındaki yaşlı adamla hikayelerdeki Montis’in aynı kişi olduğuna inanmıyordu. Sinirlenmeye başlamıştı.

Montis son birkaç lokmasını yuttuktan sonra Melanaya döndü ve Melena’nın korku dolu bir şekilde beklediği soruyu sordu.

“Ne zaman geldini?”

“Yaklaşık 45 dakika önce Usta Montis.”

Melena bunu söylerken kafasını iyice eğmişti ve suçlu bir ifade takınmıştı. Tüm bunlar Sargon için çok saçmaydı keza geç kalmış olsalar bile geldiklerinde Montis açıkça uyuyordu. Üstüne yaklaşık yarım saattir tek bir cümle dahi etmemişti. 

“Benim bu hayatta en çok değer verdiğim şey nedir Melena?!”

“Disiplin.”

Sargon kafasından “Bu adam bu haliyle disiplinden mi bahsediyor?!” diye geçirmeden edemedi. 

“Evet Melna, Disiplin! D-İ-S-İ-P-L-İ-N! Ne kadar da güzel bir kelime öyle değil mi? Ne demiş efsanevi komutan Sun Tzu! Lider ahlaki olarak zayıf olduğunda ve disiplini katı olmadığında, talimatları ve rehberliği aydınlatılmadığında, tutarlı kuralları olmadığında, komşu yöneticiler bundan yararlanacaktır! Ne güzel demiş büyük komutan …”

Montis’in nutku uzun süre devam etti. Yer yer sesi gürleşiyor yer yer sakinleşiyordu. Sözlerine beden dili de eşlik ediyordu. 

Durmadan disiplinden bahsetmişti ama bu adamın disiplinle hiçbir alakası olmadığı çok belliydi.

“Bu sözlerimi sakın unutma Melena. Şimdi – i harfini uzatmıştı – işimize dönelim. Yaklaş Sargon!” 

Montis’in son cümlesi öncekiler gibi değildi. “Yaklaş” dediği anda Sargon bir tanrı buyruğuymuşçasına Montis’e yaklaştı. Birkaç adım önünde durdu. 

“Kıyafetini çıkar da vücudunu inceliyeyim Sargon.”

Prens yine aynı etkiyle üstünü çıkardı. Montis, Sargon’un etrafında birkaç tur attı. 

“Öz oranın çok yüksek ve vücudun yaşıtlarına oranla daha gelişmiş. Kol ve bacakların uzun, omuzların ise güçlü ve geniş. Benim eğitimim altında gerçek bir savaşçı olabilirsin.”

Sargon duydukları karşısında mutlulukla doldu. Duyduğu kadarıyla önceki babası ve dedesi Montis tarafından eğitilmişti. Montis’in sözlerine bakılırsa kendisi de Montis tarafından eğitilecekti. 

“Benim tarafımdan eğitilmek ister misin Sargon?”

Sargon çocukça bir mutlulukla cevap verdi. 

“Evet, evet! Mutluluk… hayır onur duyarım!”

Montis güldü ve başka bir şey demeden arkasını döndü ve kulübesine girdi. Birkaç dakik sonra elinde on yaşında bir çocuğun giyebileceği bir zincir zırh vardı.

“Bu zırh özel olarak yapıldı. İçinde özümden bir parçayı 24 saat kadar barındıra biliyor. Bu zırh 24 saat senin üstünde olacak.” 

“Nasıl isterseniz Usta.”

“Ayrıca Corvus’un dediğine göre öğleden sonra derslerin falam varmış. Bu yüzden güneş doğmadan burada, güneş tam tepeye ulaştığında da sarayda olacaksın.”

Montis konuşurken Sargon’da zırhı giymişti. 

“Şimdi eğitimine başlayalım Sargon!” 

Sargon mutluluktan uçuyordu. O an aklından yüzlerce şey geçti. 

“Kılıç eğitimi mi alacağım yoksa vücudumu güçlendirmek için bir şeyler mi yapacağız?! Belki özel bir öz geliştirme metodu öğrenirim!” 

“Bana saraydan altı kova su getir.” 

Sargon’un tüm hayalleri suya düştü. Hayal kırıklığıyla konuştu.

“Sadece bu kadar mı?” 

“Öğlen olmadan bitmiş olsun. Ben şimdi uyuyacağım. İşi… eğitimin bittiğinde kapıyı çal. Ben şimdi uyuyacağım.”

Montis sözlerini bitirdi ve uyumak için kulübesine döndü.

Sargon bir süre sessizce kapının önünde dikildi. Bu arada Melena, Sargon’un yanına geldi. 

Sargon, Melenaya döndü.

“O ciddi mi? Su getirmek nasıl beni daha güçlü yapabilir?”

“Usta Montis’in eğitim metodları bazen çok garip bazen de çok mantıklıdır. Güçlenmek konusunda ise size temin ederim ki Usta Montis sizi kesinlikle güçlendirecek. Tek problem eğitimlerin zorluğu olacak.” 

“Su taşımak nasıl zor olabilir Melena?”

Melena bilerek Sargon’un sorusunu görmezden geldi. Deneyimleyerek öğrenmesinin daha iyi olacağını düşünüyordu.

“Prensim acele etseniz iyi olur keza güneş yükseliyor.” 

“Tamam hadi inelim.” 

“Bu arada tüm eğitimleriniz sırasında yanınızda olacağım ve sizi öğleden sonraki derslerinize hazırlayacağım.”

“Bunun gibi başka saçma sapan eğitimlerim mi olacak?” 

“Acele etmeliyiz Sargon.”

“Tamam”

İniş çıkışa göre daha daha hızlıydı. Çok geçmeden Sargon saraya vardı ve iki kova su alıp yola çıktı. İlk başlarda gayet iyiydi ama yolun yarısına gelmişti ki yorulmaya başladı. Sargon fiziki olarak yaşıtlarının çok ötesindeydi. Üstüne vücudundaki öz sayesinde birkaç yetişkin gücüne erişiyordu. Yorulacağını tahmin etmişti ama bu kadar hızlı yorulmayı beklemiyordu. 

Kovaları yere indirdi ve üstünde ağır bir şey olup olmadığını kontrol etti. Kıyafetleri hala aynıydı. Tek fark Montis’in verdiği zırhtı ama bu zırhı ilk aldığında zırhın açıkça hafif olduğunu hatırlıyordu. Yinede zırhı çıkardı ve eline aldı. Zırh açıkça ilk halinden kat be kat daha ağırdı. 

Montis zırhın ağırlığını istediği gibi değiştirebiliyordu. Zırhın ağırlığını yavaş yavaş arttırmıştı. Bu yüzden Sargon ilk başta fark edemedi.

Sargon eğitiminin o kadar basit olmadığını far etti ve zırhını giyip tekrar yola koyuldu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44356 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr