Bölüm 149: İkinci Anlaşma (2)

avatar
329 3

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 149: İkinci Anlaşma (2)


Alastair bu sefer yandan bir bakış attı, küçümseme doluydu ve içinde büyüyen nefret aleviyle ışıldıyordu gözleri ancak bir şey demedi. Duruşunu bozmayarak gözlerini tekrar Damasis’e çevirdi, cevabını bekliyordu.

Öte yandan Damasis diğer öğrencisinin üstünde gezdirdi bakışlarını, yaptığı yorumdan hiç hoşlanmamıştı fakat Alastair’in kendisine beklentiyle bakıyor oluşuyla birlikte Alastair’e geri döndü ve şu anlık bu konuyu kenara bıraktı.

Kız ise Damasis’in kendisinin üzerinde gezen sert bakışlarına karşılık anında yere dikti gözlerini, korku ve endişe bütün bedenini acımasız bir soğuk olup bütün bedenini titretmeye yetmişti.

Böylesi bir tutum sergilemek, Damasis’in istemediği davranışlardan biriydi ve şimdi kendisi bunu hiçe saymıştı. Kendisi bir soylu olmasına rağmen Damasis’in öğrencisi olabilmek için bin bir zorluğun üstesinden gelmişti.

‘Kahretsin! Hepsi senin yüzünden…!’

“Neden böyle bir istekte bulunduğunu açıklayabilir misin?”

“Acemi Seviye bir büyücü olarak olabildiğince güçlenmek zorunda olduğuma inanıyorum ve bu yaptığım görev sırasında da bunun farkına daha iyi bir şekilde vardığımı da söyleyebilirim.”

Damasis kollarını bağladı ve sandalyesine yaslandı, “Güçsüz olduğunu fark ettin diye ikinci bir anlaşma yapabileceğini mi zannediyorsun?”

‘Aynen öyle! İkinci anlaşmayı yapmak o kadar kolay mı?’ diye bir düşünce belirdi zihninde, aşağılayıcı ve öfke doluydu. Gözleri Acemi Seviye olan Alastair’e geri dönmüştü. ‘İkinci bir anlaşma yapabilmek için canavarlarla arandaki yatkınlığın oldukça yüksek olması lazım! Üstüne üstlük anlaşma yapacağın canavar ile olan bağını da iyi tutman gerekiyor. Böyle bir şeye sahip olma ihtimalin yok!’

Halk tabakasından gelme bir büyücü adayının böylesine cesaretle dolu isteğinin gerçekleşme ihtimali, kızın düşüncelerine göre sıfıra yakındı ve hatta hiç yoktu.

Kendisi büyücülerle yakın olan ve ailelerinde de büyücüleri olan bir aileden gelmekteydi ve canavarlarla olan ilişkisi oldukça da iyiydi, küçüklükten beri onlarla ilgileniyordu ancak hâlâ ikinci anlaşmasını yapabilme şansı yakalayamamıştı.

Şimdiyse canavarlarla olan ilişkisi daha burada başlamış birinin ikinci anlaşmasını yapmak için istekte bulunduğuna şahit oluyordu. Bu, ona göre sergilenmemesi gereken büyük bir küstahlıktı, özellikle de Damasis’in önünde.

“İkinci ve diğer yapılacak bütün anlaşmalarda kişinin canavarlarla olan yatkınlık ve bağ iyi olunması gerektiğinin gayet de farkındayım ve zaten bu sebeple ikinci anlaşma için uğraşıyorum.”

“İkinci anlaşmayı bu kadar kolay bir şekilde yapabileceğine inanmanın arkasındaki sebebi de söyleyebilir misin peki?” diye sordu Damasis, bu sefer merakı daha da alevlenmişti.

“Anlaşmayı yapacağım canavar sayesinde.”

“Hangi canavarmış bu?” diye bir başka soru daha sordu, merakı gittikçe daha da büyüyordu.

Alastair’in canavar defterinin şeklini gördüğünden beri onun iyi bir Canavar Bilgini olacağının farkındaydı ama şimdiyse gayet özgüveni yüksek bir şekilde kesin bir argümanda bulunuyordu.

Alastair gülümsedi, cevap vermek yerine göstermeyi tercih ederek yapay habitatlardan birine ilerledi.

Damasis o anda bir şey fark etti, habitatlara ilerleyen Alastair odada bulunan canavarlar tarafından izlenmekteydi, sanki onların kralıymışçasına saygıyla ona bakıyorlardı.

‘Bu çocuk…’

Aynı sahneyi kız da fark etti ancak gururuna yediremiyor, önünde gerçekleşen bu görüntüyü reddediyordu. Karşısındaki çocuğun böylesine yetenekli biri olmasına şahit olmak istemiyordu çünkü kendisi küçük yaşlardan bu zamana kadar canavarların arasındaydı.

Nasıl olurdu da halk tabakasından biri onunla aşık atabilirdi? Buna nasıl cüret edebilirdi?

Alastair’in seçtiği habitatta ön bacakları gri ve gövdesiyse süt beyazı renginde bir kurt bulunuyordu. Gümüşi gözleri Alastair’e bakarken yaşam ile parlıyordu, Alastair yaklaştıkça gözlerindeki parıltı daha da arttı. Ön ayaklarıyla dayanıklı cama sürtünmeye başladı, sanki kırıp geçmek ve kurtulmak istiyor gibi duruyordu.

“Bu canavarla anlaşma yapmak istiyorum.”

Damasis ne diyeceğini bilemedi. Alastair’in isteğini reddetmek istemiyordu ancak anlaşma yapmak istediği canavar normal bir canavar değildi. Evrimleştiğini düşündüğü bir Gümüş Kurt idi.

Yüzünde düşünceli bir ifade oluştu Damasis’in, kurdun başından beri Alastair’e karşı olan davranışları onun kararını vermekte zorlaştırıyordu.

Kız ise sinirli bir ifadeyle Alastair’i incelemekteydi çünkü o da kurdun değerini biliyordu, oldukça eşsizdi ve onun da amacı o kurt ile anlaşma yapmaktı.

Karşısındaki halk tabakasından gelme çocuğun küstahlığı gerçekten de sınır tanımıyordu, kendisinin bile şu ana kadar cesaret edemediği bir davranışta bulunmuştu.

Profesörün özenle baktığı kurduna göz dikmek gerçekten de cesaret isteyen bir davranıştı. Alastair’in bu cüretkârlığını takdir etti, kendisini kovdurtmak için her şeyi yapıyor gibi görünüyordu ve bu kızın ruh halinin iyileşmesini sağlamıştı.

“Alastair… O kurdun durumunun farkındasın, değil mi?” diye sordu Damasis, tereddüt ve endişe gözlerinde cirit atıyordu.

Alastair sakince gülümsedi, Damasis’in endişelerini gayet de iyi anlıyordu ve bu tür bir davranış beklentileri içerisindeydi. Dün küvette düşünme seansında sadece ne yapacağını düşünmemişti, ayrıca olası başka senaryoları da düşünmüştü bu durumlara ek olarak.

“Elbette farkındayım ancak gördüğünüz üzere aramızda özel bir bağ var ve emin olabilirsiniz ki ona güzel bir şekilde bakacağım.”

“Aranızda… Aslında odadaki bütün canavarlarla özel bir bağın var, bunu inkâr edemem ancak onu alabilmen…” diyerek başladı ancak devam ettiremedi Damasis, uzun zamandır bu kadar büyük bir tereddütte kapılmamıştı ve şimdi ne yapacağını düşünmek de çok zor geliyordu.

“Efendim… Biliyorum, benim seviyemdeki birinin böyle bir kurtla anlaşma yapacak olması oldukça zor olacaktır sizin için. Bu yüzden bir teklif yapmayı planlıyordum.”

“Teklif,” diyerek kelimeyi tekrarladı Damasis, tek kaşı kalktı ve merakı kendisini dürtmeye başlamıştı bile. “Nasıl bir teklif sunacağını merak ediyorum.”

‘Senin gibi biri nasıl bir teklifte bulunabilir ki?’ diye düşündü kız, o da meraklanmıştı.

“Şöyle ki… Size iki bin yedi yüz büyü kristali sunuyorum---”

“Iki bin yedi yüz büyü kristali öyle bir kurt için az, değil mi?” diye sordu Damasis anında Alastair’in sözünü keserek.

Alastair bu durumdan hoşlanmadı, rahatsız olmuştu ama belli etmedi. Damasis’in bu araya girişi ona duyduğu saygıyı bir tık azalttı ancak diyebileceği bir şey de yoktu, durumu göz önünde bulundurduğunda makul gelmişti.

“Şöyle ki, size iki bin yedi yüz büyü kristali vereceğim. Ayrıca eğer üç sansımın üçünü de kullanıp Gümüş Kurt ile anlaşmamı yapamazsam da büyü kristallerini geri almayacağım.”

“Yani sadece deneme için iki bin yedi yüz büyü kristali ödüyorsun ama Gümüş Kurdu alırsan da ekstra bir ödeme yapmayacaksın. Kurnazlıktır bu, değil mi?”

“Eh, benim kaybım daha yüksek olmayacak mı? Size iki bin yedi yüz büyü kristali veriyorum ve bunu sadece denemek için yapıyorum. Gümüş Kurt’unu eğer alabilirsem de benim şansıma olacak.”

“Tabii,” dedi ve masasında geri yaslandı Damasis, yüzünde heyecanlı bir gülümseme vardı. “Tamamıyla küçük bir şans uğruna oynuyorsun.”

Damasis ne kadar bu sözleri söylese de karşısındaki çocuğun, önündeki kurtla kolayca anlaşma yapabileceğinin farkındaydı ve bunu bile bile kabul etmeyi düşünüyordu çünkü kendisi dışında, Alastair’in önündeki kurda bakabilecek tek kişi olduğunun farkındaydı.

“Pekâlâ, senin istediğin gibi olsun. Yarın öğle vaktinde tekrar görüşürüz. Hazırlanmış ol.”

“Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim Profesör Damasis,” dedikten sonra iyi günler dileyip odadan çıktı.

---

Yüzündeki sinirli ifadeyle odasında dönüp duran kızın gözleri adeta ateş saçıyordu, oradan çıkabilseler odayı yakıp kül edebilir gibi duruyorlardı veya belki de bütün akademiyi bile yakıp yıkabilirdi.

Tak! Tak! Tak!

“Gir!”

Kızın öfkeyle dolu bağırışıyla verdiği iznin ardından bir erkek büyücü adayı girdi, yüzündeki sakin bir ifade bulunuyordu ve gayet de iyi görünümlü biriydi. Koyu kahverengi gözleri duru bir su gibiydi, berraktı ve ışıltılıydı.

“Beni neden çağırdın Lora?” diye sordu, sesi zevk almadığını gösteriyordu. “Ne diyeceksen çabuk söyle. Canavarların bakımını geciktirmemem lazım.”

Gelen öğrenci, Damasis’in bir diğer öğrencisiydi ve kendisi ikinci anlaşmasını çoktan yapmıştı. Önündeki kız ile araları kötü değildi ancak pek de iyi sayılmazdı, sadece selamlaşıyorlardı ve birbirlerine arada bir yardım ediyorlardı ve daha ilerisi yoktu.

“Diğer öğrenciyi biliyorsun, değil mi? Alastair… Bugün küstah bir şekilde gelip Profesör’ün özel kurdunu ikinci anlaşması için istedi! Küstahlıktır bu! Kendini beğenmiş, sonradan görme çöp bozuntusu!”

Genç adamın kaşları kalktı, böyle bir haberi duymayı beklemediği oldukça belliydi ancak karşısındaki kızın öfkesinin sebebini anlayabildiğini de söyleyemezdi.

“Evet, kendisinin kim olduğunu biliyorum ancak aramızda hiç muhabbet dönmedi, yani tanıdığımı söyleyemem. Sadece arada kendisini odada görüyordum o kadar,” diye cevapladı ve kızın yatağına oturdu, konuşmaya devam ediyordu ancak sanki kendisiyle konuşuyormuş gibiydi. “Son yaptıklarının dedikodusunu da düşününce… Aslında gayet de iyi bir müttefik olabilir ve gelecekte muhtemelen gücü elinde bulunduran bir müttefik olacak.”

“Ne zırvalıyorsun sen?” diye çıkıştı ancak çocuğun bakışlarını görünce sustu. “Ö-özür d-dilerim…”

Karşısındaki kızın kendisinin kim olduğunu unutmasına şaşırmıyordu ancak bu şekilde konuşmasına izin verecek de değildi.

“Bu seferlik görmezden geleceğim. Şimdi… Ne diye bu kadar sinirlisin anlat bakalım.”

“Yarın öğle vakti o köylü bozuntusu Profesör’ün kurduyla anlaşma yapmaya çalışacak!”

“Yani? Bunun bize bir zararı yok. Sen yine kafana göre sinirlenip duruyorsun ama dediğin iyi oldu. Yarın öğlen kesinlikle izlemeye geleceğim,” dedikten sonra ayağa kalktı ve kapıya yöneldi ancak çıkmadan önce son sözlerini söylemeyi unutmadı. “Bence bunu yapmasına izin verdiyse Alastair ile uğraşmamanı tercih ederim. Muhtemelen direkt senin kapında bitecektir ve bu da senin akademiden atılmana sebep olabilir. Damasis’in akademideki yerini unutma.”

Ve çıktı.

Lora ise öfkesinden dişlerini gıcırdatarak kapıya bakıyordu, bir şeyler fırlatıp atmak istedi ancak yapmadı ve öylece baktı.

‘Sen nasıl olur da benim olan kurda göz dikersin? Yarın göreceğim seni! O anlaşmayı yapamadığında göreceğim seni, sonra da ölümünü izleyeceğim! Göreceksin sen!’






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44471 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr