Bölüm 119: Baskın Basanındır (4)

avatar
213 2

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 119: Baskın Basanındır (4)


Dövmeli adam sakin bir gülümsemeyle ileri çıktı, elini kaldırdı ve dört tane ateş topu oluştu. Ateş toplarının yanında süzülmesini sağladı bir süre ve derin bir nefes alarak işaret parmağını uzattı.

Boom!

Ateş toplarından biri yaydan çıkan bir ok gibi havada ilerledi ve Blair’in ayaklarının dibine çarptı, toprağın etrafa saçılıp Blair’in önünü kapatmasına sebep olmuştu.

“Blair!” diye bağırdı endişeyle George anında ama hareket edemedi çünkü üstüne gelen iki ateş topu yüzünden bulunduğu yerde kendini korumakla uğraşıyordu.

Boom!

İki ateş topundan biri tam önündeki alana çarpıp kendisinin görüşünü engellerken öldürme niyetiyle gönderilmiş olan ikincisi de direkt olarak kendisinin bulunduğu yere doğru ilerlemişti.

“Toprak Duvar!”

Bang!

Büyüyle birlikte anında önünde yükselen bir buçuk metre uzunluğunda ve bir metre genişliğindeki duvar, kendisinin ikinci ateş topundan kurtulmasını sağladı ama bu eylem sırasında duvarın yarısı da tamamen parçalanmış vaziyetteydi.

“Blair!” diye tekrar bağırdı George endişeyle. Kendisinin durumunu düşünmeyi reddediyor, efendisinin canı hakkında endişelenmeye devam ediyordu.

“Ben iyiyim! Sen kendinle ilgilen!” diye bağırarak yanıt verdi Blair.

Tamamen toprak yüzünden toz içinde kalmıştı ama vücudunda herhangi bir yara bulunmuyordu. Kendisi tamamen sapasağlam bir şekilde elinde kılıcı, duruşunu almış bir şekilde suçluların bir sonraki hamlesini bekliyordu.

Blair kendisine doğru gönderilmiş olan ateş topundan basit bir şekilde kaçmış, sadece üstüne gelen toprak parçaları ve toz ile sonuçlanmıştı durumu.

“Oh, Richards ailesinin ferdi beceriksiz değilmiş!”

Gümüş gözlü adam sözlerinden sonra keskin, alaycı bir kahkaha attı ve kadın da ona katıldı ama dövmeli adam sadece küçümseyici bir sırıtış ile gence bakıyordu.

“Ben genç ile oynayacağım, siz de hizmetçiyle eğlenin,” dedi ama Blair’in karşısına geçmeden önce uyarmayı da ihmal etmedi. Gözlerindeki canilik açığa çıkmış, sakin yüz ifadesine karşılık net bir tezatlık oluşturmuştu. “Ama lütfen öldürmemeye dikkat edin. İkiliyi deneylerde kullanabiliriz.”

“Huhuhu…”

“Elbette, elbette!”

Kadın kıkırdarken gümüş gözlü adam dudaklarını yaladı ve ellerini birbirine sürttü. Birazdan olacaklardan kesinlikle zevk alacaklardı.

---

Blair kendisine doğru yaklaşan dövmeli adama bakarken derin bir nefes aldı. Adamdan yayılan büyülü enerjiyi hissettiğinde yutkunmadan edemedi. Kılıcının kabzasını sıkmaya başlamıştı içinde büyüyen endişesi yüzünden.

Dövmeli adam Çırak 3. Seviye bir büyücüydü. Tam olarak ne kadar ilerlediğini söyleyemiyor olsa bile kendinden bir üst seviyede bulunan bu büyücüyle olan karşılaşması gerçekten sıkıntılı olacaktı.

‘Kazanabilir miyim ki?’ diye düşündü.

Korku, vücudunu sarıp sarmalayan karıncalar gibi kendisini çevrelemeye başladı ama odaklanmaya çalıştı, zorundaydı.

‘Alastair! Alastair kesinlikle yardım edecektir!’ diye düşündü bir umutla ama kendisinin ne zaman ortaya çıkacağını bilmiyordu.

Bu umuda tutunmasının ne kadar doğru olduğu gayet tartışılırdı.

“Evet, Richards ailesinin ferdi,” diyerek onun karşısına yürüdü dövmeli adam.

Yüzündeki küçümseyici, sakin ifadesine ihanet eden zalimlikle ışıldayan gözleri, Blair’in içini titretmek için yeterdi. “Kendimi tanıtmak ister ve sizinle iki büyücü olarak konuşmalar yapmak isterdim lakin görevimin getirdiği zorunluluktan dolayı böyle bir şey yapamıyorum.”

Blair cevap veremedi çünkü bir cevabı yoktu. Ayrıca George’un ikiye karşı bir şekilde savaşıyor olduğunun da farkındaydı ve bundan dolayı odağı tamamen dağılmış bir vaziyetteydi.

“Yeşil gözlü ve sarışın… Hm… Oh, sen Blair olmalısın, değil mi?” dedi adam dudaklarını hafifçe büzerek, tek kaşını da kaldırmıştı.

Blair yine cevap vermedi. Yutkundu ve odağını sol tarafında gerçekleşen şiddetli savaştan çekip önündeki adama çevirmeye çalıştı.

‘George o ikisiyle baş edebilir! Buna güven ve ona inan!’ diyerek kendini motive etmeye çalıştı.

“Pekâlâ, pek de konuşkan değiliz gibi görünüyor.”

Elini kaldırmasıyla birlikte, iki ‘Kara Küre’ ve üç tane ‘Ateş Topu’ oluşturdu. Sonrasında da gülümseyerek cübbesinin altında gizlenmiş bir şekilde duran kısa kılıcını çıkarttı.

Kılıcını ileri savurdu ve gecenin karanlığında görülmesi zor, hiçlikten çıkmış gibi görünen karanlık küre ileri fırladı. Ardından da kendisi ileri atıldı, büyüleri de kendisini takip ediyor ve üstünde süzülüyordu.

‘Büyüleri salmadan onları rahatlıkla kontrol edebiliyor!’

Blair ne düşüneceğini bilemedi. Bir büyüyü bu şekilde kontrol altında tutabilmek için gereken odağı ve konsantrasyonu düşündükçe karşısındaki adamın da bir o kadar güçlü gözükmeye başladığını fark ediyordu. Karşısındaki adam kesinlikle kendisinden çok daha güçlüydü.

Bom!

Kara Küre büyüsü anında kendisinin sağ tarafına düşmüş ve toprağın bir parçasının tamamen yok olmasına sebep olmuştu. O sırada adam da direkt olarak üstüne atılmış ve kılıcını savurmayı ihmal etmemişti.

Blair anında arkasına doğru beceriksizce bir takla attı ve kılıç darbesinden kurtuldu. Karşısındaki adamın büyülerini salmamış olduğu gerçeği kendisini tedirgin ediyordu çünkü adamın beklenmedik bir anda bütün büyüleri salıp kendisini öldürebileceğini biliyordu.

Adam hiç ara vermeden elini salladı ve ateş toplarından biri Blair’i hedef aldı direkt olarak. Sonrasında da hiç ara vermeden bu sefer onun sol ve sağ taraflarına diğer kalan büyülerini de göndererek tamamen kendisinin kaçma şansını engellemeye çalıştı.

BOOM!

Blair direkt olarak kendisine gelen ateş topundan kaçmak için sağa kaydı ama bunu yaptığı anda kendisinin üstüne gelen karanlık küreyi gördü, dişlerini sıktı.

“Toprak Duvar!”

BANG!

Duvar anında parçalarına ayrılmış ve tamamen yok olmuştu ama Blair’e ulaşamamıştı büyü. Parçalanan duvardan seken birkaç taş parçası yüzünde birkaç küçük çiziğe sebep de olsa umursamadı.

Üstüne doğru gelen adamı ve onun kılıcını gördüğü anda hiç vakit kaybetmedi.

“Toprak Diken!”

Büyüyle birlikte ortaya çıkan toprak diken ikilinin arasında küçük bir sınır çizgisi gibi anında yükselmişti.

Adam hiç istifini bozmadan atik bir hareketle yana kaydı ve çocuktan birkaç adım uzaklaştı.

Onun uzaklaştığını gören Blair gülümsedi ve anında ileri atıldı. Damarlarında atan kan selden farksız bir şekilde damarlarında hızlı ve güçlü bir şekilde akıyor, kendisinin heyecanlanmasını sağlıyordu. Karşısındaki adamı yenebileceğini düşünüyordu! Karşısındaki adama karşı kaybedecek değildi!

Çırak Seviye büyücülerin arasındaki fark ne de olsa öyle de yüksek değildi! Karşısındaki 1. Seviye Büyücü olmadığı sürece sıkıntı olmayacaktı!

‘Yapabilirim!’

“Su Kırbacı!”

Saydam, koyu mavi renkte oluşan bir metrelik kırbaç sol avcunun içinde oluştu. Hiç beklemeden kırbacı savurmaya başladı.

Yan tarafında dönen savaşın seslerini tamamen unutmuştu. Ne George’u ne de onun savaştığı kişileri umursuyordu; Alastair bile tamamen uçmuştu aklından.

Fheew! Fheew!

Adam yüzündeki sakinliğini korumaya devam etti ve kırbaç saldırılarından yaşından beklenmeyecek bir atikle kaçmaya devam etti. Elini salladı ve iki ‘Kara Küre’ daha oluştu omuzlarının hizasında. Küreleri hemen kullanmak yerine beklemeyi tercih etti.

‘Yapabilirim! Yapabilirim!’

Blair savaşın heyecanına kapılmış bir şekilde kırbacını savuruyor, ardından kılıcını sallıyor ve adamı yakalamaya çalışıyordu. Saldırıları ne kadar başarısız da olsa, adamın yorulacağını biliyordu ve bu da onu yakalayabileceği şansı yaratacaktı nihayetinde.

“Ah, delikanlı olmak! Ne kadar da atik, güçlü ve hızlısınız! Kıskanıyorum açıkçası ama hiçbiriniz yaşın getirdiği tecrübeyi anlamıyorsunuz! Salaklık da gençliğinizin verdiği mükafatlardan biri benim için,” dedi savrulan kırbaçların ve kılıç darbelerinin arasında gülümseyerek.

Blair onun sözlerini umursamamaya çalıştı ama başaramadı. Kendisine hakaret edilmişti ve bu, kendisinin karşısındaki kişiye haddini bildirmesi gerektiği bir konuydu. Kendisi bir soyluydu; Richardsların bir ferdiydi!

“Kes sesini!”

Saldırıları bu sefer daha da şiddetli bir hal almıştı. Artık düşünce yetisini tamamen kaybetmiş gibiydi ama kendine olan özgüveni de tavan yapmış gibi gözüküyordu.

Adam bunları görünce başını iki yana salladı ve gülümsedi. Karşısındaki saf çocuğun da kızdırılabileceğini biliyordu. İlk başta gösterdiği tırmış ve acemi ifadesini anında kaybetmişti; onun yerine, gayet de becerikli biri gelmişti ama şimdi de tamamen sinirlenip daha da kötü bir hale sürüklemişti kendisini.

BOM!

Kürelerden biri karşısındaki çocuğun kırbacına isabet etti ve kırbaç tamamen yok oldu. Daha önündeki gencin buna tepki bile vermesine izin vermeden adam ikinci bir şans vermeden ikinci küreyi de savurdu.

“Toprak Duvar!”

Tepki verebilip hamlesini yapabilmiş de olsa, tepki hızı konusunda oldukça yavaş kalmıştı. Duvarın daha tamamen yükselmemesinden ve kendisinin kaçamamasından dolayı, darbenin birazını da kendisi almış ve üstündeki deri zırhın göğüs kısmının ve sol kolunun üst kısmını tamamen yok etmişti.

“AH!”

Acıyla inledi ve geri çekilmeye çalıştı.

BOOM!

Bir anda arkasında patlayan ateş topuyla birlikte olduğu yerde donakaldı. Daha demin sahip olduğu cesaret ve heyecan, karşısındaki adamın birazdan kendisini öldüreceği gerçeği yüzünden cama atılan cam gibi tuzla buz olmuştu.

Kendisi birazdan ölecekti!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44467 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr