Bölüm 108: Yolculuk (5)

avatar
292 4

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 108: Yolculuk (5)


Alastair, zihnindeki düşüncelerin kendisine yaratmış olduğu karmaşık ortamı düzenlemeye çalışırken arabanın ne kadar sessiz olduğunu fark etmemişti bile. Blair de kendisiyle bir diyalog kurmaya çalışmadığından da arabanın içindeki ortam oldukça ıssız bir hâle gelmişti.

Alastair’in ela gözleri önündeki dört torbanın üstünde geziyordu. İçlerinde Khan ve Jade için aldığı hediyeler bulunuyordu.

Torbalardan birinin içinde Khan için oldukça şık bir takım seti varken diğeri de Jade için birkaç mücevher takı seti bulunuyordu. Diğer iki torba ise doğacak çocuk için aldığı birkaç oyuncak ve birkaç da pijama takımı bulunuyordu.

Bu hediyeleri alırken Alastair kendini garip hissetmişti. Hayatı boyunca bir kez bile hediye almamıştı.

Annesini hiç tanımamış olduğundan ne sevdiğini bilmiyordu ve bundan dolayı da kendisine hediye alamamıştı. Babası ise söz konusu bile değildi, zorunda olsa bile almazdı ve zaten kabul edeceğinden de şüpheliydi.

Bu da bir başka problemin yükselmesine sebep olmuştu. Khan ve Jade’e ne alacağı konusunda oldukça kararsız kalmış, çıkmaza girmişti hatta.

Uzun bir zamanın ardından ilk defa birinin kendisi hakkındaki görüşlerini ve yapmış olduklarının beğenilip beğenilmeyeceği konusunda ihtiyata kapılmıştı. Babasının kendisini eğitirken beklentisini karşılamaya çalışırken çektiği zorlukları düşününce şu anki durumu çok absürt ve saçmaydı ama bu da kendisinin ilk defa hissettiği endişe ve tereddüt hislerinin azalmasını sağlamıyordu.

Tak! Tak! Tak!

“Sonunda geldik!” diyerek arabadan ilk çıkan Blair oldu, arabanın içinde oturmaktan gına gelmiş olduğunu gayet açıkça belirtmişti.

Alastair de onun ardından arabadan indi ve etrafına bakındı kısa bir süre. Kasaba meydanındaki ağacın sarı, kırmızı ve turuncu renklerindeki envaiçeşit boyut ve şekildeki yapraklarını baktı bir süre. Sonbaharın getirmiş olduğu bu görüntü, kendisinin rahatlamasını sağlarken arabadan bavulunu ve poşetlerini alıp ikilinin sahibi olduğu hana ilerledi.

“Hoot!” diye attığı çığlığıyla tekrar gökyüzüne çıktı An ve meydan üzerinde bir tur attıktan sonra Alastair’in omzuna kondu.

“Sevdin, değil mi?”

An başını hızlıca salladı, gerçekten sevmişti ve ardından Alastair’in yanağına sürtündü.

Alastair de gülümsedi sıcak bir şekilde ve Peri Kanadı’na doğru ilerledi. Handan çıkan neşeyle dolu gürültüler rahatça duyulabiliyordu. Derin bir nefes aldı ve içeri girdi.

İçeri girdiği anda birkaç kişi ona ve omzundaki garip görünümlü baykuşa baktı. Bazıları birbirlerini işaret ediyor ve fısıltıyla bir şeyler söylüyordu.

Alastair’in beklediği normal bir karşılıktı bu. Sonuçta buradaki insanların büyüyle pek de alakası yoktu ama yine de biraz daha şaşırmalarını istemeden de edemedi.

“Alastair! Alastair! Alastair!” diyerek geniş vücuduyla koşarak Alastair’in yanına gelen Khan, onu havaya kaldırıp sımsıkı bir şekilde sarıldı.

O sırada An bu ani hareket ile korkudan sıçradı ve anında havalanıp binanın tavanında bulunan tahtalarından birine konarak dehşet içerisinde olanları izlemeye koyuldu.

“Öl-öl-ölüy---”

Alastair konuşmasının devamını getiremedi. Khan’ın kendisine bu kadar sıkı sarılmasını beklemiyordu, gücü düşünden daha fazlaydı. Eğer tanımadığı bir olsaydı muhtemelen acı içinde boğularak ölmüştü.

“Pardon! Pardon! Heyecanlandım! Gelmişsin!”

Khan şaşkınlığını ve sevincini hiç gizlemeden Alastair’i karşıladı. Onun geleceğini hiç tahmin etmiyordu. Sadece bir mektup yazacağını düşünerek kendisini hazırlamıştı ama şimdi karşısındaydı! Canlı ve kanlı bir şekilde! Gerçekten de gelmişti!

“Öldürüyordun be!” diye yakındı ama ardından gülümsedi. “Misafirperverliğin nerede?”

Khan kafasını kaşırken gülümsemeye devam etti, ardından kasada bulunan adama baş salladıktan sonra hanın en üst katında bulunan evlerine yöneldiler. Khan, Alastair’in bavulunu almayı da ihmal etmedi elbette.

“Bu… şey de ne?” diye sordu Khan meraklı bir şekilde etrafını inceleyen An’a işaret ederken, kendisi de aynı merakla onu inceliyordu.

“Yıldızkanat Baykuş adında bir canavar, kendisiyle akademide karşılaştık. Oldukça cana yakındır, ne kadar ilk başta ürkek de olsa insanlara karşı.”

Khan başını salladı ama arada bir gözlerini, renkli gözlere sahip canavara dikiyor ve onu inceliyordu. İlk defa böyle bir varlığa yakından bakma şansı yakalamıştı ve karşısındaki de oldukça göz alıcıydı.

“Peki ya bu torbalar? Onlar da ne var?”

“Birkaç hediye aldım,” deyip kestirip attı ve ardından Khan’a hayret dolu bir bakış attı. “Cidden baba oluyorsun yani. Senden hiç beklemezdim.”

Khan duyduklarına karşılık kaşlarını çattı ve kapıyı açmadan önce arkasını dönüp hâlâ boyu kendisinden kısa olan Alastair’e üstten bir bakış attı.

“Neyim varmış benim? Gayet her şeyimle iyiyim! Neyim eksik benim?”

Alastair kıkırdadı, “Sadece beklemiyordum ama iyi bir baba olacağını biliyorum. Eğer olamazsan… orasını da artık o zaman konuşuruz.”

Khan, Alastair’in tehdidine kaşlarını çattı. Onun bu tehdidi konusundaki ciddiyetinden emin olamamıştı çünkü gülümsüyordu ama sonra fark etti ki ela gözleri acımasız bir soğuklukla parlıyordu.

“Tabii ki olacağım! En iyi baba olacağım hem de!”

“Tabii. Tabii olursun.”

İçeri girdiler ve Alastair’in kalacağı odaya bavulunu koyduktan sonra Alastair torbalarını alıp ikilinin yatak odasına geçmeye karar verdi. Önce kapı önünde biraz durdu, üstünü düzeltti ve kapıya tıkladı.

“Gir!”

Jade minyon bir kadındı ve hamile oluşuyla birlikte oldukça gülünç bir hâl almıştı. Gözlerinin altındaki uykusuzluğun getirmiş olduğu torbaları görünce hamileliğin bindirdiği zorlukları anlamaya başladı. Yorgun ifadesi oldukça acı ama aynı zamanda neşeyle doluydu.

Yatakta oturur bir pozisyonda duruyor, Khan ile birlikte kendisine bakıyordu.

“Hamilelik hiç de yaramamış,” diyerek odadaki çalışma masasının önündeki sandalyeyi çekti ve karşılarına oturdu. “Güzelliğini alıp götürmüş.

“Hiç de bile! Benim karım her hâliyle güzel!” diye itiraz etti, gülümsüyordu ve eğleniyordu belli ki.

“Başka kimsenin sana bakmayacağının farkında olduğundan iltifat ediyorsun, yoksa ikimiz de biliyoruz; sen odunun tekisin. Kimden öğrendin bu sözleri bu arada?”

“Seni...!”

“Hoot!”

An yatak odasına daldığında direkt olarak çift kişilik yatağın ucunda durdu ve karşısındaki ikiliye dikti. Ardında gözleri Jade’in şişmiş karnına takıldı ve yavaş adımlarıyla paytak bir şekilde yürüyerek onun yanına ilerledi, tamamen Jade’in karnına odaklanmış durumdaydı.

“A-A-Alas---”

Jade’in korku dolu tepkisini görünce hemen açıklamaya başladı, ses tonu sakindi, “Korkma Jade, sadece senin durumunda birini gördüğü için meraklı. Kendisi yeni şeyler konusunda oldukça heyecanlıdır. Bir şey yapmaz. Başını okşamayı deneyebilirsin.”

Jade derin nefes aldı ve dikkatli gözlerle yaratığı incelemeye devam etti. Baykuşa olan benzerliğini fark etti ama renkli gözleri ve tüyleri, kendisinin farklı bir varlık olduğunu anlamasında yardımcı oldu.

An ilerledi ve Jade’in karnının hemen önünde durdu. Ardından sağ kanadını açtı ve yavaşça karnın üzerinde gezdirdi. Gözlerini hızlıca heyecanla açıp kapamaya başladı ve aynı şekilde devam etti. Sonrasında da başını sürttü hafifçe bir süre ve kulağını dayayıp bekledi.

Onun bu meraklı tabiatına şahit olurken gülümsedi Jade. Sol elini hafifçe kaldırdı ve başını okşamaya başladı An’ın. Yumuşak tüylerine dokunurken daha da rahatlamıştı.

Okşamaya devam ederken sordu, “Şu an ne yapıyor?”

Khan o sırada hâlâ ihtiyatlı gözlerle baykuşu izlemeye devam ediyordu.

“Muhtemelen bebeği hissetmeye çalışıyor,” diye yorumladı Alastair ama kendisi de bundan emin değildi. “Neyse… Hediyelerimi vereyim ben.”

Ayağa kalktı ve yatağın ucuna, yerdeki torbalardan çıkardığı hediyeleri yerleştirmeye başladı ancak sert bir şekilde çalmaya başlayan kapı yüzünden durdu, kaşları çatılmıştı.

An da bununla birlikte havalanarak direkt Alastair’in omzuna kondu.

“Ne oluyor?” diye sordu Jade endişeyle.

Khan bir şey demedi, karısının eline öpücük kondurdu ve ne olduğunu öğrenmek için ayağa kalktı. Alastair de kendisini takip ediyordu.

“Alastair Abner! Burada mısın?” diye sordu küçük çocuk kapısının arkasından.

Alastair kaşlarını çatarak öne çıktı. İçinde yükselen his, hiç de iyi şeyler olmayacağı yönünde kendisini uyarıyordu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44485 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr