Bölüm 6: Savaşın Başlangıcı (1)

avatar
6508 20

Dimensional Sovereign - Bölüm 6: Savaşın Başlangıcı (1)


 

Çeviri: Renholm Düzenleme: Grandal

 

“Ooh!”


“Wek! Aigoo! Ö-öleceğim…!”


Yerde kusan adamlar, mideleri boşalınca, gösterdikleri davranışların ne kadar utanç verici olduğunu anladıkları için hızlıca ayağa kalkıp kaçtılar.

 

“Beni kurtardığın için teşekkür ederim.”


Kadın saygıyla başını eğip söyledi.

 

Kang-jun’un gözleri şaşkınlıkla açıldı.

 

Bir bakınca, karşısındaki kadının yüzü çok güzeldi. Mücevher gibi gözleri ve parlak saçı!

 

Pembe dudakları! Muhteşem kıvrımlı bir beli vardı! (Bu kadar ünlem ne içinse artık)

 

Sarhoşların neden kendilerini kaybettiklerini anlamak zor değildi.

 

Neyse, şu an önemli olan bu değildi.

 

“Önemli bir şey yapmadım. Çok meşgulüm gitmeliyim.”


“Bir dakika bekle lütfen. Bana yardım ettiğin için sana kahve almama izin ver…”


“Önemli değil. Lütfen bundan sonra dikkatli olun, Çoğu insan gece içtikten sonra köpeklere dönüşür.”


Bunları söyledikten sonra, Kang-jun çabucak uzaklaştı.

 

Yoo Seo-rin isimli kadın, onun arkasından garip bir ifadeyle baktı. Kang-jun’un gözü pek davranışları için teşekkür etmişti ama kendisi gibi güzel birini böyle bir ifadeyle umursamamak normal miydi? Kang-jun hiçbir şey olmamış gibi gitmişti.

 

‘Sıra dışı bir insan’


Yoo Seo-rin topallayarak uzaklaşan Kang-jun’a baktı.

 

Bir diğer taraftan, Kang-jun olabildiğince hızlı bir şekilde uzaklaşmaya çalışıyordu.

 

Aslında, Kang-jun içten içe üzülüyordu. Güzel bir kızla kahve içmek için nadir bir fırsattı. Ama şimdi acelesi vardı.

 

‘Kara büyü enerjisi toplayıp, Boş Rüyalara bir kapı açmalıyım’


Boş Rüyalara bir kapı açtığı zaman ilk görev tamamlanmış olacaktı. Aynı zamanda seviyede atlayabilirdi. Şimdilik en önemli işi buydu.

 

Ne kadar uzun süredir bunun hakkında düşünüyordu?

 

‘Burası?’


Burası bir parktı. Ve karşısındaki olay Kang-jun’un gözünden kaçmadı.

 

Liseli öğrenciler bir kavgaya girişmişler gibi gözüküyordu. Hayır, aslında bu bir kavgadan çok bir kişinin diğerleri tarafından dövülmesine benziyordu.

 

Peok Peok!

 

“Ugh!”


“Ack!”


3 Kişinin etrafı 10 kişi tarafından çevrilmişti ve durumun ciddi olduğu bir bakışta anlaşılıyordu.

 

“Hey Sen! Ne yapıyorsun?”


Kang-jun hiddetle bağırdı.

 

Aslında, serseri öğrencilerin kavgalarını ayırmak kolay bir iş değildi. Ayırmaya çalışan yetişkinler korkunç bir şekilde dövülür hatta bazen bu serseriler tarafından öldürülürlerdi.

 

Bu yüzden, Kang-jun iki bacağı sağlam olsaydı bile polis çağırmaya cüret edemezdi. Tabii ki, bu eski Kang-jun için geçerliydi. Artık Kang-jun farklıydı.

 

“Çabuk Durun.”


Kang-jun yaklaşırken bağırdı.

 

O anda bir grup öğrenci dönüp Kang-jun’a dik dik baktı.

 

“Bu Piç neler söylüyor?”


“O Çıldırmış mı?”


Kang-jun’un yalnız olduğunu gördüklerinde öğrenciler dona kalmıştı.

 

“Hey, Hyung! Sadece git.”


“Bu X! Ortada bir şey yokken burnunu sokuyor.”


“Eğer dayak yemek istemiyorsan defol!”


“Kik! Şu topal ayağa bak. Onunla ne yapabilir ki?”


“Eh, o sadece aptal bir özürlü!”


Kang-jun o anda gerildi.

 

‘Bu adamlar ciddi’


Ama onun savaşmaya hiç niyeti yoktu. Bir ya da iki kişiyle kara enerji toplayıp Boş Rüyalara kapı açmak çok uzun sürerdi.

 

Görev şuan daha önemliydi. Kang-jun insanüstü bir sabırla cevap vermekten kendini alıkoydu.

 

Gözleri parladı.

 

Gülen öğrenciler, yıldırım çarpmış gibi gerildiler.

 

“….!”


“……!”

 

Ortam birden sessizleşti. Öğrencilerin yüzü bembeyaz oldu ama hiçbir ses duyulmamıştı.

 

Ne olmuştu?

 

Vücutları taşlaşmış gibiydi hareket edemiyorlardı. Ağızlarını açamıyorlardı. Dudakları ve dilleri felç olmuş gibiydi.

 

‘Oghh!’


‘Ugh! Ağzımı hareket ettiremiyorum!’


Bu öğrencileri çok korkutmuştu. Sonsuza kadar konuşamayacaklarının korkusuyla dolmuşlardı. Yemek yiyip su içemeyecek bir hale gelmişlerdi.

 

Ama daha fazlası da vardı.

 

Her taraf kapkaranlıktı. Başka hiçbir şey göremiyorlardı. Ek olarak hiç seste yoktu.

 

Öğrencilerin görüşleri ve duyma yetileri felç olmuştu.

 

Taşlaşma! Öğrenciler taşa dönüşmüş gibi hissediyorlardı.

 

Bunun gibi bir durumda nasıl yaşayabilirlerdi? Ölmeyi tercih ederlerdi.

 

Gözlerinde, gözyaşları oluşmaya başladı ama akmıyorlardı. Hiçbir şey hissedemiyorlardı.

 

‘Tsk’


Kang-jun dilini şaklattı.

 

Kendisi de şaşırmıştı. Onlara sadece küfretmeyi kesmeleri hakkında lanetlemişti. Ama ağızlarının uyuşacağını hiç düşünmemişti.

 

Hayır, aslında bütün vücutları uyuşmuştu. Kara büyü, sarhoşlardan enerji çektiği zamana karşın çok daha güçlü gibiydi. Sonuç olarak, inekleri mezbahaya getirmiş hazırlıksız biri gibiydi. (Bu olaya karşın hazırlıksız olduğunu ifade ediyor herhalde).

 

‘Bu ne kadar sürecek’


Eğer bu devam ederse ‘Cezalandırma Alanı’na bile ihtiyacı olmazdı. Belki onlar gerçekten de ölecekti?

 

‘Hayır, Felç kısa bir süre sonra geçecek.’

 

İçine böyle doğmuştu. İçgüdüleri böyle söylüyordu. Kara büyü ile beraber garip bir bilgide absorbe etmiş gibiydi.

 

Aslında, kara büyü enerjisi geçici bir süre insanları felç ediyordu ama aslında bir hasar vermiyordu.

 

[Kara Büyü Enerjisi 53/100]

 

[Kara Büyü Enerjisini Doldurmak Boş Rüyalara bir kapı açacak]

 

13 Kişiden absorbe ettiği için kara büyü enerjisinin yarısından fazlası dolmuştu.

 

“Ohh!”

 

“Ağzımı hareket ettirebiliyorum!”

 

“Vücudum hareket ediyor!”

 

“Tekrar görebiliyorum!”


Felçli öğrenciler hareket etmeye başladılar. Ama Kang-jun’a bakınca bir hayalet veya bir canavar görmüş gibi paniklemeye başladılar.

 

Bu doğal bir reaksiyondu.

 

Kang-jun onlara baktı ve söyledi.

 

“Neden diğer insanlara zorbalık yapıp, bana hakaret ediyorsunuz? Bu dünyada hiç mi bir şeyden korkmuyorsunuz?”


“Biz yanılmıştık.”


“Bir daha yapmayacağız.”


Öğrenciler korkarak cevap verdiler. O kadar korkmuşlardı ki ayağa düzgün kalkmaları bile zordu.

 

Kang-jun sözlerinin onlara ulaşıp ulaşmadığını bilmiyordu. Onları cezalandırmak iyi bir şey olur muydu?

 

“Sen ve yanındaki 122 ile 119’u arayın.”


“Huh?”


“Hemen arayın! Bunun ne demek olduğunu bilmiyor musunuz?”


“Ah, tamam hemen arıyoruz.”


Donakalan öğrenciler, cep telefonlarını çıkarıp aradılar.

 

Onlar Kang-jun’dan daha fazla korkmuşlardı bu yüzden polisi aramalarını söylediğinde rahatlamışlardı. Aslında polis tarafından yakalanmak daha iyi bir fikirmiş gibi gözüktü.

 

“Polis geldiğinde burada neler olduğunu anlatın.”


“Tamam.”


“Kontrol edeceğim. Bir yalan söylediğiniz halde sonsuza kadar felçli kalmanızı sağlarım. Anladınız mı?”


“A-anladık.”


Kang-jun ayrılmadan önce onlara öfkeyle baktı.

 

Eeeeeng-

 

Bir süre sonra, polis arabasının sireni yakınlaştı. Aynı zamanda 119 Acil araçlarının sirenlerini de duydu.

 

‘Onlar bu olayı halledecektir’


Kang-jun yapması gerekeni yapmıştı.

 

İşin gerisini polis ve 119 acil hallederdi. Onlar bunun gibi işler içindi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr