Bölüm 1413: Iyerre'nin Cevabı

Taş sütunların üstünde oturan Sithe Yüceleri, önlerindeki ışıl ışıl parlayan figüre bakıyorlardı. Figürü net bir şekilde göremiyorlardı.

Gelişimci güçlerindeki yedinci Tiran kimdi? Yeni bir Tiran mıydı, yoksa Taolordu Karakuzey Gerçekruhun Ebediyeti'nde başarılı olarak İmparatorluğa mı geçmişti?

Bu soru işareti, Sithe'yi yakından ilgilendiriyordu. Iyerre bile bu sorunun cevabını çok merak ediyordu! Taolordu Karakuzey'in başarılı olmasındansa, yeni bir Tiran'ın ortaya çıkmasını tercih ederlerdi! Çünkü tek başına Gerçekruhun Ebediyeti tekniğini tamamlayabilecek bir adam, Sithe'ye büyük sorunlar yaşatabilirdi. Savaşın getirdiği baskı sayesinde sınırlarını aşarak Nihai Tiranlık’a bile ulaşabilecek bir figürle karşılaşmak istemiyorlardı!

“Tahmin edin bakalım.” Ning geniş bir kahkaha atarak ışık hüzmesine dönüştü ve mesafeye doğru fırladı.

Tam harekete geçtiği sırada gri beyaz tapınak aniden güçle dalgalandı. Sekiz Sithe Yücesinin aktif ettiği tapınak uzay zamanı büküyordu. Ning etrafının hızla değiştiğini, güzeller güzeli bir dünyaya göçtüğünü hissediyordu. Çiçeklerin, bembeyaz bulutların olduğu bu dünyanın merkezinde Ning vardı… Ve gülümsüyordu.

“İllüzyon formasyonu mu?” diye düşündü Ning. “Bir Kalpgücü Gelişimcisi'nin önünde illüzyonlarla uğraşıyorsunuz demek… Şaka gibi!” Genç adam hem formasyonların hem de illüzyonların üstadıydı. Kalpgücünden aldığı destekle etrafındaki formasyonun bazı sırlarını anında görebilmişti.

Ning kendine güveniyor olsa da işi riske atmak istemiyordu. Üç başlı, altı kollu formuna bürünerek Kuzeykuşak Kılıçları’nı kavradı.

“Parçalan!” Ning'in kılıç ışığı parladı ve ışık formasyonu adeta bir kağıt parçasıymışçasına kesip geçti. Daha demin olağanüstü görünen formasyon öylece parçalanmıştı! Daha sonrasında fırtınaya dönüşen Ning ileri atıldı.

“Hahah, etkileyici! İllüzyonlarımızı kolayca yenmeyi başardın. Bildiğimiz altı Tiran içinde bunu sadece Tiran Taşçav, yani İllüzyon Taodoğum Özü'nün efendisi başarabilirdi. Fakat onun bu yerden çok uzaklarda olduğunu biliyoruz… Yani sen muhtemelen İmparator Karakuzey'sin.” dedi antik bir ses.

“İmparator Karakuzey, o illüzyonları sadece gerçek kimliğini bulmak için yerleştirmiştik. Ne yani, buradan öyle kolay kolay kaçabileceğini mi sanıyorsun?”

“Ölümün ağır olacak.”

“Mühür!”

Bir titreşim sesini takiben gri beyaz tapınak kompleksi dönmeye, dış duvarlar yükselmeye başladı. Orta kısmı ise çöküyordu. Ning fırtına formunda kaçmaya çalışıyordu ama kısa bir süre sonra tapınak tamamen değişti. Artık tapınak her tarafı mühürlenmiş bir hapishane hücresine benziyordu. Buradan çıkış yoktu.

Ning içinde hapsolduğu koridora baktı ve ardından eliyle uzanarak duvarlara dokundu.

“Eh?” Ning'in yüzü ekşidi. “Uzay zaman mühürleyen bir formasyon daha mı?” Ning anında ışınlanarak dışarıya çıktı… Önünde bomboş bir uzay vardı. Bu koca uzayda ufak uzay zaman düzlemlerinden başka hiçbir şey yoktu. Düzlemlerden en büyüğü on milyar kilometreye kadar uzayabiliyor, en küçükleri ise on binlerce kilometreden öteye geçemiyordu. Hepsi birleşerek uzay zamanı kilitleyen karmaşık bir mühür formasyonu oluşturuyordu. Buradan uçarak kaçmak imkansızdı. Kaçmak istiyorsa, önce formasyonu çözmesi gerekecekti.

“Mühürlenen uzay zaman…” Ning'in başı ağrıdı. Katliam Kovanı'nda birbiriyle bağlantılı olan sayısız kabarcığın oluşturduğu bir formasyon vardı; bu formasyon kaosdiyarından enerji çekmek için kullanıyordu! Kişiyi içeriye hapsetme ya da buna benzer ciddi bir etkisi yoktu; zira zaten formasyonun asıl amacı enerji yutmaktı. Fakat,Ning'in şu anda bulunduğu formasyon tamamen düşmanları hapsetmek için tasarlanmıştı.

“Madem öyle, buradaki uzay zamanı parçalarım!” Üç başlı, altı kollu Ning kılıç ışıklarıyla saldırıya geçti ve Uzay Zaman Kılıç Taosu’yla etrafındaki kabarcıklara saldırdı. Ancak, parçalanan düzlemlerin yerine hemen yenileri geliyordu.

“Bu iş böyle olmayacak. Güç kullanmaktan ziyade, bu formasyonun sırlarını kavramalıyım.” Ning düşünmeye koyuldu.

…….

Taş sütunlarda oturan Sithe Yüceleri birbirine baktı. Formasyondaki Ning'in her hareketini görebiliyorlardı.

“İmparator Karakuzey'in bağlantılı olduğu her şey muazzam öneme sahiptir. Bu konuyu derhal üstlere bildirin.” dedi Yüceler'den biri.

“Anlaşıldı.” Siyah saçlı bir adam başını sallayarak gümüşi bir formasyon merkezi çıkardı. Bu formasyon merkezinin üstünde üç halka vardı ve halkalar yavaş yavaş oldukları yerde dönüyorlardı. Zamanla, halkaların içinde bulanık bir ışık hüzmesi belirdi ve çok geçmeden bu hüzme bir insan figürüne dönüştü. Figür Iyerre'ye aitti.

Iyerre tahtında oturuyor, gözleri kapalı bir şekilde meditasyon yapıyordu. Işık hüzmesi tamamen oluştuktan sonra ise gözlerini açtı.

“Ulu Iyerre.” Siyah saçlı adam oturuyor olmasına rağmen yine de eğilmeyi ihmal etmedi.

“Ne oldu?” Iyerre ona yukarıdan baktı.

“Bize verdiğiniz tapınağı kullanarak bir Tiran Seviye koruyucuyu yakaladık! Onun gizemli ‘yedinci Tiran’ olduğundan şüphelendiğimiz için önce illüzyon testiyle başladık. İllüzyonlarımızı anında alt etti. Bu nedenle %80 oranla onun İmparator Karakuzey olabileceğini düşünüyoruz.” Siyah saçlı adam saygıda kusur etmiyordu. “Bu önemli konuyu derhal size bildirmek istedik.”

“İmparator Karakuzey mi?” Iyerre'nin deminki soğuk bakışları aniden dehşet verici ışıklarla aydınlandı. Onu en çok endişelendiren değişken buydu!

Iyerre bu savaş için sayısız hazırlık yapmıştı! Öncü birlikler olarak gönderdiği Sithe Hükümdarları ve İmparatorları onun için hiç önemli değildi. Çünkü bu figürlerin savaşa bir etkisi olmayacaktı. Ölmeden önce birkaç yerel Hükümdarı ya da İmparatoru öldürdükleri sürece sorun yoktu! Asıl savaş ise Sithe Yüceleri'nin ortaya çıkmasıyla başlamıştı.

İmparator Karakuzey olmasaydı, Iyerre bu savaşı kesinlikle kazanacağını düşünüyordu! Bu yüzden başından beri bizzat harekete geçmemişti. Bekleyebilecek kadar avantaj sahibiydi. Ortaya çıktığında, bunu herkesi şoke edecek bir şekilde yapmayı istiyordu.

Fakat… İmparator Karakuzey onu endişelendiriyordu. Taobirleşimi'nde başarısız olmasına rağmen Gerçekruhun Ebediyeti tekniğini geliştirebilen bir adam… Kesinlikle gerçek dışı yeteneklere sahipti! Eğer İmparator Karakuzey önündeki son adımı da atmayı başarırsa bir Nihai Tao Tiranı olacaktı! Sithe Kaosdiyarı’ndaki Nihai Tiranlar tamamen dokunulmazdı.

“%80 ihtimalle mi?” Iyerre mırıldandı. “Güzel. Çok güzel. İlk hedefim o olacak! Elinizden gelen her şeyi yapın ve o adamın kaçmasına izin vermeyin! Yola çıkıyorum, onu bizzat öldüreceğim.”

“Bizzat mı?” Siyah saçlı adam şoke oldu. Iyerre bu kaosdiyarında girdiği zamandan beri savaşa hiç katılmamıştı. Onun ne kadar güçlü olduğunu biliyorlardı! Bu kaosdiyarında Tao'nun gücünü çağıramıyor olsa da savaş için çok sayıda gizli koz hazırlamıştı. Harekete geçtiği takdirde İmparator Karakuzey’i öldürebilirdi.

“Anlaşıldı. Elimizden gelen her şeyi yapacağız, efendim.” dedi siyah saçlı adam.

“Güzel. Derhal yola çıkıyorum.” Işık hüzmesi kayboldu.

…..

Ning boşluktaki uzay zaman kabarcıklarına baktı. Bu formasyonu kısa bir sürede çözemeyeceğini anladığı için diğer Tiranlar'a haber yolladı.

“Arkadaşlar, ben de bir Sithe tapınağında kapana kısıldım. Benimkini sekiz Sithe Yücesi kontrol ediyor.” Ning mesaj tılsımından haber yolladı. “Şu anda bir uzay zaman formasyonundayım. Dışarı çıkmam biraz zaman alacak.”

“Ne?! Karakuzey, sen de mi?”

“Karakuzey, sana yakın sayılırım. Yardıma geleceğim.” Taşçav anında cevapladı.

“Gerek yok. Bildiğiniz gibi hem uzay zamanda hem de formasyonlarda yetenekliyim. Bu tarz formasyonlara benden daha iyi karşı koyabilecek kimse yok.” dedi Ning. “Endişelenmenize gerek yok. Formasyon üzerine meditasyon yapmaya başlamak üzereydim, size önceden haber vereyim dedim! Önce Ekong, şimdiyse ben… Sithe muhtemelen hepimiz için fazlasıyla ekip hazırlamış olmalı. Dikkat edin.”

“Tamamdır.” Diğer Tiranlar da baskı altındaydı. Ekong yedi Sithe Yücesi tarafından kontrol edilen bir tapınaktaydı ve Karakuzey de sekiz kişi tarafından kontrol edilen bir tapınak tarafından tutsak alınmıştı. Sithe'nin on beş Sithe Yücesi'nden daha fazlasına sahip olduğunu iyi biliyorlardı!

……