Bölüm 1359: Kartaldiş

avatar
3187 20

Desolate Era - Bölüm 1359: Kartaldiş



42. Kitap: Kaderin Beş Parçası

Bölüm 1359: Kartaldiş

 

“Yüce, kim bu beyaz cübbeli Taolordu? Neden sırf onu öldürmek için her şeyimizi feda etmek zorundayız?” Yüce'nin altında duran Hükümdarlar'dan biri, bir yeni kuşak, bu soruyu sormadan edemedi. Sithe'nin yeni kuşakları hala daha bir durumun farkında değildi; “Ebedi Nihai Tao”yu kavramış bir Taolordu'nun Sithe için ne anlama geldiğini bilmiyorlardı. Dürüst olmak gerekirse Sithe, bu yeni kuşaklara fazla şey söylemeye cüret edemiyordu!

 

Sonuçta onlar, bu Kaosdiyarı'nda doğmuş ve büyümüş kişilerdi. Ciddi manada konuşacak olursak, bu figürler asla ve asla gerçek Sithe'nin yoluna giremeyecek, onlarla aynı yolda ilerleyemeyecekti. Dolayısıyla onlara bazı şeyler anlatılmıyordu. Onlar da karşılık olarak ne olduğunu bilmedikleri bir şey uğruna canlarını feda etmek istemiyordu!

 

“Evet, Yüce! Onu kolayca öldürebileceğimizi düşünüyorduk ama Cehennem'dekilerin düştüğü hali gördünüz. O Taolordu fazla güçlü! Üç Üst Salon'un dışında Cehennem'e gönderdiğimiz hazinelerden daha iyi eşyalarımız yok. Ayrıca üç Üst Salon'un hareket edemediğini de biliyorsunuz. Ona saldıracak olursak ciddi bir dezavantaja düşeceğiz ve muhtemelen çoğumuz ölecek.”

 

“Onu Cehennem'e hapsederek gerçekruhunun çökmesini bekleyebiliriz. Geç olsa da ölecektir, değil mi? Neden acele ediyoruz ki?”

 

“Neden onunla ölümüne savaşmak zorundayız?”

 

“Buna değer mi?” Yeni kuşağın üyeleri birer birer itirazlarını sunuyordu. Gerçek Sithe üyeleri ise sessizdi. Yeni kuşakların durumdan haberi yoktu ve kimse onlara bir şey söylemeye cüret edemiyordu! Aldıkları emirler doğrultusunda gerçek Sithe üyeleri, yeni kuşaklarla kurdukları bağlantıyı kısıtlı tutuyordu. Onların gerçeği öğrenmemesi şarttı.

 

“Değer mi?” Mavi saçlı genç, ‘Yüce Bowenya', oturduğu tahtından iç geçirdi. “Evet… Ben de buna değmeyeceğini düşünüyorum.” diyerek onlara baktı. “Ancak size söyleyebileceğim her şeyi anlattım. Söylemediklerimi ise buna yetkim olmadığı için kendime saklamak zorundayım! Doğruyu söyleyecek olursam Sithe kanunlarına karşı çıkmış sayılırım ve gerçekruhumu yok ederler.”

 

“Bilmeniz gereken tek bir şey var! İçinde bulunduğumuz düzlem size büyük görünüyor olabilir, ancak burası Sithe ırkının ve imparatorluğunun sadece ufacık bir parçasıdır.” Yüce Bowenya parmağını sallayarak bir görüntü oluşturdu; görüntüde beyaz cübbeli bir Taolordu vardı. “O ise… Sithe medeniyeti için muazzam bir önem arz ediyor. Onu öldürmeli ve gerçekruhunu ele geçirmeliyiz. Bunu yapabilirsek, ırkımız adına büyük bir başarıya imza atmış olacağız! Evet, bunun için koca düzlemi feda etmeye değer. Hatta bundan daha büyük bir fedakarlık yapmaya bile değer!”

 

Aşağıdaki herkes sustu. Yeni kuşaklar da Sithe İmparatorluğu’nun devasa bir yapı olduğunu biliyorlardı.

 

“Emirlere karşı çıkarsak cezalandırılır ve teker teker öldürülürüz. Ben de dahil aramızdan kimse bu cezadan kaçamaz.” Yüce Bowenya'nın ses tonu soğuktu ve duyanları görünmez bir baskı altına alıyordu.

 

“Başka çaremiz yok. Onu öldürmek zorundayız. Bunu başarırsak, inanılmaz bir şekilde ödüllendirileceğiz. Başaramazsak… Ölümden kaçamayız! Birini suçlamak istiyorsanız, buraya gelen o Taolordu'nu suçlayabilirsiniz.” dedi Yüce Bowenya. “Şimdiyse… Emirlerimi dinleyin.”

 

Kimse itiraz etmedi. Gerçek Sithe üyeleri bundan çıkışın olmadığını biliyorlardı; yeni kuşak üyeleri ise geri çekilmenin ölüme açılan bir kapı olduğunu öğrenmişti.

 

“Jonnbech.” diye seslendi Yüce Bowenya. Kaslı mı kaslı, dört kollu ve üç metre boylarına yakın bir adam öne çıktı. Saygıyla konuştu. “Yüce.”

 

“Jonnbech, savaş zamanı gelip çattı. O Taolordu'na karşı yapacağımız mücadeleye her şeyimizle gireceğiz. Daha önce Üst Salon'u kontrol etmiştin; bu konuda tecrübelisin. Artık ‘Buzdiyar’ Üst Salonu'nun kontrolü senin elinde olacak.”

 

“Anlaşıldı.” Jonnbech gerçek bir Sithe üyesiydi ve güç konusunda Yüce'nin hemen ardından ikinci sıradaydı. Mükemmel bir Tao kalbine sahip olan bu adam Sithe üyeleri tarafından oldukça saygı görüyordu.

 

“Kartaldiş.” Yüce Bowenya farklı bir adama baktı. Aniden koca salonda konuşmalar başladı. Bazı gerçek Sithe üyelerinin yüzü ekşiyordu. Fakat çoğu yeni kuşak üyesi heyecanlıydı. Kartaldiş, yeni kuşak üyelerinin lideriydi ve çok güçlüydü.

 

“Yüce.” Kartaldiş saygıyla eğildi. Sakindi ve uzun siyah cübbeler giyiyordu. Gözlerinde adeta uzayın derinlikleri yatıyor gibiydi.

 

Yüce Bowenya ona bakınca iç geçirmeden edemedi. Kartaldiş oldukça önemsediği yeni kuşak üyelerinden birisiydi ve bir dostunun oğluydu. İnanılmaz derecede yetenekli olan Kartaldiş kısacık bir sürede Hükümdarlık’a ulaşmıştı. Gelecekte bir Tiran olma şansı vardı! Sithe'nin nihai lideri bile ona dikkat ediyordu.

 

Fakat Şafak Savaşı sırasında bir Sithe Yücesi olan Kartaldiş'in babası can vermişti. O günden beri Kartaldiş türlü türlü endişeler ve düşüncelerle boğuşuyordu; gelişim yolunda bir engele takılmıştı. Bu kaybın farkına varan Sithe üyeleri üzgündü.

 

Yeni kuşağın gelecekte yerel “Tiranlar”dan biri olabileceğini düşünmek gerekirdi. Eğer Tiranlık’a ulaşabilirlerse bu Kaosdiyarı'ndaki yerel bir Tao'nun tam kontrolünü ele geçireceklerdi. Sithe için savaşacak fazladan bir “Tiran” savaşın gidişatını bile değiştirebilirdi.

 

Sithe'nin nihai lideri zamanında şunları söylemişti: “Kartaldiş yeterli tecrübeye sahip değil. Bugüne kadar sadece tek bir düzlemde yaşadı. Babasının ölümü ise kalbini fazlasıyla yaralamış durumda. Tao kalbini mükemmeliyete ulaştıramadığı için artık bir Tiran olma şansı kalmadı! Evreni biraz daha gezseydi, babasının ölümü onda bu kadar büyük bir yara açmazdı. Fakat artık her şey için çok geç; kalbine bir gölge düştü ve bundan kurtulması pek mümkün görünmüyor.”

 

Gelecek vadeden bir figürün ansızın sıradanlığa düşmesi… Yine de bu düzlemde Kartaldiş yeni kuşak üyelerinin en yeteneklisiydi ve altı Tao'da Hükümdarlık’a ulaşmıştı!

 

“Kartaldiş, bugünden itibaren babanın eskiden kontrol ettiği ‘Ateşdiyar’ Üst Salonu'nun başına geçeceksin.” dedi Yüce Bowenya. “Baban Sithe uğruna yaptığı savaşta şan içinde, cesurca savaşarak hayatını kaybetti. Umarım sen de baban kadar korkusuz olur ve Taolordu'na karşı yapacağımız savaşta geri durmazsın.”

 

“Anlaşıldı.” Kartaldiş'in ifadesinde bir değişiklik olmadı; saygıyla eğilerek geri çekildi.

 

“Jonnbech, Kartaldiş, derhal harekete geçin ve Üst Salonlar’ınızın kontrolünü devralın. Bunu yaptıktan sonra Taolordu'na karşı nasıl savaşacağımıza birlikte karar vereceğiz.” dedi Yüce Bowenya. “Diğer Hükümdarlar ise emir bekleyecek.”

 

“Anlaşıldı.”

 

……..

 

Üç Üst Salon da ışıl ışıl parlıyordu. İçlerinden biri diğerlerine kıyasla daha parlaktı ve diğer ikisinin ışıkları soluktu. Sonuçta yıllardır onlara kimse dokunmamıştı, sadece otomatik olarak kendilerini idare ediyorlardı.

 

Vhoosh. Siyah cübbeli Kartaldiş göklere yükseldi ve etrafa kavurucu bir aura saçan devasa, on iki katlı kuleye yöneldi. Kulenin önüne gelir gelmez başını kaldırarak yukarıya baktı; gözlerinde kayıp bakışlar vardı.

 

“Baba…” diye mırıldandı. Hala gençken babasının onu buraya getirdiği günü hatırlıyordu. Önünde durduğu kule, babasının Taoturgak Kulesi'ydi ve burada birlikte oynarlardı. O zamanlar hayatı oldukça kaygısızdı ve inanılmaz yeteneği sayesinde el attığı her şeyde başarılı oluyordu. Babası ona tecrübe kazandırmak için birkaç zorluk yaratmış ama bunlar Kartaldiş'i yavaşlatmayı bile başaramamıştı. İnanılmaz bir hızla Taobirleşimi'ne ulaşan Kartaldiş, kaşla göz arasında başarılı olarak Hükümdarlık’a geçiş yapmıştı.

 

“Buraya gelmeyeli uzun zaman oldu.” Kartaldiş kuleye dokunmak için elini uzattı. O savaş hala aklından çıkmıyordu.

 

Şafak Savaşı'nda avatarı, babasına eşlik ediyordu. Savaşın sonlarına doğru durum iyice kötü bir hal almıştı. Babası bizzat Kartaldiş'in avatarını yok etmişti; çünkü avatarın düşmanların eline geçmesini istemiyordu. Eğer Tiranlar avatarını ele geçirirse karmayı kullanarak gerçek vücudunu da katledebilirlerdi! Bu yüzden babası avatarı yok ederek böyle bir şeyin olmaması için gerekli önlemi almıştı. Avatarlar Hükümdarlar için pek önemli değildi; onları yeniden yapmak mümkündü.

 

Nihayetinde, babası o savaşta can verdi. Tiran Bolin ismiyle tanınan bir gelişimci onu katletmişti.

 

“Gelişimciler…” Kartaldiş kendi kendine düşündü. “Ben bir Sithe miyim, yoksa bir gelişimci mi?” Kartaldiş başını iki yana salladı. “Hadi, savaşalım. Eğer benim gibi birini bile durduramazsan, o zaman ölmeyi hak etmişsin demektir. Gerçek bir gelişimciysem babamın hatırına birini öldürmek o kadar da büyük bir olay olmamalı.” diyerek kuleye girdi.

 

“Genç efendi.” Büyük kulenin ilk katında siyah bir golem belirdi ve golem anında saygıyla eğildi. “Taoturgak Kulesi'ni size devredeceğime dair emirler aldım.”

 

“Mm.” Kartaldiş başını salladı ve Üst Salon'un kontrolünü ele alarak stratejisini kurmaya başladı.

 

…..

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr