Bölüm 1348: Diriliş

avatar
3285 23

Desolate Era - Bölüm 1348: Diriliş



Bölüm 1348: Diriliş

 

Saklı diyara adım atmalarının ardından geçen beşinci ayda Tiran Gökana, Efendi Katliam ile Hapların Efendisi'nin avatarlarını alarak kaldıkları ötekidiyara ulaşmıştı. Artık zaman, uzay zamanı geri çevirerek o üçlüyü hayata geri döndürme zamanıydı.

 

Efendi Katliam'ın ötekidiyarında. Yaratılış Toprakları'nın Has Kısımları'nda…

 

Burası, ötekidiyarı ele geçirme mücadelesinde can veren figürlerin cesetleriyle doluydu. Nahif görünen, hafif kilolu Tiran Gökana etrafındaki cesetlere bakarken; Efendi Katliam ve Hapların Efendisi'nin avatarları saygıyla yan tarafta bekliyordu.

 

 “Görünüşe göre epey kıyasıya bir savaş yaşanmış.” dedi Tiran Gökana. “Bu ötekidiyarı çok ama çok eskiden yaratmıştım. Sekiz Bölge'ye yerleştirmediğim için bu mücadeleye sadece birkaç Hükümdar katılmış.”

 

Kavrulangüneş Bölgesi ve Sekiz Bölge'nin geri kalan kısmında çok sayıda üstat vardı; bu bölgelerdeki ekipler genelde Hükümdarlar'dan oluşuyordu. Arada sırada güçlü bir Sithe silahına sahip olan Ötekidiyar Efendileri'ni de aralarında görmek mümkündü. Dolayısıyla, iki karşıt taraf bir ötekidiyar için savaştığında bu mücadelelere genelde en azından on Hükümdar katılırdı!

 

Fakat buradaki Has Kısımlar'da sadece üç Hükümdar cesedi ve çok sayıda sıradan Ebediyet İmparatoru'nun bedeni vardı. Kıyasıya bir mücadeleydi ama katılan kişilerin gücü pek de yüksek sayılmazdı.

 

“Sekiz Bölge'nin dışında bir ötekidiyar bulmak zor iş.” Hapların Efendisi'nin avatarı konuştu. “Bu ötekidiyarın ortaya çıkışı herkesin aklını başından almıştı. Buraya gelen ilk dört Hükümdar yanlarında çok sayıda adam getirmiş ve ötekidiyar uğruna her şeyi yapmayı göze almıştı. Büyük bir savaş çıktı ve nihayetinde kazanan Hükümdar Tozdüşen oldu. Üç kardeşim beni koruyarak kaçmamı sağladılar ama geride kalanlar ötekidiyarın gücü tarafından baskılanarak teker teker öldürüldü. Kurtulamayacaklarını biliyorlardı. Hükümdar Tozdüşen ise İmparatorlar'a miraslarını bırakma şansı verecek kadar nazikti. Ayrıca cesetlere de elini sürmedi.”

 

Kendi ötekidiyarında olan bir Ötekidiyar Efendisi, dış dünyadaki halinden çok ama çok daha güçlü oluyordu. Ötekidiyar kendine ait bir bölgeydi ve bu bölgenin gücüyle kendine güç katabiliyordu! Bu yüzden Yalnız Kral rakibini bir ötekidiyara kaçmaya zorlayıp, ardından o ötekidiyarı yok ettiği için ünlenmişti.

 

Peki ya Hükümdarlar? Onlar ötekidiyarın gücü tarafından anında baskılanacakları için parmaklarını bile oynatamazlardı!

 

“Fakat Tozdüşen ötekidiyarı ele geçirdikten sonra girdiği tehlikeli bir bölgede can verdi. Şans senden yanaydı, Katliam.” Hapların Efendisi başını çevirerek Efendi Katliam'a baktı.

 

“Hızlı olan kazandı ama şanslı olduğumu kabul ediyorum.” Efendi Katliam gülümsedi.

 

“Başlıyorum.” dedi Tiran Gökana. “İzleyin ve hiçbir şey yapmayın.”

 

“Anlaşıldı.” Efendi Katliam ve Hapların Efendisi'nin avatarları saygıyla başlarını salladılar ve Hapların Efendisi heyecanla beklemeye başladı.

 

Tırırırım…

 

Tiran Gökana hala daha devasa, koyu mavi kılıcına yaslanmış bir şekilde duran Kılıç Hükümdarı'na baktı. Onun hemen arkasında sırtında üç kılıç taşıyan beyaz cübbeli bir adam ve dokuz kırmızı kılıcını yere saplamış duran mavi zırhlı bir adam bulunuyordu. Zaman yavaşladı, durdu ve ardından geriye aktı.

 

Vhoosh. Vhoosh. Vhoosh. Sayısız görüntü gelip geçiyordu; Ning'in buraya gelişi de aralarındaydı. Kısa bir süre sonra zaman en eski dönemlere, ötekidiyar için yapılan o antik zamana kadar geriledi. Üçlünün öldüğü savaş buydu.

 

“Bütün sevdiğim dostlarım bu savaşta can verdi. Sizi affetmem yahut bırakmam mümkün değil.” Geçici bir süreliğine karşılarına çıkan görüntüde, gümüşi beyaz zırhına bürünmüş cesur bir adamın figürünü görebiliyorlardı. “Fakat… Yaptıklarınız için sizi suçlamıyorum. Bu ötekidiyarı hepimiz ele geçirmek istiyorduk. Sonunda kazanan ben oldum. Son hazırlıklarınızı yapmanız için size zaman vereceğim. Ayrıca cesetlerinize dokunulmaması için buraya bir bariyer yerleştireceğim.”

 

Karşısında duran İmparatorlar'dan ve Hükümdarlar'dan çıt çıkmıyordu. Kıyasıyla geçen bu savaşta çok sayıda insan ölmüştü; kazananın onlara bu şansı vermesi bile başlı başına bir mucizeydi.

 

 “Büyük kardeşim… İkinci kardeşim… Çok yaklaşmıştık! Hala yaşananlara inanamıyorum.” dedi mavi zırhlı adam; dokuz kırmızı kılıcını toprağa saplamıştı.

 

“Ne kadar yaklaştığımızın bir önemi yok. Kaybettik. En azından birlikte ölebileceğiz.” Beyaz cübbeli adamın suratında bir gülümseme vardı. Kaderini çoktan kabul etmişti.

 

“Hepsi benim hatamdı.” Kaslı, büyük kılıç taşıyan Hükümdar iç geçirdi ama onun da gözleri huzurluydu.

 

Hapların Efendisi bunları gördüğünde göz yaşlarına engel olamadı. Yumruklarını sıkarak izlemeye devam etti.

 

“Dur!” Tiran Gökana önündeki görüntüye bakarak zamanı dondurdu. O donuk anda, üç adam da hala hayattaydı.

 

“Uzay zaman, geriye ak. Gerçekruhlar, geri dönün!” Tiran Gökana ciddiyetle konuştu. Hükümdar'ın ve diğer iki İmparator'un gerçekruh parçaları bu merkezde yer alan has özler tarafından yutulmuştu. Artık ötekidiyarın bir parçasıydılar! Gökana ise o esnada bu parçaları zorla çıkaracaktı; doğru yapılmazsa, bu işlem ötekidiyarın çökmesine neden olabilirdi.

 

Bir şeyi yutmak ve onu sindirmek basitti; ancak onu geri çıkarmak zor olabiliyordu. Bu ötekidiyarın efendisi olan Katliam bile bunu başaramazdı.

 

Neyse ki, bu ötekidiyar Tiran Gökana tarafından yaratılmıştı. Burayı parçalasa da onu tamir edebilirdi. Şu anda yapması gereken tek şey ötekidiyarın dengesini korumaktı.

 

“Toplan!” Tiran Gökana bir kez daha kükredi. Bu kez, Has Kısımlar'ın derinliklerinden sayısız gerçekruh parçası uçmaya ve havada süzülmeye başladı. Has Kısımlar bu Ötekidiyar'ın has özlerine ev sahipliği yapan yerdi.

 

Dışarıdan bakıldığında gerçekruh parçaları ufak ışık kümelerine benziyordu. Sayısız ışık kümesi üç İmparator'a doğru uçmaya başladı. Işık sayısı arttıkça ve uzay zaman ilerlemeye devam ettikçe daha demin illüzyon gibi görünen figürler katılaşıyordu.

 

Tırırırım… Has Kısımlar titremeye başladı. Hatta ötekidiyarın tamamı sarsılıyordu. Bunu gören Efendi Katliam'ın yüzü değişti. Burası onun ötekidiyarıydı; çökerse işi biterdi. Ama o esnada Tiran Gökana'ya bakmaktan başka çaresi yoktu.

 

Tiran Gökana ise gayet sakindi.

 

“Büyük kardeşim!” Hapların Efendisi heyecanla yaşananları izliyordu.

 

Üç figür gelen ışıklarla ve geçen zamanla iyice gerçek bir hale dönüşüyor; auraları yükseliyordu. Gözlerinde hayatı ve bilinci temsil eden ışıklar belirdi.

 

Boom! Boom! Boom! Sonunda, üçünün de aurası tamamen dengelendi ve suratlarında şaşkın ifadeler belirdi. Yaşıyorlardı! Bir kez daha nefes alabiliyorlardı!

 

“Büyük kardeşim. İkinci kardeşim. Üçüncü kardeşim.” Heyecanına daha fazla dayanamayan Hapların Efendisi ileri fırladı.

 

Tiran Gökana hasar görmeyen cesetleri kullanarak onları tamamen hayata döndürmüştü. Cesetleri parçalanmış olsa bile onları geri getirebilirdi ama bunu yapması için daha fazla efor harcaması gerekirdi; sonuçta bir Hükümdar vücudunu yeniden yaratmak kolay iş sayılmazdı.

 

“Küçük kardeşim.” Devasa koyu mavi kılıcı taşıyan adam Hapların Efendisi'ne ve yanındaki iki kardeşine baktı. “Kardeşlerim.”

 

Hapların Efendisi kaslı adama sımsıkı sarıldı. Üç kardeşi öldükten sonra çok ama çok acı çekmişti.

 

“Küçük kardeşim.” Kaslı adam olaya anlam veremese de Hapların Efendisi'ne sarıldı. Onlar gerçek akrabalar değillerdi; sadece aralarındaki sevgiden ötürü birbirlerine öyle sesleniyorlardı. Aslen Hapların Efendisi ve Kılıç Hükümdarı birbirini seven iki aşıktı.

 

“Hahah! Geri döndük! Hayata geri döndük!” En heyecanlıları mavi zırhlı adamdı.

 

“Büyük kardeşim. Üçüncü kardeşim. Küçük kardeşim.” Beyaz cübbeli adam zihinsel yoldan konuştu ve Tiran Gökana'ya baktı. “Bizi hayata döndüren kişi Tiran'dı, değil mi?”

 

Kendisi çok sakindi. Hapların Efendisi de hemen toparlandı. Tiran Gökana'ya doğru minnetle eğildi. “Tiran, kardeşlerimi kurtardığınız için teşekkürler.”

 

“Teşekkürler, Tiran.” Hükümdar ve iki İmparator da konuştu.

 

“Etkileyici. Bir Tiran'ı bizi kurtarması için ikna edebilmişsin… Ayrıca yanlış görmüyorsam bir Hükümdar olmuşsun, küçük kardeşim.” Mavi zırhlı adam zihinsel yoldan gönderdi.

 

Tiran Gökana sakince gülümsedi. “Buraya Karakuzey'in isteği için geldim. Ciddiye alacaktım tabii! Tamamdır, meseleyi hallettiğimize göre artık geri dönebilirim.”

 

“İyi yolculuklar, Tiran.” Efendi Katliam rahat bir nefes çekti. Tiranlar gerçekten etkileyiciydi; bu süreçte ötekidiyarına herhangi bir zarar gelmemişti.

 

“İyi yolculuklar, Tiran.” Hapların Efendisi ve diğerleri bir kez daha saygıyla eğildiler. Gökana bir adım atarak kayboldu.

 

“Hahah, dostlarım, tebrikler!” Efendi Katliam gülümseyerek üç adama doğru eğildi. “Konuşacak çok şeyiniz olmalı. Sizi rahatsız etmeyeceğim. Boş zamanınızda bana uğramayı unutmayın!” Efendi Katliam'ın avatarı da kayboldu.

 

“Küçük kardeşim, gerçekten inanılmazsın.” Mavi zırhlı adam hala çok heyecanlıydı.

 

Kaslı adam ise Hapların Efendisi'nin elini tutmaya devam ediyordu.

 

“Küçük kardeşim, Tiran ‘Karakuzey’ isimli bir adamdan bahsetti. Kimdir bu ‘Karakuzey'? Büyük bir güç olmalı. O da mı bir Tiran?” Beyaz cübbeli adam sordu.

 

“Evet. Bildiğim kadarıyla, bir Tiran'ı bir Hükümdar’ı diriltmeye ikna etmek neredeyse imkânsız.” Kaslı adam da sormadan edemedi: “Kim bu ‘Karakuzey’ adlı şahıs? Bir Tiran'a sözü geçiyor ve gördüğüm kadarıyla buraya bizzat gelmemiş bile!”

 

…….

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr