Bölüm 1333: Katliam Kilisesi

avatar
3281 27

Desolate Era - Bölüm 1333: Katliam Kilisesi



41. Kitap: Taoturgak Kulesi

Bölüm 1333: Katliam Kilisesi

 


Alevejder Diyarıdüzlemi'ndeki Parkıyı Krallığı'nda…

 

Vhoosh. Siyah cübbeli Kadimikiz Ji Ning aniden İmparatorluk sarayında ortaya çıktı.

 

Kar cübbeli yaşlı adam bir süredir burada bekliyordu. Kendisi Hükümdar Parkıyı'dan başkası değildi.

 

“Karakuzey.” dedi Hükümdar Parkıyı alelacele.

 

“Hükümdar Parkıyı, ne oldu? Beni çağırdığında epey acelen var gibiydi.” Siyah cübbeli Ning gülümseyerek konuştu.

 

“Bir arkadaşın isteği üzerine sana ulaştım.” Hükümdar Parkıyı biraz utangaç bir edayla gülümsedi. “Seni rahatsız etmek istemiyordum ama konunun seninle yakından alakası olan biriyle ilgisi var; Hapların Efendisi.”

 

Siyah cübbeli Ning'in göz bebekleri küçüldü: “Hapların Efendisi mi? Konu nedir?”

 

“Muhtemelen daha önce bu dostumun adını duymuşsundur; kendisi şu ziyaret ettiğiniz ötekidiyardaki Katliam Kilisesi'nin lideri.” dedi Parkıyı. “Olayı onun kadar net açıklayabileceğimi sanmıyorum; hazırsan seni onun yanına götürmek istiyorum.”

 

“Tamamdır, gidelim.” Ning'in içinde bir hissiyat vardı; daha önceleri de hissettiği bu şey, Hapların Efendisi ve Katliam Kilisesi'nin liderini ilgilendiriyordu… Ve çok önemliydi!

 

Kişi ne kadar yüksek bir öngörü seviyesine ulaşırsa, geleceğin akıntılarını da bir o kadar net görebilirdi. Lakin tabii gelecek sürekli bir değişim halindeydi; onu kesin olarak görmek asla ve asla mümkün olamazdı!

 

……..

 

Hükümdar Parkıyı, Ning'i de alarak hızla bir uzay zaman tüneline uçtu ve birlikte alternatif evrene geçtiler.

 

“Yine bu tünel demek?” Ning etrafındaki boşluğa ve ardından düzlemsel girdaba baktı. İç geçirmeden edemedi. “Gökateş, Uluneşe, Saltrüzgar ve Ateşhürya… Birlikte yıllar önce bu tünelden geçerek o maceraya atılmıştık.”

 

“İçlerinden hiçbiri senin kadar başarılı olamadı.” dedi Parkıyı. “Hele Gökateş neredeyse hiç ilerlemedi sayılır. Biliyorsun, bizim gibi Kaos Tanrıyaratıkları iş gelişime geldiğinde oldukça yavaştır.”

 

Ning cevap verdi. “Doğuştan yetenekleriniz var, dolayısıyla bazı eksiklerinizin de olması şaşırtıcı değil. Bazı şeyleri zorlayamazsın.”

 

Zamanında kurulan bağlar, dostluklar ve ilişkiler bu grubun birbirine samimi yaklaştığını net bir şekilde gösterebiliyordu. Ning onları bu dostluk aracılığıyla bağlayan karma ipliklerinin farkındaydı. Ama Ateşhürya… Pek samimi sayılmazdı, onunla Ning'in arasındaki karmik bağlar oldukça zayıftı. Saltrüzgar, Uluneşe ve Gökateş Taobirleşimi'ne meydan okumaya karar verdiklerinde Ning onlara elinden geldiğince yardım edecekti.

 

Fakat onlar için yapabileceği şeylerin bir sınırı vardı. Daha kendi kızının Taobirleşimi'nde başarılı olacağından bile emin değildi; ona sadece yardımcı olacağını düşündüğü bazı hazineler verebilirdi.

 

“Acaba o üçlü ve Dokuztoz başarılı olabilecekler mi?” diye düşündü Ning.

 

Aniden, Ning'in önündeki kadim kaosta bir figür belirdi. Bu figür epey cılızdı ve simsiyah zırhından soğuk mu soğuk bir aura saçılıyordu. Ning'i görür görmez hemen saygıyla eğildi: “Katliam sizi selamlıyor, Taolordu Karakuzey.”

 

Bu adamın kilisesine “Katliam Kilisesi” demesinin asıl sebebi, kendi Taoist lakabı olan “Katliam”dı! Uzun zaman önce, henüz gençken bu ismi seçmişti ve o zamanlar “Katliamın Tiranı”ndan bihaberdi. Dürüst olmak gerekirse, bu isim oldukça yaygın bir Taoist lakabıydı. Bazı lakaplar gelişimciler tarafından sık sık kullanılıyordu.

 

“Kilise lideri.” Ning başını salladı. “Dünya Seviyesi’ndeyken adını duymuştum.”

 

“O zamanlar Parkıyı benden yardım istemişti. Taolordu, yolculuğunuz sırasında gözümü bir an için bile olsun sizden ayırmadım.” Efendi Katliam hemen gülümsedi: “O zamanlar bugün olduğunuz kişiye dönüşeceğinizi bilseydim, elimden gelen her şeyi yaparak size yardım ederdim.”

 

Ning güldü.

 

“O vakitlerde asıl amacım Gökateş'i geliştirmekti.” dedi Parkıyı. “Bu yüzden gerçeği sizden saklamıştım.”

 

“Merak etme, ne yapmak istediğini ve buna ne kadar çaba harcadığını biliyorum. Kaos Tanrıyaratıkları doğaları gereği yalnızdır ama sen, klanını geliştirmek için elinden ne geliyorsa yaptın.” Ning gülümseyerek başını salladı ve sonrasında Efendi Katliam'a baktı. “Katliam, konuş bakalım. Nedir beni aramandaki sebep? Ayrıca neden önüme yalnızca bir yansıma gönderdin? Gerçek vücudunu geçtim, avatarını bile göndermemişsin.”

 

Bir ötekidiyarı bağladıktan sonra o diyar, kişinin bir nevi yansımasına dönüşüyordu. Bir Ötekidiyar Efendisi bu yansıma aracılığıyla kendi ötekidiyarında istediği yerde ortaya çıkabilirdi. Bırakın Ning gibi yüce bir adamı, Ötekidiyar Efendileri bile yalnızca bir yansımanın onları karşılamasından pek hoşlanmazdı!

 

“Taolordu, lütfen beni affedin. Gerçek vücudum ve avatarım buraya gelemiyor. Yapacak hiçbir şeyim yok.” diyerek hızla açıkladı Efendi Katliam.

 

“Konu nedir? Ve olayın Hapların Efendisi'yle ne gibi bir bağlantısı var?” Ning sordu. Ning gerçekten de Hapların Efendisi'ni seviyor ve ona saygı duyuyordu; çünkü zamanında bu kadın hiçbir karşılık beklemeden ona büyük iyilikler yapmıştı. Ayrıca Ning, bu kadının onu bir aile üyesi gibi sevdiğini hissedebiliyordu! Ning karma bağları sayesinde onun hayatta olduğunu görmüştü ama aralarında çok ama çok uzun bir mesafe vardı… Fakat Ning, ötekidiyara girmesine rağmen bu mesafenin hala kısalmamış olduğunu görünce şaşırmıştı. Yani Hapların Efendisi, şu anda bu ötekidiyarın içinde değildi!

 

Efendi Katliam'ın gerçek vücudu ve avatarı da burada değilse… Ning bu işin sonunun pek de iyi olmadığını düşünüyordu.

 

“İzin verin size durumu açıklayayım.” Efendi Katliam saygıyla söze girdi. “Taolordu, sanıyorum ki Hapların Efendisi'nin uzun zamandır üç büyük kardeşini diriltmek istediğini biliyorsunuzdur.”

 

Ning başını salladı.

 

“Lakin… Bahsettiğimiz kişilerin ikisi güçlü Ebediyet İmparatorları ve biri de bir Hükümdar'dı.” diye açıkladı Efendi Katliam. “Dış dünyada ölmüş olsaydılar bir Tiran bile onları diriltemezdi. Neyse ki ötekidiyarımda öldüler ama onları diriltmeye kalkarsam, muhtemelen geri tepme nedeniyle ötekidiyarımın has özleri çökmeye başlar. Bunu engellemek için bir Tiran'ın araya girip ötekidiyarın dengesini sağlaması gerekiyor. İşi böyle yaparsak ötekidiyarım yine ağır bir hasar alacaktır ama en azından tek bir parça halinde kalacağını düşünüyorum.”

 

Ning buna anlam verebiliyordu. O Kılıç Hükümdarı öldüğünde ötekidiyarın has özleri gayet tabii adamın gerçekruhunu yutmuştu. Yutulan bir ruhu geri tükürmeleri için onları zorlamak mümkün değildi, çünkü ruhun parçaları çoktan ötekidiyarın çekirdeğine karışmış ve onun bir parçası olmuşlardı. Eğer Efendi Katliam onları zor kullanarak geri çıkarmaya çalışırsa, ötekidiyara vereceği zarar nedeniyle has özler çökebilirdi. Bu bütün ötekidiyarın sonu demekti!

 

Ötekidiyarda ölen bir Hükümdar'ı, o ötekidiyara minimum zarar vererek diriltebilecek tek kişiler Tiranlar'dı. Çünkü zaten ötekidiyarları Tiranlar yaratıyordu. Onları nasıl koruyacaklarını iyi bilirlerdi.

 

Ötekidiyarlar… Nihayetinde bu yerler sadece diyarıdüzlemler kadar büyüklerdi ve bir Hükümdar'ın gerçekruhunun parçalarına büyük önem veriyorlardı. Doğal olarak engin Kaosdiyarı'yla tek bir ötekidiyarı kıyaslamak mümkün olmazdı. Kaosdiyarı sıradan bir ötekidiyardan kat be kat daha büyüktü ve öyle heybetliydi ki Tiranlar bile onun gücüne dayanamıyordu. Sadece efsanelerde geçen bir Nihai Tiran Kaosdiyarı'nı bağlayabilirdi. Öte yandan bir ötekidiyarı bağlamak için sıradan bir Ebediyet İmparatoru bile olmanız yeterliydi!

 

“Onları diriltmek için bir Tiran'ı bulmaya karar verdi.” dedi Efendi Katliam. “Çünkü hayatındaki en büyük amacı, en büyük arzusu buydu.”

 

Ning iç geçirdi. Kadınla kısa bir zaman geçirse de, o üç adama karşı ne kadar derin duygular beslediğini görebilmişti.

 

“Tiranlar'ın bile o üçlüyü diriltebilmek için ötekidiyarımı dikkatle koruma altına alması gerekiyor. Bu gerçekten de zor bir iş.” dedi Efendi Katliam. “Ve genelde, Tiranlar Hükümdarlar'ı diriltmeyi kolay kolay kabul etmiyorlar. Hapların Efendisi zamanında bir Tiran'la bağlantı kurmayı başardı ama Tiran'ın dizdiği koşullar o kadar sertti ki, ben bile tamamen aptala dönmüştüm.”

 

“Sert koşullar mı?” Ning sordu. “Ne gibi?”

 

“Toplamda bin diyargemisinin değerine denk gelecek miktarda hazine istemişti.” dedi Efendi Katliam.

 

Bunu duyan Ning'in yüzü değişti. Fakat Tiranlar'ın aklından geçen şeyi kestirebiliyordu. Gelişim tehlikeli olması gereken bir yoldu; eğer bu yola adım atan herkes öldükten sonra şak diye diriltilirse, o zaman gelişimin bir çocuk oyuncağından ne farkı kalırdı? Ayrıca ölen gerçekruhları diriltmek gerçekliğin üstünde negatif bir etki yaratıyordu ve Kaosdiyarı'nın kanunlarını sarsıyordu. Evet, her diriltme aşaması ufak bir etki yaratırdı ama sürekli birileri diriltilirse, o zaman bunların yaratacağı toplam etki Kaosdiyarı'nı sarsabilirdi. Özellikle de Kaosdiyarı'nın içinde pusuda yatan düşmanlar varken, böyle bir şeyin olmasına izin verilemezdi.

 

Diğer bir taraftan, eğer Tiranlar diriltme isteklerini tamamen geri çevirirlerse bu durum gelişimcileri kedere boğardı… Bu yüzden Tiranlar, verdikleri cevaplarda genelde katı koşullar sıralıyorlardı. Bir Hükümdar'ı ve iki İmparator'u diriltmemi mi istiyorsun? Tamam, yaparız. Bana sadece bin diyargemisi değerinde hazine vermen yeterli!

 

“Bahse varım Sithe'de bile o kadar diyargemisi yoktur.” Ning başını salladı.

 

“Hapların Efendisi Tiran'dan bu tarz hazineleri bulmak konusunda yardım istedi. Tiran ona, Sithe Diyarları'nın hazinelerle dolu olduğunu söyledi; ancak burada bir sıkıntı vardı; tek başına o kadar hazineyi toplayabilir miydi?” Efendi Katliam ekledi. “Bu yüzden, Hükümdar olduğundan beri Sithe Diyarları'na defalarca kez gidip geldi. Dürüst olmak gerekirse bugüne kadar sayısız gelişimciyle karşılaştım ama onun kadar korkusuz ve amacına ulaşmak konusunda bu kadar çılgın olan bir başkasını ne gördüm ne de duydum.”

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44351 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr