Bölüm 1331: Üç Bin Kaos Döngüsü

Ning'in yanında Mavi Çiçek Malikanesi'nin beyaz saçlı üstadı duruyordu. Yaşlı adam heyecanlıydı. “Taolordu Karakuzey Taobirleşimi'nde başarısız olmuş olabilir ama kavradığı Ebedi Nihai Kılıç Taosu sayesinde artık hiç olmadığı kadar yüksek bir öngörü seviyesine ulaştı. Ölümüne daha var. Belki de bu zaman içerisinde efendimin son isteğini yerine getirebilir?”

Siyah cübbeli Ji Ning önünde süzülmekte olan Ebediyetin Kalbi'ne ve onu saran mühürlere bakıyordu. Ne zaman bir mühür katmanını çözse bir diğeri ortaya çıkıyor ve genç adam tekrardan çalışmaya koyuluyordu. Her seferinde yepyeni öngörüler kazandığını söylemek gerekirdi.

 Çünkü her bir mühür katmanı Tiran Erk'in Dokuz Kaos Mührü'nü tasarlarken kullandığı bilgeliğinin parçalarını taşıyordu. Ning bu konuda Tiran Erk'le aşık atamazdı ama kavrayışı öyle yüksekti ki, meseleye biraz odaklanırsa yeni fikirler edinebiliyordu. Tabii Tiran'ın taştan sunağı ve Taşkor İncisi ona sürekli destek sağlamaktaydı. Bu hazineler sayesinde Ning normalde ulaşamayacağı bir kavrayış hızına erişiyordu.

 Yetmiş beş. Seksen. Seksen beş. Doksan…

 Mühür katmanlarını aştıkça, karşısına çıkan engeller onu daha da zorluyordu. Artık her mühür katmanında çok sayıda öngörü kazanıyor ve onları zar zor aşabiliyordu.

“Bu kadarmış.” Ning nihayetinde duraksadı. İlk doksan iki mührü çözmek için sadece beş bin yılını harcamış ama sonrasında geçirdiği yüz bin yılda herhangi bir gelişme kaydedememişti. Ebedi Nihai Kılıç Taosu’ndan aldığı yardımları sonuna kadar kullanmıştı; ilk seviyelerde hiç zorlanmazken, artık mühür katmanlarını aşmak için yeni öngörüleri düzenlemesi gerekiyordu.

“Doksan dokuz mühürden doksan iki tanesini çözebildim.” Ning gülümsedi. “Görünüşe göre ölmeden önce bunu çözme şansım var. Tiran Erk'in Ebediyetin Kalbi'ne sakladığı hazineyi gerçekten görmek istiyorum. Malikane ruhunun söyledikleri doğruysa, söz konusu hazine en azından Taşkor İncisi kadar değerliymiş!”

Ning çok sayıda Sithe hazinesi incelemiş ve aynı zamanda Ebedi Nihai Kılıç Taosu’nu kavramıştı. Bu iki farklı kavram sayesinde yüksek bir öngörü seviyesine ulaşabiliyor ve bu farklılığı kullanarak Ebediyetin Kalbi'ni saran mühürleri aşabiliyordu. Henüz sadece doksan ikinci seviyeye ulaşmış olsa da, önünde hala daha on bini aşkın kaos döngüsü vardı. Şansı devam ediyordu.

……..

Ning ve ailesi Alevejder Diyarıdüzlemi'ni terk ettikten sonra 1.2 milyar yıl boyunca Kaosdiyarı'nı gezdi ve ardından ilk hedefleri olan Ateşlideniz'in Yağan Yıldırımları'na ulaştılar.

Tırırım…

Sayısız yıldırım göklerden yağıyor, öyle yoğun ve öyle sıkı bir form oluşturuyorlardı ki, manzara devasa bir elektrik denizini andırıyordu. Yıldırımın hemen altında bükülmüş uzay zaman vardı ve yıldırımlar ne zaman bu uzay zaman katmanına çarpsa, yaşanan patlamalar devasa ateşten denizlerin yükselmesine neden oluyordu. Bahsi geçen denizler sadece oracıkta süzülüyor ve boş uzayda fazlasıyla dikkat çekiyordu. Ateş denizlerinin hemen üstünde yer alan yıldırım şelalesi ise yüz milyon kilometreden genişti ve yatay bir yıldırım havuzuna benziyordu.

Manzara gerçekten de eşsizdi ama ölümcüldü de. Bu yerin gücü koskoca Kaosdiyarı'nın kanunlarını bile yıkabilecek ve bükebilecek kadar fazlaydı. Belki Kaynak Denizi'nden biraz daha zayıftı ama Hükümdarlar'ı ağır yaralayabilir ve Şehir Efendisi Seviye İmparatorlar’ı kolayca ortadan kaldırabilirdi.

Aniden, ateşten denizin üstünde ufak bir gemi belirdi.

“Demek Ateşlideniz'in Yağan Yıldırımları burasıymış?” Parlakay önündeki devasa ateş denizine ve üstündeki sonsuz yıldırım şelalesine baktı.

“Kaosdiyarı gerçekten de ucu bucağı olmayan mucizelerle kaplı.” Subhuti şaşkınlıkla iç geçirdi. “Bu yerin ufacık bir parçası bile beni kolayca öldürebilir.”

“Hadi, içeri girelim de bakalım.” dedi Ning. Boom! Ning bu yolculukta ilk defa Kılıç Taosu bölgesini saldı ve bölge gemiyi kaplamaya başladı. Parlakay, Yuchi Kar ve Ji Yichuan yıldırım şelalesinin derinliklerine girdikleri sırada şaşkın bir şekilde etrafı izliyordu.

Ning'in Kılıç Taosu bölgesi yaklaşık üç bin metrelik bir alanı kapsıyor ve bu alanı mutlak bir boşluğa çevirerek içeriye ateşlerin ve yıldırımların girmesine engel oluyordu.

Vhoosh. Ning diyargemisiyle birlikte yıldırımın ateşten denize çakıldığı noktaya yöneldi. Çarpışma noktasında yaşanan patlamaların yoğunluğu insanın aklını başından alacak kadar güçlüydü!

Yağan Yıldırımlar'ın asıl gücü kadim kaostan geldiği için sonsuz bir enerji kaynağına sahip oldukları söylenebilirdi. Aynı şey Ateşlideniz için de geçerliydi. Fakat Ateşlideniz'in Yağan Yıldırımları'nın da bir güç sınırı vardı. Bu sınıra ulaşıldığında artan güç kaybolarak kadim kaosa geri dönüyordu.

“Yağan Yıldırımlar ve Ateşlideniz'in birleştiği noktadayız; yıldırım bu noktada dönüşüm geçirerek ateş formuna bürünüyor. Parlakay, meditasyona başla. Burası çok işine yarayacak.” dedi Ning. “Burada çalıştığın sürede, kılıç bölgesinin dışına çıkmamalısın.”

“Anlaşıldı.” Parlakay uslu uslu başını salladı.

Aslında, genç adamın üç bin metrelik bölgesi onları dış dünyadan tamamen soyutluyordu. Dışarıdan içeriye hiçbir şey giremeyeceği gibi, içeriden de hiç kimse dışarı çıkamazdı! Ning sadece Parlakay'ın aklını başına getirmek için ona uyarıda bulunmuştu.

Kızı Ateş Taosu’nu takip ettiği için Ning burada uzunca bir süre kalmayı düşünüyordu. Kızı henüz Dünya Seviyesi’ndeydi; onun bir yerde uzun kalacak kadar sabırlı olmamasından endişe ediyordu.

Ning tek başına boşluğa kuruldu ve bağdaş kurarak sessizce meditasyona başladı. Yichuan ve Kar da diyargemisinde bir şeyler içiyor, güzeller güzeli manzaranın tadını çıkarıyorlardı. Sıkıldıklarında yanlarında taşıdıkları malikane dünyalarına giriyorlardı.

Su Youji de Ji Parlakay gibi Ateş Taosu’nda ilerleyen bir gelişimciydi; ikisi de meditasyona odaklanmıştı. Subhuti de aynıydı ama ateş ve yıldırımın buluştuğu yerdeki bükülmüş uzay zamanın mantığını bir türlü kavrayamamıştı. Dikkatle meditasyon yapıyor, yepyeni öngörüler kazanıyordu.

 Kaosdiyarı'nda ne kadar çok şey görürseniz, ne kadar çok olaya tanıklık ederseniz, Tao'nun sonsuz gizemlerini de bir o kadar çabuk kavrayabiliyordunuz.

Bu yüzden en hızlı ilerleyen kişi Ning'di. İki kısa yılda Ateşlideniz'in Yağan Yıldırımları'nı kullanarak Yıldırım Taosu’nu Hükümdar Seviyesi’ne yükseltti. Su Taosu kadar hızlı olmamasının sebebi genç adamın daha önceleri Yıldırım'a fazla dikkat etmemiş olmasıydı. Fakat Ebedi Nihai Kılıç Taosu’nun getirdiği olağanüstü öngörüler sayesinde diğer Taolar'da Hükümdarlık’a ulaşmak onun için zor sayılmazdı.

On iki yıl daha geçtiğinde, genç adam Ateş Taosu’nu Hükümdar Seviyesi’ne ulaştırmayı başardı. Ardından Ning dikkatini bükülmüş uzay zaman bölgesine odakladı ve Uzay Taosu’nda çalışmaya koyuldu. Fakat buradaki uzay gizemleri yeterince tamamlanmış olmadıkları için Ning onlara fazla zaman ayırmayacaktı. Buna gerek yoktu; zaten bir sonraki durakları Uzay Taosu’nu çalışmak için mükemmel bir yerdi.

Fakat bu Taolar’ı basitçe kavramak asıl olay değildi. Asıl olay, bütün bunları Ebedi Nihai Kılıç Taosu’yla birleştirmekti ve bu hiç de kolay olmayacaktı.

……

Zaman akıp geçti. Ning ve ailesi Ateşlideniz'in Yağan Yıldırımları'nda doksan altı kaos döngüsü geçirdiler. Herkes sonuna kadar öngörü kazandıktan sonra bir sonraki duraklarına doğru yola çıktılar. Son doksan altı kaos döngüsünde çoğu ciddi gelişmeler kaydetti. Ning Yıldırım ve Ateş Taoları'nı başarıyla Ebedi Nihai Kılıç Taosu’na kattı.

……..

 Uzun yolculuk devam ediyor, grup tehlikeli bölgeleri gezerek sık sık meditasyon için duruyordu. Bazı yerlerde sadece yirmi otuz kaos döngüsü harcasalar da, bazen bu sayı yüze çıkabiliyordu.

Gittikleri her yer birbirinden farklıydı. Bazısı gerçek manada tehlikeliydi, bazısı ise kendince özeldi. Kaşla göz arasında Alevejder Diyarıdüzlemi'ni terk edeli üç bin kaos döngüsü olmuştu.

Geçen zamanda Su Youji, Subhuti ve Rüzgarşeytanı üçlüsü muazzam ilerlemeler kaydetmişti. Su Youji artık istediği an Taobirleşimi'ne meydan okuyabileceğini hissediyordu… Ama tabii henüz başarılı olup olmayacağından emin değildi.

Subhuti ve Rüzgarşeytanı da dördüncü adımda olan Taolordları'ydı. Bu yerleri gezmek ve hem Ning'den hem de Hükümdar Mavihabis'ten aldıkları rehberliği değerlendirmek onlara büyük faydalar sağlıyordu.

Ve tabii… Parlakay'ı da unutmamak lazımdı! Artık bu genç kadın bazı Ötekidiyar Efendileri'nin bile ziyaret etme şansını bulamadığı yerleri görmüş, Kaosdiyarı'nı işlevsel kılan Taolar'ın nasıl işlediğine dair gizemleri öğrenmişti. Dürüst olmak gerekirse Parlakay, Ning'in sahip olmadığı kadar çok fırsata sahipti… Ancak ne yazık ki Ning kadar fazla tehlike ve acı çekmemişti; yetenek konusunda da babasına yetişemezdi. Zar zor da olsa bir Üstün Tao kavradığında Ning meseleyi zorlamayı bıraktı.

Ardından… Parlakay bu Üstün Tao'yu kullanarak Taolordluğu'na geçiş yaptı ve kısa bir süre sonra üçüncü adıma ulaştı! Sonuçta ilk adımlar çoğu Taolordu için kolaydı.

“Biliyor musun, eğer Efendim kızına gösterdiği ilgiyi Alevejder Diyarıdüzlemi'ndeki herhangi bir dehaya gösterseydi, o kişi kesinlikle birden fazla Üstün Tao'yu birleştirebilirdi.” Mavihabis fısıldayarak Su Youji'ye baktı. “Küçük hanımımız pek yetenekli değil. Taobirleşimi'nde başarılı olsa bile Hükümdar olamayacak. Babası ise Tiranlar'ın dengi!”

“Burada kızından bahsediyoruz. Bütün ilgisini ve odağını tabii ki ona verecek. Yabancılara da aynı davranamaz ya?” dedi Youji.

Ning gerçekten de kızı için elinden geleni yapmıştı. Ustası Subhuti, Rüzgarşeytanı, Su Youji ve kişisel öğrencilerini eğitmek için de son zamanlarda epey zaman harcıyordu. Tabii Hükümdar Mavihabis'e de arada sırada bazı taktikler verdiğini söylemek gerekirdi.

Peki ya diğerleri?

Bu evrende inanılmaz şeyler yaşayan, inanılmaz yetenekli figürler vardı… Ama bunların Ning'le ne gibi bir bağlantısı olabilirdi ki? Ning'in onlara dikkat edecek zamanı yoktu; aynı şeyi bizzat kendisi yaşamıştı. Geçmişte herhangi bir Tiran'ın ona bizzat rehberlik ettiğini hatırlamıyordu! Bugünlere kadar tek başına gelmişti!

……