Bölüm 1320: Özmerkezi'ne Girmek

avatar
3165 30

Desolate Era - Bölüm 1320: Özmerkezi'ne Girmek



Bölüm 1320: Özmerkezi'ne Girmek 

Proofreader: Wias

 

 

Kavrulangüneş Hükümdarı alelacele konuştu, “Sizi çağıran kişi Tiran Gökana. Sithe'yle yaptığımız savaş sona erdiğinden beri kendisi Özmerkezi'nde yaşıyor. Ondan biraz da olsa rehberlik alabilecek kadar şanslıydık.”

 

“Gökana mı?” Ji Ning başını salladı. Tiran Bolin, Tiran Erk ve Tiran Titanos üçlüsünden başka bir Tiran tanımıyordu.

 

“O halde yolu gösterebilirsin.” dedi Ning.

 

“Taolordu…” Koyu mavi zırhlara bürünmüş olan Öz Yürüyen tereddüt ederek Ning'in arkasında duran gelişimcilere baktı. “Tiran has özlerin içinde yaşıyor; orası ciddi manada tehlikeli bir yerdir. Sıradan gelişimcilere uygun değildir! Oraya girebilmek için ya Tiranlar'a denk olmak ya da bizim gibi has özlerin doğurduğu canlı türlerinden olmak gerekir. Doğuştan gelen güçlü vücutlarımız sayesinde oraya dayanabiliyoruz. Korkarım ki grubunuzdan sadece siz ve yanınızdaki Kaos Kadimi oraya girebilir.”

 

“Merak etmenize gerek yok.”

 

“Taolordu, Tiran sizi görmek istediğini söylemiş. Oraya gitmek haddimize değil.” Patrik Koruyeli, Mavihabis ve diğerleri hemen konuştular. Tiran'ın Ning'i çağırdığını duyar duymaz nefesleri kesilmişti. Taolordu Karakuzey ve Tiran gibi yüce bir varlığın arasında yaşanacak bir buluşmaya ne cüretle katılabilirlerdi ki?

 

“Karakuzey, sen gidebilirsin. Bizi merak etme.” dedi Nuwa.

 

“Pekala.” Ning başını salladı. Onları yanlarında götürse bile, grubun has özlerde ilerlemesi mümkün olmayacaktı. “Kavrulangüneş Bölgesi'ni terk etmeyin. Geri döndüğümde tekrar buluşuruz.”

 

“Tamamdır.”

 

“Anlaşıldı.” Su Youji ve diğerleri onayladılar.

 

“Dikkatli ol.” dedi Nuwa.

 

“Sorun yok.” Ning gülümsedi. Sekiz Bölge Hükümdarı sorun çıkarmaya cesaret edemezdi; yani Nuwa'nın takımının korkacak bir şeyi yoktu.

 

“Beni de yanınızda götürün, efendim!” Ateşkanadı meraklıydı. “Has özlere dönmeyeli uzun zaman oldu!”

 

Ning gülerek başını salladı. “Tamam, benimle gelebilirsin.”

 

“Lütfen bu yönden, Taolordu.” Kavrulangüneş Hükümdarı savaş gemisini çıkardı ve Ning ile Ateşkanadı'nı içeri davet etti. Saniyeler sonra gemi uzayı yararak iz bırakmadan kayboldu.

 

…….

 

Sekiz Bölge Hükümdarı ellerindeki gizemli aletleri kullanıyordu. Üç kısa günün ardından Kavrulangüneş Bölgesi'nden çıktılar ve uzayın sessiz, boş bir bölgesine giriş yaptılar. Grupta toplamda on kişi vardı ve hepsi o boşlukta duruyordu.

 

“Has özlerin içinde Sithe savaş makineleri işlevlerini yitiriyor. İçeri girdiğimizde yavaş yavaş uçmak zorunda kalacağız.” Kavrulangüneş Hükümdarı açıkladı.

 

“Açıl!” Bölge Hükümdarları'ndan biri öne çıktı ve elini havaya kesik atarmışçasına salladı. Svoosh! Uzay zamanda bir geçit açıldı; geçidin karşı tarafında inanılmaz enerjileri barındıran bir bölge vardı.

 

“Önden buyurun, Taolordu.” dedi Bölge Hükümdarları saygıyla.

 

“Gidelim.” Uzay zaman geçidine ilk adım atan kişi Ning oldu; onu daha sonrasında Ateşkanadı ve diğer sekizli takip etti. İçeri girmeleriyle birlikte geçidin girişi kapandı ve arkada hiçbir iz kalmadı. Sıradan gelişimciler burada bir zamanlar var olan geçidi asla fark edemezlerdi.

 

……..

 

Girdikleri bölge yoğun bir güçle doluydu. Okyanusa düşen bir ölümlünün yaşadığı tecrübeye çok benziyordu; girdikleri yer insanın nefesini kesecek yoğunlukta bir heybetle kaplıydı. Dalgalardan kaynaklanan baskı Hükümdarları bile öldürebilirdi ve Ötekidiyar Efendileri burada tek bir adım atmakta bile zorlanırdı.

 

Tırırım…

 

Bölge Hükümdarları ve Ateşkanadı Tanrısı da ciddi bir baskı altındaydı. Güçlü vücutları sayesinde bu baskıya direnebiliyorlardı; bilhassa neredeyse yıkılmaz vücuda sahip olan Ateşkanadı daha rahattı. Fakat yine de ilerlemek için bir güç harcamaları gerekiyordu. Neyse ki Ateşkanadı sonsuz sayılabilecek bir enerji kaynağına sahip olduğu için bu konuda endişe etmiyordu.

 

“Hangi yöne gideceğiz?” Ning ise grubun en rahat üyesiydi. Kılıç Taosu bölgesiyle üstüne binen baskıyı tamamen elimine edebiliyordu.

 

 Çünkü Kılıç Taosu’nun bölgesi, Kılıç Taosu’nun haz özleriyle neredeyse aynı şeydi. Kılıç Taosu’nun has özleri ise gayet tabii has özlerin bir parçası oldukları için Ning'e bu bölgede adeta okyanustaki balıklar kadar rahat ilerleyebilme şansını veriyordu. Genç adam herhangi bir baskı altında değildi.

 

Ne yazık ki Ning başkalarını koruyamıyordu. Has özlerin gücü daimiydi ve Kılıç Taosu’nun has özü yalnızca büyük bir bütünün parçasıydı. Ning diğerlerini malikane dünyasına çekerek koruyabilirdi. Fakat aksi halde herkes tek başına direnmek zorundaydı.

 

“Bizi takip etmeniz yeterli olacaktır, Taolordu.” dedi Kavrulangüneş Hükümdarı saygıyla.

 

“Yorgun düşerseniz malikane dünyama girebilirsiniz.” Ning gülümsedi.

 

“Gerek yok.”

 

“Merak etmeyin, Taolordu. Bizler buraya alışığız.”

 

“Haha, böyle ufacık bir baskının lafı bile olmaz, efendim!” Sekiz Bölge Hükümdarı ve Ateşkanadı hızla ilerliyor ama bunu yapmak için güç harcıyorlardı. Ning ise efor sarf etmeksizin onları takip etmekteydi.

 

Genç adam etrafını süzdü. Özmerkezi farklı farklı göllere ayrılmış olup her gölde farklı bir has özün yer aldığı kadim bir bölgeydi. Yıldırımın, suyun, buzun ve daha nicelerinin has özlerini görme fırsatına erişti… Her biri inanılmaz bir heybete sahipti. Ning onlar aracılığıyla farklı farklı Taolar'ın gizemlerine erişebildiğini hissetti.

 

Kılıç Taosu’nun has özü, koskoca has özler havuzunun sadece ufak bir parçasıydı.

 

“Kaosdiyarı'nın gerçek temeline geldim.” diye mırıldandı Ning. “Ben bile bu yerin sadece ufacık bir kısmını kontrol edebiliyorum.”

 

…….

 

Hızlı uçsalar da farklı farklı has özleri aşmak beş günlerini aldı. Nihayetinde havada süzülen ve sıradan görünen ahşaptan bir kulübenin önüne geldiler. Kulübenin hemen önünde ufak bir mısır tarlasını andıran bir bahçe vardı.

 

“İşte geldik.” Bölge Hükümdarları rahatladı. Svoosh! Svoosh! Svoosh! Hızla uçarak bahçeye indiler. Ning ve Ateşkanadı onları takip etti.

 

Bahçeye yerleştirilen görünmez bariyerler sayesinde Özmerkezi'nin baskıları iç kısma ulaşamıyordu.

 

“Ne mucizevi bir formasyondur bu.” Ning formasyonu inceledikten sonra iç geçirdi. Özmerkezi'nin gücünü dışarıda tutabilen bir formasyon gerçekten de muazzamdı. Ardından Ning etrafını inceledi. Burada onlardan başka hiç kimse yoktu; en azından Ning öyle hissediyordu. Başını çevirerek Kavrulangüneş Hükümdarı'na baktı ve sordu. “Tiran nerede?”

 

“Burası Tiran'ın sık sık dinlendiği bir yerdir.” dedi mavi zırhlı Öz Yürüyen. “Kendisi yakınlarda meditasyon yapıyor. Malikaneye girer girmez varlığımızı hissetmiş olmalı. Yakında buraya gelecektir.”

 

“Meditasyon mu?” Ning bölgeyi tekrar süzdü. “Eh?” Çok geçmeden mesafeden yankılanan garip bir güç dalgalanmasını hissetti. Bu geçici bir dalgalanmaydı ve inanılmaz bir vahşete sahipti. Sanki dehşet verici bir kıyamet iblisi önüne çıkan her şeyi yok etmek istiyordu. Ning'in yüzü biraz değişti; “zamanın” bu kadar korkutucu bir kavrama dönüşebilmesi nasıl mümkün oluyordu?

 

Fakat dalgalanmalar çabucak duruldu. Kısa bir süre sonra gelip geçici, hayal meyal görünen bir figür onlara doğru süzülmeye başladı. Kulübeye ulaşması kısa sürdü.

 

Gelen kadın ince bir vücuda ve Ning'in istisnai bir güzel diyemeyeceği yüz hatlarına sahipti. Üç Alem'de sıradan sayılabilecek bir kadın görünüme sahipti. Yüzü biraz dolgundu, bakışları nazikti ve aurası hem muazzam hem de gizemliydi; zamanın izlerini taşıyordu. Zaman adeta bu kadının önünde oynayan uslu bir çocuk gibiydi. Kendisi Kaosdiyarı'ndaki tek kadın Tiran… Tiran Gökana'ydı.

 

“Karakuzey, sizi selamlıyor, Tiran.” dedi Ning hemen.

 

Tiran Gökana yalın ayaklarıyla bahçeye çıktı ve ardından keyifle gülümseyerek Ning'e baktı. “Gökana sizi selamlıyor, Taolordu Karakuzey.”

 

İki taraf da saygılıydı. Birbirlerine bakar bakmaz öngörü konusunda ne tür bir seviyeye ulaştıklarını anlayabilmişti.

 

Ning, Tiran'ın “Zamansal Taodoğum Özü”nün ne denli kadim olduğunu hissedebiliyordu ve Tiran da Ning'in “Ebedi Nihai Kılıç Taosu”na ait muazzamlığı fark etmişti. Farklı farklı yolları takip etseler de güç konusunda birbirine denk oldukları açıktı.

 

Tiran Gökana ve diğer Tiranlar bu yolda önce Hükümdarlık’a ulaşmış, ardından Tiranlık’a erişmişlerdi!

 

Ning ise Nihai Tao'yu takip ederek zamanla bu Tao'yu ebediyete kavuşturmayı başarmıştı. Ciddi manada konuşacak olursak hala bir “Ebediyet İmparatoru” olması gerekirdi ama öngörü konusunda gerçekten de Tiranlar'a denkti; tek zayıflığı anlayışındaki genişlik eksikliğiydi. Fakat gerçek bir mücadelede Tiranlar'la uzunca bir süre savaşabilirdi… Tabii Taobirleşimi'nde başarısız olduğu için savaştığı her an, ömründen yılların gideceği anlamına geliyordu.

 

“Karakuzey gel, içeride konuşalım.” dedi Tiran Gökana. Kulübenin kapısını açtı. Kulübe sıradandı, ahşaptan kütüklerle donatılmış klasik bir yapıydı.

 

Tiran Gökana bir masanın önüne kuruldu ve Ning de karşısına geçti. Önlerinde şarap kadehleri vardı ve kadehlerden yükselen rayihalar Ning'in gözlerini anında parlatmıştı. Şüphe yok ki önündeki bu şarap, bugüne kadar gördüğü en kaliteli şaraptı.

 

 Sekiz Bölge Hükümdarı ve Ateşkanadı'ndan sadece ahşap bir kapıyla ayrılıyor olsalar da, diğer dokuzlu içeride konuşulan hiçbir şeyi duyamıyordu.

 

…….

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44300 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr