Bölüm 1270: Hayat Dersi

avatar
3297 27

Desolate Era - Bölüm 1270: Hayat Dersi



Bölüm 1270: Hayat Dersi 

Proofreader: Wias

 

 

Ji Ning tereddüt etmedi. Kendi yoluna, Taobirleşimi'ne odaklıydı! İş Taobirleşimi'ne geldiğinde dışarıdan alınacak yardımlar kısıtlıydı. Asıl mesele, kişinin kendi öngörüleriydi!

 

Ning Nihai Kılıç Taosu’nda ilerleme kaydetmekte zorlanıyordu. Arada sırada birkaç öngörü kazanıyor olsa da, bunlar dağınık ve sistematik olmaktan uzak fikirlerdi. Bu nedenle Tiran Bolin'in yolundan gitmeyi seçmişti. Tiran Bolin, Hükümdarlık zamanlarında birden fazla Tao'ya çalışmış bir adamdı. Farklı Taolar'da Hükümdar Seviyesi’ne ulaştıkça Pençe Taosu’na dair dağınık öngörüleri birleştirebilmiş ve ansızın sınırlarını aşarak Tiranlık’a ulaşmayı başarmıştı.

 

“Tiran Bolin'e çok benziyorum. Nihai Kılıç Taosu’nda ilerleme kaydetmeyi başaramıyorum ve dağınık öngörüler bile kazanamaz hale geldim. Fakat bütün Taolar birbiriyle bağlantılıdır. Diğer Taolar'a çalıştıkça, Nihai Kılıç Taosu’nun Taobirleşimi'nde başarılı olma şansım artacaktır.” Ning sakinleşti ve diğer Taolar'a odaklandı.

 

Metal, odun, su, ateş, toprak, formasyon, uzay, yıldırım, illüzyon… Bütün bunlarda zaten belirli bir seviyeye ulaşmıştı. Sırada Rüzgâr Taosu vardı.

 

Taolar belli gruplara ayrılıyordu. Örneğin, Beş elementi tek bir grup olarak görmek mümkündü ve “rüzgar, toprak, ateş, su” dörtlüsü de farklı bir gruptu. Ning rüzgarda hiç zorlanmadığını fark etti; Taşkor İncisi'nin bu konuda yardımları gerçekten de muazzamdı. Rüzgar Taosu’nda Şehir Efendisi Seviyesi’ne ulaşması sadece bir kaos döngüsü sürdü. Fakat Zaman Taosu, uzaydan bile daha zordu.

 

……..

 

Zaman su gibi akıp geçiyordu. Ning'in siyah cübbeli Kadimikiz’i durmaksızın çalışırken, gerçek vücudu Mavihabis, Aksükun ve Ateşkanadı'yla birlikte evreni dolaşmaya başladı. Sonuçta, genç adam Alevejder Diyarıdüzlemi'nin bile tamamını görmüş değildi. Henüz ziyaret etmediği çok sayıda tehlike bölgesi vardı. Farklı yerler gezip, farklı şeyler öğrendikçe duyuları harekete geçebilir ve anlık bir aydınlanma yaşayabilirdi.

 

 Bir diyargemisine, bir Hükümdar'ın gücüne ve aynı zamanda Ateşkanadı'na sahip olan Ning, on sekiz kaos döngüsü gibi kısa bir sürede Alevejder Diyarıdüzlemi'ndeki bütün özel tehlike bölgelerini dolaştı. Fakat henüz Dehşetin Yıldızdenizi'ni tamamen geçmiş sayılmazdı ve orası, asıl tehlikelerin kol gezdiği yerdi. Zamanında Şafak Savaşı'nın yapıldığı bu yer, gerçekten de bir savaş alanından farksızdı. Ateşkanadı bile buradaki bazı tuzaklardan kaçmakta zorlanıyordu.

 

Ning Alevejder Diyarıdüzlemi'ndeki tehlike bölgelerini gezdikten sonra, sıradan kaosdünyalarına ve ebedidünyalara gitmeye başladı; sıradan ölümlülerin ve sayısız uzaylının yaşadığı hayatları tecrübe ediyordu. Ning onları yakından izlemekteydi.

 

……

 

Sıradan bir kaosdünyasında…

 

Otuz bin yıl önce dehşet verici bir kıyametle karşı karşıya kalan bu dünya, sayısız vatandaşını yitirmişti. Neredeyse bütün üstatlarını ve çoğu klanını yitiren bu diyar, artık gelişimcilerin Ölümsüz olmakta inanılmaz güçlükler yaşadığı bir yerdi.

 

“Yaşlı adam, ne yapabileceğini sanıyorsun ki? Bu yaşına rağmen hala Houtian Seviyesi’ndesin. Bir de bana bak! Daha yirmi yaşıma yeni basmış bir adamım ve Houtian Seviyesi’ndeyim. Ama bu bile başarılı olmama yetmedi. Ben başarısız olmuşken, sen nasıl başarabilirsin ki?” Çay evinde oturan bir genç adam, yaşlı bir adamla dalga geçiyordu.

 

“Bu kez yaş sınırı elli ve herkesin en azından Xiantian Seviyesi’ne geçiş yapmış olması gerekiyor. İki koşula da uymuyorsun.” Çay evinin daimî müşterilerinden bazıları da mekanın sahibiyle dalga geçiyordu.

 

“Duyduğum kadarıyla, Saftüy Şehri'nde gezginler toplanıyormuş. Saftüy Tarikatı'nda yapılacak büyük seremoniye sadece birkaç ay kaldı… Bahse varım, mücadeleye bir milyona yakın gelişimci katılacaktır.”

 

“Bin fahri öğrenci pozisyonu için gelen bir milyon Xiantian üstadı, öyle mi? Ah… Şu küçücük şehrimizdeki Xiantian üstatlarını iki elimle sayabilirim. Gerçekten de Saftüy Tarikatı yeni öğrenci alımlarında insanı şaşırtıyor.”

 

Başlarını salladılar ve tartışmayı sürdürdüler.

 

Çay evinin köşesinde birden fazla figür oturuyordu. İçlerinden biri beyaz cübbeli bir genç, diğeri tombul bir adam, bir başkası cılız bir yaşlı adam ve sonuncusu da kaslı, dürüst görünen ve bir korumayı andıran adamdı. Cılız adam bir kâhyayı andırırken, tombul olanı bir takipçiyim diye adeta bağırıyordu. Beyaz cübbeli genç için bir klanın genç efendisi olmalıydı. Fakat kıyafetlerine bakılırsa dördü de sıradandı. Büyük bir klandan yahut aileden geliyor olmaları pek de mümkün görünmüyordu.

 

 Bunlar Ning ve takipçileriydi. Ning bir yandan yemek yiyor, bir yandan da sohbeti dinliyordu.

 

“Gitme, büyük kardeşim.” Hemen yanlarındaki masada genç bir adam ve kadın oturmaktaydı. Kadın şen şakraktı ve yeşil cübbelere bürünmüştü; o esnada adama yalvarıyordu: “Büyük kardeşim, Xiantian Seviyesi’ne daha yeni geçtin ve hala alt kademedesin. Duymadın mı? Saftüy Tarikatı'na katılmak için bir milyona yakın Xiantian üstadı gelmiş! Üst kademe Xiantian üstatlarının bir şansı olabilir ve yüksek kademedekiler de şanslarını deneyebilir; fakat orta ve alt kademede olanların hiç şansı yok! Oraya gitmek, senin için intihardan farksız!”

 

“Hayatımı riske atacak olsam da gitmek zorundayım.” Genç adam dişlerini sıktı. “Gidersem, en azından günün birinde ailemizin ve klanımızın adını temize çıkarabilirim. Gitmezsem, korkarım ki asla intikam almak için yeterince güçlü olamayacak ve o yalanların kamçısıyla sonsuza dek yaşayacağım. Baba… Anne… Klandaki üstatlar… Biri bile rahat uyuyamayacak!”

 

“Büyük kardeşim…” Yeşil cübbeli kadın yalvarıyordu,.“Küçük, sessiz bir yer bulalım ve orada huzur içinde yaşayalım. Bunda ne sorun var ki?”

 

“O lanet yalanları yok saymamı ve huzurlu bir hayat yaşamamı mı istiyorsun? Buna dayanamam.” Genç adam başını iki yana salladı. “Pes et, küçük kardeşim. Zaten Saftüy Şehri'ne geldik sayılır. Üç yılımız yollarda geçti ve hedefimize ulaşmak üzereyiz. Beni ikna edemeyeceğini sen de biliyorsun.”

 

Yeşil cübbeli kadın dudaklarını çiğnedi. “Ben… Geriye senden başka kimsem kalmadı, büyük kardeşim.” Bunu duyan genç adamın gözleri kızardı.

 

 Onlar da köşede oturuyor ve fısıltılarla konuşuyorlardı. Yanlarındaki insanlar söylediklerini duyamıyordu.

 

“Güzel bir hayat yaşa. Saftüy Tarikatı'na girebilirsem, günün birinde seni bulmaya geleceğim.” Genç adam ayağa kalktı, ardından Ning'in yanına yürüyerek konuştu. “Kardeş Ning, on beş gündür birlikte seyahat ediyoruz. Artık, ayrılık vaktimiz geldi. Bugün içkiler benden! Kaderimizde varsa, elbet bir daha buluşuruz.”

 

“Kaderimizde varsa, elbet bir daha görüşürüz.” Ning gülümsedi ve kadehini kaldırdı. “Kardeş Qu, umarım başarılı olursun.”

 

“Başaracağım.” Genç adamın gözleri kararlılıkla doluydu.

 

“Hadi, ayrılmadan önce son kez şerefine içelim.” Ning konuştuğu sırada ikinci kadehi de kaldırdı ve onu genç adama uzattı.

 

Genç biraz şaşırsa da kadehi geri çevirmedi. “Şerefe.” Dedikten sonra başını kaldırdı ve şarabı içti. Sıcak şarap boğazından inerken, bilinçaltı denizine ansızın görünmez ve doğal bir akıntı iştirak etti.

 

“Gidelim.” Genç adam kadehi bıraktı, ardından gitti.

 

Ning gülümseyerek ona bakıyordu. Neredeyse yirmi kaos döngüsünü sıradan kaosdünyalarını gezerek harcamıştı ve nadiren gücünü gösteriyordu. Sıradan bir ölümlü gibi davranmayı seçmişti. Daha önce bu gençle bir gemi yolculuğunda karşılaşmışlardı. Heyecanlı bir sohbetten ve akşam içkilerinden sonra birlikte seyahat etmeye karar verdiler.

 

“Küçük kardeşim Qu.” Ning genç kadının masasına yürüdü. Kadının gözleri kıpkırmızı ve ıslaktı.

 

“Büyük kardeşim Ning.” dedi genç kadın.

 

“Kardeşin kesinlikle başarılı olacak; kim bilir, belki de tarihin gördüğü en büyük üstatlardan biri bile olabilir. Seni bulmaya geleceğine eminim.” dedi Ning. “Seninle de son bir kadeh içmek istiyorum.”

 

“Pekala.” Yeşil cübbeli kadın da Ning'le bir kadeh içti ve vücuduna o aynı görünmez güç nüfuz etti.

 

Kısa bir süre sonra Ning'e veda eden genç kadın, Saftüy Şehri'ne doğru yola çıktı. Büyük kardeşini merak ediyordu.

 

“Karakuzey.” Mavihabis yaşananları izledikten sonra Ning'in yanına eğildi. Olaya anlam verememişti. “Neredeyse yirmi kaos döngüsü boyunca farklı farklı dünyaları gezdin ve nadiren gücünü gösterdin. Birine yardım etmeye kalksan bile, onlara sadece ufak bir rehberlik sunuyordun. Peki o halde neden bu ikiliye diğerlerinden daha çok yardım ettin? Sadece vücutlarını değiştirecek görünmez bir güç göndermekle kalmadın, onlara birer miras bile transfer ettin.”

 

Ning güldü. Geçmişte yardım etmek istediği kişilere sadece karmik büyü aracılığıyla ufak rehberlikler sağlıyordu. Fakat bu kez, ikiliye ciddi manada yardım etmişti. Bu yardım sayesinde ikisi de bulundukları dünyanın zirvesine kolayca ulaşacak ve hatta Dünya Seviyesi’ne geçme şansı bulacaktı.

 

 “Hahah, çünkü bugün yirmi kaos döngüsü boyunca devam ettiğim yolculuğun sonuna geldim.” dedi Ning ve güldü. “Son günümde biraz eğlenmek istedim, haksız mıyım?”

 

“Son gün mü?” Aksükun, Mavihabis ve Ateşkanadı üçlüsü şaşırmıştı. Yirmi kaos döngüsüdür Ning'in yanından ayrılmamışlardı. Demek seyahatleri bugün sona eriyordu. Peki bunun sebebi neydi?

 

“Evet, son günümüz. Çünkü eğitimimi az çok bitirdim sayılır.” Ning başını salladı.

 

……..

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr