Bölüm 1244: Süpersin!

avatar
3196 31

Desolate Era - Bölüm 1244: Süpersin!



Bölüm 1244: Süpersin!

 

“Karakuzey, efsanelere göre Kaos Kadimleri yalnız başlarına evreni dolaşırmış. Fazla zeki olmamalarının yanında, hemen sinirlenebiliyorlar… Ve tek sevdikleri şey yemek!” Mavihabis şarabından bir yudum aldı, başını çevirerek mesafedeki Ateşkanadı Tanrısı'na baktıktan sonra Ning'e döndü. “Bu yaratıkların neredeyse her şeyi yediğini söylüyorlar. Bir diyarıdüzlemle karşılaşırlarsa, yavaş yavaş onu bile yutabiliyorlarmış. Kaosdiyarı'nı tek başlarına gezerken malikane dünyaları yaratıyor ve bu dünyaların içine canlı varlıklar yerleştirerek bu varlıkların kendileri için yiyecek ve içecek yetiştirmesini sağlıyorlarmış.”

 

Ji Ning başını salladı. Tabii ki bunları biliyordu. Yeşilin Maviruhu’nu elde ettiği günden beri, Kaos Kadimleri'ne dair bulabildiği her şeyi araştırmıştı. Doğal olarak Kaos Kadimleri'nin yemeği çok sevdiğini biliyordu! Zaten Tiran Bolin, bunu bildiği için Yeşilin Maviruhu üzerinde değişiklikler yaparak onu Kaos Kadimleri'ni kontrol etmeye yarayacak bir şeye dönüştürmüştü.

 

“Kardeşim Mavihabis, Yeşimateş Diyarı'ndaki Hükümdarlar'dan ve İmparatorlar'dan çok sayıda ruh meyvesi ve nadir lezzetler topladım. Birazını deneyelim mi?” dedi Ning.

 

“Paylaşacaksın yani?” Mavihabis'in gözleri parladı. Nadir ruh meyveleri ve lezzetler büyük güçlerin ilgi duyduğu şeylerdi; ancak bunlar çok nadir oldukları için, büyük güçler onları istedikleri gibi tüketemiyorlardı.

 

“Tabii canım! Gel, şu şarabın tadına bak. Onu Hükümdar Karaodun'dan almıştım.” dedi Ning ve büyük bir sukabağının tıpasını açtı.

 

Vhooosh. Şarabın enfes rayihası saklı bölgenin tamamına yayılıyordu. Hükümdar Mavihabis açgözlü ifadesiyle sukabağına bakakaldı. “Hahah, görünüşe göre başkalarından hazine toplamak gibisi yok. ‘Altı Haydut Mağarası’ adlı bu şarabın tadına daha önce bakmıştım. Hükümdar Karaodun kehanet konusunda gerçekten yetenekli; muhtemelen bu şarabı da takas yoluyla almıştır. Hadi, içelim biraz!”

 

“Elimde bu şaraptan fazla yok; yavaş yavaş içmemiz lazım! Tek bir kabak var, o kadar.” dedi Ning.

 

“Heh heh, ağırdan alırız tabii.” Mavihabis çok heyecanlıydı. Gerçekten de obur bir adamdı.

 

Mesafedeki Ateşkanadı Tanrısı havayı kokladı, ardından başını çevirerek Ning ile Mavihabis'e doğru baktı. Sonuna kadar açılmış ağzında duran bir et parçası yere düşse de, yaratık bunu fark etmemişti. Gözünü bile kırpmadan Ning'in masasında duran şaraba bakıyordu; şarabın kokusuna dayanmak mümkün değildi.

 

Malikane dünyasında onun için yiyecek ve içecek yetiştiren sayısız canlı bulunsa da, bunlar sadece sıradan yiyecekler ve içecekler yetiştirebiliyorlardı. Gerçek manada nadir bulunan ruh meyveleri ve benzer lezzetler, sadece özel ortamlarda yetişiyor ve Kaosdiyarı'ndan özümsedikleri özel enerjilerle besleniyordu. Bir malikane dünyasında böyle olağanüstü lezzetler yetiştirmek mümkün değildi.

 

“Yavaş yavaş içelim. Sakın hepsini kafaya dikmeye kalkma.” Ning cimri bir ifadeyle konuştu.

 

“Tamam, anladık!” Mavihabis çok sabırsızdı. Ning bunu görünce başını salladı ve kadehleri doldurdu. Neredeyse yakutu andıran bir kırmızılıktaki şarap, insanın ağzını sulandırıyordu.

 

“Eh?” Ning aniden bir hisse kapıldı ve başını çevirdi. Mesafedeki Ateşkanadı Tanrısı'nın ağzı açıktı ve salyaları akıyordu.

 

“O şarap…”Ateşkanadı Tanrısı salyalarını sertçe yuttu ve hemen konuştu: “Ben de biraz alabilir miyim?” Bu yaratık yiyecek ve şarap aşkıyla doğmuştu; fakat yıllardır böylesine kaliteli bir şarap içmemişti. Güdülerine karşı koyamıyordu.

 

“Olmaz! Zaten sadece bir kabak var. İkimize yetecek kadar bile yok.” dedi Mavihabis.

 

“Paylaşmayacak mısınız?” Ateşkanadı Tanrısı biraz sinirlendi.

 

“Beni korkutmaya çalışma. Zincirlerle bağlı olduğunu çabuk unutuyorsun; ayrıca ateşlerin de bize zarar veremez.” Mavihabis obur ve cimri bir adamdı. Şarabı paylaşmak istemiyordu.

 

“S-sen…!” Ateşkanadı Tanrısı sinirden köpürdü. Fazla zeki değildi ve genelde istediği her şeyi elde edebilirdi! Fakat zincirlerle bağlı olduğu için artık güç kullanarak bazı şeyleri alamıyordu… Yine de o şaraptan içmek istiyordu!! Şarabın kokusunu aldıktan sonra, kendi besinlerine olan ilgisini tamamen kaybetmişti.

 

“Mavihabis, ilk defa bir Kaos Kadimi'yle karşılaşıyoruz. Onlardan biriyle şarap içmek bile büyük şans. Cimrilik yapmayalım.” Ning gülümsedi.

 

“Evet, bence de!” Ateşkanadı Tanrısı anında heyecanlandı.

 

“Ne diye besliyorsun ki? Boş ver gitsin! Beni beslesen daha iyi.” dedi Mavihabis.

 

“SEN…!” Ateşkanadı Tanrısı öfkeyle Mavihabis'e baktı; bu cılız adamdan hiç hoşlanmamıştı. Öfkeyle kükredi, “Seni parçalayacağım!”

 

“Gel de dene.” Mavihabis sırıttı.

 

“Yeter, yeter. Sakin olun. Ateşkanadı Sithe tarafından yakalandı ve biz gelişimciler de zamanında Sithe'ye karşı kanlı bir savaş verdik. Olaya bu açıdan bakarsak, aslında aynı tarafta sayılırız.” dedi Ning.

 

“Evet, aynen öyle! İsmin Karakuzey'di, değil mi? Dediklerine tamamen katılıyorum. Aynı taraftayız.” dedi Ateşkanadı Tanrısı.

 

Ning içten içe biraz utanıyordu. Resmen bir çocuğun aklıyla oynuyordu! Yine de, olaya bu açıdan bakıldığında yaratığı hapsedildiği yerden kurtaracaktı. Yani bunu sadece kendisi için yapıyor değildi.

 

“Bir Kaos Kadimi'yle birlikte ziyafet çekmek çok hoşuna gidiyor. Al, bir kabak daha.” Ning Ateşkanadı Tanrısı'na doğru bir sukabağı fırlattı. Yaratık bunu görünce hemen heyecanlandı ve görünmez bir enerji dalgasıyla havadaki kabağı yakaladı, kapağını açtı ve ağzını sonuna kadar açarak şarabı içmeye başladı.

 

“Sen…” Mavihabis ne diyeceğini bilemiyordu.

 

“Ah, sorun yok. Yiyecek ve içecek çok şeyim var. O Hükümdarlar sayesinde, koleksiyonum epey büyüdü.” Ning elini sallayarak çok sayıda ruh meyvesi ve başka lezzetler çıkardı. Ruh meyveleri Kaosdiyarı'ndaki özleri alabilen spesifik mekanizmaların üretebildiği şeylerdi. Bazıları simyada bile kullanılıyordu.

 

Ning'in çıkardığı meyveler ise direkt olarak tüketilebilen cinstendi. Üç Alem'deki “Ölümsüzlüğün Meyveleri”nden bile kat be kat daha lezzetliydiler.

 

“Haha…” Bunu gören Mavihabis geniş bir kahkaha patlattı. Eliyle hemen uzandı ve çok sayıda meyve alarak hepsini yemeye başladı. Keyiften dört köşeydi.

 

“Ben de biraz alabilir miyim?” Ateşkanadı Tanrısı acınası bir ifadeyle Ning'e baktı. Şarabı çoktan bitirmişti; sonuçta Ning ona yalnızca bir kabak göndermişti. Mavihabis kendi kadehinden minik yudumlar alırken, Ateşkanadı Tanrısı şarabı direkt kafaya dikmişti. Evet, şarabın tadı muazzamdı ama hızlı içtiği için artık eli boştu.

 

Ateşkanadı Tanrısı'na göre masadaki bütün meyveler birbirinden lezzetli görünüyor ve kokuları onu çılgına çeviriyordu. Normalde bütün meyveleri kendine alırdı ama o sırada yalvarmaktan başka çaresi yoktu.

 

“Haha, meyve konusunda sıkıntı yok.” Ning elini sallayarak yaratığa doğru çok sayıda meyve gönderdi. Geniş tabağın içinde yüz farklı meyve vardı ve hepsi birbirinden cezbedici kokulara sahipti. İçlerinden birisi büyük bir yumurtaya benziyordu ve… Asıl adı “Yeşilin Maviruhu”ydu.

 

Geniş tabak Ateşkanadı Tanrısı'na doğru ilerlerken Ning gülümsedi. “Bu kez biraz yavaş yesen iyi olur. Hepsini direkt yutarsan, sana daha fazlasını veremeyebilirim.”

 

Ateşkanadı Tanrısı önündeki tabağa baktı. Hepsini yemek istiyordu ve Yeşilin Maviruhu bilhassa ilgisini çekmişti. Gözleri heyecanla parladı ve minnet dolu bir ifadeyle Ning'e baktı. Adeta bu gelişimcinin koca Kaosdiyarı'ndaki en iyi insan olduğunu düşünüyordu: “Süpersin! Buradan kaçabilirsem, sana kesinlikle yardım edeceğim.” Konuştuktan sonra başını eğdi ve yiyeceklere daldı.

 

Ning çok rahat görünüyor olsa da içten içe fazlasıyla gergindi. Yemen lazım. Yeşilin Maviruhu’nu ye!

 

“Vay be, amma lezzetliymiş! Uzun zamandır bu kadar iyisini yememiştim.” Ateşkanadı Tanrısı'nın heyecanına diyecek yoktu. Sithe onu yakalamadan önce bile nadiren bu tarz şeyler yiyebiliyordu. Yakalandıktan sonra hayatı iyice kötü bir hal almıştı; Sithe ona yiyecek hiçbir şey vermiyordu. Kendi sıradan yiyeceklerinden ve sıradan şarabından başka bir şeyi yoktu.

 

“Önce bunu yiyeceğim. Çok güzel kokuyor!” Ateşkanadı Tanrısı ağzını açtı ve ona en çekici gelen meyveyi, Yeşilin Maviruhu’nu ağzına attı.

 

Çatırt! Çatırt! Yeşilin Maviruhu’nu tek seferde yedikten sonra ağzında inanılmaz bir tat belirdi.

 

Mesafede oturan Ning ise aniden yaratıktan bir dalgalanmanın yayıldığını hissetti. Görünmez dalgalanma yaratığın vücuduna nüfuz ediyor, ruhuna ve gerçekruhuna kadar giriyordu.

 

“Başardım.” Ning rahat bir nefes aldı. Çok basit gibi görünen bu işlem, insanı fazlasıyla geren bir işlemdi.

 

Ateşkanadı Tanrısı başını eğerek diğer meyvelere döndü ama arada sırada Ning'e bakmadan edemiyordu. Ning'e karşı iyi duygular içerisindeydi; adam çok iyiydi. Aniden Ning'le arasında sağlam bir bağlantı olduğunu hissetti; öyle ki Kaosdiyarı'nda güvendiği ve sevdiği tek kişi Ning gibiydi. Gerçekruhunun etki altında olduğunu bile hissetmiyordu; hissettiği tek şey, bu adama karşı duyduğu koşulsuz sevgiydi.

 

Ning ise şarap kadehini aldı ve Ateşkanadı Tanrısı'na doğru yürümeye başladı.

 

“Efendim!” Aksükun şoke oldu.

 

“Fazla yaklaşma.” Mavihabis de şaşırdı.

 

“Merak etmeyin. Sorun yok.” dedi Ning. Ardından zincirlere yaklaştı ve onları incelemeye koyuldu. Bu zincir formasyonunu parçalamanın bir yolunu bulmak zorundaydı. Aksi halde, Ateşkanadı Tanrısı'nı serbest bırakamazdı

 

…….

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr