Bölüm 1217: Beklenmedik Sürpriz

avatar
3343 28

Desolate Era - Bölüm 1217: Beklenmedik Sürpriz



Bölüm 1217: Beklenmedik Sürpriz

 

Dokuztoz, Ning'i ikna edemese de geçici bir süreliğine Genişgök Sarayı'nda kalmaya karar verdi. Böylece Ning'le sürekli irtibat halinde olacak ve duruma dair detayları ona bildirebilecekti. Bu sayede Ning'e yardımcı olabileceğini biliyordu.

 

Dehşetin Yıldızdenizi'nde…

 

Ning'in gerçek vücudu bölgeyi hızla katediyor, onu Sithe Koruyucusu takip ediyordu. Burası çok tehlikeliydi; Ning bile dikkatle ilerlemek durumundaydı. Yaklaşık sekiz yüz yıl sonra, ikili nihayet Yeşimateş Diyarı'na ulaştılar.

 

“Geldik.” Ning önünde duran, neredeyse sonsuz görünen ateşten girdaba bakıyordu. Ateş girdabının kapladığı bölgeyi hesaplamak mümkün değildi. Bu dehşet verici ateşler güzel görünmelerine rağmen inanılmaz derecede tehlikeliydiler.

 

“Efendim.” Aniden Aksükun'un gözleri parladı ve adam konuştu.

 

“Efendim?” Ning ona baktı.

 

“Buraya daha önce gelmiştim.” dedi Aksükun.

 

“Eh?” Ning keyiflendi. Aniden Taoist Mavitaş'ın bu Sithe Koruyucusu'nu Dehşetin Yıldızdenizi'nde bulmuş olduğunu hatırladı! Aksükun üst düzey Sithe yetkililerini korumakla görevliydi; yani daha önce Yeşimateş Diyarı'na gelmiş olması pek de şaşırtıcı sayılmazdı.

 

“Evet.” Aksükun başını salladı. “Eskiden sahip olduğum Sithe efendim, buraya davet edilmişti. Burası gelişimcilerin ‘Yeşimateş Diyarı’ dediği ve Sithe'nin ise ‘Ateşin Yedi Cehennemi’ olarak adlandırdığı yerdir.”

 

“Başka ne biliyorsun?” Ning umutluydu. Bu gerçekten de onun için beklenmedik bir sürprizdi. Yeşimateş Diyarı'yla ilgili ne kadar çok şey bilirse, oraya yapacağı ziyaret de bir o kadar rahat olurdu.

 

Aksükun yeni efendisinden hiçbir şey gizlemedi. “Burası, Sithe'nin büyük eforlar sarf ederek kurduğu bir ölüm tuzağıdır. Eski efendim buraya sadece bölgeyi görmesi için davet edildiğinden ötürü çok şey bilmiyorum! Ateşin Yedi Cehennemi'nin orta yerinde yedi merkezi hücre bulunur. Bunlar zirvedeki hücrelerdir ama tabii çok sayıda sıradan hücrenin de varlığından bahsedebiliriz! Bunlar, birleşerek ‘Ateşin Yedi Cehennem Katliamı Formasyonu’ adlı bir formasyona bürünürler. Siyah, yıkım dolu ateşler yaratan bu siyah ateşler; Tiranlar'dan başka herkesi küle çevirebilecek güçtedir.”

 

Ning ne diyeceğini bilemez bir halde başını salladı. “O siyah ateşlere… Bizler ‘Yıkımın Ateşleri’ adını veriyoruz.”

 

“Fakat savaşı kaybeden Sithe ortadan silindiği için muhtemelen burası da saldırıya uğramış ve yok edilmiştir; içerideki formasyonların sağlam kaldığını düşünmüyorum.” dedi Aksükun. “Dolayısıyla Yıkımın Ateşleri'nden yana bir endişeniz olmasın, efendim.”

 

Ning onu dinliyor, Aksükun devam ediyordu. “Bahsettiğim hücrelerden bazıları hasar almıştır ama bir kısmı muhtemelen hala aktiftir. Dostunuzu kurtarmak istiyorsanız, öncelikle onun yerini saptamanız gerekiyor. Hasarlı bir hücreye düşmüşse onu kurtarabilirsiniz! Fakat aktif ve sağlam bir hücredeyse… Onu kurtarmanız hiç de kolay olmaz.”

 

”Ayrıca, ‘Şehir Efendisi İpeksikar’ adını verdiğiniz düşman da içeride. Söylediklerinize bakılırsa, kendisi herhangi bir hücreye kapılmış değil. Hücrelerin dışında sayısız geçit var.” dedi Aksükun. “O geçitlerde çok sayıda tuzak ve bariyer mevcut. Sithe zamanında bu geçitleri türlü türlü tehlikelerle donatarak gelişimcilerin kaçış umutlarını tamamen silip atmıştı. Savaşlarda o geçitlerde can veren ve hücrelere kapılan gelişimci sayısı hiç de az değildi. Tahminlerime göre, Şehir Efendisi İpeksikar o mekanizmaları kullanarak sizi hapsetmek istiyor.”

 

“Geçitler? Hücreler?” Ning başını salladı.

 

“Sithe efendim buraya davet edildiğinde Sithe'den bu geçitlerde asla ve asla uçmaması gerektiğine dair bir uyarı almıştı! Sadece yerde yürüyerek ilerlemeyi seçti. Böylece, bariyerlere rastlasa bile o hücrelere gönderilemeyecekti.” Aksükun gülümsedi. “Yerdeki durum ne kadar tehlikeli olursa olsun, uçmayı tercih etmedi.”

 

“Tabii zeminde de çok sayıda tehlikeli bariyer ve formasyon var; fakat bunlar Hükümdarlar'ı öldürebilecek kapasiteye sahip değiller. Aslına bakarsanız, zemin çok tehlikeli göründüğü için gelişimciler bu tehlikeleri atlatmak adına uçmayı tercih ediyorlardı.” Aksükun ekledi. “Tabii uçarken daha az tehlikeyle karşı karşıya kalacakları doğruydu ama karşılarına çıkan tehlikeler, zemindeki tehlikelere kıyasla kat be kat daha ölümcül oluyordu! Hükümdarlar'ı bile öldürebilen tuzaklar, göklerde gizlidir.”

 

Ning başını ağır ağır salladı. Aksükun olmasaydı, bu sırları asla tahmin edemezdi.

 

“Dikkatli olmalısınız, efendim. Buraya sadece bir kez gelmiştim.” dedi Aksükun. “Bu nedenle geçitlerden sadece birkaçını biliyorum. Hücrelerle ilgili sırlar ise ne yazık ki benim gibi bir golemin öğrenmeye layık olmadığı şeylerdi.”

 

“Bana yeterince şey söyledin. Aferin.” Ning gülümsedi.

 

Yeşimateş Diyarı mükemmel bir halde olsa bile, eğer zeminden ilerlemeyi seçerseniz karşınıza Hükümdarlar'ı tehdit edebilecek tehlikeler çıkmıyordu! Artık parçalanmış, hasar almış olduğu için tehlike sayısı iyice azalmış olmalıydı. Sonuçta ne İpeksikar ne de Dokuztoz o geçitlerde can vermemişti.

 

“Hmph. İpeksikar, hücrelerin dışında kaldığın sürece ne yaparsan yap, bana dokunamayacaksın.” Ning artık daha rahattı ve gözleri soğuk ışıklarla parlıyordu. “Burada hayatımı kaybetmeyeceğim; ancak sen öleceksin.”

 

“İçeri girelim, Aksükun.” dedi Ning. Vhoosh. İkili hızla ateşten girdaba doğru fırladı.

 

…..

 

Ateş girdabının iç kısmı zifiri karanlıktı. Ning ve Aksükun içeriye girer girmez bambaşka bir dünyaya adım attıklarını düşündüler.

 

“Eh?” Ning ileride ateşli birkaç geçit görüyordu. Sayısız ateşli geçit neredeyse bir arı kovanı gibi iç içe geçmişti.

 

Şafak Savaşı'ndaki Sithe üslerinden birine girmişlerdi. Sithe buraya geri çekilebiliyor ve rahatça güç toplayabiliyordu; fakat içeri girmeye cüret edebilen gelişimcilerin nadiren dışarı çıkabildiği biliniyordu.

 

“Onları hissedebiliyorum.” Ning başını çevirdi ve ardından sağ eliyle işaret etti. “İpeksikar orada.”

 

“Efendim, geçitlerin tamamı birbirine bağlıdır. Hangisini seçerseniz seçin, bir hücreye ulaşabilirsiniz.” dedi Aksükun.

 

“Madem öyle, o vakit en yakındaki geçide girelim.” Ning ilerlemeye koyuldu.

 

……

 

“Geldi mi?” Yalnızca üç yüz metre boyutlara sahip boş bir uzayda cılız, beyaz saçlı ve beyaz kaşlı bir adam bağdaş kurmuş oturuyordu. Şehir Efendisi İpeksikar, yanındaki diyargemisinin bir diyargemisi parçası ile yankılandığını hissedebiliyordu. Yağlı yeşil gözlerinde heyecan dolu bakışlar belirdi: “Karakuzey ciddi ciddi buraya kadar geldi. Heh heh… Gerçekten arkadaşlarına değer veriyor.”

 

Ning'in buraya geleceğini düşünse de, bu yerin Yeşimateş Diyarı olduğunu unutmamak gerekiyordu. Herkes sırf bir arkadaş için böylesine muazzam bir tehlikeyi göğüsleyemeyebilirdi.

 

“Güzel. Karakuzey… Seni tek başıma yenecek gücüm olmayabilir ama Sithe'ye karşı koyamazsın.” İpeksikar gülümseyerek ateşlere baktı. “Burada bekleyeceğim. Bakalım ne yapacaksın. Etrafım ölümcül tuzaklarla çevrili. Bana doğru geldiğin takdirde, onları elbet aktif edeceksin. Tuzaklardan sağ çıkamazsın.”

 

Sithe'nin yok oluşu, bu diyardaki bariyerlerin ve mekanizmaların çoğunu saklı oldukları yerden gün yüzüne çıkarmıştı. Artık onları yönetecek biri yoktu; bu nedenle gizli kalamıyorlardı!

 

İpeksikar'ın bu bölgeyi seçmesi ise, alanda yer alan dehşet verici bir formasyondan sebepti. Formasyon öyle güçlüydü ki insanı tir tir titretiyordu. İpeksikar o formasyona dokunduğu takdirde hayatını anında yitireceğini hissediyordu! Dolayısıyla, dikkatle formasyonun yanından sızmış ve arkasındaki boşluğa saklanmıştı. Kendini gizlemek ve dehşetengiz formasyonu belli etmemek için birkaç taktik de kullanmıştı.

 

“Tuzağı kapattım. Onu fark edemezsin.” İpeksikar güldü. “Kesinlikle o formasyona dokunacaksın ve… Dokunmasan bile, dokunmana sebep olacağım.”

 

Ning'in kurnaz olduğunu biliyordu. Onu kandırmak kolay olmayacağı için birden fazla plan yapmıştı; böylece Ning bir plandan kurtulsa bile, bir başkasının oyuncağı olacaktı.

 

İpeksikar buraya Ning'den önce geldiği için avantajlıydı!

 

“Heh. Arkadaşını kurtarmak istiyorsun, öyle mi? Hehehheh… Öldün sen. Öldün!” İpeksikar heyecanla Ning'in gelişini bekliyordu. Uzun, upuzun bir zamandır kendisini bu kadar heyecanlı hissetmemişti! Tarih boyunca var olmuş en heybetli Taolordu ona doğru geliyordu ve İpeksikar bugün, nihayet ondan kurtulacaktı.

 

………

 

Vhooosh. Ning geçide girdikten sonra yere indi.

 

“Dikkatli olun, efendim. Bu geçidi takip ederken çok sayıda bariyere ve tuzağa rastlayacaksınız.” Ning'in yanında duran Aksükun, sürekli temkinliydi.

 

“Tamamdır.” Ning başını salladı ve etrafını dikkatle incelemeye, temkinle ilerlemeye koyuldu. Geçitler bin metre çapındaydı ve içlerinde yer alan bazı mekanizmaları net bir şekilde görmek mümkündü. Ning ve Aksükun onlara dokunmadan rahatça ilerleyebiliyorlardı.

 

 Biraz yürüdükten sonra Ning aniden gözlerini açıp kapadı ve yanındaki Aksükun'a baktı. “Aksükun, burada çok sayıda tehlikenin olacağını söylememiş miydin?” Şimdiye dek karşılarına hiç tehlike çıkmamıştı.

 

“Ah…” Aksükun biraz utandı. “Sanırım… Sithe yok olduğu için ve tuzakların başında kimse olmadığı için… Herhangi bir tehlikeye rastlamadık?”

 

“Heh.” Ning golemin suratındaki utangaç ifadeyi görünce güldü. “Tamam tamam, devam edelim.”

 

Kolayca ilerlemeye devam ettiler; gitgide İpeksikar'ın bulunduğu yere yaklaşıyorlardı.

 

………….

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr