Bölüm 1166: Diyargemisi

avatar
3236 27

Desolate Era - Bölüm 1166: Diyargemisi



Bölüm 1166: Diyargemisi

 

Sonsuz Diyarlar'da…

 

Aniden devasa, kavrulan bir yıldızın yanında düzlemsel bir geçit açıldı. Geçidin içinde beyaz cübbeli bir genç ve gümüşi cübbeli bir adam çıktı.

 

“Döndük! Hahaha!” Dokuztoz keyifle kahkaha attı. “Büyük Karanlık'ta o kadar zaman geçirdik ki, boşluk görmekten içim resmen dışıma çıktı. Yıldız ya da kaosdünyasının bile olmadığı koca bir boşluk… İnsan o karanlıkta kendisini yalnız hissediyor. Acaba Ebediyet İmparatorları bir milyon kaos döngüsü boyunca o karanlığa nasıl katlanıyorlar? Başka bir diyarıdüzleme gitmek için bu yolu çekmeye değer mi?”

 

“Bilmem. Belki Taobirleşimi'ni başarıyla tamamlarsak, biz de benzer bir yolculuğa çıkabiliriz.” Ji Ning gülümsedi.

 

“Doğru diyorsun… Taobirleşimi'nde başarılı olmalıyız. Zorundayız! Taştan Tamagfil Duvarı'na yaptığımız yolculuk inanılmazdı; bana göre, Dalgadeğişen Alemi kadar faydalı bir maceraydı.” Dokuztoz'un keyfi yerindeydi.

 

Ning de başını salladı. Bu yolculuk ona yaramıştı. Bir Tiran'ın bıraktığı Tao'yu görmek herkesin erişebildiği bir fırsat değildi. Tabii Ning'in elde ettiği Yeşilin Maviruhu ve İmparator Seviye golemler ile Sithe hazineleri… Bunlar muazzam değere sahip şeylerdi.

 

“Ne yazık ki bulduğumuz diyargemisi hasarlıydı. Aksi halde, cidden turnayı gözünden vurmuştuk.” Dokuztoz iç geçirdi.

 

“Sadece hasarlı olsa iyi, Tiran orayı resmen paramparça etmiş. Biraz kendine hâkim olsaydı…” Ning de iç geçirdi. “Neyse… Zaten parçalamamış olsaydı, muhtemelen giderken yanında götürürdü.”

 

“Evet.” Dokuztoz da biraz sıkıntılıydı.

 

Diyargemileri… Ning'in yakaladığı golemlerden öğrendiğine göre, bu uçan araçlar Sithe tarafından tasarlanmış ve diyarıdüzlemler arası ulaşım için kullanılmak üzere üretilmiş şeylerdi. Bu araçlar sayesinde bir diyarıdüzlemden diğerine yalnızca yüz bin yılda seyahat etmek mümkündü!

 

Hükümdarlar bile diyarıdüzlemler arası seyahatin yorucu olduğunu düşünüyorlardı. Fakat diyargemileri sayesinde seyahat için ayrılan zaman ciddi ölçüde azalıyordu. Gerçekten inanılmaz derecede hızlıydılar ve bu nedenle oldukça değerliydiler!

 

 Taştan Tamagfil Duvarı zamanında otuz bini aşkın Sithe'ye ev sahipliği yapıyordu; fakat içinde sadece en üst düzey iki Sithe'nin diyargemisi vardı. Bunlardan biri Tiran Bolin tarafından götürülmüş, diğeri de savaş sırasında paramparça edilmişti. Diyargemileri kendilerini tamir etme özelliğine sahip olduğu için yavaş yavaş düzeliyorlardı… Ama o gemi öyle bir hasar almıştı ki, bazı bölgeleri tamir özelliğini bile yitirmiş durumdaydı.

 

Geminin hala iyi durumda olan bazı parçaları da vardı. Ning ve Dokuztoz bu parçalardan birer tane almıştı.

 

“Ne yazık ki hasar çok yoğundu. Geminin yarısı yok olmuş. Onu kullanmak mümkün değil.” Ning başını iki yana salladı.

 

“Mümkün olsaydı parayı bulmuştuk.” Dokuztoz iç geçirdi.

 

“Aç gözlü olmamak lazım.” diye cevapladı Ning. İlerlemeye devam ettikleri sırada konuşuyorlardı.

 

……

 

Bağladıkları golemler, Sithe'nin var olduğu günlerden bu yana yaşayan varlıklardı. Doğal olarak Sithe'ye dair çok şey biliyorlardı! Ning ve Dokuztoz onları sorguladıktan sonra Sithe'nin sırları da dahil olmak üzere bir sürü bilgi öğrendiler. İlk başlarda aldıkları gemi parçalarının öneminden bihaber olan bu ikili, golemlerle konuştuktan sonra bir diyargemisinin ne olduğunu öğrenmişlerdi.

 

“Karakuzey, Mengü Krallığı'na gitmeyecek miydik? Sanki yanlış yoldayız.” Dokuztoz biraz şaşırdı.

 

“Biraz dolanacağız.” dedi Ning. “Bir iki gün gecikiriz.”

 

“Yapman gereken bir şey mi var?” Dokuztoz sordu.

 

“Son zamanlarda olağanüstü yerlere gidip duruyoruz. Yeteneklerimize güvensek de, her an ölebileceğimiz bir gerçek.” Ning iç geçirdi. “Bu golemlerden birkaç tanesini evime bırakmak istiyorum. Böylece Taobirleşimi'nde başarısız olur ve ölürsem, en azından o golemler evdekileri koruyabilirler.”

 

Dokuztoz bunu duyunca karmaşık duygulara kapıldı. Sormadan edemedi. “Karakuzey, geldiğin yerdeki figürler çok mu zayıf?”

 

“Evet. Sanırım aralarından en güçlüsü benim.” dedi Ning.

 

Üç Alem… Yüz milyonlarca yıl geçip gitmiş ve bu sürece Üç Alem epey gelişmişti… Fakat yine de genel bağlamda ufak ve genç kalan bir yerdi. Şimdiye dek oradan bir başka Taolordu çıkmamıştı! Ning onları yalnız bırakamazdı.

 

“Ağır bir yük taşıyorsun.” Dokuztoz iç çekti. “Daha önce böyle bir tecrübem olmadı. Altı golem yakalamış olsam da, antik gelişimciler için bunlar pek önemli sayılmazlar.”

 

“Sonsuz Diyarlar'daki en güçlü altı organizasyondan birisiniz. Antik ırkından sorumlu olmak için en azından Hükümdar seviyesine ulaşmak gerekir.” Ning dalga geçti. “Üç Alem günün birinde Sonsuz Diyarlar'ın en üst düzey organizasyonlarından birine dönüşürse içim rahat eder.”

 

Vhoosh. Ning ve Dokuztoz bir tünelden daha çıktılar; tünelin diğer ucunda siyah cübbeli bir Ning bekliyordu.

 

“Bu da ne?” Dokuztoz mesafedeki siyah cübbeli Ning'e baktı; şaşkındı.

 

“Kadimikiz’im.” dedi Ning. Tao İttifakı ve Parkıyı Krallığı bile genç adamın bir Kadimikiz'e sahip olduğunu bilmiyordu! Fakat Dokuztoz'a kardeş gözüyle bakan Ning, ondan bir şey saklamazdı.

 

“Kadimikiz mi?” Dokuztoz şoke oldu. “Daha önce bundan bahsetmemiştin.” Saniyeler sonra etkilenmeden edemedi; bir Kadimikiz'in varlığı, genelde başkalarına söylenmemesi gereken bir sırdı.

 

“İyi saklamışsın ama! Cidden seni kıskanıyorum. Antik gelişimciler olarak Kadimikiz yetiştirmemiz imkânsız.” dedi Dokuztoz.

 

“Kadimikizler sadece gelişim yoluna ölümlü olarak başlayan kişilerin yetiştirebildiği şeylerdir. Öte yandan siz, Dünya Seviyesi’nde doğuyorsunuz. Yetiştirememeniz gayet normal.” Ning iç geçirdi. “Sayısız ölümlü gelişimci günün birinde Dünya Seviyesi’ne geçmenin hayalini kuruyor; fakat siz Taolordları'na denk vücutlarla bu seviyede doğuyorsunuz ve bir de gelmişsin bizi mi kıskanıyorsun?”

 

Ning konuştuğu sırada Kadimikiz’ine doğru ilerledi. Yeşimden bir sukabağı çıkardı ve onu Kadimikiz’ine verdikten sonra bölgeyi terk etti.

 

Sukabağında altı İmparator Seviye golem, Sithe diski ve başka başka hazineler vardı. Sonuçta golemler Ning'in işine yarayabilirdi, bu yüzden yarısını kendine saklıyordu.

 

………

 

 Parkıyı'nın yollarında otuz yıl harcayan Ning ve Dokuztoz, nihayet Mengü Krallığı'na ulaşmıştı.

 

“Mengü Krallığı.”

 

Ning ve Dokuztoz bir kaos gezegeninin üstünde duruyor, mesafeye bakıyorlardı. Geniş boşluğun diğer yanında süzülmekte olan devasa bir kandan deniz vardı. Kan denizinin hemen üstünde uzanan güzeller güzeli altın ışıklarla kaplı hisar, insanın dikkatini anında kendisine çekiyordu. Hisar en azından trilyonlarca kilometre boyutlarındaydı ve etrafa yaydığı güç aurasını kelimelere dökmek imkansızdı. Ning ve Dokuztoz bile nefes kesici bir baskının altındaydı.

 

İşte bu yer… Mengü Krallığı'ydı! Mengüleri sayısız yıldır hayatta tutan şey bu koca kaleydi. Hükümdarlar bile Mengüler'in evine, Mengü Krallığı'na giremiyordu!

 

“Mengü Krallığı'nın ne kadar gizemli olduğunu duymuştum ama daha önce içeri girme fırsatı bulduğumu söyleyemem.” Dokuztoz sırıttı. “Artık fırsat ayağımıza geldi.”

 

“Tiran'ın madalyonunda bir hareket var mı?” Ning sordu.

 

“Altı aydır kıpırdıyor.” Dokuztoz gülümsedi.

 

“E bana neden söylemedin? Bilsem buraya bu kadar yaklaşmazdım.”

 

“Meşhur Mengü Krallığı'nı yakından görmek istedim. İnsan hayret ediyor.” Dokuztoz önündeki manzaraya bakıyordu.

 

“Yani son atlı aydır boşu boşuna ilerliyoruz, öyle mi?” Ning de manzaranın tadını çıkarıyordu. Mengü Krallığı insanı şaşkına çeviren bir güzellikti. Dikkatle manzarayı inceledikten sonra içeri girmeye karar verdiler.

 

Svoosh. Dokuztoz elini sallayarak Ning'in malikane dünyasına çekti ve ardından Tiran'ın madalyonunu aktif etti.

 

Boom! Heybetli, kan kırmızısı bir güç Dokuztoz'u çevreledi. Svoosh. Bu güç uzay zamanı direkt yardı ve onları ışınladı.

 

……..

 

Mengü Krallığı sırlarla dolu bir yerdi. İçinde gizemlerin en yoğun bulunduğu, saklı bir dünya yer alıyordu. Bu dünya Mengüler'in bile kolay kolay giremediği bir yerdi ve ne zaman girmeyi başarsalar, bunun için ciddi bir bedel ödemek zorunda kalıyorlardı.

 

Ansızın bu gizemli dünyanın göklerinde bir yarık açıldı. Svoosh! Yarıktan Dokuztoz'un figürü çıktı.

 

“Geldik.” Dokuztoz aklı karışmış bir şekilde etrafını inceliyordu. Suratı aniden kasıldı ve elini sallayarak Ning'i çıkardı. “İçerideyiz. Karakuzey, çabuk şuraya bak!” Dokuztoz mesafeye işaret etti.

 

Ning o yere baktığında devasa, parlak bir yıldız nehri gördü. Nehrin akıntılarında bir uçan araç bulunuyordu ve aracın ön kısmında kule şeklinde garip bir obje vardı. Kulenin zirvesinde üç kraliyet zırhı, zırhların üzerinde de üç insanımsı yaratık oturuyordu. Dokuz katlı kulenin her bir katında gümüşi cübbeli Taolordları vardı.

 

Toplamda üç yüz gümüşi cübbeli Taolordu'nu görmek mümkündü!

 

“Sithe?” Ning biraz şaşırmıştı.

 

……

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44334 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr