Bölüm 1140: Karanlıktaki Taştan Duvar

avatar
3341 29

Desolate Era - Bölüm 1140: Karanlıktaki Taştan Duvar



Bölüm 1140: Karanlıktaki Taştan Duvar

Proofreader: Wias

 

 

Malikane dünyasında…

 

“Açıl.” Ji Ning bir dağın zirvesinde duruyor, önünde uzanan geniş yabanı izliyordu. Parmağını sallar sallamaz görünmez bir basınç dalgası yabanı kapladı ve yerde devasa bir girinti açıldı. Girinti dokuz yüz metre derinliğindeydi! Ardından Ning elini uzatarak ufak bir sukabağı çıkardı ve kapağını açtığı gibi kabaktan koyu mavi renkli bir su dalgası çıktı. Su dalgası gitgide büyüyerek kalınlaştı ve adeta girintiyi kaplayan bir su ejderhasına dönüştü.

 

Vhoosh. Su hızla akarak girintinin yarısını doldurdu. Bu sıvı, Ning'in henüz elde ettiği Dokuzşarkı Esası’ydı.

 

“Hadi bakalım, çocuklar.” Ning gülümsedi ve sırtındaki altı Kuzeykuşak Kılıcı kınlarından çıkarak harekete geçtiler.

 

“Haha, Dokuzşarkı Esası!”

 

“Hahah!”

 

“Epey fazla! İstediğimiz kadar yiyebiliriz.” Kılıçlar çok heyecanlıydı. Her biri dokuz yüz metreye uzayarak, kılıç şeklindeki dağları andıracak şekilde girintiye saplandılar ve Dokuzşarkı Esası’nı özümsemeye başladılar.

 

Ning elini sallayarak geçici zaman hızlandıran kulübesini çıkardı ve içine girdikten sonra [Tek Kılıç Vücudu]'na çalışmaya başladı. Artık ihtiyacı olan her şeye sahipti ama eğitim süreci tekniğin vücuda bindirdiği ağır yükler nedeniyle yavaş gerçekleşiyordu fakat bu koruyucu yeteneğe ciddi manada bir dikkat ayırması gerekmiyordu.

 

Dolayısıyla, meditasyon yaparken zamanının çoğunu Nihai Kılıç Taosu’na ve [Kalpkılıç] sanatına harcayabiliyordu.

 

…….

 

Üç ay geçti.

 

Ning yaşamkanı silahlarının evrimlerini tamamladığını hissedince kulübesinden çıktı ve onları çağırdı. “Kuzeykuşak Kılıçları.”

 

Genç adam dağ boyutlarındaki kılıçlara baktı. Kılıçlar artık eskiye kıyasla daha farklı görünüyorlardı. Daha önceleri saf altın rengindeyken, artık mavi bir altını andırıyorlardı. Yüzeyleri artık çok parlaktı ve kılıç ışığı bu parlaklığın altına saklanıyordu. Neredeyse suya benziyorlardı.

 

“Gelin.” Ning diledi ve kılıçlar normal boyutlarına dönerek çekildiler. Kuzeykuşak kılıçlarından beşi kına girdi ve altıncısı da Ning'in ellerindeydi.

 

“Bakalım ne tür bir değişim yaşanmış.” Ning hemen kılıç sanatlarını kullanarak bölgeyi kılıç ışığıyla kapladı. Kılıç Taosu’nun aurası bölgenin her bir karışına nüfuz ediyor ve genç adam Nihai Kılıç Taosu’nun beş duruşunu sergiliyordu.

 

“Mm.” Ning keyiflendi. “Artık hem keskin hem de esnekler; savunma sanatlarımda ciddi bir ilerleme olacak. Yin-Yang ve Yalnızkalp duruşlarında hatırı sayılır bir gelişme var; artık eskiye kıyasla beş kat daha güçlüler.”

 

 Yin-Yang duruşu altı kılıcın iş birliği ile Yin-Yang Kılıç Bölgesi'ne dönüşebildiği için alan savunmasında muazzam bir tercihti.

 

Yalnızkalp duruşu ise tekil hedeflere yönelikti.

 

“Şarapbilgesi'yle kafa kafaya çarpışabilecek seviyedeyim. Savunma sanatlarımla ona kolayca direnebilirim!” Ning keyifliydi. Ölümcül bir durumda saldırı sanatlarının önemi savunma sanatlarının yanında ufak kalıyordu. Saldırılarınızın gücü başkalarının kaderini belirlerdi ama savunmanın gücünü kendi kaderinizi belirlemekte kullanıyordunuz.

 

“Yakında Taştan Tamagfil Duvarı'na ulaşacağız. İşte o vakit Koyuateşin Karataşı’nı emecek olan kılıçlarım daha da güçlenecek.” Ning gitgide heyecanlanıyordu.

 

Yaşamkanı silahlarının büyüyüşü özümsedikleri hazinelerle doğru orantılı gerçekleşiyordu. Üstün Taolordları'nın büyük bir kısmı yaşamkanı silahları kullanıyor olsalar da, bunlardan çok azı kaliteli hazineler bulabiliyordu!

 

Ning bir istisnaydı; altın kumlar veya Dokuzşarkı Esası sıradan üstün Taolordları'nın bulabileceği malzemeler değildi fakat uzun yıllar yaşayan Ebediyet İmparatorları ve hükümdarların silahları genelde çok güçlü oluyordu. Örneğin, Taolordu İrfanırüya'nın kankılıcı zamanında inanılmaz güce ulaşmış bir yaşamkanı silahıydı. Malzeme olarak bir Evren Hazinesi olabilecek potansiyele sahipti… fakat içindeki Tao yeterince sağlam olmadığı için bu seviyeye ulaşamamıştı.

 

………

 

Hükümdar Welkin'in kullandığı araç Alevejder Diyarıdüzlemi'nden çıkalı uzun zaman oluyordu; araç şu an için Büyük Karanlık'taydı.

 

Büyük Karanlık… Yıldızların, ışıkların, hiçbir şeyin olmadığı bir karanlık… Ebediyet İmparatorları'nı bile çaresizliğe boğacak bir karanlık!

 

Aslında Büyük Karanlık'ta birtakım garip nesneler süzülüyordu. Dokuztoz Tarikatı'ndaki Taolordu Zekiruh Büyük Karanlık'ın sınırlarında dururken altı büyük çekiç bulmuştu. Yani Büyük Karanlık koca bir hiçlik değildi.

 

“İşte geldik.” Hükümdar Welkin aracı durdurdu. Yolculuk gerçekten de söylediği gibi dokuz yıl sürmüştü.

 

“Çıkabilirsiniz.” Hükümdar Welkin yanında duran iki malikane tipi hazineye baktı. Ning ve Dokuztoz bunca zamandır malikanelerindeydi. Büyük bir patlama sesini takiben malikane dünyalarına görünmez bir uzay dalgası saplandı ve malikaneler titremeye başladı. Ning'in ve Dokuztoz'un dışarı çıkması uzun sürmedi.

 

“Cidden boşa zaman harcamıyorsunuz.” Hükümdar Welkin gülümsedi. “Dokuz yıldır her gün çalışır mı bir adam yahu?”

 

“Kızıldalga Tapınağı'na yaptığımız ziyaret işime çok yaradı. Doğal olarak fırsat bu fırsat diyerek çalışmam gerekiyordu.” dedi Dokuztoz ve ardından Ning'e baktı. “Karakuzey, hükümdarlardan ve Ebediyet İmparatorları'ndan epey hazine aldın. Bahse varım iyice güçlenmişsindir.”

 

“Eh işte.” Ning başını salladı. Çalıştığı koruyucu ilahi yetenek vücuduna inanılmaz yükler yüklediği için genç adam eğitimleri sonucunda vücudunu sadece orta kademe Ebediyet Hazineleri’ne denk bir hale getirebilmişti. İşleri yavaştan alması gerekiyordu; fazla hızlı davranır ve zorla ilerlemeye kalkarsa, gerçekruhu ve vücudu buna dayanamazdı. Bu nedenle malzemelere sahip olmasına rağmen yavaş yavaş ilerlemesi gerekiyordu.

 

“Alevejder Diyarıdüzlemi'nden fazla uzaklaşmadık.” dedi Welkin. “Hala hissedebiliyor olmanız lazım.”

 

“Hissedebiliyorum.” Ning ve Dokuztoz ikilisi başlarını öne salladılar. Ning Kadimikiz’ini hissedebiliyordu.

 

“Karakuzey, genç dostum, kılıç sanatların uzay zamanı aşabiliyor. Sizi buraya ben getirdim ama kendi başınıza geri dönebileceğinizi sanıyorum. Gücünüze bakılırsa, geri dönmeniz en fazla bin yıl sürecektir.” Hükümdar Welkin konuştu.

 

“Sorun değil.” Ning başını salladı. Üstün Taolordları için bin yıllık bir süreç çok kısaydı, Hükümdar Welkin'i burada onları beklemeye zorlayacak değillerdi.

 

Vhoosh. Uçan araç kayboldu ve üçlü Büyük Karanlık'ın geniş uzayında belirdiler.

 

“Söyledikleri gibiymiş; burada karanlıktan başka bir şey yok.” Ning bölgeyi süzdü; görebildiği tek şey karanlıktı. Hiç ışık yoktu; sadece tanrıhissiyle etrafı inceleyebiliyordu.

 

“Üstat.” Ning sormadan edemedi. “Uzay zamanı aşma yeteneğimi hesaba katarsak… Büyük Karanlık'a girecek olsam, en yakındaki diyarıdüzleme 100,000 kaos döngüsünde ulaşabilir miyim?”

 

“Alevejder Diyarıdüzlemi'nin en yakınında Çokluışık Diyarıdüzlemi var. Uzay zamanı aşma yeteneğin etkileyici ama oraya ulaşman yaklaşık bir milyon kaos döngüsü sürer.” Hükümdar Welkin başını iki yana salladı.

 

Ning ve Dokuztoz birbirine baktı. Evet, şimdilik unut gitsin. Samsara Taolordları 108,000 kaos döngülük ömürleriyle bu mesafeyi asla tamamlayamazlardı.

 

“Hadi duvara gidelim.” dedi Dokuztoz.

 

“Taştan Tamagfil Duvarı hemen ileride. Beni takip edin.” Hükümdar Welkin bir baloncuk çıkardı ve Ning ile Dokuztoz ikilisini baloncuğun içine alarak uçmaya başladı.

 

Vhoosh. Çok hızlıydı, öyle ki Ning ve Dokuztoz'un kalpleri titriyordu. Yavaş yavaş hükümdarların ne kadar dehşet verici figürler olduklarını anlamaya başlamışlardı. Sadece hızları bile üstün Taolordları'nın akıl sır erdiremeyeceği bir seviyedeydi.

 

Kısa bir sürede on milyarlarca kilometrelik yolu katettiler. “Gördünüz mü?” Hükümdar Welkin ön tarafa işaret etti. “İşte duvar orada.”

 

Ning önünde duran ve sonsuz karanlıkta süzülen devasa nesneyi anında gördü. Nesneden doğal ve soluk bir ışık saçılıyordu; üstün Taolordları'nın görebileceği kadar aydınlıktı.

 

Nesne bir milyon kilometre uzunluğunda olup devasa bir file benziyordu fakat baş kısmından keskin bir boynuz çıkıyordu. Tamamen siyahtı… Ya da koyu kızıldı!

 

“İlk bakışta şeytani bir file benziyor, değil mi?” dedi Hükümdar Welkin. “Ama yaklaşırsanız, aslında çok ama çok ince olduğunu göreceksiniz.”

 

“Oh?” Ning ve Dokuztoz hızla ilerlediler. Gerçekten de bu devasa şey bir milyon kilometre uzunluğa sahip olmasına rağmen, sadece bin metre kalınlığındaydı.

 

“Neredeyse… Bir duvar yazıtına benziyor.” dedi Dokuztoz.

 

“Evet. Devasa, şeytani bir filin duvara yapılan tasvirini andırdığı doğru.” Hükümdar Welkin konuştu. “Bu yüzden ona Taştan Tamagfil Duvarı diyorum. Uzun zamandır burada süzülüyor ve baştan aşağı Koyuateşin Karataşı’ndan yapılma. İlk gördüğümde keyiflenmeden edemedim ve hemen yanıma almaya çalıştım, fakat gördüğünüz gibi fazlasıyla büyük. Ayrıca yüzeyini çevreleyen görünmez, garip bir güç var; bulunduğu yerden oynatılmasına engel oluyor. Yaşamkanı silahların bu duvarın istediği kadarını özümseyebilir. Evet… Anlaşmaya göre yüz Soğukateş Kazan Meyvesi alacaktım. Hadi ver bakalım.”

 

…….

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr