Bölüm 1119: İkinci Dünya

“Sadece bir yıl mı?” Ji Ning'in kalbi sıkıştı. Lütufkalp duruşunu kavradıktan sonra Dokuztoz'la birlikte geçidi tamamlamaları neredeyse on yıl sürmüştü.

“Dolayısıyla rakipleriniz sadece arkanızdakiler değil, önünüze geçen Şarapbilgesi de olacak. İlk mührü aldıktan sonra ikincisi için uğraşacağına eminim.” Alemruhu Polo konuştu. “Burada toplamda 134 sütun var ve sütunların her birinde Sithe ırkının bıraktığı farklı formasyonlar yer alıyor. Yeterli zamana sahip olursanız onları inceleyebilirsiniz.”

Ning ve Dokuztoz birbirine baktı. İncelemek mi? Burada geçen her saniyenin önemi vardı. İncelemeyle zaman harcayamazlardı.

“İkinci dünyada altın zırhlı altı adet savaşçıyı, üç kızıl zırhlı savaşçıyı ve de siyah zırhlı generali yenmeniz gerekiyor. Bunları başarırsanız mührü alabilirsiniz.” Alemruhu gülümsedi. “Oh, doğru ya. Göğüslerinde bulunan sembolik çekirdekler zayıf noktalarıdır. Orayı delmeyi başarırsanız yenilgiyi kabul ederler.”

“Hızlı olun. Yeterince hızlı olursanız başka mühürleri bile alabilirsiniz ve yavaş kalırsanız, önünüzdeki mührü bile yitirebilirsiniz.” Alemruhu sırıttıktan sonra kayboldu.

“Gidelim.” Ning ve Dokuztoz ışık hüzmelerine dönüşerek ilerlemeye koyuldu.

“İki kişi olmanıza rağmen saldırmaya cüret ediyorsunuz demek? Ciddi misiniz?” Yan yana duran altı altın zırhlı savaşçı gülümseyerek hep birlikte harekete geçtiler. Vhoosh! Her biri altından yapılma uzun bir mızrak taşıyarak izliyordu.

Dokuztoz değneğiyle rakiplere yöneldi. Onlara ulaşınca hemen bir su dalgasına dönüştü ve üç başlı, altı kollu formuna bürünen Ning de ansızın ortadan kayboldu.

Vhoosh! Ellerinde mızraklar, altın zırhlı savaşçılar aynı anda saldırdılar. Şak! Şak! Şak! Önlerindeki su dalgaları patlıyor ve görünmez bir güç dört bir yana yayılarak Ning'in açığa çıkmasına neden oluyordu.

“Kaybol!” Ning muazzam bir heybetle Gökkıran duruşunu kullandı ve altı sis bulutunu rakiplerine savurdu. Boom! Boom! Boom! Mızraklara inen saldırılar, zırhlı savaşçıların dengesini bozmayı başardı.

“Çok güçlü.”

“Tek başına bizi bastırdı.” Altı altın zırhlı savaşçı birbirine baktı.

“Dikkatli ol.” Ning zihinsel yoldan Dokuztoz'a seslendi. “Altısı da üstün Taolordları'na denk.”

“Altı üstün Taolordu. Enteresan.” Dokuztoz bir kez daha ilerledi ve geniş okyanus formuyla rakiplerine yöneldi. Ning ise daha direkt saldırıyordu; kılıç ışığını yoğun bir sise dönüştürdü ve rakiplerine saldırdı. Kuzeykuşak kılıçları Ning'in bütün kılıç sanatlarında fazladan güç katıyordu ve artık genç adamın elinde [Kalpkılıç]'ın da desteği vardı. Gücü gerçekten de muazzamdı.

Dokuztoz savaşçıların ikisini durdurabiliyordu; geri kalanıyla ise Ning tek başına mücadele etmekteydi.

Svish! Arada sırada Ning kayboluyor ve o garip, sis benzeri kılıç ışığı ansızın ortaya çıkıyordu. Nihai Kılıç Taosu’nun Gölgesiz duruşu devredeydi. Altın zırhlı savaşçılardan birinin göğsündeki sembolik çekirdeğe bir kılıç saplandı!

“Eh?” Savaşçının yüzü değişti. Başını eğerek göğsüne baktı ve ardından burnundan soludu. “Kılıç sanatların başarılı.” Hemen geri çekildi.

Altısı birlikte çalışırken eksiklerini kapatıyor ve etkileyici birtakım oluşturuyorlardı. Fakat Ning'in kılıç sanatları ışık hızının yüz katını aşabilen, öngörülmez ve derin sanatlardı; sağlam savunmaya sahip olanlar bile bu sanatlara dayanamıyordu.

“Hahaha…” Dokuztoz geniş bir kahkaha attı. “Karakuzey, biraz hızlanalım. O mührü bir an önce almamız lazım; yoksa ikinci mühre geçemeyiz.”

Ning de güldü. Bir savaşçıyı indirdikten sonra diğerlerini daha kolay halledeceklerdi. Çabucak beşini yendiler ve altı savaşçı da kenara çekildi.

……

Altın zırhlı altı savaşçı, kızıl zırhlı üç savaşçı ve bir de siyah zırhlı general vardı. Altın savaşçıları yendikten sonra sıra üç kızıl zırhlı savaşçıdaydı.

“Epey güçlüsünüz. O aptalları çabucak yendiniz.” Kızıl zırhlı savaşçılardan biri sırıttı.

“Aptal sensin!”

“Bize karşı altıya bir mücadele etsen, seni doğduğuna pişman ederdik.” Mesafedeki altın zırhlı savaşçılar küfretmeye başladı; üç kızıl zırhlı savaşçı ise sadece gülüyordu.

“Yenildiniz, susun.”

“Görünüşe göre iş başa kaldı, beyler. Hah!” Kızıl zırhlı savaşçılar kendilerini bir hayli beğeniyor gibiydiler. “Size ufak bir hikâye anlatayım. Bir başka bölgede, ‘Taolordu Şarapbilgesi’ adlı bir adam altın zırhlı altı savaşçıyı tek hamleyle yendi ama altı yıl boyunca kızıl zırhlı savaşçıları geçemedi. Şu anda hala generali yenmeye uğraşıyor.”

“Oh?” Ning ve Dokuztoz birbirine baktı. Şarapbilgesi'nin ne kadar güçlü olduğunu biliyorlardı. Evren Hazinesi’yle o altın zırhlı savaşçıları kolayca ezebilirdi. Buna rağmen kızıl zırhlı savaşçıları geçmesi altı yıl mı sürmüştü?

“Gidelim.” Ning talimat verdi. Vhoosh! Vhoosh! Dokuztoz'la birlikte ilerlediler.

Boom! İlk çarpışmada, kızıl zırhlı bir savaşçı sabresiyle yaptığı hamle sayesinde Dokuztoz'un vücudunu su dalgalarına parçaladı. “Karakuzey, bu saldırıları durduramam. Fazla güçlüler.”

Bang! Ning de bir kızıl zırhlı savaşçıyla mücadele ediyordu. Karşısındaki savaşçı bir savaş topuzu kullanarak genç adama saldırdı; adeta bir dağ gibiydi. Kafa kafaya çarpıştılar ve inanılmaz enerji dalgası Ning'i üç adım geri çekilmeye zorladı. Kızıl zırhlı savaşçı ise bir adım geri çekildi.

“Eh?” Ning'in suratı kasıldı. “Bana denk mi?” Son zamanlarda gücünü ciddi ölçüde artırmış olmasına rağmen, önündeki savaşçıyla yalnızca aynı güce sahipti. Bu savaşçıların üç tanesine karşı hiçbir şey yapamazdı. Şarapbilgesi'nin bu kısımda altı yıl boyunca takılıp kalması şaşırtıcı değildi!

“Taolordu Karakuzey hiç de fena sayılmaz. Büyük kardeşim, üçüncü kardeşim, birlikte saldıralım!” Kızıl zırhlı savaşçı kükreyince diğer ikisi hemen ona katıldı.

Tırırım… Üçü de Ning'in dengiydi ve birlikte çalışma konusunda gerçekten yetenekliydiler. Ning savaşta tamamen bastırılıyordu. Dokuztoz arada sırada rakip formasyonu bozmayı başarsa da, savaşın geneline etki edemiyordu.

“Karakuzey, takım oyunları kusursuz. Göğüslerindeki sembolik çekirdeklere ulaşamıyorum.” Dokuztoz kaygılıydı.

“Çok güçlüler. Hele üçü bir araya gelince onlara hiçbir şey yapamıyorum.” Ning'in yüzü ekşidi. “Kazanmanın tek yolu sayıca üstünlüğü ele geçirmek. Başkaları gelir ve bize destek olursa, o çekirdeklere dokunma şansı yakalayabiliriz.”

Ya sayıca üstün olacaklar ya da Şarapbilgesi gibi üstün bir güce ulaşacaklardı. Başka çaresi yoktu.

“Belki onuncu duruşu kavrayabilirim.” Ning üç savaşçıya karşı mücadele etse de, savunma sanatlarındaki yeteneği sayesinde direnebiliyordu. Bu akılalmaz basıncın altında ezilirken, fırsat bu fırsat diyerek [Kalpkılıç]'ın onuncu duruşuna odaklandı.

…….

Zaman akıp gidiyordu; altı ay geride kaldı. Ning ve Dokuztoz rakiplerine karşı mücadele etmeyi sürdürdüler. Fakat bu savaşta dezavantajlı olduklarına şüphe yoktu.

Boom!

Aniden, yaşanan akılalmaz bir patlamayı takiben Kızıldalga Tapınağı sarsıldı. Tapınaktaki herkes bunu duyuyor ve hissediyordu.

“Taolordları.” Alemruhu Polo'nun sesi tapınağın her yerinde yankılandı. “Şarapbilgesi geriye kalan üç Boşlukdenizi'nin Mührüyeşimi'nden birisini ele geçirdi. Dikkatli olun, diğer iki mührü almaya geliyor!”

“Ne?”

“Kahretsin!”

Şafakyıldızı, Bulutyürüyen, Dokuztaş, Shaka ve Karneşe şaşkındı. Bulutyürüyen Şafakyıldızı'nın seçtiği yola girmişti! Dördü birinci dünyaya girdikten sonra güç birliği yaptıkları için Ning'in grubundan daha hızlıydılar!

“Hızlanmamız lazım.”

“Sıkıntı.”

“Hızlanalım.”

“Birlikte çalışalım!” Diğer üstün Taolordları da kaygılıydı. Hala daha birinci dünyada olmalarına rağmen Şarapbilgesi mühürlerden birini çoktan almıştı!

……

Ning ve Dokuztoz'un kalpleri soğudu. Kızıl zırhlı korumaları yenmeyi bile başaramamalarına rağmen, Şarapbilgesi mührü almış mıydı?

“Sizinki için geliyor olabilir.” Savaşçılar dalga geçmek için konuştular.

“Ama endişelenmeyim. Şarapbilgesi buraya gelirse ona saldırabilirsiniz. Biz de destek verirsek… İlerleyebileceğini sanmıyorum. Değil mi?” Kızıl zırhlı savaşçılar önerdi. Burada yalnız başlarına uzun yıllar geçirmişlerdi. Ne zaman Taolordları gelse hepsi keyifleniyordu.

……