Bölüm 1072: Taolordu Kemdiyar

avatar
3258 36

Desolate Era - Bölüm 1072: Taolordu Kemdiyar



Bölüm 1072: Taolordu Kemdiyar

 

Ji Ning ve Dokuztoz Taolordu, Laya'nın hislerini anlıyorlardı. Gelişim bir dağa tırmanmak gibiydi. Önce dağın eteklerinden başlıyor, zirveye ulaşana dek sayısız engelle karşılaşıyordunuz. Attığınız son adım ise sizi ya göklere ulaştırıyor ya da sonsuz bir boşluğa düşürüyordu. Taolordu Laya Taobirleşimi'nde başarısız oldu; göklere doğru attığı adım onu sonsuz boşluğa sürüklemişti. Ruhu ve gerçekruhu artık yıkımsal bir sürecin içindeydi; gelecekte yaşayacağı ölümü şimdiden görebiliyordu. Gelişim yolu sona ermek üzereydi. Zihinsel olarak bu duruma uzun bir zamandır hazırlanıyordu ama yine de yaşadığı acıyı kelimelere dökmek çok zordu.

 

“Hayatım boyunca gelişim yolunda yürüdüm, ancak bugün her şey sona erdi.” Taolordu Laya başını iki yana salladıktan sonra boğuk bir şekilde gülümsedi. “Küçüklüğümde zirveye çıkacağım diye uğraşır dururdum. İşte o vakit kökenlerimin, türümün ne tür bir zorluk içerisinde olduğunu öğrendim. Taolordu olduktan sonra aklımdaki tek şey kendi türümden olanları korumaktı…”

 

”Yıllar geçti, inanın bana yoruldum. Hayatımın tamamını Dehşetin Yıldızdenizi'nde harcadım.” dedi Taolordu Laya. “Sonsuz Diyarlar'ı bir kez bile ziyaret etmişliğim yok.”

 

Taolordu Laya ayağa kalktı, elini sallayarak üçgen sunağı kaldırdı.

 

“Kardeşim Karakuzey ve Dokuztoz.” Taolordu Laya onlara baktı. “Gitme zamanım geldi. Sonsuz Diyarlar'ı gezmeyi ve öğrenmeyi düşünüyorum! Hatta Büyük Karanlık'a bile girebilirim. Ölmeden önce bu koca evrenin görebileceğim her yerini incelemek istiyorum.”

 

Sözün bittiği yerdi.

 

“Beni geçirmenize gerek yok.” Taolordu Laya hızla çıkışa yöneldi.

 

………

 

Ning ve Dokuztoz pişmanlık içerisinde adamın gidişini izliyordu. Taolordu Laya artık Yıldırımlıgüney Sarayı'nı umursamıyordu, hemen gitmek niyetindeydi. Öte yandan Ning ve Dokuztoz için yol hala devam ediyordu; çünkü sarayın duvarlarında asılı duran resimlerde, saray efendisinin buraya gelecek kişilere bıraktığı çeşit çeşit teknikler vardı.

 

“Şükürler olsun ki aklını yitirmedi.” Dokuztoz başını iki yana salladı. “Daha önce Taobirleşimi'nde başarısız olduğu için çılgına dönen bir sürü Eşik Seviye Taolordu görmüştüm.”

 

“Küçük yaşından beri başladığı ve bütün hayatını kaplayan…” Ning adamın gittiği yöne doğru bakmayı sürdürdü. “On binlerce kaos döngüsünü alan bu gelişim yolculuğu… Taobirleşimi'ndeki tek bir başarısızlığıyla sona erdi. Böyle bir şeyi her kim olursa olsun kabullenemez. Zihinsel olarak etkilenmemek imkânsız.”

 

“Hmph. En çirkin benliklerini saklayan ve büyük güçlerin saldırılarından korkarak normal davranmaya çalışan bazı şeytani Taolordları, Taobirleşimi'nde başarısız olduktan sonra bütün bu korkularını yitiriyor ve gördükleri her şeyi yok etmeye başlıyorlar.” Dokuztoz başını iki yana salladı. “O çılgınlıklarında kaybolup ölüyorlar.”

 

“Acaba Taobirleşimi'nde başarısız olduğumuzda biz neler yapacağız?” Dokuztoz aniden söyledi.

 

“Başarısız olduğumuzda mı?” Ning boş boş ona baktı. Taobirleşimi'nde başarısız olacak mıydı? O esnada nasıl bir tepki vermesi gerektiğini bile bilemiyordu.

 

“Belki ikimiz de başarılı olur ve ebediyeti kazanırız.” Ning gülümsedi.

 

“Ahahah, aynen. Kesin kazanırız.” Dokuztoz başını salladı. “Ebediyeti kazanırsam bir hükümdar olacağım. Böylece antik gelişimcilerin arkasında iki koca hükümdar duracak! Haha.”

 

Fakat ikisi de ebediyete çıkan yolun zorluklarla dolu olduğunu biliyordu. Normalde, yüz bin Taolordu'ndan biri bile ebediyeti kazanamıyor, neredeyse tamamı ölüyordu. Ebediyeti kazanan Taolordları'nın büyük çoğunluğu ise sıradan kimselerdi.

 

………

 

Ning ve Dokuztoz sakince eğitimlerini sürdürüyor, hızla ilerliyorlardı. Yıldırımlıgüney Sarayı'nda geçen otuz bininci yıl geride kalırken, Dokuztoz nihayet sınırlarını aştı!

 

Tırırırım… Dokuztoz'dan muazzam bir aura yayıldı ve gözlerini açan adamın yüzünde geniş bir gülümseme belirdi. “Hahaha. Bendeniz Kızılsu, nihayet sınırlarımı aştım! Dördüncü adım… Nihayet dördüncü adımdayım! Ne yolculuktu ama. Üçüncü adımdan dördüncüye geçişte bu kadar zorlanacağımı tahmin bile etmezdim. Hahaha… Sonunda başardım!”

 

“Tebrik ederim, kardeşim.” dedi Ning.

 

“Evet, doğru diyorsun; bu gerçekten de kutlanması gereken bir olay. Üçüncü adımda takılıp kaldığım o kahrolası yılları bir tek ben biliyorum.” Dokuztoz gülümseyerek Ning'e baktı. “Birleşimin Taştan Tütsülüğü olmasaydı bunu başarmak için birkaç kaos döngüsü daha harcamam gerekecekti. Antikler’in atasından edindiğim öngörüler sayesinde bu yolculukta yepyeni şeyler gördüm.”

 

“Attığın bu adımla artık var olan en güçlü Taolordları'ndan birisin, Dokuztoz.” dedi Ning.

 

Dokuztoz başını salladı, keyifliydi. Kendisi iki Üstün Tao'yu mükemmel derecede birleştirmeyi başarmış bir adamdı. Dördüncü adıma ulaşmasıyla birlikte diyardaki en güçlü Taolordları arasına ismini yazdırıyordu. Taolordu Baltagök ya da Saray Efendisi Şafakyıldızı'nın dengiydi. Sahip oldukları gizli sanatlar ve hazineler nedeniyle aralarında bir takım güç farklılıkları olabilirdi ama bunlar hiçbir zaman akılalmaz boyutlara çıkmayacaktı; hepsi genel bağlamda aynı güç seviyesinde yer alıyordu.

 

Ne kadar güçlüyseniz, üçüncü adımdan dördüncüsüne geçmekte de bir o kadar zorlanıyordunuz. Örneğin Taolordu Kemdiyar da sayısız yıldır üçüncü adımda takılıp kalmış biriydi.

 

“Karakuzey, artık dengim değilsin.” Dokuztoz kendini beğenmiş bir edayla konuştu.

 

“Pek sanmıyorum.” Ning cevapladı. “Unutma, ben bir Kalpgücü Gelişimcisi'yim. Yıldırımlıgüney Hükümdarı'nın illüzyonlarına dair edindiğim öngörüler sayesinde, artık direnebileceğinden şüpheli olduğum birtakım illüzyonları kullanabiliyorum.” Rakiplerini bir anlığına bile olsun illüzyonlara kıstırabilirse, savaşın sonucunda büyük bir değişiklik yaşanabilirdi.

 

“Ah…” Dokuztoz gözlerini açıp kapadı ve hemen konuştu. “Hmph, sınırlarımı yeni aştığım için temelimi sağlamlaştırmak adına biraz uğraşmam gerekiyor. Ruhumu güçlendirmek için biraz zaman harcarsam, işte o vakit illüzyonlarınla bana dokunamazsın.”

 

Aniden Dokuztoz'un yüzü değişti. “Artık Tao'm yeterince güçlü. Dördüncü adıma geçer geçmez Taobirleşimi'nin eşiğine ulaştım. Hazırlıklara başlamam gerekiyor… Şu anda Taobirleşimi'nde başarılı olabileceğimi hiç sanmıyorum.”

 

Ning şaşırdı. Doğru ya, artık Dokuztoz da eşiğe ulaşmıştı.

 

………

               

Uzaklardaki Kemdiyar Bölgesi'nde…

 

Kemdiyar Ebedidünyası'nda, Sonsuz Diyarlar'da bilinen ünlü ve efsanevi bir yer vardı… Daldadeğişen Alemi! Bu alem İmparator Dalgadeğişen tarafından bizzat bırakılmıştı. Kendisi Sonsuz Diyarlar'ın bir numaralı kehanet üstadı olmakla birlikte Taolordu Kemdiyar'dan çok ama çok daha güçlüydü. Ansızın ortaya çıkan ve kimseye çaktırmadan kaybolan gizemli bir adamdı. Üç hükümdar bile onunla ve taktikleriyle uğraşmakta zorluk çektiği için herkesin temkinle yaklaştığı bir figür olagelmişti.

 

 İmparator Dalgadeğişen'in Daldadeğişen Alemi'ne değerli hazineler sakladığı bilinen bir gerçekti. Çünkü Sonsuz Diyarlar'ı terk etmeden ve Büyük Karanlık'a girmeden önce bunu bizzat herkese duyurmuştu.

 

 Çağlar boyunca yeni nesillerden çıkan Taolordları şanslarını demek için bu aleme girip çıktılar ve Taolordu Saltsema, onlardan biriydi.

 

………

 

Dalgadeğişen Alemi devasa, bulanık bir bariyerle kaplıydı ve koca alemi soluk bir güneş ışığı aydınlatıyor, gelip geçen gelişimciler bu manzarayı görebiliyordu. Çoğu fazla yaklaşmamakta ısrarcıydı, çünkü burası gerçekten tehlikeli bir diyardı.

 

Tırırım… Aniden, Dalgadeğişen Alemi'nden yemyeşil bir ışık hüzmesi yükseldi ve sayısız kilometreye uzayarak gökleri deldi, akabinde Kemdiyar Ebedidünyası'nı koruyan dünya bariyerini aştı.

 

Tırırım… Sonrasında ikinci bir ışık hüzmesi fırladı, bu seferki de bir önceki kadar geniş ve büyüktü, aynı zamanda farklı bir yöne doğru ilerliyordu. Rengi kan kırmızısıydı.

 

Siyah, mor, mavi… Toplamda yükselen ışık sayısı dokuzu buluyordu. Bunlar adeta tüylerini farklı yönlere açmış bir tavus kuşunu andırmaktaydı. Yollarına çıkan, dağ yahut pus tanımayan ışık hüzmeleri tamamen illüzyonvari gözüküyorlardı. Geçtikleri hiçbir şeye ve yere zarar vermemekle birlikte, çimenlere bile dokunmuyorlardı.

 

“Neler oluyor?”

 

“Bu da ne?”

 

Kemdiyar Ebedidünyası sayısız gelişimcinin bulunduğu bir yer olmanın yanında, koskoca Kemdiyar Bölgesi'nin de merkeziydi. Dünyada bulunan, bilhassa Üstün Tanrı ve Gerçek Tanrı seviyesinde olan gelişimciler yaşananları şaşkınlıkla izliyorlardı. Fakat Dalgadeğişen Alemi'nden çıkan o ışıkları gördüklerinde, bunun kendi seviyelerini fazlasıyla aşan bir hadise olduğunu anladılar.

 

“Daldadeğişen Alemi'nde neler oluyor?”

 

Kemdiyar Salonu Kemdiyar Ebedidünyası'nın yegâne gücüydü ve salonun müritleri mesafeyi izliyorlardı.

 

“Eşim.” Evli bir çift göklerde duruyor, mesafeyi izliyordu. Güzeller güzeli kadın endişeyle kocasına bakmaktaydı.

 

 Mavi cübbeli Taolordu Kemdiyar yüzündeki karmaşık ifadeyle ışıkları inceledi. Başını hafifçe iki yana sallayarak söze girdi. “Fazla gururlu ve düşüncesiz davrandım; kehanet yeteneklerime gereğinden fazla güvendim. İmparator Dalgadeğişen'e kıyasla hala öğrenmem gereken bazı şeyler var. Demin ufak bir felaketi tetiklediğimi söyleyebiliriz. Böyle bir şeyi saklamamız mümkün değil. Argh. İçeriye sadece avatarımı yollamıştım ama büyük kardeşim Saltsema'nın başı belaya girecek.”

 

“Felaket mi?” Güzeller güzeli eşi endişeyle sordu. “Kemdiyar Salonu'nu etkileyecek mi?”

 

“Bir süreliğine Kemdiyar Bölgesi'ni terk etmeli ve saklanmalıyız. Şimdilik olayları izlemek için geride bir avatar bıraksak yeter.” dedi Taolordu Kemdiyar.

 

“Saklanmak mı?” Kadın işlerin bu kadar kötüye gideceğini düşünmemişti.

 

………

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr