Bölüm 1055: Mağarada

avatar
3309 33

Desolate Era - Bölüm 1055: Mağarada



Bölüm 1055: Mağarada

 

“Hiç mi yok?” Ji Ning biraz şaşırdı. Ardından başını çevirerek beyaz cübbeli forma baktı. “Peki ya beyaz cübbeli hükümdar?”

 

“Kendisi Tao İttifakı'nın hükümdarıydı.” dedi kel, siyah cübbeli genç. “Büyük savaşta hayatını kaybetse de düşmanımıza ağır bir hasar vermeyi başardı. Efendim bu hasarın sayesinde düşmanı öldürse de kendisi de ciddi yaralar aldı. Yaraları o kadar ciddiydi ki hayatta kalamayacağını bildiği için miraslarını ve iradesini gelecek nesillere bıraktı. Tao İttifakı'nın hükümdarı ise miraslarını bırakacak fırsatı bulamadan yitip gitti.”

 

“Hazineleri… Yani, doğal olarak efendim bütün hazinelerini alarak testlerini geçecek antik gelişimciler için hepsini hazırladı.” dedi genç.

 

Ning gözlerini açıp kapadı. Fakat o hazineler Tao İttifakı'nın hükümdarına aitti. Yahu ben Tao İttifakı'nın bir üyesiyim!

 

Ancak mırıldanmaktan başka bir şey yapamazdı. Aslında hükümdarın düşüncelerini kestirebiliyordu. Şafak Savaşı sona erdiğinde gayet tabii antik gelişimcilerin çağı da sonlanacak ve Tao İttifakı Sonsuz Diyarlar'ın yeni hükümdarı olacaktı. Bu yüzden antik gelişimciler için birtakım hazırlıklar yapmıştı.

 

“Burası bir mağara gibi görünse de aslında efendimin zamanında rakiplerini mühürleyip öldürdüğü bir malikanedir.” dedi genç. “Tek başına burayı terk edemezsin. Çıkmak istiyorsan seni gönderebilirim.”

 

“Acelem yok.” diye cevapladı Ning. Burası iki hükümdarın düşmana karşı ölümüne savaştığı bir yerdi. Doğal olarak bölgeyi biraz incelemeden gidemezdi.

 

“Oh doğru ya. Dokuztoz'un imtihanları ne kadar sürecek?” Ning sordu.

 

Genç başını iki yana salladı. “Bilmiyorum. Hızlı davranırsa belki bin yıla çıkar. Fakat yavaş kalırsa on milyon yıl geçirmesi bile mümkün. Efendim gerçekten de gelecek nesiller için ciddi hazırlıklar yaptı.”

 

“Yanımda bazı takipçilerim var. Onları çıkarabilir miyim?” Ning sordu. Beyaz cübbeli hükümdarın cesedinden yoğun bir illüzyon aurası yayılıyordu; Su Youji'nin işine yarayabilirdi.

 

“Evet.” Genç sakindi. “Ancak antik gelişimci değillerse hiçbiri efendimin miraslarına el süremez! Ayrıca beyaz cübbeli hükümdarın cesedine de zarar verdiğinizi görmeyeyim. Kendisi evimiz için can vermiş bir adamdır. Efendim onun adına birkaç büyü hazırladı. Cesedine hasar vermeye kalkarsanız efendimin büyüleri size saldırır.”

 

“Anlaşıldı.” Ning başını salladı.

 

“Son bir şey daha var. Bu mağarada geçmişte yaşanan savaşın bıraktığı birtakım izler var, onları incelemek Tao yolunuzda sizlere yardımcı olabilir. Geçmişte buraya gelen figürler de hizmetkarlarını çıkararak savaştan kalma izleri incelemişlerdi. Gitmek istediğinde bana haber verirsin.” Genç sözlerini bitirdikten sonra bir ışık hüzmesine dönüşerek koyu kızıl uzun değneğin içine girdi.

 

Mağara bir kez daha sessizliğe gömüldü. Etrafını izleyen Ning, iki hükümdarın öldüğü bir yerde elbet bir şeyler bulabileceğini düşünüyordu.

 

………

 

Artık mağaradaki tek kişi Ning'di. Dokuztoz imtihana girdiği için Ning'in bölgeyi yavaş yavaş keşfetmekten ve işe yarar bir şey olup olmadığını görmekten başka çaresi yoktu.

 

“Acaba düşman nereden geldi?” Ning 540,000 metre uzunluğa sahip insanımsı cesedin yanına döndü. “İki hükümdarı öldürmeyi başarmış bir adam, üstelik bütün vücudu muhtemelen paha biçilemez bir hazine.” Ning düşündü.

 

Parçalanan gezegenden akan altın kumun ufak bir kısmı bile Ning'in altı Kuzeykuşak kılıcına temel bir değişim geçirme fırsatı tanımıştı. Gökyel'in gezegeni de aynı şekilde olağanüstüydü. Ning cesedin başka özel şeyleri de barındırdığını düşünüyordu.

 

“Gel.” Ning elini kaldırarak cesedi malikanesine çekmeye çalıştı ama insanımsı ceset yerinden bile kıpırdamadı. Ning gibi birinin onu hareket ettirmesi imkansızdı.

 

“Dönüş.” Ansızın vücudu bulanan Ning 540,000 metrelik bir deve dönüştü ve elleriyle cesedin dirseklerini kavradı. Hedef uzun süre önce öldüğü için ona direnmesi imkânsız olmalıydı.

 

“Gel!” Cesedin dirseklerine asılan Ning… Yine onu kıpırdatmayı bile başaramadı. Kendisini adeta devasa bir dağı kaldırmaya çalışan sıradan bir adam gibi hissediyordu! Onu yerinden bile oynatması imkansızdı.

 

“Bir hükümdarın cesedi bile bu kadar ağır olmamalı. Yine de kulağa mantıklı geliyor. Vücudunun içindeki gezegenlere bile dokunamazken, vücudunu nasıl hareket ettirebilirim ki?” Ning birkaç kez daha denese de çabaları boşa çıktı. Pes etmekten başka çaresi yoktu ve aklı iyice karışmıştı; bu insanımsı varlık nasıl hayata bürünmüş olabilirdi? Yoksa bu bir golem tipi büyülü hazine miydi? Acaba garip, özel bir türün hükümdarı falan mıydı?

 

Ning insanımsı ceset üzerine uzunca bir süre daha düşündü. Karşısında duran şeyin inanılmaz derecede değerli bir hazine olduğuna şüphe yoktu ama elinden hiçbir şey gelmiyordu.

 

İçeri mi girmeliydi? Ama Dokuztoz ile birlikteyken bile cesetten kaçmak için Tao Mühürleri’ne bel bağlamaları gerekmişti. Ning içeri girerek aynı riskle karşı karşıya kalmak istemiyordu! Ayrıca içinden bir his ona bu cesette pek bir şey bulamayacağını söylüyordu. Altın kumlar sadece parçalanan gezegenin merkezinden akıyordu ve bunun sebebi de iki hükümdarın indirdiği ölümcül saldırılardı. Aksi takdirde Ning gibi birinin öylesine değerli bir şeye ulaşması mümkün olamazdı.

 

Ning'in gördüğü kadarıyla insanımsı varlığın vücudundaki tek yara göğsündekiydi. Vücudunun diğer tarafları hiç de zarar almış gibi görünmüyordu; görünüşe göre Ning gerçekten de pek bir şey elde edemeyecekti.

 

“Peki ya o taştan duvarlar?” Buraya daha önce gelenler gibi Ning cesedi hareket ettirmeye çalışmaktan vazgeçti ve duvarları incelemeye koyuldu. Belki oraya birkaç hazine saçılmış olabilirdi?

 

Ama hiç yoktu! Zaten olsaydı bile buraya daha önce gelenler kesinlikle arkalarında bir şey bırakmazdı.

 

Ning eliyle duvarlardaki izlere dokundu. Mağara aslen bir üst kademe Ebediyet Hazinesi olsa da uzun yıllar önce yapılan antik savaşın izlerini taşıyordu. İzlerden yayılan Tao dalgalanmaları Ning'i adeta büyülüyordu.

 

“Bu izler üç farklı iradeye ayrılıyor. Sanırım ikisi hükümdarlara ve üçüncüsü de o insanımsı varlığa ait.” Ning düşündü.

 

İradelerden biri heybetli, korkutucu ve çok parlaktı.

 

İkincisi öfkeli, sonsuz bir su akıntısını andırıyordu.

 

Üçüncüsü ise şeytani, metalik bir iradeydi. Aura konusunda metalik olan diğer iki iradeden birazcık daha zayıftı.

 

“Parlak olan irade beyaz cübbeli hükümdara, su iradesi antik gelişimcilerin atasına ait.” Ning çabucak iradeleri eşleştirdi. Sonuçta iki hükümdarın vücudundan hala daha güç ve varlık auraları yayılıyordu. “O zaman metalik irade şu insanımsı varlığa ait. Demek kendine has bir Tao'su varmış; üstelik bu Tao, diğer iki hükümdarın Tao'sundan sadece biraz zayıf.” Gördüğü şeyler Ning'i şaşırtıyordu.

 

Elini sallayarak dört takipçisini çıkardı. Su Youji, Hapazizi, Taolordu Naia ve Taolordu Gaddaralev ona bakıyordu. Gaddaralev'i yakaladıktan sonra adam doğal olarak Ning'e hizmet etmeyi seçmişti.

 

“Efendim.” Dördü de saygıda kusur etmeden merakla etraflarına baktılar. İnsanımsı cesede pek dikkat etmeseler de iki hükümdarın cesedini görür görmez afalladılar.

 

“Yoksa o…” Gözlerine inanamıyorlardı.

 

“Evet, yanlış görmüyorsunuz. Karşınızda iki hükümdarın cesedi var.” Ning onayladı. “Öyle aptal gibi durmayın; buraya Dokuztoz Tarikat Efendisi'yle birlikte geldim ama hiçbir miras alamayacağımı öğrendim. Mağara duvarlarında savaştan kalma izler var, belki Tao konusunda size yardımları dokunur. Youji, beyaz cübbeli hükümdarın çevresi illüzyon ağıyla kaplı. Oraya bir bak istersen.”

 

Dördü de şaşkındı ama çabucak sakinleşerek Ning'in talimatlarına kulak verdiler. Ning onlara güveniyordu, çünkü hepsi hayatözü yemini etmişti.

 

“Gidin.” dedi Ning.

 

“Pekâlâ.”

 

“Hükümdarların savaşından kalma izler mi?” Mağarayı incelemeye başladılar. Ning de hükümdarın Tao'sunu daha iyi anlamak adına mağara duvarlarına baktı. Gördüğü şey Kılıç Taosu değildi ama her Tao'nun benzer yönleri vardı. Örneğin Taolordu Daimtanrı çeşit çeşit Tao'ya çalışmayı çok seven bir adamdı. Hatta Kılıç Taosu’nu bile denemişti! Çünkü bütün Taolar'ın sizi aydınlatması ve harekete geçirmesi mümkündü. Ning bir hükümdarın Tao'sunu görme fırsatından vazgeçmezdi.

 

Böylece, Ning ile dört takipçisi mağarayı incelemeye başladılar. Su Youji Ateş Taosu’nda çalışıyordu ve beyaz cübbeli hükümdar Işık Taosu’nun bir üstadıydı, fakat ikisi de illüzyonlara yatkın Taolar'dı! İllüzyon konusundaki kavrayış, sadece Kalpgücü Gelişimcileri'ne özgü bir şey değildi.

 

“İnanılmaz. Gerçekten inanılmaz. Bu parlaklık… Bu özgür irade… İllüzyonlar nasıl böyle bir seviyeye ulaşabilir ki?” Su Youji gördüğü şeylerden ötürü tamamen afallamıştı. Kendisi Yüce Feixian'ın veliahtıydı ve cazibe ile illüzyon sanatını izliyordu. Fakat bu hükümdarın dengi olmaya bile yakın değildi. İllüzyonlardan yayılan dalgalanmalar bile onu inanılmaz bir korkuya boğuyordu.

 

“Efendim, efendim! Çabuk buraya gelin!” Beş aylık meditasyonun ardından Su Youji, Ning'e seslendi.

 

“Eh?” Bağdaş kurmuş oturan, mağara duvarlarına bakan Ning başını çevirerek Su Youji'ye döndü.

 

….

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr