Bölüm 970: Üçlüyaprak Diyarı

avatar
3481 29

Desolate Era - Bölüm 970: Üçlüyaprak Diyarı



Bölüm 970: Üçlüyaprak Diyarı

 

Habislerin Boşluğu'ndan çıkarak İç Kısımlar'a gelen Ji Ning'in keyfi yerindeydi lakin ardından…

 

“Eh?” Ning önünde duran iki figüre baktı. Beyaz cübbeli, gümüş gözlü adamın olağanüstü bir figürü olsa da, Ning onu görünce çok şaşırmamıştı; zira İç Kısımlar'da ünlü ve gücüyle namını duyurmuş olan Taolordları'nın olduğu biliniyordu lakin o ince, siyahlara bürünmüş kadını gördüğünde… Ning şoke olmadan edemedi.

 

Kadınla arasında uzun bir mesafe yoktu, lakin Ning sislerin arasında bir çiçeği aramaya çalışan kör bir adam gibi hissediyordu. Kadının neye benzediğini göremiyordu; tek hissedebildiği şey yayılan inanılmaz soğukluk aurasıydı; öyle soğuktu ki ruhuna nüfuz ederek benliğini titretiyordu.

 

“O da kim öyle?” Ning şoke oldu. “Kılıç Sarayı'ndaki Efendi Odungüz'ün bile yanına yaklaşamayacağı bir kadın.”

 

Siyahlı figür de Ning'e bakıyor, onu gözleriyle tartıyordu. Kadının gözleri adeta Ning'in ruhuna işleyerek bütün sırlarını görüyordu! Ning bunu hissedebiliyordu. Garip bir histi; kadın ona bakıyordu, lakin genç adam kadını göremiyordu.

 

“Demek sendin.” Siyahlı figür ansızın konuştu ve çıkan ses hayal edilebileceği üzere soğuk ve cılızdı. Aniden, elini salladı.

 

Vhoosh. Ning kayboldu.

 

Katliam Kilisesi'nin kurallarına göre, Yaratılış Toprakları'nda şiddet ve mücadele yasaktı. Aynı şekilde birilerini zorla ışınlamak yahut kaçırmak da yasaklanmıştı. Yan taraftaki Taolordu sadece boş boş bakıyor, sesini bile çıkaramıyordu. “Kilisenin lideri bunu öğrense bile, muhtemelen tek bir şey dahi söylemez.”

 

Üç Kadim Yıldız Kralı'ndan biri olan Hapların Efendisi… Yaratılış Toprakları'nda bir katliama başlasa bile… Ona kim dur diyebilirdi ki?

 

……..

 

Ning'i ışınladıktan sonra Hapların Efendisi sakince konuştu. “Çekilebilirsin.”

 

“Anlaşıldı.” Gümüş gözlü adam anında saygıyla onayladı ve son hızda uçmaya başladı.

 

Hapların Efendisi başını kaldırdı ve kaslı, koyu mavi kılıcı kavrayan adama adeta hayallere kapılan bir edayla baktı. Zamanın bile varlığını unutmuşçasına ona bakıyordu.

 

Ölmüştü. Öleli uzun, upuzun bir zaman olmuştu; lakin cesedi hala daha hayattaymış gibi görünüyordu.

 

“Hapların Efendisi.” Aniden bir ses duyuldu.

 

“Mm?” Siyahlı kadın başını zarafet içinde çevirdi ve bölgeyi o cezbedici, ışıl ışıl gözleriyle süzdü. Mesafede koyu mavi cübbelere bürünmüş bir Taoist duruyor ve adam ona yavaş yavaş yaklaşıyordu.

 

“Haylimühür.” Efendinin sesi her zamanki gibi soğuktu. “Epey yetenekli olduğunu duydum. ‘Yaşamkanı Tao Mührü’ diye bir şey bile yaratmayı başarmışsın?”

 

İmparator Haylimühür şaşırdı. Söylendiği gibiydi, hayatındaki en büyük başarısı Yaşamkanı Tao Mührü'ydü, ancak bunu çok az kişi biliyordu. Katliam Kilisesi'nde bunu yalnızca kilisenin lideri ve Beyaz İmparator biliyor olmalıydı. Üç Kadim Yıldız Kralı'ndan biri olan Hapların Efendisi bunu nasıl öğrenmişti?

 

 “Görünüşe göre yaşanan her şeyi yakından takip ediyorsunuz, Efendi.” İmparator Haylimühür başını salladı. “O halde sanırım buraya neden geldiğimi de biliyorsunuzdur?”

 

“Uzay zamanı geriye çevirerek öğrencini diriltmek mi istiyorsun?” diye sordu Efendi.

 

“Uzay zamanı geri çevirme konusunda muhtemelen bu koca evrende sizin kadar yetenekli olan bir başka figür yoktur.” İmparator Haylimühür konuştu. “Kilisenin Lideri ve Beyaz İmparator benden mantık dışı taleplerde bulundular. Başka çarem olmadığı için sizinle konuşmaya ve öğrencimi diriltme işinden bahsetmeye karar verdim.”

 

“Öğrencini kurtaramam, ancak kilisenin lideri bunu başarabilir.” Hapların Efendisi sakince konuştu.

 

“Kurtaramaz mısınız?” İmparator Haylimühür şoke oldu.

 

“Gerçekruhu paramparça olmuş birini hayata döndürmek için uzay zamanın akışını terse çevirmek… Koca evreni idame ettiren büyük Taolar'dan birine karşı gelmek demektir.” Hapların Efendisi konuştu. “Evren geleceğe doğru ilerlemeye devam ediyor ve dolayısıyla uzay zamanı geri çevirmek, evrenin iradesine ve kaderine karşı yapılacak bir girişimdir.”

 

“Kilisenin efendisi evrenimizdeki kadim özlerin gücünü kullanarak evrenden gelecek tepkiye karşı koyabilir. Öte yandan ben bunu yapamam.” dedi Efendi.

 

İmparator Haylimühür'ün yüzünde hayal kırıklığıyla dolu bir ifade belirdi.

 

“Zamanında Ebediyet İmparatoru seviyesinin altında olan birini hayata döndürmek için uzay zamanı terse çevirmenin daha kolay olacağını söylememiş miydiniz?” İmparator Haylimühür hem sabırsız hem de hüsranla doluydu.

 

Hapların Efendisi ona soğuk bir bakış attı. İmparator Haylimühür'ün kalbi titredi.

 

Uzun, uzun yıllar önce, Hap Efendisi evrenin nihai zirvesine adım atmıştı. O zamanlar kilisenin lideri henüz güç kazanmış değildi ve diyarın en heybetli figürleri üç Kadim Yıldız Kralı'ydı.

 

O zamanlar, Hapların Efendisi elinden gelen her şeyi yaparak ödeyebileceği her bedeli ödeyerek uzay zamanın akışını ters çevirmiş ve büyük kardeşini geri getirmeye çalışmıştı. Ancak ne yazık ki… Nihayetinde, başarısız olmuştu. Öyle inanılmaz bir etkiye maruz kalmıştı ki kendi benliğini bile neredeyse yitiriyordu.

 

Çaresizliğe kapılan Hapların Efendisi diğer iki Kadim Yıldız Kralı'na şu sözleri söylemişti: Eğer uzay zamanı ters çevirerek hayata döndürmeye çalıştığım kişi Ebediyet İmparatoru seviyesinin altında olsaydı, belki her şey daha kolay olabilirdi. Ancak ebediyeti kazanmış birini geri getirmek… Çok ama çok zor…”

 

Ardından, Hapların Efendisi tek başına giderek uzunca bir süre ortalıkta görünmedi. Daha sonraları, Katliam Kilisesi'nin efendisi güce yükseldiğinde ve evreni birleştirdiğinde, on altı Yıldız Kralı'nı kendi organizasyonuna katılmaları için çağırdı. Hapların Efendisi'nin bir sonraki ortaya çıkışına vesile olan mesele buydu.

 

“Öğrencini geri getirmek için uzay zamanın akışını terse çevirmeye çalışma. Katliam Kilisesi'nin efendisi dışında bunu kimse başaramaz.” Efendi'nin sesi soğuktu. “Ben… Ben hiç kimseyi geri getiremem.”

 

İmparator Haylimühür daha fazla soru sormaması gerektiğini biliyordu. Karşısında üç Kadim Yıldız Kralı'nın tek kadın üyesi vardı ve bu kadının gücüne diyecek yoktu. Üç Kadim Yıldız Kralı da birbiriyle çok iyi geçiniyordu. Hapların Efendisi kardeşlerini diriltmeye çalıştığında, diğer iki Yıldız Kralı ona yardımcı olmak için epey uğraşmıştı.

 

 Hapların Efendisi için birilerini uzay zamanı ters çevirerek hayata döndürmek konuşulmaması gereken bir konuydu. İmparator Haylimühür'e bu sözleri söylemesinin tek sebebi ona acıyor olması ve kendisiyle aynı arzuya sahip olmasıydı.

 

“Daha demin, genç bir çocuğu kaçırdığınızı hissettim.” İmparator Haylimühür gülümseyerek konuştu. “O genç çocuk büyük kardeşinizin veliahtı mı?”

 

“Haylümühür.” Hapların Efendisi ona sert bir bakış attı. “Seni uyarıyorum, küçüklerin meselelerine karışmayacaksın.”

 

 “Bunu tabii ki biliyorum! Eğer bir şeye ihtiyaç duyarsanız bana haber verebilirsiniz. Elimden geleni yaparım.” İmparator Haylimühür gülümseyerek siyah, beyaz renklerin karıştığı garip bir yeşim mühür çıkardı. “Bu Tao Mührü o küçük çocuğa hediyem olsun.”

 

Hapların Efendisi mühre baktı ve hafifçe gülümsedi. Elini sallayarak tılsımı aldı.

 

“Beni geçirmene gerek yok.” Hapların Efendisi zarafetle bölgeyi terk etti.

 

İmparator Haylimühür onun gidişini izliyordu; akabinde gülümsedi. “Kılıç Taosu’nun hükümdarı… öleli sayısız yıl oluyor. İlk defa bir veliahtı ortaya çıktı.”

 

Hükümdar öldüğünde, kendi bedeninin çevresine bir takım engelleyici büyüler yerleştirmişti. Dış dünyadan herhangi bir kimse değişiklikleri göremeyecekti; lakin engelleyici büyülerin ardını görmeye kadir olanlar, kaç tane hazinenin var olduğunu seçebiliyordu.

 

Uzun, upuzun yılar önce Hapların Efendisi simyadaki yetenekleriyle ünlenmişti. Bu yüzden kendisine Hapların Efendisi gibi saygıdeğer bir unvan verilmişti. Bu koca evrenin bir numaralı simyacısıydı ve bu konuda kimse onunla aşık atamazdı. Engelleyici büyüler konusunda gayet tabii büyük kardeşinden daha yetenekliydi; yani engelleyici büyülerin ardını görmekte zorlanmıyordu.

 

İmparator Haylimühür ise koca evrenin bir numaralı Mühür Üstadı’ydı. Sonuç olarak engelleyici büyüler konusunda yitip gitmiş olan hükümdara biraz üstün sayılırdı.

 

İkisi de engelleyici büyülerin arkasını görebiliyor ve kalan hazinelerin sayısını da seçebiliyorlardı lakin biri bile o hazineleri zorla almaya cüret edememişti. Bunu yaparlarsa, koskoca Has Kısımlar'ın saldırısına maruz kalacaklardı ve Has Kısımlar evrenin has özlerini barındıran yegane yerdi. Kadim özlerden gelecek bir saldırıya kimse dayanamazdı.

 

……

 

Ning artık bir malikane dünyasındaydı. Bu dünya sadece birkaç yüz kilometre boyutlarındaydı ve çıkışı yoktu.

 

 “Neden kaçırılarak buraya getirildim ki? O kadın… Kötü bir niyeti mi var, yoksa iyi mi?” Beklenmedik bir durumdaydı. Hükümdarın fahri öğrencisi olduğu gerçeğini bile kutlayacak zaman bulamadan bu yeni güç tarafından kaçırılmıştı.

 

Birileri İç Kısımlar'da saldırmaya cüret mi ediyordu? Yani kadın en azından Ebediyet İmparatoru olmalıydı.

 

“Olmuşla ölmüşe çare yok. Elimden bir şey gelmez.” Ning böyle büyük bir gücün karşısında direnemeyeceğini biliyordu.

 

Vhoosh.

 

Etrafında akılalmaz bir gücün olduğunu hissetti. Saniyeler sonra, dünya tamamen değişti.

 

“Neredeyim?” Ning ileri baktı. Sonsuz bir karanlıktaydı. Görebildiği tek şey garip, beş renkli bir köprüydü. Köprünün dışında karanlıktan başka bir şey yoktu. Ning ise o köprünün üstünde duruyordu. Yanında uzun, siyahlı figür vardı.

 

“Hasyuva Bölgesi’nden çıktık. Yakında Üçlüyaprak Diyarı'na ulaşacağız.” Siyahlı figür konuştu ve ayaklarının altındaki köprü inanılmaz bir hızda ilerlemeye başladı.

 

Geçen her saniyede trilyonlarca kilometreyi katediyorlardı. Prens Uluneşe'nin ışınlanma yetenekleri böyle bir hızın yanından bile geçemezdi.

 

“Hasyuva'dan çıktık mı?” Ning afalladı. Daha demin Yaratılış Toprakları'nda değiller miydi? Hasyuva'ya girdikten sonra Yaratılış Toprakları'nı bulmak için kahrolası on bin yılını harcamıştı. Şimdiyse kadın oradan çıktıklarını söylüyordu. Daha bir saat bile geçmemişti. Bu hız seviyesi gerçek gibi değildi.

 

“Üstat, acaba… Üçlüyaprak Diyarı tam olarak neresi?” Ning sordu.

 

“Benim yerim.” Hapların Efendisi sakince cevapladı.

 

…….

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr