Bölüm 895: Kanlıateş'in Bulutmeyvesi

Proofreader: Wias

Uçan araç bulutların arasında süzülüyor, Ji Ning oturduğu yerden aldığı hazineleri inceliyordu.

“Bu resim…” Ning elinde tuttuğu Miratkar Resmi'ne baktı. Güzeller güzeli bir sarayın tasvirini barındıran resim, Ning'in halihazırda edindiği saray resminden biraz farklıydı; ama İmparator Miratkar'a ait olduğuna şüphe yoktu… Zira fazlasıyla çirkindi ve içinde özgün bir kılıç iradesi taşıyordu.

“Saray resmi mi? Birinci resmin farklı bir kopyası mı?” Ning başını ağır ağır salladı. “Gerçi mantıklı. Dördüncü resmi direkt bulacak kadar saçma sapan bir şansım olamazdı.”

(W: milyon milyarda bir şeyler sana gelince saçma sapan şans değil %25’lik şans saçma sapan. Bunlar hep yazarın “aslında o kadar da şanslı değil” dedirtme çabası.)

 Ning bu resmin dördüncü resim olmadığına pek şaşırmadı.

“Yine de… Bunu en azından birkaç yüz bin küp Kaos Nektarı’na satabilirim. Hatta çaresizce arayan çıkarsa daha fazla bile kazanabilirim.” Ning'in keyfi yerindeydi. Bu resimler popüler, değerli hazinelerdi. Genelde, resimleri elde eden kişiler başkalarına ödünç vermiyorlardı! Sonsuz Diyarlar'da sadece kırk resmin olduğu da hesaba katıldığında…

Genç adamın ihtiyaç duyduğu resme şak diye rastlaması fazla olası değildi. Parkıyı'da birinci resmin farklı bir kopyasını bulabilmiş olması bile büyük şanstı.

“Kılıç Sarayı'na girdikten sonra On İki Saray'dan dördüncü resim için yardım isteyeceğim.” Ning mırıldandı.

Parkıyı'nın On İki Sarayı genel bağlamda Tao İttifakı'na denk bir güce sahipti.

Son seferde Ning, Taolordu Kemdiyar'dan Miratkar Resimleri'ni satın almak için yardım istemiş ve Taolordu Kemdiyar da bu meseleyi Tao İttifakı'na taşımıştı. Zaman kısıtlı olduğu için Tao İttifakı büyük çaplı bir araştırma yapabilmiş değildi. Lakin On İki Saray çok sayıda gelişimciye, Mengü'ye ve diğer anormal yaşam formlarına ev sahipliği yapan inanılmaz derecede güçlü bir organizasyondu.

Gelecekte Ji Ning onların Tao İttifakı'yla aralarındaki bir bağ olacaktı.

Gelecekte Gorho da onların Mengü Krallığı'yla aralarındaki bir bağ haline gelecekti.

Sonuç olarak, Parkıyı'nın On İki Sarayı, Sonsuz Diyarlar'daki çoğu organizasyonla iyi geçinen bir oluşumdu. On İki Saray'ın dördüncü Miratkar Resmi'ne ait bir kopyayı hemen bulması kolay olmayabilirdi, ancak yeterli zaman verilirse bunu başarmaları ciddi manada mümkündü. Lakin tabii… Bütün bunlar için öncelikle parayı ödemeye istekli olmanız gerekiyordu!

Ning ilahi gücünden bir tutamı birinci resmin yeni kopyasına gönderdi ve bir ilahi klon yarattı.

Resimdeki sarayın içinde…

Altından tahtında oturan altın zırhlı bir imparator vardı.

Ning bunu görür görmez iç çekti. “Arada ufak farklar var, ancak ilk aldığım birinci resimdeki imparatora çok benziyor.”

“Oh. Kısa bir süre önce karşıma çıkan kişi Dünya Tanrısı Maikayıp'tı. Onu öldürdün mü?” Altın zırhlı imparator, Ning'e doğru baktı.

“Evet.” diyen Ning başını salladı. “Geçmişte diğer Miratkar Resimleri'ni de ele geçirdim. Birinci Miratkar Resmi'nin on kopyası var; acaba bütün bunlar ‘aynı’ kişiyi mi barındırıyor?”

“Evet.” Altın zırhlı imparator gülümsedi ve başını salladı. Maikayıp'ın ölümünü umursadığı söylenemezdi. Varlığının yegâne amacı İmparator Miratkar'ın ona verdiği görevi tamamlamaktı ve Maikayıp'ı öldürebilen bir figür, ondan daha güçlü olmalıydı.

“Biraz mücadele edelim o vakit.” Ning konuştu.

“Maikayıp beni yenmeyi başaramamıştı.” Altın zırhlı imparator altından bir büyük kılıç çıkardı ve Ning'e doğru yürümeye koyuldu. “Başka resimlere sahip olduğunu söyledin. O halde kuralları biliyor olmalısın.”

“Evet, biliyorum.” Ning başını salladı.

Kısa bir mücadelenin ardından sonuç aynıydı; Ning rakibini alt etmeyi başardı.

Uçan araçtaki Ning'in yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. “Kullandıkları kılıç sanatları arasında ufak farklar var, ama ikisi de aynı ‘okul'a ait sayılır. Bu mücadele kılıç sanatlarıma herhangi bir fayda sağlamadı.”

“Başka bir şey var mı?” Ning savaş ganimetlerinin geri kalan kısmını incelemeye koyuldu.

Dünya Tanrısı Maikayıp resim dışında değerli sayılabilecek bir hazineye sahip değildi. Ebediyet Silahı olan mavi bir kılıcı vardı, ancak Ning bu silahın sadece bir alt kademe Ebediyet Silahı olduğunu ve Mormücevher'le kıyaslanamayacağını anlamıştı! Üstelik yalnızca tek bir Ebediyet Silahı vardı. Başka bir şey yoktu.

“Fena sayılmayacak iki tekniği vardı.” Ning onlara baktı. “İşime yaramazlar, ama Üç Alem'e gönderebilirim.”

“Dünya Tanrısı Ejderkral'ın ne tür şeyleri var acaba?” Ning, Dünya Tanrısı Ejderkral'ın hazinelerini de aradı. Ejderkral bir mızrak kullanıcısıydı, ancak kullandığı silah yalnızca bir alt kademe Ebediyet Silahı’ydı.

Parkıyı Krallığı çok sayıda tehlikeyi barındırıyor olsa da, bu tehlikelerin yanında ciddi miktarda mirasların da geldiğini bilmek gerekiyordu. Yani tehlikelere göğüs germeye cüret ettiğiniz sürece, bazı güçlü hazineleri ve mirasları elde etme şansınız yükseliyordu. Bazı güçlü Dünya Seviye gelişimcileri Ebediyet Silahları alabiliyordu, ancak yine de bunların çoğu yalnızca alt kademeydi.

“Yüce hükümdar ne kadar ucuza kaçmış böyle. Bahse varım Parkıyı Krallığı'na saçtığı Ebediyet Hazineleri’nden çoğu alt kademedir.” Ning mırıldandı. “Tao İttifakı bu konuda daha iyi. Sonsuz Diyarlar'da Ebediyet Silahları nadir bulunan ve zor elde edilen silahlar; ancak genelde bir tanesini bulduğunda kaliteli bir parçaya denk geliyorsun. Hatta bazı kalıntılarda üst kademe Ebediyet Silahları’yla bile karşılaşmak mümkün.”

Sonsuz Diyarlar'daki kalıntılar ve antik bölgeler genelde Taolordları tarafından bırakıldıkları için muazzam hazinelere ev sahipliği yapıyorlardı. Parkıyı Krallığı'nda da buna benzer yerler vardı, ancak bunlar yücehHükümdar tarafından bilerek yaratılan yerlerdi! Sonuç olarak, o tarz yerlerdeki hazinelerin çoğu alt kademeydi.

“Eh?” Aniden Ning'in ellerinde bir yeşim şişe belirdi; genç adam şaşırmıştı.

“Safbağ yeşim şişesi mi? Üstelik için Kanlıateş'in Bulutmeyvesi var?” Ning şişenin kapağını açtı ve şişeden bir meyve çıkıverdi. Meyve baştan aşağıya kızıl rengindeydi ve etrafında hafif bir sis dalgası vardı. Genç adam, bu şişeyi Dünya Tanrısı Ejderkral'ın hazineleri arasında bulmuştu.

 “Safbağ yeşim şişeleri genelde devasa dünyalar barındırırlar. Bu şişedeki dünya bir Safbağ Yeşim Formasyonu kurarak koca bir dünyanın kaos enerjisini çeker ve onu Kaos Nektarı’na dönüştürür.” Ning hayranlıkla iç çekti. Bu şişe Dünya Tanrısı Pangaea'nın yarattığı hapisdünyalarından daha ince ve verimliydi.

Safbağ yeşim şişeleri her kaos döngüsünde bir küp kaos nektarı üretebiliyordu. Yine de… Taolorduları'nın bile sınırlı ömürleri vardı. Attıkları her adımda ölümün ve yaşamın arasındaki o ince çizgiyi katediyorlardı. Bazıları sadece bin kaos döngüsü geçirdikten sonra yitip gidebiliyordu. Dolayısıyla, bu şişeler genelde yüksek miktarlara alıcı bulamıyordu. Çoğu ya tarikatlar ya da büyük oluşumlar tarafından on bin küp Kaos Nektarı’na satın alınıyordu.

Kaos Nektarı üretmenin dışında, bu şişe kadim kaostan doğan mucizevi eşyaları tutmak için de kullanılabiliyordu. Bazı özel hazineler gerekli koşullarda saklanmadıkları takdirde etkilerini çabucak yitirebildikleri için bu şişelerin kullanımı önemliydi.

“İçinde bir tane de Kanlıateş'in Bulutmeyvesi var.” Ning mırıldandı. “Acaba o herif bunun ne kadar değerli olduğunu biliyor muydu?”

Ning, Taolordu Saltsema'dan çok şey öğrenmişti; bu yüzden Sonsuz Diyarlar'daki hazinelerin %90'lık kısmına hakimdi. Dünya Tanrısı Ejderkral buna benzer bir bilgiye sahip olmadığı için Kanlıateş'in Bulutmeyvesi'ni de tanımıyordu.

“Çok değerli bir meyvedir. Kadim kaostan doğan ve sayıca nadiren bulunan bir hazine türüdür. Tek bir meyve, bir gelişimcinin ilahi vücudunu tamamen değiştirebilir ve onu baştan aşağıya ateş elementinden oluşan bir ilahi vücuda çevirebilir. Bu yeni vücut sayesinde gelişimci, eskiye kıyasla Ateş Taosu’nda daha rahat ve kolay ilerleyebilir. Ayrıca Kanlıateş'le birleşerek onu uçmak için de kullanabilir.” Ning gerçekten şaşkındı.

Örneğin Ning [Öz Gök Gürültüsü]'nü kontrol edebiliyordu ve hatta Tao yıldırımlarına bile sahipti; ancak bu yıldırım çeşitleriyle tamamen birleşmesi mümkün değildi. Çünkü vücudunda onlarla birleşmesi için bir yol ve yöntem yoktu.

Altın Kargalar genelde Altın Günışığı'nı sürebiliyorlardı; zira ilahi vücutları bu ateş türüyle mükemmel bir uyum halindeydi.

Yüce İlah Göktanrısı gibi bir figür Dokuzboynuz Yıldırım Yılanları'nı süremiyordu; çünkü ilahi vücudu buna uygun değildi.

Ning ilahi vücudunu dönüştürmek için çok sayıda klon kaybetmiş ve böylece yıldırım bazlı olan, yıldırım yılanlarını kullanabilen bir vücut elde etmişti. Lakin Dokuzboynuz Yıldırım Yılanları sadece üstün yıldırım türündendi. Kaos seviyesinde bile değillerdi! Doğal olarak Ning'in bir kaos yıldırımını ele geçirmesi ve onu sürebilmesi mümkün değildi. Zaten böyle bir şey mümkün olsaydı, Ning akılalmaz hızlara çıkabilirdi.

Lakin Kanlıateş'in Bulutmeyveleri, bir kaos ateş çeşidini kontrol etmek için kullanılıyordu. Bunu kaçmak için kullanacak olursanız… Muhtemelen çoğu Taolordu size yetişemezdi.

Tek bir meyve, bu önemsiz görünen ufacık meyve, aslında bir milyon küp Kaos Nektarı ediyordu… Ve genelde açık markette bulunabilen bir ürün değildi. Sonuçta bu ve buna benzer hazineler kadim kaostan doğal yollarla varlığa bürünen şeylerdi; Ebediyet Silahları gibi üretilemiyorlardı.

“Ya da biliyordu, ama göstermeye mi korkuyordu?” diye düşündü Ning. “Biliyor muydu? Yoksa bilmiyor muydu? Neyse, önemli değil. Bu meyve işime yaramaz. Güzel bir hazine görürsem bunu satabilir ya da takas için kullanabilirim.” Ning'in acelesi yoktu. Elindeki meyve Ateş Taosu’nda yürüyen Taolordları için değerliydi. Fırsat bulduğunda meyveyi yüksek bir fiyattan satabilirdi.

“Yıldız Adaları'ndan çıktıktan sonra yol boyunca bu kadar engelle karşılaşacağımı düşünmemiştim. Haydutlardan birkaç tanesini öldürdüm; ancak yolculukta en beklenmedik kazancım Miratkar Resmi değil, Kanlıateş'in Bulutmeyvesi oldu.” Ning çabucak meyveyi yeşim şişeye geri koydu.

“Gidelim.” Genç adamın üstünde zaten değerli hazineler vardı; bu yüzden sakinliğini yeniden sağlaması uzun sürmedi.

Gölden çıktıktan sonra Su Youji'nin bulunduğu yere kadar ulaşması yaklaşık iki ay sürdü…

…….