Bölüm 703: Kılıç Tavus Kuşu

Eğer şansınız yaver giderse kendinizden daha güçlü bir böcekyaratığı yetiştirebilirdiniz!

Böcekyaratıklarının zekâ seviyeleri düşüktü ve Tao'ya dair öngörü bakımından diğer kişilerle kıyaslanamazlardı; lakin onları geliştirmenin kolay olması da tam olarak bu nedenden kaynaklanıyordu. En güçlü silahları sahip oldukları devasa, heybetli vücutlarıydı.

“Graaaaaavr!” Dokuz böcekyaratığı dokuz farklı yönden saldırıyordu. Ji Ning'den on binlerce kilometre uzaktaydılar ve hepsi çığlık atıyor, kükrüyor ve ona bakıyordu.

Adada duran Ning onlara baktı ve geniş bir kahkaha attı. “Acaba hangi ‘büyük güç’ bu kadar dehşete düşüp de kendi gelmek yerine yaratıklarını yollamış olabilir?”

 Zihni ve ruhuyla bu yaratıkları kontrol eden Tanrıilahı duyduklarından sonra sinirlenmişti.

“Çocuklarım seni öldürmek için fazlasıyla yeterli geleceklerdir.” Taş devi şeklindeki böcekyaratığı öfkeyle kükredi. Taş yüzeyindeki çatlakların arkasında etten ve kandan oluşan bir yapı vardı.

“Oh? Öyle mi?” Ning harekete geçti.

Svish! Siyah bir yıldırım yılanı gökleri turluyordu. Ning için on ile yirmi bin kilometreye mesafe bile demek mümkün değildi; onun için böylesine bir mesafeyi katetmek sıradan bir ölümlünün tek bir adım atması kadar kolaydı. Taş devinin önünde anında belirdi ve o esnada soğuk bir kılıç ışığı da iniyordu.

“Kahrolasıca.” Taş devi topuza benzeyen ellerini savurarak Ning'e saldırdı, Ning'in saldırısını tamamen görmezden geliyordu.

“Saldırın!” Diğer sekiz böcekyaratığı da ona doğru uçtu; lakin aniden…

Çıt. Çıt Çıt.

Kılıç ışığı Ning'in yanına geri döndü. Ning oracıkta, taş devinin önünde sakince duruyordu. Taş devinin yumrukları Ning'in vücuduna inmek üzereydiler, ancak aniden donakaldılar. Taş devi oracıkta bir süreliğine boş boş bekledi, ardından… Boğazı, göğsü ve yan tarafları çatlamaya başladı. Vücudu dört eşit parçalaya ayrılmıştı ve parçalar aşağıya düşüyordu. Ning'in kılıç ışığı bu taş devindeki bütün hayatı alıp götürmüştü. Hatta, Ning gökkuşağı renkli kılıçgücünü kullanmaya bile yeltenmemişti; böyle bir rakibe karşı kılıçgücünü kullanmanın gereği yoktu.

“Ne? Kılıçgücünü kullanmaya gerek duymayacak kadar güçlü mü yani?! Bu kılıç sanatı sadece beşinci seviye kılıçgücüne sahip bir üstadın ellerinden çıkabilir. Şüphe yok.” Tanrıilahı Karasükun artık durumu biliyordu. Ji Ning gökkuşağı renkli kılıçgücünü kullanmamıştı, ancak dehşet verici olmasının asıl sebebi de zaten buydu!

 “Kaçın.” Sekiz böcekyaratığı aniden farklı bölgelere doğru kaçmaya başladılar.

“Kaçmaya mı çalışıyorsunuz?” Ning'in gözleri soğudu. [Dokuzboynuz Yıldırım Yılanı] tekniğine sahipti, ancak sekiz yaratık da farklı bir yöne kaçıyordu ve çok geçmeden karmaşık uzay zamanda kaybolacaklardı.

“Yüksel.” Ning göklere doğru parmağını kaldırdı.

Tırırırım…

Gökler aniden karardı. Bölgede gökkuşağı renkli kılıç ışıkları oluşuyordu ve bölgenin koskoca bir kılıç ışığına dönüşmesi uzun sürmemişti. Burası bir kılıcın dünyasıydı.

Sekiz yaratık etraflarını çeviren göklerin ve yerlerin aniden bir gökkuşağı renkli kılıç ışığıyla kaplandığını görüyordu. Dehşete düşmüşlerdi. Ruhlarıyla onları kontrol eden Tanrıilahı hemen yaratıklara kaçmaları için emir verdi! Tanrıilahı Karasükun zaten Ji Ning'in kılıçgücünde beşinci seviyeye ulaştığını düşünüyordu, bu yüzden fazla şaşırmamıştı. “Hmph. Bir kılıç dünyası yaratabiliyorsa ne olmuş yani? Evet, bu alan saldırısı; ancak alan saldırısı olduğu için teknik bağlamında zayıf kalacaktır. Her bir kılıç ışığını karşılamak pek de zor değil; çocuklarıma zarar veremez.”

“Kılıç Tavus Kuşu!” Ning bu kelimeleri yavaşça sarf etti, ancak sesi adeta gökyüzü ve yeryüzünün sesi gibiydi. O konuştuğunda sarf ettiği kelimeler henüz verilmiş bir ferman gibi etrafı kaplıyordu.

Parlak gökkuşağı renkli kılıç ışığı anında birleşmeye başladılar. Yarattıkları manzara tüylerini gösteren bir tavus kuşuna, açmakta olan çiçek tomurcuklarına benziyordu.

Vhooooooooooooosh.

Kılıç ışığı beraberinde taşıdığı gizemli bir iradeyle ilerliyor ve sayısız kılıç ışığı yoğunlaşarak toplamda 1001 tavus kuşu tüyü oluşturuyordu; manzara o kadar parlak ve güzeldi ki insan etkilenmeden edemiyordu.

Kaçmaya çalışan sekiz böcekyaratığı çaresizdi. Dehşet verici kılıç ışığı onları geçip gitti… Hepsinin, her birinin vücudu paramparça oldu. Artık hayat namına hiçbir şey taşımıyorlardı.

Dokuz böcekyaratığı da can vermişti!

“[Kılıç Gökyüzü Yeryüzü]'nün yedi kılıç duruşu gerçekten de olağanüstü bir güce sahip.” Ning başını salladı.

Bu tekniği bizzat yaratmamıştı.

Kendi yarattığı teknik [Parlakay] kılıç sanatıydı ve bu kılıç sanatını rakipleriyle yakın dövüşte kullanıyordu. “Gökkıran”, “Kan Damlası” ve “Gölgesiz” duruşları da dahil bütün duruşlar düello, mücadele içindi.

 Buna karşılık, [Kılıç Gökyüzü Yeryüzü] tekniği geniş çaplı katliam için kullanılıyordu. Tekniği kullanmak için, yani rakibi katletmek için geniş miktarlarda kılıçgücü harcamak gerekiyordu! Bu tarz teknikler çok sayıda zayıf figüre karşı bir hayli yararlıydı, ancak güç konusunda size denk birine karşı pek de etkili olmuyordu. Böyle bir durumda genç adam gayet tabii [Parlakay] kılıç sanatını kullanacaktı.

 Bazı zamanlarda, yeterli sayıda öncü birliğin savaşı değiştirebildiği görülüyordu. [Kılıç Gökyüzü Yeryüzü] gibi bir teknikle bu tür öncü birlikleri katletmek bir hayli kullanışlıydı. Ning gidip kendine ait bir kasap tekniği yaratacak değildi, ancak Dünya Tanrısı Kuzeykalan'ın bıraktığı doksan sekiz kılıç tekniğinin içinde bunu bulmuştu.

Daha demin kullandığı duruş, [Kılıç Gökyüzü-Yeryüzü]'nün ikinci duruşu olan “Kılıç Tavus Kuşu ydu.

“Bu tarz Taobabası seviye böcekyaratıkları…” Ning başını iki yana salladı, ardından bir adım atarak göklere uzandı. Bir kez daha uzaya karışmış ve diğer ekipleri aramaya koyulmuştu.

……

Karasükun dünyasındaki atasal topraklar…

“Ne dehşet verici bir kılıç sanatıydı o.” Karasükun hala daha gördüğü parlak kılıç sanatının etkisindeydi. Sonuçta kendisi bir elit Taobabası'ydı, bu yüzden o kılıç sanatının ne denli dehşet verici bir güzelliğe sahip olduğunu tamamen görebilmişti.

Anlaşılmalıdır ki Taobabaları bile büyülü hazine kullandıklarında, saldırmak için bu hazineleri uzaklardaki rakiplerine fırlatmak zorunda kalıyorlardı; lakin bu kılıç sanatı, güç kaynağı olarak gökkuşağı renkli kılıçgücünü kullanmıyordu. Tek bir düşünceyle, kılıçgücünün sahibi koskoca bir alanı kılıçgücüyle kaplayabiliyordu.

“Parlak.”

“Gizemli.”

“İnanılmaz keskin.”

Tanrıilahı Karasükun şoke olmuş durumdaydı. “Her Şeyin Efendisi'ni takip ettiğim zamanlarda, kadim kaosta birçok yer görmüştüm… Ancak hayatımda ilk defa bu kadar parlak, güzel bir kılıç sanatı görüyordum. Bu kılıç sanatı bile tek başına Üç Alem'in bir numaralı kılıç sanatı olmayı hak ediyor. Dehşet verici… Korkunç…”

Tabii bu tekniğin Dünya Tanrısı Kuzeykalan gibi Dünya Tanrıları arasında bile üstün konumlarda bulunan biri tarafından bırakıldığını bilmiyordu. Dünya Tanrısı Kuzeykalan ele geçirdiği isimsiz kılıç sanatına dair meditasyonlarından sonra bu tekniği yaratmıştı. Tanrıilahı Karasükun'u bırakın, başka Dünya Tanrıları bile bu tekniği gördüklerine şaşırmadan edemezlerdi.

“Böyle bir üstadı kandırmak kolay olmayacaktır. Onu Rüya Ormanı'na çekmek… Çok zor. Ayrıca… Orman onu tutamayabilir.” Tanrıilahı Karasükun o son kılıç sanatını bizzat tecrübe etmişti. Artık Ji Ning'e dair düşünceleri değişmiş durumdaydı. Ona göre Ji Ning, Taoist Yeşim Kazan'dan bile daha dehşet verici birisiydi.

“Böyle bir kılıç sanatını nereden bulmuş?” Tanrıilahı Karasükun bu soruyu sormadan edemedi. “Neyse… Bir an önce Tanrıhabisi Çürükdiken'i görmem lazım.”

……

Kadim Viranedünya'nın derinliklerinde. Karanlık altın kalede.

Çürükdiken tahtında oturuyor, sakin ve rahat bir şekilde havada oynayan dört görüntüyü izliyordu. Görüntülerde Kuafu, Taoist Yeşim Kazan, Tathagata ve Fuxi'nin savaş sahneleri mevcuttu.

“Nuwa İttifakı gerçekten güçlü… Ve bu, güçlerinin sadece bir kısmı.” İç çekmeden edememişti.

“Asıl güçleri hala Üç Alem'de duruyor, merkez üslerini terk etmek istemiyorlar. Bunu yaparlarsa Kusursuz Yol kesinlikle merkez üslerine saldırmaya çalışacaktır.” Kutsal Ölümsüz Karagök gülümsedi.

“Bana kalırsa formasyon konusunda yetenekli olan herkes bir yaratık. Bu Fuxi adlı adam ve Kusursuz Yol'daki Ebediodun'un Koruyucu… Ah. Cidden anlayamıyorum. Böyle baş belası ve karmaşık formasyonları nasıl yapabiliyorlar?” Uzaylı Yabancı iç çekmeden edemedi. “Formasyon yapmak konusunda ilgili değilim. Bana göre asıl önemli olan şey kişisel güçtür.”

“Yüce Efendim.” Dışarıdan bir ses geldi.

Uzaylı Yabancı şaşırdı, ancak Kutsal Ölümsüz Karagök gülümsemişti. “Tanrıilahı Karasükun geldi. Görünüşe göre iyi haberler alacağız.”

“Karasükun iş görev meselesine geldiğinde bir hayli güvenilirdir.” Uzaylı Yabancı sakince dışarıya baktı. Çok geçmeden Tanrıilahı Karasükun önüne gelmiş ve saygıyla diz çökmüştü. “Efendim, emrettiğiniz gibi Ji Ning'i Rüya Ormanı'na çekmek ve onu öldürmek için elimden geleni yaptım. Lakin… Ji Ning çok güçlü. Bu hizmetkarınız onunla başa çıkabilecek seviyede değil.”

“Çok mu güçlü?” Yan taraftaki Kutsal Ölümsüz Karagök'ün suratı ekşidi. “Burada daha bin yıl bile çalışmamış olan veledin tekinden bahsediyoruz. Ne kadar güçlü olabilir ki?”

“Hizmetkarınız ‘Sekiz Kollu Savaşhabis Formasyonu’u gönderdi, ancak formasyondaki 199 Semavi Tanrı da geriye haber yollayamadan can verdiler.” Tanrıilahı Karasükun söylendi. “Ji Ning çok dikkatli; adamlarımın bırakın onu başka yere çekmelerini, yanına yaklaşmaları bile mümkün değil.”

Uzaylı Yabancı'nın suratı ekşidi. “Kılıçgücünde beşinci seviyeye ulaşmış mı?”

“Efendim, hizmetkarınız Ji Ning'le başa çıkmak için dokuz böcekyaratığını gönderdi. Acaba o savaşın sonucunu görmek ister misiniz?” Karasükun sordu.

“Evet.” Uzaylı Yabancı başını salladı.

Tanrıilahı Karasükun hemen yanındaki boşluğa işaret etti ve savaş görüntüleri oynamaya başladı. Tanrıilahı Karasükun'un bizzat gördükleri ekrandaydı.

Salondan çıt çıkmıyordu. Herkes savaşa odaklıydı.

Dokuz böcekyaratığı belirdi. Ji Ning ayağa kalktı ve kılıcını çekti.

Kılıcını savurdu ve bir böcekyaratığı dört parçaya ayrıldı. Uzaylı Yabancı başını sallayarak söylendi. “Bu kılıç sanatı gerçekten de kılıçgücünde beşinci seviyeye ulaştığını kanıtlıyor.”

Sekiz böcekyaratığı farklı farklı yönlere kaçmaya başladılar. Ji Ning göklere doğruldu ve sonsuz görünen bir kılıçgücü bölgeyi kapladı; bir kılıç dünyası oluşuyordu. Ardından, o böcekyaratılarını katletmek için dehşet verici bir kılıç sanatı kullandı… Kılıç Tavus Kuşu!

Adeta bir tavus kuşu, tüylerini açıyordu. İnanılmaz derecede güzel bir manzaraydı ve salondaki figürler iyice sessizleşmişti.

Aradan uzunca bir süre geçtikten sonra uzaylı Yabancı iç çekti. “Ne muazzam. Ne güzel bir kılıç. Böyle güzel bir kılıç görmeyeli uzun, upuzun bir zaman geçti. Son kez görüşümde ise uzaklarda savaşan bir çift Kaos Ölümsüzü'nü izliyordum. İşte hayatımda öylesine güzel bir kılıç sanatını ilk defa o zaman görmüştüm. Bu Ji Ning gerçekten de Üç Alem'in bir numaralı Kılıç Ölümsüzü. İtibarını… Tamamen hak ediyor!”

Figüler başlarını salladılar. Bu kılıç sanatı bir katliam amacıyla yaratılmıştı, ancak gerçekten de cezbedici bir güzelliğe sahipti.

“Nasıl bu kadar güçlü olabilir? Geyikavcısı dünyasındaki halinden bile daha güçlenmiş, bunu nasıl yaptı?” Kutsal Ölümsüz Karagök meseleyi kabullenmekte zorlanıyordu. “Zamanında, Elçi'ye bel bağlamak zorundaydı; ancak şimdiyse tek bir kılıç kullanarak böylesine dehşet verici bir güç sergileyebiliyor.”

“Efendim, bildireceğim bir konu daha var.” Tanrıilahı Karasükun'un suratı aniden değişti.

“Nedir?” Uzaylı Yabancı'nın suratı ekşidi. Deminki kılıç sanatının güzelliğini takdir ediyordu ve doğal olarak birileri araya girdiği için hiç de memnun değildi.

Tanrıilahı Karasükun hemen söylendi. “Ji Ning dokuz yaratığımı öldürdükten sonra ilerlemeye koyulmuştu. Şimdiyse Kuafu'nun ekibiyle yaptığı savaşa dair dalgalanmaları hissetmiş durumda. Son hızda Kuafu'nun ekibine doğru ilerliyor ve yakında onlara katılacak.”

…..