Bölüm 377: İblisejder Nehri’ndeki Katliam

 Ji Ning oracıkta, geminin önünde tek başına duruyor, dalgaları izliyordu. Keyfi yerindeydi.

Çoktan bir öğrenci bulmuştu ve Doğu Akıntıları’nın On İki Yaratık Kralı da muhtemelen öldürmesi gereken on günahkâr koşulunu karşılayacaktı. Tek sorun… Bu yaratıkların kolay lokma olmamasıydı.

“Eh?” Ning aniden mesafedeki gökyüzüne baktı. Uzaktaki kıyılarda, bir grup figür onlara doğru yaklaşıyordu. Çok hızlı geliyorlardı ve Ning figürlerin Tao Zırhları’ndaki alevkanat simgesini görebiliyordu.

“Alevkanat korumaları mı?” Ning gülümseyerek konuştu. “Hem de birkaç yüz tane yollamışlar.”

Veliaht Prens Qi Rufeng ve kabindeki diğer insanlar, kabin camından İblisejder Nehri’ni izliyordu. Saklanacak bir yer arıyorlardı.

“Şu…” Veliaht prensin yüz ifadesi aniden değişti.

“Yüzlerce Alevkanat Koruması mı?” Mor cübbeli Qi Ruhui’nin suratı anında soldu. On iki Alevkanat Koruması bile onları dehşete düşürmeye yetiyordu ve şimdiyse karşılarında yüzlercesi vardı… Kayıp Ölümsüzler bile böyle bir duruma karşı koyamazdı!

“Korkunç!” Veliaht prensin surat ifadesi değişti. Telaşla zihinsel yoldan söyleniyordu. “Büyük ihtimalle daha önce can veren on iki Alevkanat Koruması’ndan sebep bu kadar kişi yolladılar…”

Geçmişte, İmparatorluk Qi Klanı kaçarken Alevkanat Korumaları her zaman için onlara karşı avantajlı bir durumdaydı. Sürekli kaçan taraf Qi Klanı’ydı; Alevkanat Korumaları daha önce doğru düzgün kayıp bile vermemişti.

Üstelik veliaht prens Qi Rufeng, daha yeni yeni bu grubun lideri oluyordu; geçmişte yanlarında Kadim Taoistler vardı ve kararı klan ustaları alıyordu; lakin artık bütün Kadim Taoistler can vermişti… Kararları artık Qi Rufeng veriyordu!

Qi Rufeng tecrübeli sayılmazdı. Daha önce onları kovalayan Alevkanat Korumaları’nın hepsini öldürebildikleri bir durumu yaşamamıştı. Tek bir takım öldükten sonra ortaya böyle dehşet verici bir sonucun çıkacağını düşünmemişti.

“Toplamda üç bölük… Hepsinin başında bir Kayıp Ölümsüz ya da Toprak Ölümsüzü var, hatta on bir Kadim Taoist Yabaniyaratık, yüzün üstünde Wanxiang Yabaniyaratık…” Siyah cübbeli prenses ciddi ifadesiyle zihinsel yoldan konuştu. “Bu kadar fazla Alevkanat Koruması’na karşı… Üst seviye Kayıp Ölümsüzler bile bir şey yapamaz.”

“Neden hala duruyoruz?” Mor cübbeli prenses telaşlıydı. “Şu Karakuzey sadece bir Kadim Taoist değil mi? Tao’ya dair yüksek bir kavrayışı var ve evet, kendinden yüksek seviyede olan kişilerle mücadele edebiliyor; ancak zorlasak üst seviye Kayıp Ölümsüzler’e ucu ucuna denk sayılabilir. Bu kadar Alevkanat Koruması’na karşı, üstelik aralarında Kayıp Ölümsüz ve Toprak Ölümsüzleri’nin de bulunduğu bir güce karşı, ayakta durabilmesi mümkün değil.”

……

Ning gülümsüyor… Qi Klanı’ndan geriye kalan üçlü dehşete düşüyordu…

Mesafedeki yüzlerce Alevkanat koruması birleşerek devasa bir Tao asker formasyonu oluşturdu. Üç bölüğün başında da birer Kayıp Ölümsüz vardı ve bu Kayıp Ölümsüzler de Kadim Yabaniyaratıklar ile Wanxiang Yabaniyaratıkları’nı kontrol ediyordu. Oluşturdukları formasyon üç bin metrelik üç alevkanat böceğini içeriyordu.

Alevlerle kaplı kanatlar ve bir çıyanın vücudu…

 Devasa üç başlı alevkanat böcekleri başka adeta bir dünyadan gelmiş, vahşi bir güce sahipti. Auraları bile etraftaki dalgaları paramparça edebiliyordu.

Boom! Boom! Boom!

Üç devasa alevkanat böceği nehre atıldı, dalgaların üstünde ilerleyerek Ning’in gemisine doğru atılıyorlardı.

Ning geminin önünde duruyordu. Kükredi. “Kaybolun, böylece hayatta kalabilirsiniz.”

“Demek Qi Klanı’nı sen koruyordun.” Üç devasa böcekten biri kükredi. “İnsan, burası Alevkanat Kralı’nın bölgesidir. Ne cüretle böyle davranabiliyorsun?”

“Boşa nefesinizi harcamayın, öldürün şunu.”

“Öldürün.”

Yaratıklar ve insanlar neredeyse Üç Alem’in dört bir yanında birbirine düşmandı. Sonuçta, Üç Alem’in en güçlü iki ırkı bu figürlerdi.

Ning başını iki yana salladı. Üç Kayıp Ölümsüz mü? Muhtemelen, bunlar da genç adamı öldürmeye çalışan o Kayıp Ölümsüz Uçanbulut’a denkti. Yıllar önce bile Ning Ölümsüz Uçanbulut’u öldürmeyi başarmıştı. Artık Kadimikizi geçmişe kıyasla bambaşka bir seviyedeydi, Kılıç Taosu’na dair kavrayışı muazzam bir raddeye yükselmişti… Bu Kayıp Ölümsüzleri öldürmek tavuk öldürmekten farksızdı.

 Üç büyük dalganın eşliğinde, üç devasa alevkanat böceği ilerliyor ve Ning’i tek bir hamlede öldürmeyi amaçlıyordu.

Ning sakindi. Yüzlerce Alevkanat Koruması’yla başa çıkmak için sadece Tao Bölgesi yeterli gelmeyecekti; gerçekten dövüşmeyi gerektiriyordu! Lakin tabii, mesele onun için zor sayılmazdı.

“Çabuk.”

“Gidelim.”

“Oyalanırsak kaçamayacağız.”

Qi Klanı tereddüt bile etmemişti. Tereddüt edecek olurlarsa burada öleceklerini düşünüyorlardı. Onlara göre, Ning ne kadar kadim bir kavrayışa sahip olursa olsun, kendisi sadece bir Kadim Taoist’ti. Üç Kayıp Ölümsüz yaratığına ve yüzlerce Alevkanat Koruması’na karşı… Tek bir hamleyi bile karşılasa bu onun için muazzam bir başarı sayılabilirdi.

“Gidelim.”

Veliaht prens Qi Rufeng, elini salladı ve büyük geminin yanında uzun bir araç belirdi. Svoosh! Svoosh! Svoosh! Veliaht prens, prensesler ve beş hizmetçi hemen araca bindi.

“Yürü!” Mor cübbeli kadın elini salladı ve aniden gökyüzünden inen bir grup yeşil bambu çubuğu akan dalgalara karıştı.

Svoosh!

Araç dalgaların arasından yıldırımvari bir hızla ilerliyordu. Yeşil bambu çubuklarından yüzlerce vardı ve hepsi aşağıya doğru saplanıyor, Ning ve devasa alevkanat böceklerinin olduğu bölgeyi tamamen kaplıyordu. Bambu çubuklarında bambu yaprakları bile vardı. Süzülen bambu yaprakları koskoca bölgeyi bir hiçliğe dönüştürüyordu. Etraftaki dalgalar bile kaybolmuştu.

…….

“Ufak kardeşim, sen, sen…!” Kaçan araçtaki Veliaht Prens Qi Rufeng tamamen şoke olmuştu.

Mor cübbeli prenses başını çevirip artık devasa bambu çubuklarıyla kaplanan o alana baktı. Küçümseyen gülümsemesiyle konuştu. “Ne oldu? O Taoist Karakuzey bir Kadim Taoist paçavrasıydı; üst seviye Kayıp Ölümsüzler’e denk bir güce sahip olsa bile etkileyici bir figür olduğunu kabul edebilirdim. Ayrıca böyle bir güce sahip olsa dahi o Alevkanat Korumaları’na karşı koyması mümkün değil. Durum böyle olduğunda göre, gücünü kendi çıkarlarımız için kullanabiliriz. Xiaoyu’yu öğrencisi olarak aldığı için ona bir bedel ödetmiş de olacağız…”

“Sen… Bir… APTALSIN!” Qi Rufeng öfkeden sebep ne diyeceğini bilemiyordu. “O Taoist Karakuzey’in ne kadar güçlü olduğunu görmedin mi? Ya arkasında bir okul ya da bir usta varsa? Onlarla nasıl başa çıkacağız?”

“Varsa ne olacak yani? Bundan kim haberdar olabilir ki?” Mor cübbeli prenses hala daha küçümseyen bakışlarıyla konuşuyordu.

Siyah cübbeli prenses telaşla konuştu. “Ufak kardeşim, bu Taoist Karakuzey’in arkasında muhtemelen bir Kutsal Ölümsüz Patriği vardır. Kutsal Ölümsüzler geçmişi inceleyebilen kişilerdir. Bulduklarında…”

“Merak etmeyin. Bulsalar ne olacak? Bu Taoist Karakuzey’in arksında bir Kutsal Ölümsüz Patriği olsa bile, o Kutsal Ölümsüz’ün bizi bulması mümkün değil. O Patrik sadece Taoist Karakuzey’in Alevkanat Korumaları tarafından öldürüldüğünü öğrenecektir. Belki de bu sayede okuluyla birlikte Alevkanat Kralı’na saldırabilir!” Mor cübbeli prensesin suratında vahşet ve öfke dolu bir ifade vardı. “Hmph. Hmph. Belki de sonuç olarak Alevkanat Kralı bile can verebilir. Her şeye değer!”

…….

Ning elini sallayarak gemiyi topladı. Gemideki Qi Xiaoyu’yu da yanında taşıdığı Ölümsüz malikanesine toplamıştı.

“Hmph.” Ning kaçmaya çalışan Qi Klanı’na baktı. En küçük prensesin hazinelerini, o bambu çubuklarını fırlatarak denizde bir formasyon oluşturduğunu izliyordu. Doğal olarak genç adam bütün meseleyi çözmüştü; bu kadın Alevkanat Korumaları’yla birlikte Ning’i hapsetmek istiyordu. Aksi takdirde… Böceklerden biri onlara saldırmaya karar verirse durum sıkıntıya girecekti!

 Artık hepsi formasyonun içinde kaldığı için üç böcek de kesinkes sadece Ji Ning’e saldıracaktı. Onu öldürdükten sonra da formasyonu parçalamaya uğraşacaklardı. Bu oyun, bu taktik Ning’i bütün gücüyle savaşması için zorlayacaktı. Ve Ning’in tam gücü gerçekten de Qi Klanı’nın düşündüğü seviyedeyse, muhtemelen sonuç prensesin düşündüğü gibi olacaktı; Ning ölmeden önce onlara biraz zaman kazandırabilecekti.

Ne yazık ki… Düşündükleri her şey yanlıştı!

Gerçekten de Ning’in arkasında güçlü bir okul vardı; bu okul o kadar güçlüydü ki öyle Qi Klanı gibi paçavraların hayal gücü bile böyle kadim bir oluşumu düşünmeye yetemezdi! Ve Ning’in güç seviyesi da hayal güçlerini zorlayabilecek durumdaydı!

“Gebertin, ardından formasyonu kırarız.”

“Öldürün.”

Üç devasa alevkanat böceği paniğe uğramış değildi. Önce bu insanı, ardından formasyonu kırabileceklerine dair mutlak bir güvenleri vardı. Bu durum en fazla onları biraz daha oyalayacaktı; ancak bu oyalanacakları zaman zarfı hiç de önemli değildi. Sonuçta, Qi Klanı üyeleri alevkanat zehriyle işaretlenmişti ve nereye kaçarlarsa kaçsınlar onları bulmak kolay işti.

“Geberin.” Ning’in suratında çirkin bir ifade vardı. Onları korumak için söz vermişti; lakin şimdiyse sırtından bıçaklanıyordu. Nasıl öfkelenmezdi?

Öfke dolu Ning artık zaman harcamak istemiyordu; kendisi Qi Klanı’na yaptıkları bu şeyi ödetecekti.

BANG! BANG! BANG!

Ning suyun üstünde duruyor, bir çift Karakuzey Kılıcı tutuyordu. Kılıç ışığıyla birlikte üç kesik attı!

Üç kılıç ışığı göz alan bir parlaklıkta ilerleyerek üç devasa siyah ejderhaya dönüşmüştü. Bu siyah ejderhaların sahip olduğu güç kesinkes anlatılabilecek bir boyutta değildi ve beraberlerinde taşıdıkları yıkım heybetiyle alevkanat böceklerine doğru ilerliyorlardı.

“Ne?!”

“Bu nasıl olur?!”

“OLAMAZ!”

Kayıp Ölümsüzler, Kadim Taoistler ve Wanxiang Üstatları…. Gruptaki bütün yaratıklar şoke olmuştu. Gerçekten dehşete düşmüşlerdi.

Üç siyah ejderhanın da farklı farklı hedeflere yöneldiği açıktı. Siyah ejderha formunda olsalar da aslen bunlar dehşet verici bir kılıç ışığından oluşuyordu. Devasa alevkanat böceklerine yaptıkları saldırıların ilerleyişi, gerçekten de çürümüş bir odunu kesmek kadar kolay ve basitti. BOOM! BOOM! BOOM! Kayıp Ölümsüz yaratıkları da dahil yüzlerce yaratık can verdi!

Ruhları paramparça olmuştu!

Öfke dolu Ning’in kılıç hamleleri o kadar güçlüydü ki, bu saldırılar ne eti ne de ruhu tanımıştı. Aslında, Wanxiang Yabaniyaratıkları’nın giydiği Tao zırhları bile tozlara dönüşmüştü ve büyülü hazinelerinden bir kısmı ortalıkta görülemiyordu.

“PARÇALAN!” Ning bir kılıç ışığı daha savurdu.

Etrafındaki formasyon tek kullanımlıktı. İçinde element Ki barındırıyordu ve ana hedefi rakibi hapsetmekti; lakin Ning bu formasyonun gizemlerine bakacak değildi; direkt kılıç ışığını savurdu ve bambu çubukları yerle bir etti.

Svoosh! Genç adam hemen takibe koyulmuştu.

………

 Yıldırımvari bir hızda kaçan aracın içinde, suratında vahşet dolu mor cübbeli bir prenses oturuyordu. “Hmph. Belki de Alevkanat Kralı bile can verebilir. Her şeye değer! Hahaha, çok akıllıyım. Daha önceleri, bu Karakuzey’in ölümünden yararlanmak istiyordum, asıl amacım zaman kazanmaktı; şimdiyse görünüşe göre bendeniz Qi Ruhui, muazzam bir taktik kurmayı başardım.”

“Evet. Epeyi muazzam bir taktikti.” Soğuk bir ses yankılandı.

Veliaht prens ve prensesler aniden titredi. Başlarını çevirmişlerdi.

Aracın diğer yanında kürklere bürünmüş bir adam dikiliyordu.

Ning Qi Klanı’na ait üçlüye baktı.

“Bu nasıl olur…”

 Grup tamamen aptala dönmüştü. Daha demin kaçmışlardı ve sadece birbirlerine birkaç cümle söylemişlerdi. Aradan neredeyse zaman geçmiş bile sayılmazdı. Ning’in…  Tek bir hamlede yüzlerce Alevkanat Koruması’nı katledebileceğini, formasyonu kırabileceğini ve ardından peşlerine düşebileceğini hesaba katmamışlardı. Öyle ya, böyle bir şeyi nasıl düşünebilirlerdi ki?

“Üstat Karakuzey.” Qi Rufeng hemen ayağa kalktı.

Boom.

Ning’in bakışları mor cübbeli prensese odaklandı. Aniden, bir kılıç ışığı fırladı… Mor cübbeli prenses anında toz parçalarına dönüşmüştü. Ning sahip olduğu güçle…  Kolayca bir insanın ruhunu parçalayabiliyordu.

………