Bölüm 344: Altı Finalist

........

“Gençateş Zhan kesin kaybedecek.” Gençateş Zhan’ın ilahi yeteneğini kullandığını ve kırbaç darbelerinin daha sinsi ve yumuşak bir hale büründüğünü gören Xia İmparatoru, başını iki yana sallamadan edememişti.

“Aynen öyle. Gençateş Zhan kendini kaybetti. Böyle bir hata yapılır mı yahu!” Lu Dongbin küçümseyen suratıyla başını iki yana salladı. “Ji Ning başından beri tedbirliydi ve ciddi bir saldırı yapmadı… Bu yüzden, Gençateş Zhan bir süreliğine kırbaçlarıyla avantajı elinde tutuyormuş gibiydi; lakin işin asıl yönü çok açık, son on ikiye kalan kişilerin içinde Ji Ning en güçlü saldırılara sahip! Dişlerini göstermemiş olması güçsüz olduğunu anlamına gelmez; daha çok, dikkatli davranarak rakibinin kırbaç tipi silahına alışıyordu. Kim Gençateş Zhan’ın mücadeleyi kazanmak için bu kadar telaşlı olacağını ve avantajı elde eder etmez hemen ilahi yeteneğini aktif edeceğini düşünebilirdi ki? Kırbaçlarıyla Ji Ning’i bağlamak istiyor; ancak aslında… Resmen kendi sonunu hazırladı!”

 Ning ve Gençateş Zhan arasında gerçekleşen mücadelede, Gençateş Zhan zaten güç konusunda rakibinden çok zayıftı! Ve şimdiyse, heyecanla ilahi yeteneğini aktif ederek gücünü daha da azaltmıştı… Gerçekten de bu kendi sonunu hazırlamaya benzemiyor muydu?!

……

Ning mücadeleye dikkatli başladı ve altı Ölümsüz kılıcı da su gibi sağlam bir savunma oluşturuyordu. Bunu gören Gençateş Zhan, hemen ilahi yeteneğini kullanarak saldırılarını daha yumuşak ve kemiksi bir hale sokmuştu, kırbaç hamleleri de daha sinsiydi. Kendi kendine düşünüyordu. “Gücüm biraz azalsa da kırbaç hareketlerim daha anlaşılmaz ve sinsi oluyor. Onu bağlayabildiğim sürece kazanırım.”

Gençateş Zhan çıldırmış durumdaydı; bir Taobabası’nın öğrencisi olabilmek adına, onun gibi soğukkanlı ve sakin biri bile böyle sakinliğini kaybedebiliyordu.

“Eh?” Şaşıran Ning ne diyeceğini bilemiyordu. “Daha tüm gücümü kullanmaya bile başlamadım, dikkatlice savunma yapıyordum. Avantaj elde etmeye çalışmıyordum ve sadece sıkıntıya girmemeye uğraşıyordum. Böylece rakibin kırbaç tekniklerine alışabilecektim. Peki o zaman bu Gençateş Zhan neden aniden kendi gücünü azalttı?” Gençateş Zhan’ın kırbaçlarındaki değişimi gören Ning gerçekten şaşkındı. “Kendi sonunu hazırlıyor!”

Ning [Dokuz Gökler’in Parlakızıl Diyagramı]’nda çalışıyordu!

İlahi yeteneğinin adı [Yıldızkavrayan El]’di!

Saf güç bakımından mutlak bir avantaja sahipti! Başlarda sadece dikkatli ve tedbirli davranıyordu, ancak rakibi ciddi ciddi bir an önce mücadeleyi kazanmak için gücünü azaltmıştı…

“Kapıma hediye getiriyorsun demek.” Ji Ning aniden bütün gücünü sergilemeye başladı.

Vhoosh! Vhoosh! Vhoosh! Vhoosh! Vhoosh! Vhoosh!

Altı parlak kılıç ışığı havada süzülüyordu ve her biri vahşetin, heybetin can bulmuş hali gibi görünüyordu. [Yıldızkavrayan El] ve Habistanrı vari vücudu birleşerek adeta devasa bir patlama yaratmıştı!

BOOM!

Ning’in kılıç ışığına teğet geçen siyah kırbaç anında havaya savruldu. Aralarındaki güç farklı çok fazlaydı ve bu yüzden kırbaçlar dayanmakta güçlük çekiyordu. Gençateş Zhan kırbaçları tutmayı başarsa da baş parmağıyla işaret parmağı arasındaki derisi çoktan yarılmıştı.

 Beraberinde olağanüstü bir vahşiliği ve acımasızlığı taşıyan altı kılıç ışığı kesiyor, yarıyor ve kırbaçlara karşı tam güç mücadele ediyordu.

Vhoosh. Ning hemen Gençateş Zhan’in yanına atıldı.

Gençateş Zhan şoke olmuş durumdaydı. Bir anda yaptığı bu aceleci ve akılsız hamleyi fark edince suratı solmuştu. Ji Ning’i tamamen küçümsemişti. Daha önceleri, Ji Ning’in diğer savaşlarını izlemişti, ancak Ning’in gerçek vahşetini yeni yeni anlayabiliyordu. Başlangıçta, hamlelerden sebep parmakları biraz uyuşuyordu, Ning başlangıçta dikkatli ve sakin dövüşüyordu; tüm gücünü bile sergilememişti.

 Artık Ning’in kafa kafaya yapılan bir mücadelede ne kadar dehşet verici olduğunu öğrenmişti. Ne yazık ki her şey için çok geçti. Ning ona ulaşmıştı.

“PES!” Gençateş Zhan soluk suratıyla kükredi. Kırbaç tutan altı eliyle telaşla önünde kırbaçtan bir duvar oluşturmaya çalışıyordu.

Vhoosh! Şak! Ning’in altı kılıç ışığı, Gençateş Zhan’ın sesi duyulmadan önce yola çıkmıştı. Rakibin pes ettiğini duyan Ning hemen duraksadı. Bu durum düello kurallarından biriydi. Bu kuralları çiğneyen her kişi Büyük Xia İmparatoru tarafından öldürülecekti.

Ning durmuş olsa bile, Gençateş Zhan’ın vücudu çoktan birkaç parçaya ayrılmış durumdaydı. Yine de vücut parçaları hızla birleşiyordu.

“Kaybettim.” Gençateş Zhan ayağa kalktı, suratında kendisiyle dalga geçen bir ifade vardı. “Bendeniz Gençateş Zhan, kendimi her zaman için soğuk ve sakin biri olarak görmüştüm. Bu sefer… Yeterince sakin kalamadığım için yenileceğim düşünmemiştim. Bir Taobabası’nın öğrencisi olma fırsatına bir de senin yeteneklerin katılınca, Ji Ning… Muazzam bir baskı altında kaldım. Çok kazanmak istiyorum.”

 Ning de bu mücadeleyi çok kolay kazandığını hissediyordu.

Sabrekölesi’yle yaptığı bir önceki mücadelede, kazanmak için varını yoğunu ortaya koymuştu; lakin Gençateş Zhan’la yaptığı bu mücadeleyi kolayca kazanmıştı.

Aslında son on ikide, Xia İmparatoru ve Lu Dongbin de dahil bütün Gerçek Ölümsüzler Miskin Taoist, Ji Ning, Xiamang Zishan, Üstat Karataş, Üstat Odungeçer, Cangwu Jiu, ve Üstat Altınkarga’ya daha yakın davranıyordu. Gençateş Zhan ise onlar için… Pek önemli değildi. Yine de son on ikiye giren kişilerin bu kadar zayıf olmaması gerekiyordu, en azından böyle kolay kaybetmemeleri lazımdı.

Eğer kazanmak için acele etmeyip bunun yerinde kırbaç darbelerini güçlendirmeye odaklansaydı… Ning muhtemelen kırbaç tekniklerini anlamak için biraz zaman harcayacaktı.

“İşe yaramaz!” Patrik Arcanum Gençateş Zhan’e bir bakış attı, suratı buz gibiydi. “Saldırılarının güçlü olduğunu biliyordun ve buna rağmen kendi gücünü azalttın… Gerçekten işe yaramazın tekisin.”

Gençateş Zhan sessiz sessiz bağdaş kurdu.

Patrik Arcanum öfkeliydi… Ancak mücadeleden önce Gençateş Zhan’a söylediği sözlerle onun sakinliğini kaybetmesinde büyük bir rol de oynamıştı.

“Sakin… Kişi akılalmaz bir tesadüfle karşılaşsa dahi sakin olmalı.”

“Bu benim için büyük bir felaket. Patrik Arcanum bana ‘işe yaramaz’ bile dedi. Sanırım klana döndüğümde, diğer üst seviye üyeler de bana karşı sonsuz bir öfke besleyecek.” Gençateş Zhan kararını verdi. “Klandakilerin sözlerine ve hareketlerine katlanmam gerekeceği için… Toplantı bittikten sonra klanı terk edip maceraya atılmalıyım.”

Her zaman için sakin bir insan olmuştu. Bu nadir gerçekleşen heyecan gerçekten de ona büyük bir şansı kaybettirmişti.

Lakin kişi yaşadığı tecrübelerden yeni dersler çıkarıyordu. Artık bu mücadeleden edindiği tecrübeler sayesinde, gelecekte eski halinden bile daha sakin olacaktı.

………….

Xia İmparatoru normalde yedi kişiye dikkat ediyordu. Miskin Taoist ve Üstat Dokuzölüm’ü birbiriyle eşleştirmek zorunda kalmıştı, ancak o esnada Cangwu Jiu’nun beklenmedik güç artışı da yaşanmıştı. Muhtemelen bu sebepten Xia İmparatoru’nun iyi düşüncelere sahip olduğu insan sayısı yediden sekize çıkmış durumdaydı.

 Sekizliden, Miskin Taoist ve Üstat Dokuzölüm zaten dövüşmüştü. Ancak bir sonraki eşleşmesi nasıl ayarlayacaktı?

……

Dördüncü mücadelede, Üstat Odungeçer Üstat Kadimsırt’la mücadele etmişti! Üstat Odungeçer insan şeklindeki bir ağaca benziyordu; çok dayanıklı ve sapasağlamdı, Miskin Taoist’den bile daha heybetli duruyordu. Kendisi de savunma konusunda çok ama çok iyi olan dehşet verici bir rakipti. Üstat Kadimsırt’ı ilahi gücünü tüketmeye zorlamıştı… Ve nihayetinde mücadeleyi Üstat Odungeçer kazanmıştı.

…….

Beşinci mücadele Üstat Karataş ile Üstat Tekevren arasındaydı! Kel, çıplak ayaklı Üstat Karataş gerçekten güçlü bir figürdü. Fuxi Asa Formasyonu’nu kullandıktan sonra, ani saldırılar yapıp ortadan kaybolarak mücadeleyi sürdürmüştü. Üstat Tekevren gücünü bile kullanamadan pes etmek zorunda kalmıştı.

……..

Altıncı karşılaşmada Xiamang Zishan, Üstat Altınkarga’yla karşılaşacaktı!

……

Bu muhtemelen en vahşi ve en kanlı mücadeleydi; Xiamang Zishan ve Üstat Altınkarga! İkisi de Gerçek Ölümsüzler’in dikkatini çekmeyi başarmıştı. Xia İmparatoru’nun önceki düşüncelerine göre, Xiamang Zishan Üstat Beyazejder’le, Üstat Altınkarga da Cangwu Jiu’yla savaşacaktı; ancak Cangwu Jiu’nun ani güç gelişimi onu etkileyici bir figür haline getirmişti.

 Yapacak bir şey yoktu. İkinci düello Cangwu Jiu ve Üstat Beyazejder arasında yapılmıştı. Bu yüzden altıncı mücadelede Xiamang Zishan Üstat Altınkarga’yla karşılaşacaktı.

“O Üstat Altınkarga gerçekten etkileyici; Zishan’ı zorlayacaktır. Eğer Üstat Altınkarga’yı bile yenemiyorsa nasıl Usta’mın öğrencisi olabilir ki?” Xia İmparatoru mesele kendi klan üyelerine geldiğinde işleri biraz sert hallediyordu.

 Ve savaş… Gerçekten şiddetli geçmişti!

Xiamang Zishan, Ji Ning’le mücadele ettiği zamandan bile daha da güçlüydü; asa teknikleri de daha heybetli ve mütehakkimdi. Üstat Altınkarga’nın hızı ve çevikliği ise Cangwu Jiu’dan biraz zayıftı, ancak saldırıları ondan daha vahşi ve şiddetliydi.

İkili akan kanlar nehirlere dönüşene kadar mücadele etti. Manzara tek kelimeyle korkunçtu. Nihayetinde, Üstat Altınkarga ciddi derecede yaralandığı ve ilahi gücünün çoğunu kullandığı için pes etmek zorunda kaldı!

Bu savaşı… Xiamang Zishan kazandı!

…….

Ve böylece Ölümsüz Kaderin Toplantısı’nda son altıya kalan isimler belirlenmişti.

Bunlar sırasıyla Miskin Taoist, Cangwu Jiu, Ji Ning, Üstat Odungeçer, Üstat Karataş ve Xiamang Zishan!

“İlk altıda ciddi ciddi Sakinsu Eyaleti’ndeki Siyah Beyaz Okulu’ndan iki kişi mi var?”

“Ama ama ama… Bu nasıl bir okul yahu? Altı canavardan ikisi onlara mı aitmiş?”

“Siyah Beyaz Okulu’nun sadece Sakinsu Şehri’nde ufacık bir alan kapladığını duymuştum. Birkaç yüz öğrencisi varmış.”

“Ne?! Birkaç yüz mü?! Bizim okulda bir milyona yakın öğrenci var ve güç bakımından koskoca Büyük Xia Hanedanlığı’nın en büyük, en geniş okullarından biriyiz ancak ilk doksan altıya bile bir öğrencimizi sokamadık. Şimdi gelmişsin bana ilk altıya giren iki öğrenciye sahip olduklarını mı söylüyorsun?!”

Altı finalistten ikisi büyük klanlara aitti, Xiamang Zishan ve Cangwu Jiu. İkisinin arka planı belirsizdi, Üstat Karataş ve Üstat Odungeçer. Son ikisi de aynı okuldan gelmişti… Siyah Beyaz Okulu, Ji Ning ve Miskin Taoist.

“Ahahahaah, ahahahahha…” Ölümsüz Beşçılgın o kadar sert gülüyordu ki ağzı neredeyse yerinden çıkacaktı. Keyiften dört, beş ve hatta altı köşe bile sayılabilirdi. “Haha, benim gibi yaşlı bir alkoliğin ölmeden önce bu kadar şerefe ve gurura kavuşacağını düşünmemiştim. Şu anda ölsem bile her şeye değecektir. Ji Ning, ufak Miskin, aferin size ahahahaha! Eğer o ufaklık Yu Wei de ilk altıya girseydi işler daha da iyi bile olabilirdi!”

“Patrik, kıdemli öğrenci kardeşim Yu Wei’nin de ilk altıya girmesini mi umuyordunuz? Şey… Bu biraz fazla abartı değil mi?” Bunu duyan Mu Kuzeyoğul’un gözleri titremişti.

“Abartı mı? Hayır… Aslında, hala daha ufak Miskin ve Ji Ning’in birlikte ilk üçe girmesini istiyorum. Böylesi daha iyi olacaktır. Ahahahaha! Büyük Xia Hanedanlığı’ndaki Ölümsüz Kaderin Toplantısı’nda son üçe kalan kişilerden ikisi Siyah Beyaz Okulu’ndan… Gerçekten böyle bir şey yaşanırsa sabah kalktığımda yapacağım ilk iş kahkaha patlamak olacaktır. Ölüp Yeraltı Krallığı’na gittiğimde bile bu meseleyle Ölümün Yargıçları’na hava atabilirim.” Ölümsüz Beşçılgın gerçekten de keyifliydi

……

İmparatorluk sarayındaki avlu çok canlıydı, ancak Gökışık Sarayı’nın ana salonunda daha ciddi bir hava hakimdi.

Çünkü ilk altı kararlaştırılmıştı! Bir sonraki turda ilk üç belirlenecekti! İlk üçe girenlerden biri Taobabası’nın öğrencisi olacaktı.

“İlk üç…” Xiamang Zishan’ın gözleri yıldırımlarla doluydu.

“İlk üç…” Cangwu Jiu başını eğmiş oturuyordu. Kendine bu iki kelimeyi sayıklıyordu.

Ji Ning, Miskin Taoist, Üstat Odungeçer, Üstat Karataş… Sessizdi.

Aslında, yanlarında duran insanlarla bile konuşmyorlardı. Altısını da görünmez bir baskı kaplamış durumdaydı. Bir mücadele daha sonra ilk üçe girip girmeyecekleri kararlaştırılacaktı.

Altı kişi. Üç düello. Üç eleme. Üç kazanan!

Kim elenecekti? Kim kazanacaktı?

………..