Bölüm 254: Büyük Güç, Büyük Oluşumları Doğurur!

“Daha önce adını duymamıştım. Bu You, söylesene bana bu insanın ne tür bir özel yanı var?” Gençateş Nong meraklıydı.

Yan tarafta duran Xue Hongyi durumdan memnun olmasa da yapacak bir şeyi yoktu.

“Bu adam kılıç dehalarından biridir. Siyah Beyaz Okulu’na ilk girdiğinde, Tao Mücadeleleri’nde çok sayıda kıdemli öğrenciyi alt etmiştir. Nihayetinde bir reenkarne Ölümsüz olan Gökkuşağıalevi Perisi Yu Wei’ye yenilmiştir. Ve şimdiyse, daha da güçlenmiş durumda! Daha kısa zaman önceleri, Karejderi Dağı’nın üç Kadim Taoisti’nden biri olan Taoist Kartüyü’nü yenmeyi başardı!” Üstat Bu You konuştu.

“Karejderi Dağı mı?” Gençateş Nong başını çevirip yan taraftaki Xue Hongyi’ye baktı. “Hongyi, Karejderi Dağı’na üyeydin, yanlış mıyım? Bu söylenenler gerçekleşti mi?”

Xue Hongyi sinirliydi, lakin nihayetinde konuşmuştu. “Evet.”

“Taoist Kartüyü hangi seviyedeydi?” Gençateş Nong sordu. Büyük Xia Hanedanlığı’nın imparatorluk başkentine yaşayan biri olarak, Sakinsu’daki ufacık bir tarikatın Kadim Taoistleri’ni nereden tanıyacaktı?

Xue Hongyi cevapladı. “Zirve Kadim Taoist.”

“Hahaha… Bu Ji Ning ziyaret etmeye değer biri gibi görünüyor.” Gençateş Nong gülümsedikten sonra başını öne salladı. Bu yolculuk klanın ona ayarladığı önemli bir testti ve hatta yanında fazla desteğe de sahip değildi. Klandan getirdiği tek insan, onu küçüklüğünden beri koruyan yaşlı kölesi Xiangliu Fang’dı. Diğer insanlar ise başkaları tarafından ona “emanet” edilmişti.

 Verilen test kolay değildi.

Yaşlı köle onun yanında durup onu koruyacaktı ve bu yüzden hala daha etkileyici insanlara ihtiyaç duyuyordu. Kadim Taoist ya da Ölümsüzleri davet etmek? Gençateş Nong bunu yaptığı takDirde kendini güvende hissetmeyecekti; zira Kadim Taoistler’in ve Ölümsüzler’in arasındaki güçlü figürler onu aniden öldürebilirdi! Böyle bir tehdidin varlığına izin vermeyecekti.

 Bu yüzden, sadece Wanxiang Üstatları’nı çağırıyordu. Wanxiang Üstatları ne kadar güçlü olursa olsunlar… Onlarla başa çıkabilecek yöntemlere sahipti.

Lakin, Kadim Taoist seviyesindeki bazı güçlü figürlerle başa çıkamayabilirdi.

Dış görünüşten kişinin ne kadar güçlü olduğunu anlamak mümkün değildi. Fazla bilinmeyen bir Kadim Taoist’in bile ne kadar gizli sanatı gizlediğini tahmin etmek söz konusu olamazdı. En iyisi Wanxiang Üstatları’nı çağırmaktı! Daha güvenliydi ve kontrol edebileceği düzeydeydi. Lakin, Wanxiang Üstatları ne kadar güçlü olurlarsa, onları çağırmak da bir o kadar zorlaşıyordu.

“Genç efendi Gençateş, bu Ji Ning otuz yıldan kısa bir süredir eğitim yapıyor. Davet edilmesi güç olacaktır.” Xue Hongyi hemen konuştu. “Ayrıca, kibirli bir figürdür. Karejderi Dağı’na yüz bile vermemiştir. Eğer ona bizimle gelmesini söylersek, kabul etmeyebilir…”

“Hahaha, Karejderi Dağı’na yüz vermedi diye, bana da yüz vermeyeceğini mi düşünüyorsun?” Gençateş Nong ona bir bakış attı. “Hongyi, klanınla Ji Ning arasında sıkıntılar olduğunu anlayabiliyorum. Lakin, bana yardıma geldiğine göre şimdilik bu meseleleri düşünmemen lazım.”

Xu Hongyi’nin onaylamaktan başka çaresi yoktu. “Anlaşıldı.”

“Hadi, şu Ji Ning’e bir bakalım.” Gençateş Nong gülümsedi, beklenti doluydu.

……..

Yılankanadı Gölü. Parlakkalp Adası. Odada…

Ning o esnada kaligrafiyle uğraşıyor, karakterleri karalıyordu. Güz Yaprağı yanındaydı, ona mürekkep ezmek için yardım ediyordu. Öte yandan Dokuznilüfer de diğer tarafta izliyordu.

“Vhev…”

Ning fırçasını indirdi, gülümsüyordu. Kaligrafiyle uğraşmak gerçekten de kılıca dair kavrayışını aktarabileceği, muazzam bir hobiydi. Keyif vericiydi.

“Güz Yaprağı, bunu alıp yakabilirsin.” Ning konuştu.

“Tamam, genç efendi.” Güz Yaprağı hemen parşömeni katlamaya koyuldu.

“Güz Yaprağı.” Dokuznilüfer konuştu. “Parşömeni diğer odada yak. Ji Ning’le konuşacağım.”

Güz Yaprağı onayladı ve sakince çekildi. Odada sadece Ji Ning ve Dokuznilüfer kalmıştı.

“Güz Yaprağı’nın duymasını istemediğin ne tür şeyler konuşacaksın acaba?” Ning fırçayı yerine koydu ve Dokuznilüfer’e baktı.

Dokuznilüfer de Ning’e bakıyordu. “Ji Ning, sence de… Güz Yaprağı’yla aranda biraz yakın ve arkadaşçıl bir ilişki yok mu?”

Ning şoke olmuştu.

“Bana kalırsa, Güz Yaprağı’yla bana neredeyse aynı davranıyorsun.” Dokuznilüfer Ji Ning’e bakıyordu. “Ben senin Tao Eşinim. Öte yandan Güz Yaprağı, hizmetçin.”

“Hahaha…” Ning gülmeye başladı. “Abartıyorsun.”

“Abartmıyorum.” Dokuznilüfer hemen konuştu. “Ben öyle kıskanç ve dar kafalı biri değilim; lakin, gelecekte daha da güçleneceğin ve pozisyonunun da artacağı kesin sayılır. Seni takip edecek insan sayısı da artacaktır. O kadar insanı… Nasıl doğru düzgün idare edeceksin? Tabii ki kurallarla. Kurallar olmadan nasıl yaşayabilirsin? Yüksek rütbeli ve düşük pozisyonlu insanların arasında kesin bir ayrım olması gerekiyor. Güz Yaprağı hizmetçin mi? O zaman hizmetçi olarak davranacak! Eğer yüksek rütbeli ve düşük rütbeli insanları birbirinden ayırmazsan, her şey karışır!”’

Dongyan Klanı’nda öğrendiği her şey Dokuznilüfer’e yüksek ve düşük rütbeli insanlar arasında geniş bir çizgi olması gerektiğini söylüyordu.

Köleler köleydi!

Spesifik bir köleye fazla ilgi göstersen dahi o kölenin köle olarak davranması gerekiyordu!

“Ne demeye çalışıyorsun?” Ning’in suratı ekşidi.

“Gelecekte, daha da güçleneceğini ve bu sayede Ji Klanı’nın da güçleneceğini söylemeye çalışıyorum. Büyük bir klanın işleri büyük klanlar gibi halletmesi lazım. Bu büyük klanın arkasındaki heybetli güç olacağın için… Yanındaki insanlara nasıl davranacağını da ayarlaman lazım!” Dokuznilüfer konuştu. “Peki sen ne yapıyorsun? Güz Yaprağı’nı bırak, sıradan kölelerle bile konuşuyorsun! Bu sıradan ölümlü insanlara niye ilgi gösteriyorsun ki?”

Ning aniden kükredi. “Yeter!”

Dokuznilüfer şoke olmuştu.

“Herkesin işleri yapacak kendi yöntemi vardır. Güz Yaprağı bir hizmetçi olsa dahi, kalbimde onu büyük bir kardeşim olarak görüyorum!” Ning Dokuznilüfer’e bakıyordu.

Dokuznilüfer dişlerini sıktı.

İkisi de farklı yerlerde büyümüştü ve Ning, önceki hayatını Dünya’da yaşadığı için doğal olarak ikilinin arasında epeyi düşünce farkı vardı.

“Gelecekte, insanlar bu davranışlarından ötürü sana gülecek!” Dokuznilüfer’in suratı ekşidi.

“Bana gülecek mi? Kim gülecek?” Ning Dokuznilüfer’e bakıyordu. “Aslında, kimin bana güleceğini niye umursayayım ki? Ben benim. Şöhretim Büyük Xia Hanedanlığı’nı sarsabilecek düzeye ulaştığında, diğerleri muhtemelen tek bir sözüme bile tapmaya başlayacak. Dokuznilüfer, hala daha bunları görmüyor olamazsın, değil mi? Bir Gerçek Ölümsüz; ufak, alçak biri olsa dahi… Nihayetinde, sayısız kabileye diz çöktürebilecek heybete sahiptir. Lakin buna karşılık, sıradan bir ölümlünün söylediği her cümle senin sözüm ona ‘büyük klan’ kuralları dahilinde olsa bile, nihayetinde kimse ona itibar etmeyecektir!”

“Şu resmin bütününe bak artık. Sadece burayı düşünme, bütün Üç Alem’i düşün!”

“Kişisel güç en önemli şeydir! Güce sahip olduğun takdirde insanlar sana saygı gösterir!” Ning Dokuznilüfer’e bakıyordu.

Dokuznilüfer bu kelimelerdeki kararlılığı ve hırsı hissedebiliyordu. Başını eğdi.

“Tamam. Bu meseleden bir daha bahsetmeyeceğim. Gelecekte anlayacaksın.” Dokuznilüfer başını çevirdi. Odadan çıkıyordu; lakin tam o esnada…

Uzaktan güçlü bir enerji dalgası saçıldı.

“Eh?” Ning ve Dokuznilüfer aynı anda göklere bakmıştı. İkisi de enerji dalgasını hissedebiliyordu ve daha demin bir tartışma yaşamış olsalar dahi birlikte gökyüzüne atılmışlardı.

……

Havada. Ning, Dokuznilüfer, Kuzeyoğul, Yu Wei ve Üstat Genişnehir duruyordu.

“Kim geldi?” Ning mesafedeki antik, sıradan görünen savaş gemisine bakıyordu. Savaş gemisinde, üstünde iki kelime yazan bir bayrak asılıydı: “Genç” “Ateş”.

“Gençateş Nong!” Dokuznilüfer şoke oldu.

“Gençateş Klanı mı?” Üstat Genişnehir de ne diyeceğini bilemiyordu.

Ning, Kuzeyoğul ve Yu Wei bu ismi daha önce duymadıkları için şaşırmışlardı.

Üstat Genişnehir hemen onlara durumu açıkladı. “Dikkatli olun, öğrenci kardeşlerim. Bu Gençateş klanı Büyük Xia Hanedanlığı’ndaki en güçlü on klandan biridir. Sahip oldukları klan üyelerinin çoğu Büyük Xia Hanedanlığı’na hizmet eder ve bu büyük dünyada sözleri çoğu yerde geçer! Klanlarında, üç Marki’yi kontrol ediyorlar ve bu Markiler Sakinsu Eyaleti’nden çok ama çok daha güçlü.”

Dokuznilüfer de açıkladı. “Gençateş Klanı’nın bölgesi, neredeyse Sakinsu Eyaleti’nin yüz katı kadardır! Kökleri derindir, söylentilere göre bu büyük dünya kurulalı çok geçmeden Gençateş Klanı kurulmuştur. Antik Habistanrı Çağı’nda bile Gençateş Klanı akılalmaz bir heybet sergilemiştir.”

Açıklamaları duyan Ning, Kuzeyoğul ve Yu Wei şoke olmuştu.

“Fiyakalı…” Kuzeyoğul konuştu.

“Tek bir kabilede üç Marki mi?” Ning bir kez daha Büyük Xia Hanedanlığı’nın haritasını inceledi; gerçekten de “Gençateş Klanı” adı altında üç Marki vardı. Bu Markiler farklı bölgelerdeydi; ancak hepsi de akılalmaz bir toprağa sahipti.

“Böyle güçlü bir klanın gemisi Yılankanadı Gölü’nde ne geziyor?” Ning’in aklı karışıktı.

O esnada, aniden antik gemiden uzun bir koridor açıldı. Arkasında uzun, zayıf, çekik gözlü orta yaşlı bir adamın durduğu mavi cübbeli adam ilerliyordu. Adamın arkasında Xue Hongyi, Bu You, bir grup Wanxiang Üstadı ve Zifu Öğrencileri de vardı.

“Xue Hongyi mi?” Ning bu herifi hemen tanımıştı. Xue Hongyi de Ning’e bir bakış attı.

“Dikkatli olun.” Dokuznilüfer konuştu. “Bu mavi cübbeli genç… Büyük Xia Hanedanlığı’nın imparatorluk başkentinde yaşayan ‘Dört Dük’ adaylarından biri, ‘Gençateş Nong’dur. Gençateş Nong’un pozisyonu olağanüstüdür ve bir sıkıntı çıkmazsa, kendisi bir sonraki Tanrıtüy Dükü, yani Gençateş Klanı’nın lideri olacaktır.”

Ning, Kuzeyoğul, Üstat Genişnehir ve Yu Wei’den çıt çıkmıyordu. Gençateş Klanı’nın bir sonraki lideri mi? O kadar muazzam mıydı?”

“Dongyan Yun size saygılarını sunuyor, genç efendi Gençateş.” Dokuznlüfer gülümsedi.

“Beni tanıyor musun?” Gençateş Nong konuştu, şaşırmıştı. “Dongyan Yun mu? Yoksa sen, Dongyan Klanı’ndaki ‘Dokuznilüfer’ misin?”

“Evet.” Dokuznilüfer ekledi.

 Gençateş Dong gülümsedikten sonra başını öne salladı. Küçüklüğünden beri iyi ve dikkatli yetiştirildiği için Büyük Xia Hanedanlığı’ndaki büyük güçlerin önemli figürlerini biliyordu. Dokuznilüfer Dongyan Klanı’nın bir sonraki lideri olacağı için onu da tanıyordu. Her ne kadar onu uzun zaman önce öğrenmiş olsa da hemen hatırlamıştı.

“Dokuznilüfer, gördüğüm resimden çok daha güzelsin. Resimde, epeyi gençtin.” Gençateş Nong gülümsedi.

Gülümseyen Dokuznilüfer konuştu. “Sizi tanıştırayım, genç efendi Gençateş. Bu benim Tao Eşim, Ji Ning.”

“Tao Eşin mi?” Gençateş Nong şaşırmıştı, ardından başını öne salladı. “Birbirinize uyduğunuza şüphe yok.”

“Bu benim kıdemli öğrenci kardeşim, Gökkuşağıalevi Perisi Yu Wei. Kendisi bir Reenkarne Ölümsüz’dür.” Dokuznilüfer siyah cübbeli Yu Wei’yi tanıştırdı.

 Gençateş Nong’un gözleri hemen parlamıştı. Dokuznilüfer olağanüstü güzelliğe sahip, zarif bir kadındı; ancak bu Yu Wei ondan da güzeldi. Genelde zamanını imparatorluk başkentinde geçiren Gençateş Nong’un bile gözlerini parlatmıştı.

“Bu benim kıdemli öğrenci kardeşim Üstat Genişnehir, kendisi de Reenkarne Ölümsüz’dür. Ve bu da küçük öğrenci kardeşim Mu Kuzeyoğul.” Dokuznilüfer konuştu.

Dokuznilüfer lafını bitirdikten sonra…

“Selamlar, genç efendi Gençateş.” Ning, Kuzeyoğul, Yu Wei ve Üstat Genişnehir aynı anda konuştu.

Gençateş Nong başını öne salladı. Bu grubun olağanüstü olduğunu biliyordu. Hemen yanındaki Üstat Bu You ona gizliden bir mesaj yollamıştı. “Tebrikler, genç efendi Gençateş. Gökkuşağıalevi Perisi ve Üstat Genişnehir, Siyah Beyaz Okulu’ndaki heybetli dehalar arasındadır; Ji Ning’le kıyaslanabilecek figürlerdir.”

Gruba bakan Gençateş Nong, gülümsedi. “Şimdi hatırladım da, aslında sizden yardım isteyeceğim bir konu vardı.”

Ning’in grubu birbirlerini süzüyordu.

“Genç efendi Gençateş, lütfen söyleyin.” Ning konuştu.

……