Bölüm 239: Chen Jin'in Sözleri

avatar
4214 53

Desolate Era - Bölüm 239: Chen Jin'in Sözleri



Bölüm 239: Chen Jin'in Sözleri

 

....

 

Chen Jin nefes almakta zorluk çekiyordu. Ning’in sol eli sıradan görünüyordu; ancak aslen beraberinde dağları bile yerinden oynatabilecek bir güç barındırıyordu. Chen Jin’in kaçma şansı yoktu.

 

“Hayır… Hayır…” Chen Jin’in gözleri kan çanağına dönmüştü. Aşağılanıyordu. Boğazı Ning tarafından sıkılıyordu ve daha önce bu kadar aşağılanmamıştı.

 

“Cevabı bilmiyor musun?” Ning Chen Jin’in boğazını sıkmaya devam ediyordu. Soğuk ses tonuyla konuştu. “O zaman cevabı ben söyleyeyim. Bok çuvalı SENSİN!”

 

Öğrenci kardeşi olsalar da Ning bu heriften nefret ediyordu. Dokuznilüfer ve Chen Jin sadece çocukluk arkadaşıydı… Chen Jin, Dokuznilüfer’in Tao Eşi seçimine ne hakla karışıyordu? Dokuznilüfer Ning’den hoşlanıyor diye, Chen Jin bütün öfkesini ondan mı çıkaracaktı? Resmen bu herif Ning’i umursamıyordu.

 

“Eğer okul öğrencilerin birbirlerini öldürmelerini yasaklamamış olsaydı, seni bugün kolay kolay bırakmazdım.” Ning, Chen Jin’in gırtlağını sıkmaya devam ediyordu.

 

“Beni öldürmeye cüret edecek miydin? Cesaretin var mı? Var mı?!” Chen Jin çılgına dönen figürüyle Ning’e bakıyordu.

 

“Seni öldürmek mi? Öldüreyim, sonra okuldan ceza mı alayım?” Ning başını iki yana salladıktan sonra soğuk bir kahkaha attı. “Buna değmezsin!” Ardından, elini sallayan genç adam bütün Habistanrı heybetini gözler önüne sererek Chen Jin’i bir meteor misali gökyüzüne fırlattı.

 

Yaşanan olaylar Ji Dokuzateş, Gölge Nine ve diğerlerini germişti.

 

“Güçlenmiş.” Dokuzateş’in gözleri parlıyordu. “Sadece birkaç yıl geçmiş olmasına rağmen… Geçmişte Wanxiang Üstadı Üstat Xu Li’yi öldürebilir olsa da, o adam Siyah Beyaz Okulu’ndan gelen bu heriften çok daha zayıftı. Yine de karşısında Siyah Beyaz Okulu’na ait bir deha duruyor olsa da Ji Ning kolayca kazanabildi. Bu genç adamın ilerleyişi çok ama çok hızlı. Eğer böyle devam ederse… On yıl sonra neye benzeyecek?”

 

“Genç efendi…” Güz Yaprağı da heyecan dolu gözleriyle izliyordu.

 

“Etkileyici.” Qingqing gözlerini açıp kapadı. Ning’in performansı, daha önce Ejderbalinası’yla karşılaştığı zamana kıyasla akılalmaz bir derecede artmıştı. “O kadar şanslı karşılaşma yaşamama rağmen, ondan daha zayıf oluşuma şaşmamak lazım. Gelişim hızı akıl alacak gibi değil.”

 

……..

 

Chen Jin meteor misali gökyüzüne atılmış ve ardından Yılankanadı Gölü’nün sularına çakılarak üç yüz metrelik devasa dalgalara sebebiyet vermişti; lakin kendini hemen toparlamayı başarmıştı.

 

“Akanbulut.” Kızıl cübbeli, çıplak ayaklı Kutsalateş ona doğru yürüyordu.

 

“Ateş Amca.” Chen Jin başını eğdi, suratında çirkin bir ifade vardı. Daha önce bu kadar… Akılalmaz bir şekilde kaybedeceğini düşünmemişti!

 

Dokuznilüfer’e ne kadar güçlü olduğunu göstermek istiyordu ve aynı zamanda Ji Ning’in de ne kadar değersiz biri olduğunu kanıtlamak istiyordu! Bu Ji Ning adlı herifi ayağının altına alarak, öfkesini söndürmek istiyordu. Lakin gerçek, beklediği gibi çıkmamıştı. Rakibini yenmeyi bırakın, tam tersine akılalmaz bir yenilgiye uğramıştı.

 

“Ji Ning’in yeteneği tek kelimeyle olağanüstü.” Kutsalateş iç çekti. “Geçmişte, okula ilk girdiğinde yaptığı Tao Mücadeleleri’ni izlerken onun canavarvari bir yetenek olduğunu anlamıştım… Lakin görünüşe göre onu küçümsemişim. Belki de Siyah Beyaz Okulu, bir kıdemli öğrenci kardeşim Miskin daha yetiştirecek.”

 

“O mu? Hmph!” Chen Jin dişlerini sıkıyordu. Miskin Taoist… Siyah Beyaz Okulu’ndaki üçüncü jenerasyon öğrencilerinin tartışmasız bir numarasıydı. Uzun zamandır eğitim yapıyor olsa da Miskin Taoist zaman geçtikçe ünlenmişti. Genel bağlamda, ölümsüzlük yolunda yürüyen insanlar zaman geçtikçe yavaşlıyordu; lakin bu durum Miskin Taoist için geçerli değildi. Adeta bu adamda sonsuz, akılalmaz bir potansiyel vardı ve durmadan seviyesini geliştirebiliyordu. Sahip olduğu mücadele gücüyse akıl alır gibi değildi. Kutsalateş gibi Habistanrı ustaları ve reenkarne ölümsüzler bile onun bir numara olduğunu kabul etmişti.

 

O esnada, Kutsalateş bu genç adamın bir sonraki Miskin Taoist olabileceğini düşünüyordu.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Miskin, durmaksızın ilerleyen ve ilerledikçe güçlenen heybetli bir dalga gibidir.” Kutsalateş konuştu. “Ji Ning ise, önüne çıkan her engeli kesen ve akılalmaz bir hızda ilerleyen keskin bir kılıca benziyor. Böylesine bir hızı… Reenkarne ölümsüzlerde bile göremezsin. Tek kelimeyle canavarın teki!”

 

Chen Jin dişlerini sıkıyordu. Kutsalateş Ning’i ne kadar överse, Chen Jin kendini o kadar çaresiz hissediyordu.

 

“Evet, şimdi durumu anladın mı?” Kutsalateş ona baktı.

 

“Anlamak mı?” Chen Jin mesafedeki Ning’e bakıyordu, lakin kalbi çaresizlik içerisindeydi. Öfkeliydi! Pişmandı!

 

Dokuznilüfer’i yıllardır kovalıyordu ve kıskançlığı öfkeye dönüşmüştü! Ning’i vahşice döverek öfkesini atıp, artından kaygısız bir şekilde bölgeyi terk etmek istemişti; lakin gelişmeler tam aksine, akıl bile etmediği bir şekilde yaşanmış ve kalbindeki çaresizlik adeta tavan yapmıştı… Bu hüzün ve nefret, Chen Jin’in kalbine bir gölge düşürmüştü!

 

“Anladım.” Chen Jin başını öne salladı, başını çevirip Ning’e baktı. Kutsalateş de başını hafifçe öne sallamıştı.

 

“Ji Ning, kalbime bir gölge düşürdü. Onu yenmediğim, onu domine etmediğim, öldürmediğim sürece… Zihnimdeki öfkeden kurtulabileceğimi sanmıyorum.” Chen Jin dişlerini sıkıyordu. “Daha önce hayatımda hiç bu kadar aşağılanmamıştım; bu kadar sinirlenmemiştim.”

 

“Sen…” Kutsalateş şaşkındı. Bu yenilgi sayesinde Chen Jin’in sakinleşeceğini düşünüyordu; ancak tam aksine… Chen Jin çamurun daha da derinine batmıştı.

 

“Felaket.” Kutsalateş yaptığı hatayı hemen anladı. Chen Jin’i gözünde fazla büyütmüştü. Chen Jin ve Dokuznilüfer aynı yaştaydı; ikisi de genç ve gururluydu, klanları tarafından şımartılan insanlardı; bu yüzden, geçmişte acı çekmemişlerdi. Üstelik, Chen Jin akılalmaz bir yeteneğe sahip olduğu için, Dokuznilüfer daha Zifu seviyesindeyken kendisi üçüncü jenerasyondaki ilk ona girmeyi başarmıştı.

 

Yetenekliydi ve her zaman için diğerleri ona övgü dolu sözler sarf etmişti! Klanındaki üstatları da Dokuznilüfer’le Tao Eşi olma konusunda onu destekliyordu. Sonuçta, Dokuznilüfer üç farklı eyalete yayılmış, Chen Klanı’ndan bile daha güçlü ve kadim olan Dongyan Klanı’nın bir sonraki lideri olacaktı.

 

 Onu sevdiği ve üstatlarından da destek gördüğü için, Chen Jin önünde sonunda Dokuznilüfer’in Tao Eşi olacağını düşünüyordu! Onun için Siyah Beyaz Okulu’na bile katılmıştı… Gerçekten de onun için yeteri kadar şeyi feda ettiğini düşünüyordu!

 

Ancak…

 

İlk önce, Dokuznilüfer Ning’i seçerek onu şaşkına çevirmiş, kıskançlığa boğmuştu. Öfkesini Ning’in üzerinde atmak istiyordu; ancak tam aksine paramparça olmuştu… Bu tür bir aşağılanmayı daha önce ne görmüş ne de yaşamıştı!

 

“Ning kalbime gölge düşürdü.” Chen Jin bu noktayı anlıyordu; akıllı bir adamdı ve bunu anlar anlamaz telaşlanmıştı. “Kadim Taoist, ardından da Ölümsüz olmak istiyorum. Bu gölgeden kurtulmam lazım!”

 

“Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım? Onu yenmeli miyim? Öldürmeli miyim?” Chen Jin bir türlü karar veremiyordu. Daha demin savaştıkları için Ning’e eşdeğer bir güce sahip olmadığını biliyordu. Peki ya Ning’in ölmesini sağlamak? Ning Siyah Beyaz Okulu’na aitti ve Ölümsüz Diancai’nin kıdemli öğrencisiydi. Onu öldürmeye kim cüret edebilirdi?

 

“Ne yapmalıyım?!” Chen Jin başını iki yana salladı. “Hayır, bu gölgeden kesinkes kurtulmam lazım.” Yaşadığı aşağılanma ve öfke vücudunu kaplıyordu. Bu duyguların, gelişiminde ona zarar vereceğini biliyordu… Ancak onlardan bir türlü kurtulamıyordu.

 

Problemi anlamak bir nokta, çözmek bambaşka bir noktaydı!

 

“Ji Ning!” Chen Jin aniden başını kaldırıp mesafedeki Ning ve Dokuznilüfer ikilisine baktı. Gözlerinde vahşi ifadeler yer etmişti ve “Svoosh” bir kez daha gökyüzüne atıldı.

 

……

 

Dokuznilüfer hala daha yaşananlara inanamıyordu. Ning’in bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. Chen Jin, Siyah Beyaz Okulu’ndaki üçüncü jenerasyon öğrencileri arasında ilk ona girebilecek biriydi; ancak Ning onu kolayca yenmişti. Yani… Siyah Beyaz Okulu’nda, sadece Kutsalateş gibi koskoca bir Tao Yolu’nu kavrayabilen insanlardan başka, ona karşı çıkacak kimse yok muydu?

 

“Ji Ning, sen… Nasıl bu kadar güçlendin?” Bu sözler ağzından çıkar çıkmaz, Dokuznilüfer ne kadar çocukça şeyler söylediğini anlayarak gülmeye başladı. Hemen sözlerini değiştirdi. “Chen Jin’i yendin… Birazdan gideceğini düşünüyorum.”

 

“Umarım kendine gelmiştir.” Ning başını çevirdi, ancak sözleri ağzından çıkar çıkmaz… Yerden bir ışık hüzmesi fırlamıştı. Bu ışık hüzmesi Chen Jin’den başkasına ait değildi.

 

Havaya atılan Chen Jin, Ning ve Dokuznilüfer ikilisine bakıyordu. Soğuk bir kahkaha attı. “Ji Ning.”

 

Ning gülümsedi. “Bir savaş daha mı istiyorsun?”

 

Chen Jin sinirleniyordu; ancak sinirini bastırarak konuştu. “Ji Ning, Dokuznilüfer’i hemen terk et.”

 

“Terk mi edeyim?” Ning epeyi keyifliydi.

 

Dokuznilüfer iç çekti. “Chen Jin, gitsen iyi olacak.”

 

O esnada, Kutsalateş de onlara doğru uçtu; lakin kenarda durup sessizce yaşananları izliyordu. Chen Jin’e yardım etmeyi bırakın, tam tersine Chen Jin’in kalbine bir gölge düşmesine seyirci kalmıştı. Aslında… Kutsalateş’in canı sıkılmıştı.

 

Ji Ning’e bakan Chen Jin soğuk sesiyle konuştu. “Gerçekten yeteneklisin… Ancak güçlüysen ne olmuş? Klanın, Ji Klanı çok zayıf… Tek bir Wanxiang Üstadı’na bile sahip değil. Böyle bir klanı yok etmek gayet kolaydır.”

 

Ning’in suratı ekşidi. “Ne demeye çalışıyorsun!” Ning kükredi.

 

“Ne demek istediğimi iyi biliyorsun!” Chen Jin Ning’e bakıyordu. “Dokuznilüfer’i bıraksan iyi edersin. Aksi takdirde… Acımasız olduğum için beni suçlayamazsın! Bizzat harekete geçmeme bile gerek yok, Ji Klanı gibi ufak bir klanla uğraşacak epeyi yöntemim var.”

 

Ning’in suratı solmuştu. Klanını mı tehdit ediyordu? Klanı için… Babası, Patrik ve diğerleri canlarını feda etmeye niyetliydi. Her ne kadar Ning, eski hayatından dolayı ailesi ve üstatları kadar klana değer vermiyor olsa da klanını epeyi önemsiyordu.

 

“Sen…” Ning’in zihninde bir öldürme isteği yükseliyordu; lakin, Siyah Beyaz Okulu öğrenciler arasındaki ölümüne mücadelelere karşıydı.

 

“Yağmurejderi Koruması olduğunu biliyorum ve on bin kilometrelik alandaki Ji Klanı’nın korunduğunu da biliyorum.” Chen Jin Ning’e bakıyordu. “Toprağınızı işgal etmeye kalkan herkes Yağmurejderi Korumaları’nın gazabına uğrayacak! Lakin bu geniş dünyada, Yağmurejderi Korumaları’nı önemsemeyen epeyi güç bulunuyor… Örneğin Yağmurejderi Korumaları’nın kovaladığı o suçlular. Aranan suçlular oldukları için Yağmurejderi Korumaları’nı gücendirmekten pek de çekinmiyorlar!”

 

Ning’in gözlerinde soğuk ifadeler vardı.

 

“Benimle hiçbir alakası olmayacak. Ji Klanı’nı, o aranan suçlular parçalayacak.” Chen Jin Ning’e bakıyordu. “Gerçekten, benimle hiçbir alakası olmayacak.”

 

Ning de bu durumu iyi biliyordu… Bu korumalar sadece büyük klanların sahip olduğu özelliklerdi. Ayrıca Yağmurejderi Korumaları kanıt yoluyla çalışıyordu, kanıt olmadan Chen Jin’i suçlamak da mümkün olmayacaktı.

 

Ning’e bakan Chen Jin, soğuk ses tonuyla konuştu. “Seçimini yap. Dokuznilüferi mi, yoksa klanını mı seçiyorsun?”

 

Dokuznilüfer öfkeliydi. “Chen Jin, sen…”

 

“Kalbime gölge düşürdü. Bu gölgeden kurtulmak için her şeyi yaparım. Dokuznilüfer, beni durduramayacaksın.” Chen Jin Ning’e bakıyordu. “Ji Ning, hangisini seçiyorsun? Konuş!”

 

BOOOOM!!!!!

 

Ning’in sırtındaki siyah kanatlar aniden parlamış ve ışık hüzmesine dönüşen genç adam direkt Chen Jin’e atılmıştı.

 

“DUR!” Kutsalateş kükredi.

 

“KAYBOL!” Ning kükreyerek, ilahi irade dalgalarıyla Kutsalateş’in ruhuna saldırdı. Kutsalateş güçlü olsa da kendisi bir reenkarne ölümsüz değildi ve her şeye rağmen ruhunun titremesine engel olamamıştı.

 

O titreşim yüzünden… Geç kalmıştı!

 

Ruhuna darbe alan Chen Jin, herhangi bir büyülü hazine kullanamamış ve Ning bir kez daha eliyle herifin gırtlağını kavramıştı.

 

Sol eliyle Chen Jin’in gırtlağını kavrayan Ning, diğer eliyle tokat atmaya başladı. “ŞAK!” “ŞAK!” “ŞAK!” “ŞAK!” “ŞAK!” “ŞAK!” Acımasızca Chen Jin’in suratına saldırıyordu. “Beni tehdit mi ettin? Beni TEHDİT mi ettin?! Klanımı, BENİM klanımı yok edeceksin, öyle mi? Geberteceğim seni! GEBERECEKSİN!”

 

Chen Jin’in suratı solmaya başladı.

 

“Sana iki seçenek vereceğim.” Ning duraksadı, ardından Kutsalateş’e baktı. “Kıdemli öğrenci kardeşim Kutsalateş, daha fazla yaklaşma, yoksa onu direkt öldürürüm.” Kutsalateş şoke olmuştu.

 

Ardından, Ning bakışlarını Chen Jin’e çevirdi. “İki seçeneğin var. Ya Gökyüzü Taoları’na, Ji Klanı’ma hiçbir şekilde ve hiçbir araçla zarar vermeyeceğine yemin edersin ya da ruhunu burada, bizzat ellerimle yok ederim. SEÇ!”

 

“Sen… Öğrenci kardeşlerinden birini öldürmeye cesaret mi ediyorsun yani?!” Chen Jin ona bakıyordu.

 

“Klanımı yok edeceğini söyledin. Söyle bakalım; seni öldürebilir miyim, yoksa öldüremez miyim?” Ning ona keskin bir bakış attı. “Gökyüzü Taoları’na yemin et, aksi takdirde seni burada gebertirim.”

 

………








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr