Bölüm 236: Kutsalateş

avatar
4315 47

Desolate Era - Bölüm 236: Kutsalateş



Bölüm 236: Kutsalateş

 

“Ne dedin sen?” Chen Jin dehşete düşmüş gözleriyle Luo Qing’e bakıyordu. “Bir daha söyle!”

 

Luo Qing, Chen Jin’i iyi tanıyordu. Doğal olarak şu anda Chen Jin’in yaşadıklarını da anlayabiliyordu, ciddi ses tonuyla konuştu. “Dedim ki… Kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer bir Tao Eşi seçti. Ne yazık ki seçtiği kişi sen değilsin.”

 

Chen Jin’in suratı soldu, vücudu titriyordu.

 

“Ne yazık.” Luo Qing kendi kendine konuştu. Yıllardır arkadaşlardı ve bu yüzden durumu Chen Jin’e söylemeden edememişti. Lakin, Chen Jin’in bu sözlerin ardından ağır bir darbe alacağını da biliyordu. “Yıllar yılı onu kovaladın, peşinden koştun. Nihayetinde, kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer, peşinden bile koşmayan Ji Ning’i seçti.”

 

Chen Jin başını iki yana salladı. “İmkânsız. Dokuznilüfer gelecekte Dongyan Klanı’nın Matriark’ı olacak, gelecekten akılalmaz beklentileri var. Siyah Beyaz Okulu’ndaki dehalar bile onun dikkatini çekememişti. Buna rağmen sessizce ve kimseye söylemeden Tao Eşi mi seçti yani?”

 

“Adı Ji Ning.” Luo Qing konuştu. “Küçük öğrenci kardeşimiz. Taoist lakabı da Karakuzey.”

 

“Küçük öğrenci kardeşimiz Karakuzey mi?” Chen Jin ne diyeceğini bilmiyordu. Ji Ning, namı diğer Üstat Karakuzey, Siyah Beyaz Okulu’ndaki ünlü figürlerden biriydi. Bu çılgın küçük öğrenci kardeşi okula ilk katıldığında, Tao Mücadeleleri’nde akılalmaz bir başarı göstermiş ve nihayetinde reenkarne ölümsüz olan Gökkuşağıalevi Perisi Yu Wei duruma el atmak zorunda kalmıştı lakin o zamanlar, Chen Jin Yağmurejderi Korumaları için bir göreve çıktığı için okulda değildi ve doğal olarak Ning’le de tanışmamıştı.

 

Lakin durumu iyi biliyordu… Sonuçta okula katıldığı an itibariyle böyle güçlü olan ve hemen ardından Ölümsüz Diancai tarafından seçilen bu adam, kesinkes gelecekte okulun muazzam figürlerinden biri olacaktı.

 

“O mu?” Chen Jin söylenmeden edemedi. “Bu nasıl olabilir? Birbirlerini ne kadardır tanıyorlar ki? Dokuznilüfer gelecekte Dongyan Klanı’nın Matriarkı olacak, bu yüzden hareketlerine dikkat eden ve kararlı yaklaşan biridir. Tao Eşi seçecek olsa dahi, kesinkes bu seçiminde dikkatli ve tedbirli davranacaktır. Zaten bu tavırları yüzünden Dongyan Klanı’ndaki Ölümsüzler onu tercih etti. Arka planı etkileyici olsa da sadece buna bel bağlayarak bir sonraki lider olamazdı. Tavırlarını ve ruh halini düşünürsek… Bu kadar çabuk Tao Eşi seçmiş olması mümkün değil!”

 

Luo Qing onayladı. “Onu iyi tanıyorsun. Tao Eşi seçimi gerçekten de insanın hayatını değiştiren bir seçimdir. Zaten bu seçimini öyle hemen yapmadı. Sana bir şey söyleyeyim… Kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer, Kırlangıç Dağı’ndaki Yılankanadı Gölü’nde, Ji Ning’le bir yıldır yaşıyor.”

 

“Özel yerinde bir yıl mı kalmış?” Chen Jin’in suratı değişti. Sevdiği kadının bir başkasıyla bu kadar uzun süre yaşamasını kabul edecek tek bir adam bile yoktu! Aynı şey ölümsüzlük yolunda yürüyenler için de geçerliydi! Aslında, ölümsüzlük yolunda yürüyen insanların Tao Kalpleri onları sıradan ölümlülerden daha inatçı bir hale getiriyordu!

 

“Bir yıl birlikte yaşamışlarsa ne olmuş yani?” Chen Jin kalbindeki öfkeyi bastırdı.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer ile oraya ilk gittiğimizde, birlikte üç ay geçirdik ve ardından ben bölgeyi terk ettim.” Luo Qing konuştu. “Ben de bir kadınım, kıdemli öğrenci kardeşim Dokuznilüfer’in ne hissettiğini iyi biliyorum. Sadece üç ayın ardından… Suratında utangaç ifadeler belirmeye başladı. Artık bir yıl olduğuna göre… Ji Ning’le aralarındaki ilişkinin boyutunu tahmin bile edemiyorum!”

 

Chen Jin’in suratı bir demir parçası kadar cansızdı! Aklını kaçırmak üzereydi ve zihni bulanıyordu. Utangaç tavır mı? Üç ay mı? Artık bir yıl mı? İlişkileri ne kadar ilerlemişti? Neler olmuştu? Yoksa o ikisi çoktan…

 

“İMKâNSIZ!” Chen Jin kükredikten sonra ışık hüzmesine dönüştü ve gökyüzüne atıldı.

 

Gidişini izleyen Luo Qing başını iki yana sallamadan edememişti. “Kendini kaybetti. Görünüşe göre bu haberler ona ciddi bir darbe indirdi. Gerçekten de sana söylemek istemiyordum ancak söylemek zorundaydım… Böylece onun için savaşmak adına bir şansın olacaktı. Eğer bu durumdan birkaç yıl sonra bahsetseydim… Muhtemelen hiç umudun olmayacaktı.”

 

 Bizzat düşüncelerine göre, Dokuznilüfer ve Akanbulut’la birlikte bu şehre geldiklerinden dolayı onlara yakın hissediyordu. Ji Ning’le Akanbulut arasından… Doğal olarak Akanbulut, Chen Jin’i daha çok seviyordu!

 

Chen Jin karışık zihniyle uçuyordu. “Hayır, hayır, yapamam… Böyle devam edemem. Hemen Ji Ning’in yaşadığı yere, Kırlangıç Dağı’ndaki Yılankanadı Gölü’ne gitmeliyim. Hemen! Derhal!”

 

Panik, endişe, sıkıntı. Bu duygular göğsünü dolduruyordu.

 

“Akanbulut, içeri gir.” Aniden zihninde bir ses yankılandı, bu ses beraberinde ruhani bir sakinlik barındırıyordu ve aslen, Chen Jin’in kalbindeki karmaşık duyguları bastırmayı başarmıştı.

 

“Ateş Amca?” Chen Jin şaşkına dönmüştü. Başını kaldırıp kızıl binalarla çevrili malikaneye baktı. Bu malikane üçüncü jenerasyon öğrencileri arasındaki liderlerden birine aitti: Kutsalateş.

 

“Daha önceleri, aklım çok karışıktı. İstemeden Ateş Amca’nın dağına gelmişim. Görünüşe göre… Bilinçaltımda burası en güvenli hissettiğim bölgeymiş.” Chen Jin hemen malikaneye atıldı.

 

Bahçede…

 

Yakışıklı, zarif görünen kel genç, kızıl cübbelere bürünmüş ve bağdaş kurmuştu. Adeta saflığın fiziksel anlamına benziyordu ve buna karşılık aynı esnada, alevlerle kavrulan bir ateşi de andırıyordu.

 

“Ateş Amca.” Chen Jin içeriye girdi. Her ne kadar ikisi de üçüncü jenerasyon öğrencileri olsalar da yaş bakımından Kutsalateş ondan yüz yaş daha büyüktü. Kendisi ufacık bir çocukken, Kutsalateş çoktan Siyah Beyaz Okulu’ndaki üçüncü jenerasyon öğrencileri arasında sağlam bir noktaya gelmişti. Kutsal ateş klanıyla, Chen Klanı’yla iyi ilişkilere sahip olduğu için Chen Jin küçüklüğünden beri ona “Ateş Amca” olarak sesleniyordu. Siyah Beyaz Okulu’na katılmış olsa da bu hitabı değiştirmemişti.

 

“Aurandaki düzensizliği hissedebiliyorum ve gözlerinde de karmaşık birer ifade var. Böyle devam edersen Tao Kalbin zarar görecek.” Kutsalateş başını iki yana salladı. “Tam olarak ne yaşandı?”

 

“Ateş Amca, ben, ben…” Chen Jin konuşmakta güçlük çekiyordu. Kutsalateş sakin bir gülümseme savurdu. Tao Kalbi ve kavrayış bakımından, çoğu Kadim Taoist onunla boy ölçüşemiyordu. Saf güç bakımından bazı Kadim Taoistleri yenmeyi bile başarmıştı! Üstelik, Kutsalateş hazırlıklarını bitireli epeyi oluyordu… Birkaç yıl içerisinde, Kadim Taoist seviyesine adım atacaktı. Siyah Beyaz Okulu’nda onu geçebilen tek ve yegâne biri vardı: Miskin Taoist! Aslında bu durum Kutsalateş’in sahip olduğu güçten kaynaklanmıyordu, tam tersine bu durum Miskin Taoist’in gerçek bir canavarı andırıyor oluşundan kaynaklanıyordu!

 

 Wanxiang seviyesindeki Reenkarne Ölümsüzler bile Miskin Taoist’in üstünlüğünü kabullenmişti. Kendisi, üçüncü jenerasyonun tartışmasız bir numarasıydı.

 

Lakin, Miskin Taoist gibi canavarlar sadece binlerce yılda bir gelen dehalardı. Üstelik, bu figürlerin Kutsal Ölümsüz olma şansları bulunuyordu. Farklı bir çağda olsaydı, Kutsalateş gibi Wanxiang seviyesindeyken Kadim Taoistleri yenebilen biri, üçüncü jenerasyon arasındaki bir numaralı figür olarak görülebilirdi.

 

“Konuş.” Kutsalateş konuştu. Kelimelerinde insanın kalbini rahatlatan garip bir güç bulunuyordu. Başını öne sallayan Chen Jin lafa girdi. “Dokuznilüfer yüzünden… Ateş Amca, bildiğiniz gibi Dokuznilüfer’le birlikte büyüdük ve ailemiz de epeyi iyi anlaşıyor.” Sakinleşen Chen Jin her şeyi başından anlatmaya başladı, lakin sonlara doğru bir kez daha endişelenmeden edememişti. “…ama kendisi, Kırlangıç Dağı’ndaki Yılankanadı Gölü’nde bir yıldan fazla zaman geçirmiş! Orası Ji Ning’in yaşadığı yer, ben, ben…”

 

“Sakin ol.” Kutsalateş sakince konuştu. “Paniklemek bu durumu çözmene yardımcı olmayacak; panik yapmanın bir anlamı yok. Tao Kalbin yeterince törpülenmemiş. Kadın ve erkek arasındaki duygusal ilişkiler aynı şekilde duygusal karmaşalara yol açabilir. Eğer bu meseleye kendini fazla kaptırırsan gelecekte Üç Felaket ve Dokuz Kıyamet’le karşılaştığında, büyük acı çekersin.”

 

Chen Jin şaşkına dönmüştü.

 

“Beklemeye dayanamayacağını biliyorum, bu yüzden… Seninle geleceğim. Bakalım küçük öğrenci kardeşimiz Ji Ning, Dokuznilüfer’in dikkatini çekecek ne tür yeteneklere sahipmiş.” Kutsalateş gülümsedi.

 

“Ateş Amca, benimle mi geleceksin?” Chen Jin keyiflendi. Genç adam Yağmurejderi Korumaları’na katılalı epeyi oluyordu ve kendisi de üçüncü jenerasyon öğrencileri arasında oldukça güçlüydü; sadece canavarvari öğrencilere kıyasla zayıf kalıyordu. Örneğin Reenkarne Ölümsüz Yu Wei ondan güçlüydü; yine de Chen Jin ilk ona girebilecek seviyedeydi.

 

Tabii bu, gerçek mücadele konusunda geçerliydi. Chen Jin epeyi yetenekli olduğu için… Kendine güveniyordu.

 

“Gel.”

 

Çok geçmeden kızıl bir bulut yükseldi. Bulutun üstünde iki figür duruyordu: Kutsalateş ve Chen Jin. Hızla yükselmeye koyulmuşlardı.

 

Yılankanadı Gölü…

 

İlkbahar yaklaşıyordu. Günler sıcak ve çiçekler hiç olmadıkları kadar muazzamdı. Yılankanadı Gölü’nün sularında, tembel tembel dolaşan bir tekne vardı. Tekneye uzanmış yatan Ning, keyifle uyuyordu. Teknede biri daha vardı… Dokuznilüfer de oracıkta oturuyor ve sessizce uyuyan Ji Ning’e bakıyordu.

 

Bir yıl…

 

Geçen bu sürenin ardından ikili birbirlerine epeyi yakınlaşmış ve varlıklarından keyif almaya başlamıştı; lakin Tao Eşi seçimi konusunda… İkisi de tereddüt ediyordu. Tao Eşi seçimi muazzam öneme sahip bir seçimdi. Dokuznilüfer, Dongyan Klanı’nın bir sonraki lideri olacaktı ve Ning de yeraltı malikanesinin veliahdıydı. Genç adam çoktan gözlerini ölümlü dünyadan, Üç Alem’e çevirmişti.

 

İkisinin de hırsları göklere uzanıyor ve Tao Kalpleri sapasağlam duruyordu. Bu yüzden, ikisi de rastgele bir seçim yapmayacaktı. Lakin… Ning’in Dokuznilüfer’e, Yılankanadı Gölü’nün sularında onunla birlikte gezme iznini veriyor oluşu, Ning’in bazı duygularını açıklıyordu.

 

“Gerçekten de… Ailesinin kollarına uzanıyormuş gibi hissedebiliyor mu?” Dokuznilüfer kendi kendine konuştu; zira Ning çoğu zaman vaktini Yılankanadı Gölü’nün sularında geçiriyordu. Dokuznilüfer Güz Yaprağı’na sormuştu. “Neden genç efendin çoğu zaman tekneye binerek bütün günü Yılankanadı Gölü’nde geçiriyor?”

 

“Ailesinin küllerini Yılankanadı Gölü’ne serpmişti. Yılankanadı Gölü onun için bir aile gibi.” Güz Yaprağı ona böyle cevap vermişti.

 

Bir sebepten… Dokuznilüfer kalbinde bir ağrı hissediyordu.

 

“Peki ya ben ailemi kaybetseydim?” Dokuznilüfer kendi babasını ve annesini düşündü. İkisi de hayattaydı ve aile büyükleri oldukça güçlü insanlardı. “Ji Ning, o…” Dokuznilüfer elini uzatıp Ning’in suratını nazikçe okşadı.

 

Ning uyumaya devam ediyordu.

 

Dokuznilüfer sakince Ning’in saçlarını ayarlıyordu. Oracıkta sessiz sessiz izliyor ve kalbindeki sakinliğe kapılıyordu.

 

Havada…

 

Kızıl bir bulut onlara doğru hızla geliyordu ve bulutun üstündeki iki figür de aşağıya bakıyordu. Aşağıya bakan figürler, Yılankanadı Gölü’nün sularında süzülen ufak tekneyi görmüştü. Ning oracıkta, ufak teknenin içinde yatıyor ve Dokuznilüfer de onun saçlarını seviyordu.

 

“Dokuznilüfer!” Kızıl bulutun üstündeki Chen Jin, bunu görür görmez adeta çılgına dönmüştü.

 

……….








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44355 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr