Bölüm 211: Uyanış

avatar
4349 46

Desolate Era - Bölüm 211: Uyanış



Bölüm 211: Uyanış

 

“Ufak Qing, aldatıcı formasyonu topla.” Ji Ning talimatını verdi. Bu aldatıcı formasyonun Ejderbalinası’na karşı bir etkisi yoktu.

 

Formasyon ortadan kalktı. Artık Ejderbalinası’nın devasa, heybetli vücudu uzaktan da olsa seçilebiliyordu. Ejderbalinası’nın etrafa yaydığı aura, eskiye kıyasla daha vahşi ve daha heybetliydi. Genç adamın bilincinde… Bir tehlike hissiyatı belirmişti. İlahi ruhu onu uyarıyordu.

 

“Kadim seviyesine adım atmama yardımcı olduğun için teşekkür etmezsem olmazdı. Bu yüzden, diğer iki insanı öldürme meselesinde sana yardımcı oldum. Size saldıracaklardı sanırım, yanlış mıyım?” Ejderbalinası Ning’e çirkin bir ifadeyle bakıyordu. “Kardeşlerimi öldürdünüz ve sen, Ji Ning… Ölümü hak ediyorsun.”

 

“Git.” Ejderbalinası’nın gözlerinde soğuk birer ışık hüzmesi vardı. Svoosh! Otuz metre büyüklüğündeki devasa siyah kılıç, alevlerle kaplı vücuduyla Ji Ning’e doğru ilerliyordu.

 

“Hmph.” Bunu gören Ning vakit kaybetmeden [Ruhsarsan Sanat]’ı kullanmaya başladı. Dalgalar halindeki ilahi iradesi Ejderbalinası’nın Kadim ruhuna saldırıyordu! Tırırım… Ruhunun titrediğini hisseden Ejderbalinası, büyülü hazinesini kontrol etmekte güçlük yaşıyordu.

 

Bu durum yaratığı şaşkına çevirmişti. Bu Ji Ning’in ruhu nasıl bu kadar güçlü olabiliyordu? Yoksa reenkarne Ölümsüzler’den biri miydi...? Öyle olsa bile onu öldürmekten vazgeçmeyecekti!

 

“Haarrgh!!” Kadim Ateşler’le çevrili devasa siyah kılıç, Ning’e doğru uçmaya devam ediyordu. Ji Ning öfke dolu bir kükreme savurduktan sonra “Gökyüzü Dönüşümü”nü kullandı. On metrelik vücuduyla ileriye atılan genç adam, ellerindeki Karakuzey Kılıçları’nı savuruyordu.

 

BOOM! Kılıç ışığı ve simsiyah, devasa kılıç havada çarpıştı. [Yıldızkavrayan El]’i kullanan Ning, bu saldırısına akılalmaz bir güç odaklamıştı ve iki adım geriye çekilmek zorunda kalmasına rağmen, siyah kılıcı savuşturmayı başarmıştı. Aynı esnada, genç adamın vücudunu Suateş Nilüferi çevreliyordu. Muazzam güzellikteki nilüfer yaprakları artık habis buzula ve altın Toprakateşine sahipti…

 

“Ejderbalinası, büyülü hazine kullanarak beni öldürebileceğini mi sanıyorsun? Beni biraz küçümsüyor gibisin.” Ning geniş bir kahkaha attı.

 

Ejderbalinası da durumu fark etmişti. Ji Ning’in sahip olduğu güç, diğer iki Wanxiang Üstadı’ndan çok daha fazlaydı ve özellikle de bu insan çocuğu, yakın dövüşte akılalmaz bir güce sahipti.

 

“Öyle olsun bakalım.” Ejderbalinası kükrediği gibi devasa bir sis bulutuna dönüştü. Ardından, yeraltı nehrinin yanında, vücudu asıl formuna bürünmeye başladı.

 

Ning hemen yanındaki Kuzeyoğul ve Qingqing’e seslendi. “Küçük öğrenci kardeşim, Ufak Qing, bu Ejderbalinası asıl formuna büründüğünde gökleri sarsabiliyor ve yeryüzünü parçalayabiliyor, yani etrafı saran dağ kütlesi parçalanacaktır. Onunla savaştığım esnada, siz bu fırsatı kullanarak dışarıdaki formasyonu kıracaksınız ve kaçacaksınız. Küçük öğrenci kardeşim, formasyonu kırmak için elinden ne geliyorsa yap. Formasyon parçalandığı takdirde, bölgeyi terk edebilmek için epeyi fırsatım olacaktır.”

 

Bir anlığına tereddüt eden Kuzeyoğul onayladı. “Tamam. Kıdemli öğrenci kardeşim, dikkatli ol.”

 

“Merak etme.” Ning başını eğerek küçük öğrenci kardeşi ve Qingqing’e baktı. “Gökyüzü Dönüşümü”nden sebep on metrelik bir deve düşündüğü için onlarla konuşmak cidden garip hissettiriyordu.

 

“Tırırım…”

 

Ejderbalinası’nın gerçek formu, yeraltı mağarasında yavaş yavaş oluşuyordu. Yaratığın vücudu büyüktü ve buna karşılık mağaralar küçüktü. İlahi yeteneğini kullandıktan sonra vücudu on bin metre uzunluğa sahip oluyordu ve vücudu da yüzlerce metre genişliğe sahipti. Böylesine bir yaratığın, ufacık dağı ortadan ikiye ayıracağı kesindi.

 

“Parçalan!” Ejderbalinası yetersiz bölgeden sebep kükredi. Küçüklüğünde Karakuzey Denizi’nde yaşamıştı. Bu geniş bölgeye geldikten sonra genelde geniş, açık alanlarda savaşmayı tercih ediyordu ve doğal olarak, yeraltında mücadele etmek pek de sevdiği bir şey değildi.

 

Devasa vücudu titriyor, debeleniyor ve kuyruğu da hareket ediyordu. Şak! Bir solucan misali ilerleyen yaratık, bu süreçte on bin metrelik dağ tepesini paramparça ediyordu. Yeryüzü bile bu yaratığa dayanamıyor ve yeraltı nehri dört bir yana saçılıyordu. Otuz metre genişliğindeki yeraltı geçidi artık, zorla parçalandığı için üç bin metre genişliğe sahipti.

 

“Tırırım…” Yeraltındaki lav denizi bile gökyüzüne saçıldığı için etrafa dağılıyordu. Ejderbalinası’nın gerçek formu bölgeyi alt üst etmeye fazlasıyla yetiyordu. Ning, ikiz kılıçları ve Suateş Nilüferi’yle onu izliyordu.

 

“Çabuk, gidin.” Genç adam yanındaki ikiliye konuştu. “Birbirimizi bulamazsak Habis Buzul’un olduğu yerde buluşalım.”

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim, dikkatli ol.”

 

“Efendim, dikkatli olun.”

 

Qingqing ufak yılan formuna bürünerek Kuzeyoğul’un koluna sarıldı. Kuzeyoğul da ışık hüzmesine dönüşmüş ve yıldırım hızıyla ilerlemeye koyulmuştu.

 

“Hahahaha, kaçıyor musunuz? Ciddi ciddi kaçabileceğinizi mi düşünüyorsunuz?” Ejderbalinası’nın devasa, ejdersi başı geniş bir kahkaha attı. Artık bulundukları yerden gökyüzünü görebiliyorlardı ve lav akıntısı dört bir yana saçılıyordu. Manzara karmakarışıktı.

 

“Geber.” Ejderbalinası’nın iki ejder bıyığı Ning’e doğru atıldı. Kadim Ateşler’le kaplı bıyıklar yıldırım edasıyla ilerliyordu.

 

“Parlaçan!” Ning’in kılıç ışığı muazzam bir parlaklığa sahipti. “BANG!” Ning’in ikiz kılıçları bıyıklarla karşılaşmış ve çarpışmanın etkisiyle genç adam geriye savrulmuştu.

 

“Gücü epeyi artmış.” Genç adam metrelerce büyüklüğe sahip kayaların arasından uçuyordu. “Ah doğru ya. O ejder bıyıkları, yıllardır yetiştirdiği büyülü hazinelerden farksızdı. Kadim seviyeye adım attığı için bıyıkların da gücü epeyi artmış.”

 

Gerçek formunu sergileyen Ejderbalinası’nın gücü muazzam bir seviyeye ulaşmıştı. [Yıldızkavrayan El]’i kullanan Ning bile bu güce dayanamıyordu.

 

“Görünüşe göre sahip olduğum güç, Kadim Taoistler’e karşı yetersiz kalıyor.” Ning karşısında duran bu yaratıkla nasıl savaşacağını bilemiyordu. Bu yüzden rakibini oyalamaya çalışıyordu ancak aniden…

 

Dünya sessizliğe büründü.

 

Gökyüzündeki lav nehri duraksadı.

 

Yeraltındaki nehir havanın orta yerinde kalakaldı.

 

Ning hala daha Rüzgarkanat Atlatması’nı kullandığı pozda takılı kalmıştı…

 

Kuzeyoğul büyük mühür formasyonunun önünde, hareketsiz bir şekilde duruyordu…

 

Devasa Ejderbalinası’nın vücudu bile duraksamıştı. Havada dans eden ejder bıyıkları hareket etmiyordu.

 

O esnada, bölgedeki her şey durmuştu lakin Ning, Kuzeyoğul, Mavi Gökyılanı ve Ejderbalinası, bu dört yaşayan varlık, durumun böyle olmadığını iyi biliyorlardı!

 

“Bu…” Ning gökyüzünden beliren akılalmaz gücü hissedebiliyordu. Bu gücün önünde ufak bir karıncadan farksızdı, hareket edemiyordu. Surat ifadesini bile değiştiremiyordu. Güç çok fazlaydı…

 

“Neler… Oluyor?” Ning şaşkına dönmüş ve gerilmişti. Ruhu ona akılalmaz bir tehlikenin yaklaştığını adeta kükreyerek söylüyordu. Ning ortaya çıkan bu tehlikenin, onu tek bir hamleyle öldürebileceğini hissediyordu.

 

…….

 

“Ne… Neler oluyor???!” Büyük mühür formasyonuna ulaşmış olan Kuzeyoğul da telaşlıydı. Kalbindeki şaşkınlığa diyecek yoktu. Adeta mühürlenmiş bir köleden farkı yoktu. Tek bir parmağını bile oynatamıyordu. Ayrıca havadaki taşların da hareket etmediklerini görebiliyordu. Dehşete düşmüş durumdaydı.

 

…….

 

Ejderbalinası da şaşkına dönmüş durumdaydı. Kendisi bir Kadim yaratıktı ve üstelik Ejderbalinası ırkına aitti! Tek bir hareketiyle gökleri parçalayıp yeryüzünü dağıtabiliyordu ve buna rağmen, devasa vücudu havada öylece kalakalmıştı.

 

“Bu nasıl bir güç böyle?! Ölümsüzler’in bile bu kadar güçlü olmamaları lazım. Yoksa Kutsal Ölümsüz mü? Ya da yüz binlerce yıl yaşamayı başaran bir Kayıp Ölümsüz mü?” Ejderbalinası’nın aklından çok sayıda düşünce geçiyordu. Yaratık hem dehşete düşmüş hem de gerilmişti.

 

……….

 

Genç adam, Ji Ning, hareket edemiyor olsa da görebiliyordu. “Yoksa o…?!” Ning aniden mesafedeki lav nehrinin ikiye ayrıldığını gördü. Yeryüzü çatlıyordu ve bu devasa çatlaktan olağanüstü boyutlara sahip, lavlarla kaplı kızıl bir el çıkıyordu. Sadece bu elin görüntüsü bile… Ning’in kalbini dehşete düşürmeye yetmişti.

 

Bu sadece arada muazzam bir güç farkı bulunduğunda gerçekleşiyordu.

 

Bu devasa elin boyutları üç bin metreden bile fazlaydı ve el ayasındaki izler de rahatça seçilebiliyordu. O kadim, çapraz kesişen avuç çizgileri… Gökyüzüne doğru ilerleyen kızıl el, Ejderbalinası’nın baş kısmını yakaladı.

 

ÇAT!!

 

 Devasa, kızıl el adeta bir yumurtayı parçalıyormuş edasıyla Ejderbalinası’nın başını yerle bir etmişti. Her ne kadar Ejderbalinası bir Habistanrı Ustası olsa da o esnada, bu hareketin ardından ruhunu bile yitirmişti. Artık reenkarne bile olamayacaktı!

 

Oracıkta, evet tam oracıkta, bir Kadim Tanrıyaratığı can vermişti!

 

“Bu…” Ning’in kalbi şaşkınlık içerisindeydi lakin yüz ifadesi değişemiyordu.

 

“Tırırım…”

 

 Akılalmaz büyüklükte, kızıl bir baş aniden lav nehrinden fırladı. Evet, bir baş! Tek göze, buruna ve ağza sahipti. Sadece baş kısmı bile üç bin kilometreden büyüktü. Çok geçmeden yeryüzünün derinliklerinden devasa, heybetli vücudu çıkmaya başladı. Vücudunun yarısı çıktıktan sonra durmuştu. Vücudu katı magmadan oluşmuş gibiydi ve etrafa kavurucu, akılalmaz sıcaklıkta bir aura saçıyordu. Taş parçalarının arasında duran Ejderbalinası’nın cesedine baktı. Tek, kızıl gözü ona bakıyordu.

 

“Ufak, zavallı bir solucan bölgeme adım atıp uykumu bölüyor demek?” devasa varlık kükredi.

 

Ning’in surat ifadesi değişemiyordu lakin genç adam kalbinde, içten içe şaşkın bir vaziyette kükrüyordu. “Habistanrı, bu gerçek bir Habistanrı!!”

 

O esnada Ning’in aklına farklı bir düşünce gelmemişti. Ne Ölümsüzler ne de Yaratıklar bu varlığın figürüne uyuyordu. Bu kadim, dehşet verici aura… Sadece güç ve aura bakımından bile bu varlığı sadece Habistanrılar’la eşleştirebilmişti! Habistanrılar göklerden doğan, devasa vücutlara sahip varlıklardı.

 

Akılalmaz güçlere sahiplerdi ve Habistanrı Çağı’nda bu dünyaya gelmişlerdi!

 

“Ayrıca iki insan, bir de ufak yılan var.” Kim bilir kaç zamandır uyuyan bu kadim Habistanrı, tek gözüyle mesafedeki Ning, Kuzeyoğul ve Mavi Gökyılanı’na baktı. Bu üçlü, onun gözünde ufak karınca paçavralarından farksızdı.

 

……..

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr