Bölüm 210: Bir Sonraki Hayatta!

avatar
4317 47

Desolate Era - Bölüm 210: Bir Sonraki Hayatta!



Bölüm 210: Bir Sonraki Hayatta!

 

........

 

Birinci Dong ve Kızılyonca, formasyonun dışında bekliyorlardı. “Eh?” İkisi de bir şeyin farkına vardıkları için arkalarını dönmüşlerdi… Onlara doğru gelen devasa, kaslı figürün dehşet verici görüntüsüyle karşı karşıya kalmışlardı.

 

Devin boyu on metre uzunluğundaydı ve açıkça anlaşılabileceği üzere bu varlık bir insan değildi ve zaten yaratık da bu özelliğini saklamaya çalışmıyordu. Yemyeşil iki gözünde de kibirli birer ifade vardı.

 

“Kimsin?” Kızılyonca kükredi lakin Birinci Dong dikkatliydi. “Yaratık, hemen burayı terk et. Şu anda yaratık öldürecek havamızda değiliz.”

 

“Yaratık öldürmek istemiyorsunuz ancak ben insan öldürmek istiyorum.” Ejderbalinası Kralı rahatlığın dibine vurmuş durumdaydı ve bu rahatlığın kaynağı… Sahip olduğu akılalmaz güçtü!

 

“İnsanları mı öldüreceksin?” Birinci Dong ve Kızılyonca’nın surat ifadeleri değişti.

 

“Eğer bu konu hakkında birini suçlamak istiyorsanız o veledi, Ji Ning’i suçlayabilirsiniz.” Bu kelimeler duyulduktan sonra alevlerle kaplı simsiyah bir kılıç Birinci Dong ve Kızılyonca ikilisine doğru atılmıştı.

 

 “Ji Ning mi?” İkili şaşkındı lakin böylesine devasa bir kılıcın saldırısı altındayken düşünecek zamanları yoktu vakit kaybetmeden rakibe saldırmaya koyulmuşlardı.

 

“Hmph.” Siyah cübbeli kadın, aniden elini sallayarak iki kurdele çıkardı. Uçan kurdeleler adeta kandan yapılma ejderhalar gibi kükrüyorlar ve büyük kılıca doğru ilerliyorlardı.

 

“Don.” Birinci Dong mesafeye işaret ettiğinde, vücudundaki Habis Buzulu kullanarak kılıcı dondurmaya koyuldu.

 

“BANG!” Yağı kesen sıcak bıçak misali, büyük kılıç ona doğru gelen iki ejderhayı yerle bir etmişti. Siyah kılıcın gövdesini kaplayan alev dalgaları göz alacak kadar parlaktı… Aynı şekilde, Habis Buzulu da delip geçmişti. Kaşla göz arasında ilerleyen kılıç, Kızılyonca’nın hemen önünde belirmişti.

 

“Bu nasıl olur?!” Kızılyonca geriye zıpladı, ışık hüzmesine dönüşerek kaçmaya koyulduğunda, elinde kızıl bir çan belirmişti lakin o esnada siyah kılıcın vücudundaki alevler aniden yayılarak kadının vücudunu kapladı. “HAYIRR!” Çaresiz, acı dolu bir çığlık… Alevlerle kaplanan Kızılyonca, acı dolu bir çığlık attığında, vücudunun büyük bir kısmı çoktan küllere dönüşmüştü. İlahi ruhu bile yok oluyordu.

 

Bu ne çeşit bir Toprakateşi böyle?!” Birinci Dong dehşete düşmüş vaziyetteydi.

 

“Küçük öğrenci kardeşim!!” Formasyondaki Üstat Kızılyaprak, yankılanan acı dolu çığlığı duyar duymaz telaşa düşmüştü. “Birinci Dong, küçük öğrenci kardeşime ne oldu?”

 

“Haha, Toprakateşi mi?” Ejderbalinası soğuk bir kahkaha savurdu. “Bu Kadim Ateş’tir!” Birinci Dong’un suratı değişmiş ve formasyondaki Üstat Kızılyaprak’ın suratı da değişmişti.

 

Kadim Ateş mi?!?!?

 

Sadece ateşin şekline bakarak durumu anlamak mümkün değildi. Sonuçta Toprakateşinin yüzden fazla çeşidi vardı. Öte yandan Kadim Ateş… Kadim Kaplumbağa Yılanı’nın yarattığı doğal bir ateşti. Gücüne diyecek yoktu ve muhtemelen Toprakateşleri bile üçüncü kademeye kadar yetiştirilmedikleri sürece bu ateşin karşısında çaresiz kalacaklardı.

 

“Öldü. Şimdi, sen de öleceksin.” Tek bir düşüncesiyle kılıcını Birinci Dong’a yollayan Ejderbalinası keyifliydi. Bu kılıç Gökyüzü seviye büyülü hazineydi. Yaratığın gücüne bakıldığında, böylesine sıradan bir Gökyüzü seviye uçan kılıcı elde etmesi de gayet tabii anlaşılabiliyordu. Her ne kadar Ejderbalinası uçan kılıçları kontrol etme konusunda pek yetenekli olmasa da, Kadim Taoist olduğu için bu kılıcı Kadim seviye element Ki’yle doldurabiliyor ve aynı zamanda kılıca Kadim Ateşi’ni de katabiliyordu. Durum böyle olunca kılıcın saldırı gücü, Habistanrılar’ın ilahi yeteneklerine denk bir güce ulaşıyordu.

 

“Geçen sefer, ilahi irade saldırısı kullanabilen Siyah Beyaz Okulu öğrencisine denk gelmiştim. Şimdiyse Kadim Yaratıklar’dan biriyle karşılaştım. Neden bu kadar şanssızım?!” Birinci Dong’un suratı solmuştu. Dişlerini sıkan adam kan ışığına dönüştü. Svoosh! O kadar hızlı ilerliyordu ki Ejderbalinası bile şaşkına dönmüştü.

 

“Ne yazık ki gelmeden önce Uzaykilit Mühür Formasyonu kurmuştum.” Başını iki yana sallayan Ejderbalinası tek bir adımıyla onlarca kilometreyi katetti.

 

…….

 

 Aynı esnada formasyondaki Üstat Kızılyaprak da çirkin ifadesiyle dikiliyordu. “Küçük öğrenci kardeşim öldü mü? Kadim Yaratık mı?”

 

Sisin içindeki Üstat Kızılyaprak dişlerini sıkarak uzun, dokumacı kuşun mekiğini çıkardı. Siyah mekikten etrafa şeytani, kadim bir aura yayılıyordu bu hazine aslen kaçmak için kullanılan bir hazineydi ve Üstat Kızılyaprak bu aleti, Habistanrı alanlarından birinde bulmuştu. Asıl ismi “Dokuz Gökler’in ve On Cehennem’in Yıldırım Mekiği”ydi. Bunu kullanan kişinin hızı akılalmaz bir seviyeye ulaşıyordu ve mekiğin uç kısımları da devasa dağları delebilecek güçteydi.

 

Lakin mekik bir kez kullanıldığında, tekrar kullanılması için on yıl gibi bir süre geçmesi gerekiyordu.

 

“Başka çare yok.” Üstat Kızılyaprak hazineyi aktif etti. Svoosh! Şeytani, siyah mekik devasa bir boyuta ulaşarak Kızılyaprak’ı içine almış ve akılalmaz bir hıza ulaşarak aldatıcı formasyonu yarıp geçmişti… Ardından siyah ışık hüzmesine dönüşen mekik, dağı delerek dışarıya çıktı. Ardından formasyona saplandı.

 

Çat! Formasyonu direkt delen mekik… Hız kesmeden mesafedeki ormanda kaybolmuştu.

 

……..

 

Kaçmayı umut eden Birinci Dong, devasa mühür formasyonuna bakıyordu. Aniden kalbine çaresizlik dolu bir hissiyat çöktü. formasyona iki kez saldırmayı denemişti ve sonuç olarak… Saldırıları herhangi bir değişim yaratmamıştı.

 

“Kaçamayacaksın.” Ejderbalinası aniden ortaya çıktı. Kadim Ateş’le kaplı iki ejder bıyığı Birinci Dong’a doğru ilerliyordu.

 

Birinci Dong ne yapacağını bilemiyordu. Evet, koruyucu hazineleri vardı ancak bu hazineler ona sadece ufak bir zaman kazandırabilecekti. Eğer bu formasyondan kaçmanın bir yolunu bulamazsa sonu belliydi, ölecekti!

 

“Eğer birini suçlamak istiyorsan, o veledi, Ji Ning’i suçla.” Ejderbalinası soğuk bir kahkaha fırlattı. “Siz sadece ön atıştırmalıksınız… Eh? Biriniz kaçtı demek? O mekik nasıl bir hazineydi öyle? Hızlıydı…”

 

Yaratık geniş bir tecrübeye sahip olsa da Habistanrı Çağı’ndan bu yana gelen bir büyülü hazineyi tanımaması gayet doğaldı.

 

“Neden Ji Ning’i suçlayacakmışım?” Birinci Dong kükredi. “Madem öleceğim, o zaman sebebini de öğrenmeme izin ver!”

 

Ejderbalinası önündeki adama şaşkınlık dolu bakışlar fırlatıyordu. “Formasyondaki kişinin, Ji Ning olduğunu bilmiyor musun?”

 

“Ji Ning mi?” Birinci Dong aptala dönmüştü. “Ama… Ama… Ama!!!”

 

Eğer Ji Ning’in içeride olduğunu bilseydi, tek bir kelime bile etmeden mekânı terk ederdi! Geçen sefer, altı kişilik grupları Ji Ning ve onun öğrenci kardeşine yenilmişti. Neden bir daha Ji Ning’in peşine düşecekti ki? Bunca zamandır Ji Ning’den tek bir şey bile duymamıştı…

 

“Aşağılık, şerefsiz Ji Ning! Bu hayatımda, peşime takılan en büyük lanetim oldun ancak bir sonraki hayatımda, intikamımı alacağım!” Birinci Dong’un suratında vahşi, çılgın bir ifade belirmişti. BOOOM! İleriye atılan ejder bıyıkları ona ulaşamadan, herifin vücudu patlamıştı…

 

Rakibin bir Kadim Taoist olduğunu biliyordu ve Kadim Ateş’le yanarak ölmek istemiyordu zira Kadim Ateş sadece vücudunu değil, ilahi ruhunu da öldürecekti. Ruhunu kaybettiği takdirde, reenkarnasyon döngüsüne katılamazdı! Ancak kendini öldürdüğü için reenkarnasyon döngüsüne katılabilecekti!

 

“Düzgün, direkt bir ölüm.” Ejderbalinası’nın umurunda değildi. Elini havaya sallayarak Birinci Dong’dan geriye kalan büyülü hazineleri topladı ancak büyülü hazineleri incelemekle uğraşacak değildi. Zıpladığı gibi Ning’e doğru ilerlemeye başladı.

 

Ning bağdaş kurmuş oturuyor, önündeki Toprakateşini özümsüyordu. Özümseme hızı o kadar yüksekti ki yan taraftaki Qingqing ve Kuzeyoğul şaşkına dönmüştü.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşi nasıl acaba? Her şey yolunda mı?” Kuzeyoğul endişeliydi. Qingqing de Ning’e bakıyordu. “Efendim Toprakateşi tohumunu bir an önce ekmeye çalışıyor.” Ve gerçekten de Ning elinden geleni yapıyordu.

 

Daha önceleri, bundan üç gün önce epeyi Toprakateşi emmişti ve daha demin, Üstat Kızılyaprak’ın grubu geldiğinde, Ning hemen süreci hızlandırmıştı.

 

“Nihayet yeterli Toprakateşini topladım.” Ning başka hiçbir şeyi düşünmüyordu. “Yoğunlaş!” Binlerce yıldız, Yeşim Tavşan ve Altın Karga… Bütün bunlardan yayılan ışık hüzmeleri, Toprakateşi adasına odaklanıyor ve ortaya devasa bir bariyer çıkıyordu. Toprakateşi çabucak dönmeye başlamış ve ateşin üstünde beliren mühürler zamanda altına dönüşmeye koyulmuştu. Çat! Toprakateşi adasının hemen üstünde ufak, minik bir altın alev belirdi.

 

“Başarılı.” Ning rahat bir nefes çekti. Gözlerini açarak yanındaki küçük öğrenci kardeşi ve Ufak Qing’e baktı. Ning’in sırtı ve alnı soğuk terlerle kaplıydı. Sürecin sonuna doğru gerçekten de elinden geleni yapmıştı. Öylesine bir özümseme hızı insanı öldürebilirdi. Adeta ince bir ipte yürümeye benziyordu. Ufacık bir hata yaptığı takdirde ipten düşecekti lakin dışarıda Kadim Yaratık olduğu için genç adam bu riski almak zorunda kalmıştı.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim, dışarıda neler oluyor?” Kuzeyoğul hemen sordu. “Aldatıcı formasyondaki Üstat Kızılyaprak’ın kaçtığını gördüm ve dışarıda da bir savaş yaşanıyor.”

 

“Ejderbalinası.” Ning konuştu. “Ejderbalinası mı?” Qingqing şoke olmuştu. “Geçen seferki Ejderbalinası mı? Ama daha demin, dışarıdan gelen ‘Kadim Ateş’ kelimelerini duydum acaba Ejderbalinası Kadim seviyesine mi adım atmış?” Ning onayladı.

 

Qingqing ve Kuzeyoğul’un kalpleri adeta donakalmıştı.

 

Üstat Kızılyaprak’tan farklı olarak, Ning ve Kuzeyoğul okullarını henüz yeni terk etmişlerdi. Dışarıda çok az bir zaman zarfı geçirdikleri için okulun onlara verdiği hazineleri kullanmamışlardı. Yine de aynı şekilde, dışarıda fazla zaman geçirmedikleri için çok sayıda büyülü eşyaları da yoktu.

 

“Büyük mühür formasyonu sadece Yeryüzü seviye bir büyülü hazine.” Ning konuştu. “Her ne kadar bu formasyonun arkasında bir Kadim yaratık olsa da… Mühürlerin de bir güç sınırı var. Tam gücümle saldırırsam parçalayabilirim.”

 

Kıdemli öğrenci kardeşim, Ustam bana koruyucu bir yapı vermişti kısa süreliğine de olsa Kadim Taoistler’e denk bir güç sergileyebiliyor. Onu kullanarak formasyonu parçalayabiliriz ancak dediğim gibi, sadece kısa bir süreliğine işe yarayacaktır. On nefeslik sürenin ardından parçaları kaybolacak.” Kuzeyoğul konuştu.

 

Ning rahatlamıştı. Gerçi durum gayet mantıklıydı. Kendi ustası, Ölümsüz Diancai de ona iki koruyucu eşya vermişti. Taoist Berrakyeşim, Kuzeyoğul’u epeyi seviyordu ve o kadın da Yapı Taosu’na odaklanmış biriydi… Bazı heybetli yapıların akılalmaz güçler sergileyebildikleri bilinen bir gerçekti.

 

“Hahaha…” Derin bir kahkaha yankılandı. “Ji Ning, son seferde kendine epeyi güveniyordun. Söylesene bana, bugünün geleceğini tahmin etmiş miydin? On bin yıllık eğitimin ardından… Nihayet Kadim seviyesine adım attım. Artık seni kolayca öldürebilecek güce sahibim.”

 

“Beni öldürmek mi? Savaştığımızda, kuyruğunu kıstırıp kaçmasaydın yaşıyor olacak mıydın?” Ning soğuk ses tonuyla konuştu. “Kadim seviyesine henüz adım atmış durumdasın, gücünün öyle akılalmaz bir seviyeye ulaştığını sanmıyorum. Hala daha seni öldürebilecek güce sahibim! Siyah Beyaz Okulu’nun öğrencileri olarak bizler, her zaman için bizden daha güçlü varlıklarla savaşırız!”

 

“Siyah Beyaz Okulu mu?” Bunu duyan Ejderbalinası hafiften şaşırmış olsa da gülümsemeden edememişti. Habistanrı vücuduna, ilahi yeteneğe sahip bir Kadim yaratıktı. Neden böyle ufak bir Wanxiang veledinden korkacaktı ki?

 

“Kaybol, ben de hayatını bağışlayayım. Aksi takdirde…” Ning bakışlarını dışarıya çevirdi Ejderbalinası formasyonun hemen dışında duruyordu. İlahi hisse sahip bu ikilinin karşısında aldatıcı formasyonların herhangi bir önemi yoktu.

 

……..

 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr