Bölüm 202: Kılıçlara Can Veren Yaratıklar

avatar
4258 51

Desolate Era - Bölüm 202: Kılıçlara Can Veren Yaratıklar



Bölüm 202: Kılıçlara Can Veren Yaratıklar

 

Mavi cübbeli kadın şaşkına dönmüştü. Yanındaki bu ufak velet neler söylüyordu? Bu sözler… Fazla heybetliydi!

 

Mesafedeki Wanxiang yaratıkları da şaşırmıştı. Aniden, yaratıklardan biri öfkeyle kükredi. “İnsan bozuntusu, bizi mi öldüreceksin? Tek başına mı?”

 

“Gebermek mi istiyorsun?”

 

“Bak sen şu insan bozuntusuna!”

 

“Gebertin şunu!”

 

Wanxiang yaratıkları öfkeliydi lakin acele etmek de istemiyorlardı. Yan taraftaki Ejderbalinası elini uzattığında, yaratıklar hemen sessizliğe bürünmüştü.

 

Ejderbalinası karşısında duran insan çocuğunu süzüyordu. Ning’in sakin figürü yaratığın garibine gitmişti… Böylesine özgüvenli hareket eden bu çocuğun, ne tür yetenekleri vardı? Yine de daha demin oluşturduğu Wanxiang Maddeleşmesi’nden… Bu çocuğun sadece bir Wanxiang Üstadı olduğunu anlayabilmişti.

 

Ejderbalinası’nın aklından çeşit çeşit düşünce geçiyordu. Nihayetinde boğuk ses tonuyla konuştu. “Son bir şans vereceğim. Kaybol, hemen!” Ünü ve prestijiyle bilinen bu yaratık, nasıl olur da Ning’in ufak sözlerinden korkabilirdi?

 

“Haha…” Ning gülmeye başladı. Yanındaki Mu Kuzeyoğul’a bakarak konuştu. “Küçük öğrenci kardeşim, söylesene bana, bu yaratıklar ölmeyi biraz fazla istemiyorlar mı?”

 

“Aynen öyle.” Kuzeyoğul gülümsedi. Kıdemli öğrenci kardeşinin ne kadar güçlü olduğunu biliyordu. [Ruhsarsan Sanat]’ı kullandığında, Kadim Taoistler’in heybetine ulaşabiliyordu ve geçmişte, Kuzeynehir Zhou’nun grubunu katletmeyi başarmıştı. Eğer gruptaki birkaç kişide üstatlarının verdiği büyülü hazineler olmasaydı, muhtemelen hepsini öldürmüş olacaklardı.

 

Peki ya bu Wanxiang yaratıkları? Ning en fazla bu yaratıklara biraz daha zaman harcayacaktı…

 

“Çabuk, git buradan. Ölmeye çalışmayın bu kadar…” Ning’in 729 uçan kılıcı bir kez daha kılıç ışığına bürünüyordu. Genç adam parmağını uzatarak kılıç ışığına hafifçe dokundu. Kılıçtan açık, yankılanan bir ses fırlamıştı bu kılıç ışığı gerçek bir kılıç kadar yoğundu.

 

“Eğer gitmeyecekseniz, katliama başlayacağım.” Ning konuştu.

 

Ejderbalinası’nın göz bebekleri küçülüyordu lakin o boşluksu, yemyeşil gözlerindeki parlaklık da artıyordu. Vahşi aurası göklere yükselmeye başladı ve yaratık kükredi. “Elinizden gelen her şeyi yapacak ve bu iki insanı öldüreceksiniz.”

 

“Bunu duymayı bekliyorduk.”

 

“Büyük Kardeş, bize bırak.”

 

“Gidelim!”

 

“Gebertelim şunları.”

 

Wanxiang yaratıkları birbiri ardına gerçek formlarına bürünmeye başlamıştı. Uçan yaratıklar, dört ayaklı canlılar, su hayvanları… Yeşim gözlere, üç göze sahip yaratıklar…. Yani uzun lafın kısası, grupta çeşit çeşit yaratık vardı. Gerçek formlarına büründüklerinde, etrafa yaydıkları auralar da göklere fırlamıştı. Ardından, vahşi kükremeler savuran yaratıklar, Ning ve Kuzeyoğul ikilisine saldırmaya başladı.

 

 Bu manzara Ning’in yanındaki mavi cübbeli kadını şaşkına çevirmişti. Hemen yanındaki Ning’e bakan kadın konuştu. “Numara mı yapıyordun, yoksa ciddi miydin? Dokuz yıl önce daha Xiantian seviyesinde bile değildin. Geçen dokuz yılın ardından… Bu kadar Wanxiang yaratığıyla karşılaşabilecek güce sahip olmana imkân yok. Çabuk, kaç buradan.”

 

“Ufak yılancık…” Ning sırıttı. “İzle ve öğren.”

 

Ning sakince kılıç ışığına dokundu. Açık yankılanma sesini duyduktan sonra kükredi. “Bu yaratıklar sıradan kuşlardan ve çamur oyuncaklardan farklı değil! Küçük öğrenci kardeşim, bitirelim şu işi!”

 

Svish!

 

Kılıç ışığı, aniden parlayan bir Suateş Değirmen Taşı’na dönüştü. Rüzgâr gibi ilerleyen değirmen taşı havada ıslık çalıyordu.

 

“Muazzam.” Kuzeyoğul’un elleri havaya savruldu ve ortaya çıkan iki siyah ışık hüzmesi çabucak iki siyah yılana dönüşmüştü.

 

Ning’in gözlerinde vahşi ışık hüzmeleri seçilebiliyordu. İlahi ruhundaki Ruhsarsan Mührü aniden parlamaya başladı. Geniş miktarlardaki ilahi irade, Ruhsarsan Mührü’ne akın ediyordu. Ning’in kontrolündeki bu irade parçacıkları dört bir yana saçılıyordu. Vahşi, ardı arkası kesilmeyen ilahi irade dalgaları yoluna çıkan her şeyi kaplıyordu.

 

 İlahi iradenin hızına diyecek yoktu. Ne kılıçlar ne de yapılar onunla aşık atabilecek seviyedeydi. Bu yüzden, genç adamın yolladığı kılıç ışığı hedefine ulaşmadan önce Ning’in ilahi irade dalgaları rakip on beş yaratığa varmıştı.

 

BANG!! Özgüven dolu on beş Wanxiang yaratığı, karşılarına çıkan bu formsuz, görünmez ilahi iradenin gazabına uğruyordu. Adeta ruhlarına demir bir çekiçle vuruluyordu.

 

“Bu nasıl…”

 

“Bu…”

 

Zihinleri kararmış ve akılları başlarından uçup gitmişti.

 

Ning’in [Düşük Bin Kılıç Formasyonu]’nun dokuzuncu seviyesiyle yarattığı kılıç ışığı tam anlamıyla muazzamdı. Islık çalarak bir rüzgâr esintisi misali izleyen kılıç ışığı, ilk önce altın kürklü maymuna atıldı. Altın kürklü maymun direnmiyordu, hayır. Kılıç ışığına doğru tek bir hamle bile yapmamıştı. Oracıkta, kılıç ışığının kendi vücudunu baştan aşağıya ikiye ayırmasını izliyordu. Ardından, kükreyen ve ıslık çalan kılıç ışığı bir sonraki hedefine, beyaz kürklü tilkiye geçti. Tilki de büyük bir şaşkınlıkla kılıcın vücudunu ikiye ayırdığına şahitlik etmeye başlamıştı…

 

“Geberin!” Öte yandan, iki siyah yılan da harekete geçmişti. Kuzeyoğul’un kontrolündeki bu iki vahşi yılan acımadan, heybetle önüne çıkan Wanxiang yaratığını paramparça etmişti. Ardından iki yılanın birleşen kuyrukları, bir başka yaratığın vücudunu resmen ezmişti.

 

……..

 

Hızlı!

 

Çok ama çok hızlı!

 

Kılıç ışığı ne kadar hızlıydı? Yapıların hızı ne kadar yüksekti? Mesafedeki Ejderbalinası sakince Ning ve Kuzeyoğul’un saldırılarını izliyordu. İlk başlarda on beş Wanxiang yaratığının saldırılara karşı koyabileceğine dair güveni tamdı ve ardından meseleye dikkat etmemeye başlamıştı. “Karışmama gerek bile yok.”

 

İşte tam bu düşünceyi aklından geçiren yaratık, önünde yaşanan akılalmaz manzaraya tanıklık etmeye başlamıştı. Uçan kelleler, etrafa fırlayan kan parçaları, aptal aptal oracıkta saldırılara karşı harekete geçmeyen Wanxiang yaratıkları….

 

 Evet, bunlar yaratıklardı lakin anlaşılmalıdır ki, savunma tekniği ya da savunmayı kullanmayan Kadim Taoistler bile bir Kılıç Ölümsüzü’nün kılıç ışığını vücutlarıyla karşılamaya istekli değillerdi. Üstelik, bu Kılıç Ölümsüzü Wanxiang Üstadı seviyesinde olsa dahi geçerli olan bir durumdu!

 

“Svish!” Işık dans ediyordu ve ona eşlik eden iki yılan yapısı da hareket halindeydi. Kaşla göz arasında o kılıç ışığı dokuz yaratığı katletmişti. Diğer yaratıkları tek bir kesikle halledebiliyordu. Sadece o devasa, siyah kabuklu kaplumbağa iki darbeye dayanabilmişti. İlk darbe kabuğunu parçalayamamıştı lakin ikinci seferde, Ning’in kılıç ışığı, öküzü kolayca bölen Şef Ding gibi ilerlemiş ve yaratığı ortadan ikiye ayırmıştı.

 

(Çn: Çin deyişi, Şef Ding diye bir insan, öküzleri elleriyle ikiye bölebiliyormuş…)

 

Diğer altı yaratığı halletme işini üstlenen Kuzeyoğul beklentileri karşılamayı bilmişti. Kaşla göz arasında on beş yaratıktan geriye… On beş ceset kalmıştı!

 

“Hayır!!” İkiye bölünen beyaz kürklü tilki, ikiye ayrıldıktan sonra tekrar birlemiş ve telaşla kaçmaya başlamıştı.

 

“Habistanrı Vücut Geliştirme Ustası demek?” Ning hafifçe gülümsedi. “Kaçamayacaksın.” Süzülen ilahi irade dalgaları, bir kez daha beyaz tilkiye çarpınca tilki olduğu yerde kalakalmıştı. Kılıç ışığı bir kez daha muazzam çizgisiyle ileriye atılıp tilkiyi ortadan ikiye ayırmıştı. Aynı esnada, rayihalı Suateş Nilüferi’nin görkemli yaprakları da tilkinin ikiye ayrılan vücudunu çevreliyordu. Çok geçmeden, toprak kana ve tilkinin et parçalarına doymuştu. Vücudundaki ilahi gücü tüketen tilkiden geriye sadece toz parçaları kalmıştı.

 

Artık on beş Wanxiang yaratığı da öldürülmüştü!

 

“Wanxiang yaratıklarını öldürmek, Wanxiang Üstatları’nı öldürmekten daha kolay.” Ning kendi kendine konuştu. “Hiçbirinde koruyucu büyülü eşya yoktu.”

 

Sessizlik!

 

Orman sessizliğe bürünmüştü. Ning ve Kuzeyoğul rahat gülümsemeleriyle oracıkta dikiliyordu ancak yan taraftaki mavi cübbeli kadın şaşkına dönmüştü. “On beş Wanxiang yaratığı, aralarında Wanxiang’ın zirvesinde olanları bile vardı. Peki ya o zaman bu yaratıklar, neden Ji veledine karşı hiçbir şey yapmadı?”

 

Ning’in ilahi iradesi mavi cübbeli kadını pas geçtiği için cübbeli kadın yaşananların farkında değildi.

 

“Sadece dokuz yıl geçti.” Mavi cübbeli kadın Ning’e bakıyordu. “Mavi Gökyılanı’yım. Çok yer gezdim ve çok sayıda fırsatı ele geçirdim ve Ölümsüz bir yaratığın öğrencisi bile oldum. Bütün bunlar sayesinde Wanxiang’a adım atabildim. Peki ya bu Ji veledi… Nasıl böyle tavuk öldürürmüş gibi Wanxiang yaratıklarını katledebiliyor? Nasıl oluyor da benden daha da güçlenmiş bir halde karşıma çıkabiliyor!?”

 

İkili zamanında, Doğuetek Bataklığı’nda mücadele ettiklerinde, güçleri aşağı yukarı eşit sayılabilirdi. Mavi Gökyılanı sahip olduğu gücün hızla artığını düşünüyordu ancak şimdiyse…

 

…..

 

Mesafedeki Ejderbalinası hem şaşırmış hem de öfkeden deliye dönmüştü. Yine de hemen sakin ruh haline bürünmeyi başarmıştı. Yaratık mesafedeki Ning ve Kuzeyoğul ikilisine bakıyordu. “Kendine bu kadar güveniyor olmana şaşmamak lazım. Meğerse bir ilahi irade yeteneği biliyormuşsun ve ruhun da epeyi güçlü. İlahi irade tekniğini kullanarak on beş Wanxiang yaratığını etkilemeyi başardın.”

 

Ning gülümsedi. Genç adam Siyah Beyaz Okulu’na katılmadan önce “ilahi his” seviyesine ulaşmıştı. Aradan geçen üç yılın ardından Tao’ya dair bilgileri artmış, kılıç kalbini törpülemiş ve her gün [Nuwa’nın Resmi]’ni kullanarak yaptığı hayal pratiği sayesinde ruhu akılalmaz bir seviyeye ulaşmıştı… Öyle ki genç adamın ruhu, Kadim Taoistler arasında bile güçlü sayılabilecek bir seviyeye adım atmıştı. Aynı anda on beş Wanxiang yaratığını etkilemek pek de büyütülecek bir şey değildi.

 

Bu on beş Wanxiang yaratığından hissettiği baskı, daha önce karşılaştığı Kuzeynehir Zhou’nun altı kişilik grubundan hissettiği baskıya kıyasla çok daha zayıftı lakin bu Ejderbalinası…

 

Ning yaratıkla mücadele edebileceğini düşünüyordu, ayrıca kaçmak istediği takdirde karşı tarafın onu durduramayacağına da neredeyse emindi lakin genç adam bu yaratığı öldürebileceğine ya da yenebileceğine dair kesin bir düşünceye ve özgüvene sahip değildi. Sonuçta, rakibi ilahi yeteneğe sahip bir Habistanrı ustasıydı. Onu öldürmek çok zor olacaktı.

 

“Çabuk, git buradan. Hayatını bağışlayacağım.” Ning, mesafedeki Ejderbalinası’na keskin bir bakış fırlattı.

 

Ejderbalinası’nın suratında çirkin bir ifade belirmişti. Bir anda on beş yaratığı öldüren bu ikiliden uzun olanının, yani Ning’in sözleri artık kulağa farklı geliyordu.

 

“O yaratıkları öldürdün diye korkacağımı mı sanıyorsun?” Ejderbalinası boğuk sesiyle konuştu. “Karakuzey Denizi’nde doğdum ve çok sayıda bölgeyi gezdim. Ardından buraya girdim… On bin yıldır bu dağı kontrol ediyorum ve zamanında Kadim Taoistler’le bile mücadele etmiştim. Buna karşılık senin gibi ufak, minik bir Wanxiang Üstadı beni korkutabileceğini mi sanıyor? Hahaha, hadi oradan!”

 

Ning mesafeye bakıyordu. “O zaman konuşarak zamanımızı harcamayalım. Geber.”

 

“Geber mi?” Ejderbalinası geniş bir kahkaha patlattı. Kahkahası yıldırım gibiydi. Yüz kilometre öteden bile duyulabiliyordu.

 

BOOM!!! Aniden yaratığın vücudu bir sis bulutuna dönüştü. Ardından havada süzülen sis bulutu garip, devasa bir yaratığa bürünmeye başladı. Bu garip yaratığın başı ejderhaya, vücudu da balinaya aitti. Ejderhanın bıyıkları üç yüz metreden bile uzundu ve Ejderbalinası’nın vücudu da üç bin metreden uzundu. Ardından, vücudundan yayılan yeşil ışık hüzmesi parlamaya başlamış ve yaratığın vücudu ciddi ciddi on bin metreye ulaşmıştı.

 

Bu devasa, on bin metre uzunluğundaki Ejderbalinası, havada süzülüyor ve devasa vücuduyla gökleri kaplayarak toprağı karanlığa boğuyordu. Etrafa yaydığı vahşi, sonsuz aura insanın kalbine dehşet salıyordu.

 

Aşağıdaki Ning, Kuzeyoğul ve mavi cübbeli kadın, bu yaratığa bakıyordu.

 

“Vov, büyükmüş.” Kuzeyoğul konuştu.

 

“Ji veledi, gerçekten de… Onunla başa çıkabilecek misin?” Mavi cübbeli kadının suratı iyice beyazlamıştı.

 

Ning mesafeye bakıyordu. “Ufak yılancık…”

 

“Bekle de gör!”

 

………






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44334 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr