Bölüm 201: Ufak Yılancık, Beni Tanımadın Mı?

avatar
4359 51

Desolate Era - Bölüm 201: Ufak Yılancık, Beni Tanımadın Mı?



Bölüm 201: Ufak Yılancık, Beni Tanımadın Mı?

 

“Durum nasıl?” Ji Ning’in yanında duran Mu Kuzeyoğul konuştu. Ning’in ilahi hissi aşağıdaki bölgeyi kaplamıştı. Doğal olarak genç adam mavi yılanın can çekiştiğini ve hayatı için mücadele ettiğini görebiliyordu. Sinirli, çaresiz ve o ufak yılan gözlerini gören Ning, durumu hemen kavramıştı. “O!”

 

Her yılanın farklı dış görünüşü oluyordu. Gerek pul şekli, gerek renk, gerek gözler… Bu tür şeylerin yılana özel değiştiği bilinen bir gerçekti. Yani bir bakıma insanların arasındaki farka benziyordu.

 

“O formasyon bayrakları…” Ning’in ilahi hissi yüz kilometrelik alanı kaplayan formasyon bayraklarını keşfetmişti. Genç adam artık formasyonlar konusunda başarılı biri sayılabilirdi. “Mühür formasyonları, Uzaykilit…”

 

 “Bu Wanxiang yaratıkları her şeyi hazırlamış. Mavi Gökyılanı saldırılarından kaçmayı başarsa dahi bu formasyon bayrakları aynı zamanda devasa bir mühür formasyonu görevi görerek onu içeride tutacaktır.”

 

 Bu tür düşünceler Ning’in aklından geçiyordu. “Küçük öğrenci kardeşim.” Ning zihinsel yoldan konuştu. “Kıdemli öğrenci kardeşim.” Kuzeyoğul Ning’e bakıyordu. “Aşağıdaki Mavi Gökyılanı sana daha önce bahsettiğim yılanın ta kendisi! Onu kurtarmayı düşünüyorum, benimle gelecek misin?” Ning sordu.

 

“Sormana gerek var mı?” Kuzeyoğul gülümsedi. “O zaman harekete geçelim.” Ning konuştu. “Şu mühür formasyonuna gidelim. Aksi takdirde, formasyon aktif olursa Uzaykilit özelliği devreye girecek…”

 

Kuzeyoğul onayladı. Svoosh! Ejder başlı gemi aniden küçülmüş ve rengi de gökyüzüyle aynı renge bürünmüştü. Ardından, ışık hüzmesine dönüşen yapı aşağıdaki ormana doğru hızla ilerlemeye başlamıştı.

 

“Bang!” Altından yapılma bir oltaya benzeyen silah, Mavi Gökyılanı’nın vücuduna saplandı. Gökyılanı arkaya atılarak saldırıyı savuşturmuş olsa da bir ağız dolusu kan tükürmeden edememişti.

 

“Bu sefer gerçekten öleceğim.”

 

“Ahh, Kırlangıç Dağı’na dönebilseydim keşke…” Ufak yılanın aklına aniden bu düşünce gelmişti lakin ardından ışık hüzmesine dönüşerek beyaz kürklü tilkiye atılmış ve aynı esnada ona doğru Habis Buzul’u da savurmuştu.

 

“KAYBOL!”

 

Ani, yıldırım gibi bir kükreme duyuldu. Bunca zamandır meseleyi sessizce izleyen Ejderbalinası, aniden mesafeye bakarak kükremişti. Ardından, tek bir düşünceyle dört farklı noktaya yerleştirilen formasyon bayrakları parlamaya başladı. Yoktan yere ortaya çıkan devasa bariyer yüz kilometrelik bölgeyi kaplıyordu.

 

Lakin,oldukça küçük, ejder başlı gemi çoktan formasyonun içine girmişti.

 

“Eh?” Ufak mavi yılan kenardan mesafedeki gemiye ve bariyere birer bakış attı. “Kim girdi? Sırf beni yakalamak için o Ejderbalinası türlü türlü hazırlık yapmış. Bu formasyon bayrakları tamamen bölgeyi mühürlüyor. Yaratıklardan kurtulsam bile buradan kaçamayacağım.”

 

“İnsan.”

 

“İnsan.”

 

Wanxiang yaratıkları formasyona giren ejder başlı gemiyi fark etmişlerdi. Gemi çoktan kaybolmuş ve ortaya iki insan çıkmıştı. Her ne kadar dış görünüşleri genç birer figürü andırıyor olsa da bu yaratıklar tedbiri elden bırakmaya niyetli değillerdi. Ölümsüzlük yolunda yürüyen insanların dış görünüşleri ne kadar gençse sahip oldukları güç de bir o kadar fazla oluyordu!

 

“Qushan, durdur şunları.” Ejderbalinası, emrindeki Wanxiang yaratıklarından birine talimat verdi. Talimat verdiği bu yaratık, gruptaki en etkileyici can kurtaran tekniklere sahipti.

 

“Tamam.” Hafifçe öne eğilen zırhlı, çirkin adam yürümeye başladı. Attığı her adım toprağı sarsıyor, herif Ning ve Kuzeyoğul ikilisine doğru ilerliyordu.

 

 Ning öne atıldığında, vakit kaybetmeden 729 uçan kılıcı çağırdı. Kılıçların merkezinde dokuz Yeryüzü seviye uçan kılıç. “Kuzeynehir Kılıç Formasyonu” bulunuyordu. Aynı esnada Zifu bölgesindeki ay, güneş ve sayısız yıldız da dış dünyayla yankılanmaya başlamıştı.

 

Tırırırım… Gökyüzü sayısız yıldıza kapılıyor ve oracıkta iki semavi vücut, Güneş ve Ay ikilisi yükseliyordu. Bu bir Wanxiang Üstadı’nın Maddeleşme’siydi!

 

 Ji Ning’in önünde çoktan bir kılıç ışığı belirmişti. Genç adam zamanında, Kuzeynehir Zhou ve diğerleriyle karşılaşırken [Düşük Bin Kılıç Formasyonu]’nun dokuzuncu seviyesine bel bağlayarak Wanxiang’ın zirvesindeki iki kişinin saldırısını karşılamayı başlamıştı. Artık sahip olduğu element Ki bir alt seviye Wanxiang Üstadı’yla aynıydı ve [Düşük Bin Kılıç Formasyonu]’nun merkezindeki “Dokuz Yang Kılıç Formasyonu”, Yeryüzü seviye uçan kılıçlarla, “Kuzeynehir Kılıç Formasyonu”yla yer değiştirmişti yani Ning’in bu esnada kullandığı kılıç formasyonu artık Kuzeynehir Zhou’nun liderliğini yaptığı altı kişiyi öldürebilecek seviyeye ulaşmıştı!

 

“Kaybol, ben de hayatını bağışlayayım.” Ning yıldırım hızıyla ileriye atılarak kükredi.

 

“Ufak insan çocuğu, cidden konuşmayı iyi biliyorsun.” Çirkin adamın boğuk sesine, herifin kaldırdığı iki altın sopa eşlik ediyordu. Adam gölge gibi bir figüre dönüşerek Ning’e atıldı.

 

Ning başını iki yana salladı. “Ölmek istiyorsan yapacak bir şey yok! Hadi!” Tek bir düşüncesiyle önündeki kılıç ışığını, devasa bir Suateş Değirmen Taşı’na çeviren genç adam, bu rüzgâr kadar hızlı ve durmaksızın dönen taşı çirkin adama doğru yollamıştı. Maddeleşme’nin de desteğiyle…  Kılıç gerçekten akılalmaz bir hale bürünmüştü.

 

“Karşılamam lazım.” Çirkin adam korku içerisindeydi. Bu insan çocuğunun kılıcı çok ama çok hızlıydı! “İkili Koruma!” Çirkin adam iki altın sopasını kaldırarak kılıcı karşılamaya koyuldu lakin nasıl olur da böyle bir yaratık, yetenek bakımından, Kılıç Ölümsüzü yoluna adım atan Ning’e kafa tutabilirdi? Kuzeynehir Zhou gibi figürler bile böylesine bir yaratıkla karşılaşabilecek seviyedeyken, bu durum Ning için çocuk oyuncağından farksızdı. Yaratık sadece hayatını koruma konusunda yetenekliydi.

 

Çat!

 

Kılıç ışığı, iki altın çubuğun arasından geçip direkt çirkin adamın vücuduna saplanmıştı. Ortaya çıkan sesin ardından herifin vücudu ikiye ayrılmıştı.

 

İkiye ayrılan çirkin adamın vücudu o esnada sis bulutuna dönüşerek devasa, siyah kabuklu bir kaplumbağa formuna bürünüyordu. Yaratık geriye çekilmişti. Bunu gören diğer Wanxiang yaratıkları şaşkınlık içerisindeydi. Mücadeleyi bunca zamandır uzaktan izleyen Ejderbalinası bile suratındaki çirkin ifadeyle insanlara bakıyordu.

 

Ejderbalinası elini sallayarak kükredi. “Durun!” Bunu duyan diğer Wanxiang yaratıkları hemen duraksamıştı.

 

“Büyük Kardeş, görünüşe göre bu iki insan çocuğu epeyi güçlü. Şu uzun olanı ikinci kardeş Qushan’ı ikiye ayırmayı başardı.”

 

“Ne demek ikiye ayırmayı başardı? İnsan formunda olduğum içindi! Gerçek formumda olsaydım… Beni nasıl kesebilirdi ki?” Devasa, siyah kabuklu kaplumbağa konuştu.

 

“Daha tek bir kılıç darbesini bile karşılayamıyorsun. İşe yaramaz yaratık.” uzun, zayıf yaratık sırıttı.

 

“Niye sen denemiyorsun?!” Siyah kabuklu kaplumbağa öfkeliydi.

 

“Hepiniz, kapayın çenenizi.” Ejderbalinası grubu süzdüğü gibi kimseden çıt bile çıkmamaya başlamıştı. Herkes mesafedeki Ji Ning ve Mu Kuzeyoğul ikilisine bakıyordu.

 

Ejderbalinası konuştu. “İnsan, yaratık meselelerine karışmasan iyi edersin. Hemen burayı terk et. Büyük mühür formasyonunu salarak gitmenize izin vereceğim. Eğer gitmeyi kabul etmezseniz…” Ejderbalinası’nın gözlerindeki yeşil ışık hüzmeleri insanı dehşete düşürecek cinstendi.

 

Ning ve Kuzeyoğul ikilisi rahat tavırlarıyla yaratıkları süzüyordu. Ardından Ning bakışlarını ufak yılana çevirdi. Yılan yaralıydı ancak yaraları hızla iyileşiyordu.

 

 Mavi yılan da onu bu felaketten kurtaran iki insana bakıyordu. Aniden… Aklına bir düşünce gelmişti.

 

Kürklere bürünmüş genç?

 

Görünüşü… Geçmişte ona meydan okuyan Ji Klanı velediyle aynıydı!

 

“Ufak yılancık!!” Ning mesafedeki şaşkın mavi yılana baktı. Geniş bir kahkaha atmıştı. “Ne yani, beni unuttun mu?”

 

Ufak yılancık?

 

Ufak mavi yılan şaşkına dönmüştü. Bu lakap… Çok tanıdıktı. Geçmişte, Ji Klanı’ndan gelen o kibirli velet de ona bu şekilde hitap etmişti.

 

“Sensin!” Mavi yılan şoke olmuş bir vaziyette konuştu. “Şu Ji Klanı’na ait kibirli velet… Sensin!”

 

Ning geniş bir kahkaha daha patlattı. “Dinle bakayım! Adım Ji Ning!”

 

 Mavi yılan ufak bir hareketle Ning’in yanına ulaştı. Hatta insan formuna, mavi cübbeli kadın haline bile dönüşmüştü. Soluk suratıyla Ning’in yanına gelen mavi cübbeli kadın, adeta Ning’in suratındaki her ayrıntıyı incelemek istiyordu. Şaşkınlık içerisinde konuştu. “Gerçekten o velet misin? Demirağaç Zhan seni öldürmedi mi?”

 

“Hayır, ama ben onu öldürdüm.” Ning gülümsedi. “İnsan formunda aslen bir kadın olacağını düşünmemiştim.

 

Mavi cübbeli kadın ona bir bakış attı. “Zaten dişiydim…”

 

Son karşılaşmalarının üstünden yıllar geçmişti. O zamanlar biri Houtian, diğeriyle sıradan bir Xiantian’dı. Geçmişte, yaptıkları mücadelelerin sayısı epeyi fazlaydı ancak bu esnada, birbirlerini gördüklerinde aralarında tanıdık bir hissiyat belirmişti… Belki de bu hissiyat, sürekli görülen bir insana duyulan tanıdık hissiyattı. Doğal olarak birbirlerine yakın hissediyorlardı.

 

“Hey!” Ejderbalinası’nın suratı ekşidi. Tek bir bakışla o insanın, Mavi Gökyılanı’yla bir bağlantısı olduğunu anlamıştı. Kükredi. “Böyle arkadaşçıl davranmayı kesin. Burası benim bölgem ve şu anda, kontrol ettiğim büyük formasyondasınız!”

 

Daha demin keyiflenen mavi cübbeli kadının suratı değişti. Hemen yanında duran Ning’e zihinsel yoldan konuştu. “Ji Klanı veledi, görünüşe göre epeyi güçlenmişsin ancak deminki Wanxiang yaratığının insan formunu yendiğin için havalara girmesen iyi edersin. Karşında tamı tamına on altı Wanxiang yaratığı var ve gerçek formlarına büründüklerinde, güçleri de oldukça artıyor. Ve şu Ejderbalinası… Tek başına bile grubun toplamından daha güçlü. Sahip olduğu güç ve yetenek akıl alacak gibi değil… Ayrıca Habistanrı eğitimi yapıyor ve bir de ilahi yeteneği var…”

 

Ning şaşırmıştı. Habistanrı eğitimi, ilahi yetenek?

 

“Ejderbalinası bu İblisnilüferi Dağı’nın lideridir.” Mavi cübbeli kadın konuştu. “Emrinde onlarca Wanxiang yaratığı var. Bu sefer, bana saldırmak için yanında on beş tanesini getirdi. Habistanrı eğitiminde Wanxiang’ın zirvesine ulaşalı epeyi oluyor. Doğuştan gelen yeteneği ve ilahi yeteneğiyle… Seni kolayca ezebilir. Çabuk, beni boş ver, kaç.”

 

Mesafedeki Ejderbalinası sakince konuştu. “Size iki seçenek sunacağım. İlk seçenekte hemen gidersiniz ve yılanı bırakarak kaçarsınız. İkinci seçenekte, burada… Can verirsiniz.”

 

Kuzeyoğul oracıkta sırıtıyordu.

 

Ning de aynı şekilde, gayet rahattı.

 

“Ji Klanı veledi, aptal olma. Çabuk, git buradan. Eğer gidersen, gelecekte intikamımı alabilirsin.” mavi cübbeli kadın zihinsel yoldan söyleniyordu. “Bendeniz Qingqing için, ölmeden önce seni son kez görebilmek bir lütuftu. Gökler beni yeterince gözetti.”

 

Ning mesafedeki Ejderbalinası’na ve yanındaki on beş yaratığa baktı. Auraları göklere ulaşıyordu. Genç adam açık bir sesle konuştu. “Ejderbalinası, ben de sana iki seçenek sunacağım. İlk seçenekte, bu ufak yılanla mekânı terk ederim ve sen de yaşamaya devam edersin. İkinci seçenekte… Hepinizi öldürürüm, sonra yılanı alıp bölgeyi terk ederim.”

 

……..






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr