Bölüm 185: Üç Yıl Sonra

avatar
4635 52

Desolate Era - Bölüm 185: Üç Yıl Sonra



Bölüm 185: Üç Yıl Sonra

 

 Bu yaz şafağı oldukça sakindi. Siyah kürkler içindeki Ji Ning, Karakuzey Tepesi’ndeki malikanesinde yürüyordu.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Ji Ning.” Kasları genişleyen Meng Roch saygıyla selamladı.

 

“Rocky, bana yiyecek bir şeyler hazırlasana. Her zamanki gibi.” Ning gülümseyerek talimat verdi. Geçirdiği üç yılda, Kuzeydağ Baiwei ona iki takipçi daha getirdiğinden genç adamın artık altı takipçisi vardı. Kendisi altı takipçisiyle de içli dışlıydı ancak en çok Roch’a güveniyordu.

 

 Roch zamanında Ki temelini zedelediği için, Siyah Beyaz Okulu’na girdikten sonra Habistanrı eğitimine başlamış ve sonuç olarak ten rengi kararmıştı. “Tamam, kıdemli öğrenci kardeşim.” Roch konuştuktan sonra yürümeye koyuldu.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim Ji Ning.” Uzaktan güzel bir figür yürüyordu. Bu figür Bulutyeşim’den başkasına ait değildi. Hemen arkasında duran siyah cübbeli genç adam, Ning’in emrindeki altı takipçiden biri, Weifang’dı.

 

Bulutyeşim’in gözleri mücevher misali parlıyordu. Siyah Beyaz Okulu’nda geçirdiği onca zamanın ardından aurası gelişmişti ve artık etrafa bu dünyaya ait olmayan bir aura saçıyordu. “Neredeyse bir aydır odanızda eğitim yapıyordunuz, kıdemli öğrenci kardeşim.”

 

Genç kadının Ning’e fırlattığı bakışlar etkileyiciydi. Her ne kadar geçirdiği bu süreçte ufku genişlemiş olsa da… Ona göre Ji Ning, yıldızların arasındaki en parlak ay gibiydi. Üç yıla önceye kıyasla Ning’in aurası artık daha basit ve saftı. Kendisi dağ dolaylarında yaşayan genç bir adama benziyordu.

 

Lakin, Bulutyeşim kıdemli öğrenci kardeşi Ji Ning’in, üç yıl önceye kıyasla daha da güçlendiğini iyi biliyordu. Artık onunla Tao Mücadele Sarayı’nda karşılaşmak isteyen insan sayısı çok ama çok azdı ve insanların çoğu Ning’in Reenkarne Ölümsüz olabileceği olasılığından bahsediyordu. Sadece bu dedikodu tufanı bile Ning’in ne denli canavarvari bir figür olduğunun gösterir nitelikteydi.

 

“Odadan ne zaman çıksam seni görüyorum.” Ning gülümsedi. “Bulutyeşim, kalbine hâkim olup eğitimine odaklanman lazım. Weifang’a baksana… Senden sonra gelmiş olmasına rağmen aranızda ondan güçlüsü yok.”

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim, beni fazla övüyorsunuz.” siyah cübbeli genç adam, Weifang saygıyla konuştu. “Size kıyasla, ben henüz yetişkinliğe ulaşmamış bir çocuk gibiyim.”

 

“Ben de çok çalıştım.” Bulutyeşim konuştu. Lakin Ning başını iki yana sallamıştı. “Yeteneğin çok iyi ancak Tao Kalbin zayıf.” Bulutyeşim gözlerini devirdi.

 

Ning iç çekmişti. Bulutyeşim buraya ilk geldiğinde, Ning’i cezbetmeye çalışmıştı ancak umudunu yitirdiğinde… Ning’e saygıyla davranmaya devam ediyor olsa da diğer kıdemli öğrenci kardeşlerini cezbetmeye çalışmıştı.

 

“Ölümsüzlük yoluna yürüyor lakin zihnini sakinleştirip eğitimine odaklanacağı yerde, güçlü insanlarla Tao Eşi olmaya çalışıyor. Hayret bir şey!” Ning bu meseleye anlam veremiyordu.

 

 Aslında Bulutyeşim’in kötü biri olmadığını biliyordu. Altı takipçisinden en çok güvendiği isim Roch’du ve ondan sonra gelen ikinci isim de Bulutyeşim’di. Diğer dörtlüyse, ona saygıyla yaklaşıyor olmalarına rağmen, fazla hırslı insanlardı ve onlara göstereceği güven düzeyini iyi ayarlaması gerekiyordu.

 

……..

 

Ning oracıkta otururken önündeki masadan bir şeyler yiyordu. Keyfi yerindeydi ve gitgide de artıyordu. Hemen yanında uzanan Beyazsu Tazısı Ning’e zihinsel yoldan konuştu. “Ning, keyfin yerinde gibi.”

 

“Evet. Bir aydır odada çalışıyordum ancak nihayetinde [Yüz Santimlik Kılıç]’ın ikinci duruşunu kavramayı başardım!” Ning Beyaz Amcası’na doğru gülümsedi.

 

“Kavradın mı?” Beyazsu Tazısı şaşırmış ve keyiflenmeden edememişti. Üç yıl boyunca… Ning bir Ölümsüz’ün rehberliğinde ve Tao Deposu’ndaki kılıç sanatlarının eşliğinde gelişmeye devam ediyordu. Üstelik genç adamın zihninde, üstat Kuzeyürüyen’in aktardığı tamamlanmış [Yüz Santimlik Kılıç] tekniği de bulunuyordu.

 

Bu sebeplerden ötürü genç adamın ilerleyişi muazzamdı. Geçmişte, ona rehberlik edecek gerçek bir öğretmene sahip olamamıştı. Babası ve diğerleri bile Ning’in canavarvari yeteneğini eğitmeye layık olmadıkları konusunda hemfikirlerdi.

 

Ölümsüz Diancai’nin rehberliğinde, genç adam akılalmaz bir seviyeye ulaşmıştı lakin bugüne dek [Yüz Santimlik Kılıç]’ın ikinci duruşunu kavramayı başaramamıştı.

 

“Üç yılda nihayet başardın.” Beyazsu Tazısı ayağa kalktı. Ning için heyecanlanıyordu.

 

“Bu duruşu kavradığıma göre bir kez daha ustamla mücadele edebilirim.” Ning gülümseyerek konuştu. “Belki de bu sefer ona kendimi kanıtlayarak dış dünyaya açılabilirim.” Ustası’nın izni olmadan, Ning’in okuldan ayrılması yasaktı.

 

 Genel bağlamda, genç adamın gücü düşünüldüğünde, rahat bir şekilde dışarıya çıkması gerekiyordu lakin Ning’in canavarca yeteneğinden sebep Ölümsüz Diancai ona aynı şekilde canavarca koşullar koymuştu! Şimdiye dek…Ning ustasıyla çok sayıda mücadele yapmıştı ve her seferinde güç artışı yaşıyor olsa da onun onayını kazanabilmiş değildi.

 

Git.” Beyazsu Tazısı gülümseyerek konuştu. “Eğer dış dünyaya açılabilirsen, ben de sana eşlik edebileceğim. Geçmişte, babanla dış dünyada maceralar yaşamıştık. Sadece düşüncesi bile kanımı kaynatmaya yetiyor.”

 

Ning’in sıvılaşmış element özünü kullanan Beyazsu Tazısı, çok önceleri Zifu’nun zirvesine ulaşmıştı. Ning, Beyaz Amcası için birkaç teknik almak istemiş olsa da Beyazsu Tazısı’nın bu tekniklere ihtiyacı yoktu. Tek istediği şeyler formasyon tekniklerini incelemekti ve Ning’in 200 sikkeye aldığı kitaplar bu istediğini gayet yerine getirmeyi başarmıştı zira Ning… 200 sikkeye 91 formasyon kitabı almıştı.

 

Kayıp Ölümsüz’ün bıraktığı [Formasyonların Dokuz Parşomeni] gerçekten derin ve akılalmaz bir kavramdı. Burada Kayıp Ölümsüz’ün bütün mirasından bahsediliyordu! Tanrıyaratığı olan Beyazsu Tazısı, Ning’in babasına eşlik ettiği zamanlarda bile formasyonlara odaklanmayı tercih ediyordu. [Formasyonların Dokuz Parşomeni]’ne sahip olması, adeta bir kaplanın kanatlara kavuşmasından farksızdı. Artık Siyah Beyaz Okulu’ndaki çeşit çeşit formasyonlara da erişim sağlayabildiği için elde ettiği bilgiler akılalmaz boyutlara ulaşmıştı. Ve arada sırada Beyazsu Tazısı, Siyah Beyaz Okulu’ndaki bazı Kadim Taoistlerin ve hatta bazı Ölümsüzler’in Tao hakkında yaptığı konuşmaları bile dinleme fırsatı bulabiliyordu.

 

“Ben gidiyorum o zaman.” Ning ayağa kalktı. “Git.” Beyazsu Tazısı Ning’in gidişini izliyordu. Uçan teknesine atlayan genç adam, gökyüzüne atılmıştı.

 

………

 

Gökyüzünden yere bakan Ning, çok geçmeden Ustası Ölümsüz Diancai’nin malikanesine ulaşmıştı.

 

Whoosh. Ning malikanenin önüne indiğinde, onu gören korumalar gülümseyerek genç adamı karşıladı. Ning beklemeden içeriye akın etmişti. Ölümsüz Diancai çok önceleri, Ning’in direkt içeriye girebileceğini söylemişti.

 

Salonda. Siyah saçlı, siyah cübbeli Ölümsüz Diancai yeşim yatağında oturuyordu. Geçen üç yılın Ustası’nda pek bir değişiklik yarattığı söylenemezdi.

 

“Bu ayın ilk günü değil. Bir kez daha benimle karşılaşmaya mı geldin?” Ölümsüz Diancai değerli öğrencisine bir bakış attı. Geçen üç yılda, tek ve yegâne öğrencisini çok sevmişti. Öyle ki bu sevgi ve bağlılık boyutu, kendi klan üyelerine karşı hissettiği duyguları bile geçmişti.

 

“Evet.” Ning ustasına bakıyordu. Genç adamın gözlerinde adeta bir kılıç ışığı belirmiş ve vücudundan etrafa kılıç iradesi yayılmaya başlamıştı. Kılıç iradesi göklere uzanıyordu!

 

Gerçekten de biraz güçlenmişe benziyorsun.” Ölümsüz Diancai başını öne salladı. “Gel bakalım, saldır bana.”

 

“Dikkatli olun, Usta.” Genç adam önünde beliren Karakuzey kılıcını iki eliyle kavradı. Swish! Ning yıldırım gibi ileriye atıldı. Hızı akılalmaz bir seviyeye ulaşmıştı ve kaşla göz arasında yatakta oturan Ölümsüz Diancai’nin yanına varmıştı!

 

Yatakta oturan Ölümsüz Diancai parmağını hafifçe havaya salladı. Ufak bir dokunuşla yarattığı kılıç ışığı hemen ileriye atılmıştı. “Slaş..” Tek başına duran kılıç ışığı Ning’in kılıç gölgesiyle birkaç kez hamle değiş tokuşu yaptı. Ning’in kılıcı gölge gibi ilerliyordu ve her ne kadar karşısındaki kılıç ışığı geniş bir yay şeklinde olsa da arada sırada beklenmedik bir şekilde yer değiştiriyordu.

 

“Hmph.” Ning’in kılıç ışığı değişti. Artık daha heybetli ve daha vahşiydi. Bang! Aniden bölge garip bir alev dalgasına bürünmüş ve genç adamın kılıcı da bu alev dalgalarından birine bürünerek Ölümsüz Diancai’ye atılmıştı. Jig Ning’in bu kılıç saldırısı… [Yıldırımalevi Kılıcı]’nın seviyesini geride bırakmıştı ve muhtemelen bu tekniği yaratan insan bile Kılıç Taosu bakımından Ning’e denk geldi.

 

“Sön.” Ölümsüz Diancai’nin suratında geniş bir gülümseme seçilebiliyordu. Parmaklarıyla havaya nazik bir dokunuş yaptığında, parmaklarından çıkan kılıç ışıkları binlerce ipek çizgisine dönüşmüştü. Birbirini geçen bu ipek çizgileri devasa bir ağ oluşturuyordu. Kılıç ışığından oluşan devasa ağ Ning’in alevlerle kaplı kılıç ışığını hapsediyordu.

 

Gaddar Suateşi!” Ning de gülümsüyordu. Aniden çevresi bir kez daha değişmişti. Bir yanı alevlerle, diğer yanıysa durmaksızın süzülen yağmur suyuyla kaplıydı. Ning’in bir elinde kavrulan bir ateş kılıcı, diğer elindeyse yağmurdan oluşan bir kılıç duruyordu.

 

Ning’in bütün figürü rakipsiz ve heybetli bir forma bürünmüştü. Genç adam direkt kılıç ağından oluşan ağa atılarak, elindeki kılıçları çevirmeye başladı.

 

“Bang!” Ateşin ve suyun kılıç ışıkları direkt devasa ağa saplanmış ve büyük bir patlama sesiyle iki taraf da paramparça olmuştu.

 

“Bu ‘Gaddar Suateşi’ diğerlerine kıyasla hiç de fena sayılmaz.” Ölümsüz Diancai parmağını tekrar uzattı. Svish! Ning’e doğru atılan kılıç ışığının hızına diyecek yoktu ve aynı esnada Ölümsüz Diancai bir kez daha parmağını uzatmıştı ve tekrar… Birbiri ardına havaya fırlayan kılıç ışıkları akılalmaz hızlarla ilerliyorlardı.

 

“Geçen sefer bu tekniğe kaybetmiş ve vücudunda birkaç tane delik oluşmuştu. Acaba bu sefer karşılayabilecek misin…” Ölümsüz Diancai’nin gözleri beklenti doluydu.

 

Ning’in suratında artık o rahat gülümsemeden eser kalmamıştı. Tam aksine, genç adamın gözleri parlamış ve bütün figürü büyük bir güç patlaması yaşamıştı.

 

Vhoosh! Vhoosh! Vhoosh! Ning’in ellerinde tuttuğu ikiz kılıçlar harekete geçti. Aniden, Ning’in etrafındaki bölgede ateşten ve sudan oluşan devasa bir değirmen taşı belirmişti. Ateş ve su birbirine zıt, iki elementti ancak birbirlerini pas geçerek bu devasa değirmen taşını oluşturmayı başarıyorlardı. Taşın orta yerinde, suyun ve ateşin karşılaştığı yerde akılalmaz bir rüzgâr oluşuyordu. Bu üç renkli değirmen taşı Ning’in etrafında dönüyor ve Ning’in kılıç ışığı bölgeyi turladığında, ortaya inanılmaz derecede güçlü bir rüzgâr çıkıyordu!

 

Hızlı! Hızlıdan da hızlı! Kesik! Kesik! Kesik! Ning durmaksızın kesikler savuruyor ve ustasının yarattığı kılıç ışıklarını yok etmeye uğraşıyordu. Ateşin ve suyun oluşturduğu değirmen taşı, genç adamın vücudunu kaplıyor, aynı zamanda güçlü rüzgâr esmeye devam ediyordu. Ning’in kılıçları da yıldırım gibi ilerliyordu. Genç adamın her saldırısı, ustasının yolladığı kılıç ışıklarının zayıf noktalarına odaklıydı.

 

“Hızlı. Biraz daha hızlı.” Ölümsüz Diancai parmaklarıyla daha hızlı hareketler yapmaya başlayınca ortaya çıkan kılıç ışığı sayısı da artmıştı. Ateşin ve suyun oluşturduğu değirmen taşıyla kaplı genç adamın ellerindeki kılıçlar durmaksızın ilerliyordu.

 

“Git o zaman!” Ölümsüz Diancai parmaklarını hafifçe şıklatınca, gökyüzündeki bin kılıç ışığı aniden parlak yıldızlara dönüşmüştü. Birbirleriyle yankılanan kılıçlar, birleşerek Ning’e doğru tek bir saldırı halinde uçmaya başlamıştı!

 

…………..

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr